Bahçeli: Çanakkale Zaferi'nin Kuyruk Acısını Çekiyorlar
TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Türk Tabipleri Birliği yönetiminin Uzman Çavuşa linç girişimi, Rusya-Ukrayna krizi ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışı konusunda değerlendirmelerde bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Atatürk ve Çanakkale üzerinden yeni bir kutuplaşma sayfası açmaya yeltenip köprüden rahatsız olanların esas derdinin, Çanakkale Zaferi ile zalimlerin def edilmesindeki kuyruk acılarını çekmeleri olduğunu söyledi.
ATATÜRK VE ÇANAKKALE ÜZERİNDEN KUTUPLAŞMA SAYFASI AÇMAYA YELTENMEYİN
Çanakkale deyince akla gelen ilk husus kahramanlığın ehli salip karşısındaki şanlı direnişi, imanın çeliğe ve teknolojiye karşı zaferidir. Aziz ceddimiz Çanakkale’de milli hafızadan asla çıkmayacak bir destan yazmıştır. Bu destan dilden dile anlatılıp, nesilden nesile aktarılarak bir ibret, bir iffet, bir iftihar, bir itibar vesikası halinde tarihe mal olmuştur. Zaferimizin 107’inci yıl dönümünü karalamak maksadıyla, “Atatürk’süz Çanakkale” diyenlere sesleniyorum, Anafartalar Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, en az diğer kahramanlarımız gibi Çanakkale’nin her yerindedir, her zerresindedir, her köşesindedir ve bizim de şeref payemizdir. “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum, cephaneniz yoksa süngünüz var” diyen muhteşem haykırış Çanakkale’de hala çınlamaktadır. Hiçbir kemiksiz, hiçbir densiz, Aziz Atatürk ve Çanakkale üzerinden yeni bir kutuplaşma sayfası açmaya yeltenmemelidir. Bu yol kapalıdır. Bu yol çıkmaz sokaktır. Bu yolun sonu uçuruma açılmaktadır.
ONLARIN DERDİ HER YAPILAN ESERE KULP TAKMAKTIR
1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasındaki amacı, Çanakkale Zaferi’nin Atatürk ile değil, köprü ile anılması olduğunu iddia eden çürük kafalar, ne Çanakkale’yi bilirler, ne Atatürk’e hürmet ederler, ne de Türkiye’ye sevgi beslerler. Bunların işleri güçleri yapılan her esere, her milli başarıya kulp takmak, iftira atmaktır. Gözleri vardır göremez, kulakları vardır duyamaz, dilleri vardır söyleyemez. Ve bunların kalpleri mühürlüdür. Çanakkale Türk milletinin namus kilididir, bağımsızlık ve beka kalesidir. Mermilerin havada birbirine isabet ettiği, bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü, milli ruhumuzun da özüdür. Vatan şairimiz Merhum Akif’in şu dizeleri bugün çok daha anlam kazanmıştır: İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum Nevruz? Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işte gerek. Lafı bol, karnı geniş soyları taklit etme; Sözü sağlam, özü sağlam adam ol, ırkına çek. Bizim nereye çektiğimiz, kime çektiğimiz Allah’a şükür nettir, tarihsel ve kültürel müktesebatla belgelidir. Bizim feyzimizin ana kaynağı, faziletimiz ana damarı da bellidir.
1915 ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ GÖZ KAMAŞTIRICI BİR ŞAHESERDİR
Buna karşılık Türkiye’yi kötüleme yarışına giren müfterilerin, menhus şer odaklarının soyunun, sopunun nereye dayandığı meçhuldür. Lafı bol, karnı geniş, sözü yalan, özü yağma olanların sırtını yasladıkları, durmadan sufle aldıkları çevreler karışıktır, karanlıktır, kalleştir. Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum. Allah hepsinden razı olsun diyorum. 18 Mart 2022’de hem Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünü andık, hem de muazzam bir eserin, göz kamaştırıcı bir yatırım şaheserinin açılışına gururla şahitlik ettik. Böylelikle Asya’yla Avrupa altıncı kez birbirine bağlanmıştır. Bir ayağı Lapseki’ye, diğer ayağı Gelibolu’ya basan 1915 Çanakkale Köprüsü, feribotla bir saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Temeli 18 Mart 2017’de atılan bu dev eser, çok yoğun çalışmaların neticesinde bir yıl erken bitirilmiş ve faaliyete geçmiştir. Bunun yanında Malkara’dan Çanakkale’ye uzanan 103 kilometrelik otoyol da hizmete girmiştir.
MHP'NİN HEDEFLERİNE UYGUN BİR YATIRIMDIR
1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasıyla ihracatımızın yüzde 60’nına yakınını gerçekleştiren 9 ilimiz kesintisiz birbirine bağlanmıştır. Aynı zamanda “Marmara Otoyol Ringi” tamamlanmıştır. Ulaştırma altyapısının güçlenmesi ve yaygınlaşması sayesinde Türkiye’nin bölgesel ve küresel ticaretteki değeri, stratejik önemi daha da artacak, doğu-batı aksında herhangi bir kopukluk olmayacaktır. Parti Programımızda, ulaştırma politikamızın esasları şu şekilde belirlenmiştir: “Hızlı, güvenli ve teknolojik yeniliklere sahip, rekabeti tesis edecek, sanayiyi yönlendirecek, milli menfaatleri kollayacak, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olacak, vatandaşın refah düzeyini yükseltecek ve kullanıcıların memnuniyetini sağlayacak, uluslararası ulaşım koridorları ile bütünleşen, yaygın, hızlı, güvenli ve düşük maliyetli bir sistemin tesis edilmesidir.” 1915 Çanakkale Köprüsü bizim ulaştırma hedeflerimizin etap etap gerçekleşmesine vesile olacak büyük bir yatırım hamlesidir.
DÜN GEÇEMEYENLER BUGÜN DE GEÇEMEYECEKTİR
Dün Çanakkale’yi zorlaya zorlaya geçmek isteyen müstevliler hayal kırıklığına uğramışlar, bu cüretlerinin bedelini ya denizin dibini boylayarak, ya da karaya çıktıkları noktada başları ezilerek ödemişlerdi. Çanakkale bugün de geçilemez, Türkiye’yi geçmek asla mümkün olamaz. Çanakkale’den kötü niyet dışında, geçiş müsaadesini sadece Türk milleti verecek ve o da geçmişle geleceği buluşturan köprüden sağlanacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün yapımında emeği geçen, payı bulunan, desteği olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza, yüklenici firmalarımıza, fedakâr işçilerimize, feragat numunesi mühendislerimize teşekkür ediyorum. Bu köprünün milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ'NDEN RAHATSIZ OLANLAR KENDİLERİNİ ELE VERDİ
Ancak bizim anlayamadığımız, bir türlü izahını yapamadığımız garabet, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışından rahatsızlık duyanların kendilerini hemen ele vermeleri, gecikmeksizin ortaya çıkmalarıdır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünde, milletimizin kalbi Gelibolu Şehitler Abide’sinde atarken, birilerinin nifak üretimi hızlanmış, seriye bağlanmıştır. Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri önyargılarının esiri olmuşlar, geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Dediler ki, bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş, geçiş ücretinin 200 lira olması fazlaymış. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprünün işletmecilerine günlük 45 bin araç garantisi verilmiş, ayrıca bu hedef tutmazsa farkı millet ödeyecekmiş. CHP’liler yine hazımsızlık örneği göstermişler ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nde milyarca liralık vurgun yapıldığını ahlaksızca iddia etmişler.
HEY GAFİLLER KÖPRÜDEN NİYE GOCUNUYORSUNUZ?
Be hey müfteriler, be hey gafiller, o köprüden sizde geçeceksiniz, o köprüden tarihin hatıraları bir o yandan bir buyana manen geçiş merasimi yapacak, niye gocunuyorsunuz? Niçin telaşlanıyorsunuz? Neden kızarıyor bozarıyor çılgına dönüyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Hiç mi millete sevginiz kalmadı? Bu kadar mı gözünüz körleşti, bu kadar mı gönlünüz köhneleşti? Yapılanı takdir ve tebrik etmekten madem acizsiniz, hakkı haklıya teslimden madem uzaksınız, bari saygı gösterin, bari susulacak yerde konuşmayın da uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer köprüden geçmem diyorsanız, buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur, buna hayır diyen yoktur.
KÖPRÜDEN RAHATSIZ OLANLARIN ASIL DERDİ ÇANAKKALE ZAFERİ'DİR
Bu zihniyet sahiplerini tanıyoruz, asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir. Asıl meseleleri kıyılarımıza yanaşan zalimlerin def edilmesidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Çanakkale’nin rövanşını almak için yanıp tutuşuyorlar. Fakat nafiledir, bütün menfur çabalar beyhudedir, dün başaramadıkları işgali, bugün asla yapamayacaklar, asla mel’un hedeflerine ulaşamayacaklar. Hesabına çalıştıkları Türkiye düşmanlarının fermanını okusalar bile, bu fermanı yırtıp atacak iman bizdedir, irade bizdedir, imkan bizdedir, azim bizdedir, cesaret bizdedir, vatan sevgisi bizimledir. İmam-ı Şafi'ye sormuşlar; “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?” Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Sadağından ok çıkarıp peş peşe atan mayası bozukları biliyoruz, kötü gayelerini biliyoruz, sinsi niyetlerinin farkındayız. Ne yapsalar boş, milletimizin şaşmaz ve şüphe taşımaz kararından kaçamayacaklar. Türkiye’nin yükselişine engel olamayacaklar, geleceğimize pranga vuramayacaklar, önümüze taş koyamayacaklar.
TÜRK MİLLETİYLE KİMİN SORUNU VARSA ONLARLA GÖRÜLECEK HESABIMIZ VAR
Milletimize ve ülkemize samimiyetle hizmet eden, safiyetle görevini yerine getiren her meslek mensubunun başımızın üstünde yeri vardır ve bu tartışmasızdır. Hiç kimseye peşin hükümle bakmayız, bakamayız, bunu da hiç kimseye hak göremeyiz. Her insanımızın, her meslek mensubunun düşünce, ifade ve fikir hürriyetine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne zarar vermedikçe, saygı duyulması gerektiğine inanırız. Bizim kıstaslarımız, kriterlerimiz, kavrayış ölçülerimiz gayet berraktır. Ve bunlar Türk milletin ortak iradesinin mahsulüdür. Türkiye’ye nefret besleyenler bizim karşı cephemizdir. Türk milletiyle kimin sorunu varsa bizim de onlarla görülecek hesabımız vardır. Hem ihanete çanak tutan, hem terör örgütlerine methiyeler düzen, hem de hak, hukuk, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler hazırladıkları baldıran zehrini zemzem diye yutturmaya çalışan kötüler ve köksüzlerdir.
TTB VATANPERVER TÜRK HEKİMLERİNİ TEMSİL EDEMEZ
Aynı bedende husumet ve haysiyet bir arada durmaz, duramaz. Yanlış yapanı meşru görmek hakikate darbedir. İhanet edene göz yummak günaha ortaklıktır. Türk Tabipleri Birliği isimli bölücü yapılanma, bir defa namuslu ve vatanperver Türk hekimlerini temsil edemez, onların mesleki çatı kuruluşu olamaz. Doktorlarımız bizim can beraberimizdir. Doktorlarımız şifa ümidinin ana mihveridir. Sevgi ve saygıya layık Türk hekimlerine tek bir lafımız yoktur, olması da düşünülemeyecektir. Fakat nerede bir melanet varsa, Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve işbirlikçi yönetimi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan bunlardır. HDP’nin yolundan giden bunlardır. Bölücülüğün propagandasını yapan bunlardır. Zillete düşen bunlardır. Bunlara doktor demek, Tabipler Birliği’nin başında Türk isminin bulunmasına sessiz kalmak Türklüğe ve doktorluğa en korkunç bühtandır.
MUĞLA'DA UZMAN ÇAVUŞUMUZA YAPILAN MUAMELE BİZLERİ ÜZDÜ
Bizim Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik haklı eleştirilerimiz, bu kuruluşun yönetimine çökmüş üç beş Türkiye düşmanıyla ilgilidir. Bunun dışında hiçbir hekimimiz bu sözlerimizden alınmamalı, gücenmemelidir. Muğla’da bir uzman çavuşumuzun bir hastanede maruz kaldığı kötü muamele bizleri derinden üzmüştür. Sağlık çalışanlarımızı hedef alan şiddetin karşısında olacağız, ama askerlerimize yönelik saldırı ve tacizlerin de sonuna kadar karşısında duracağız. TBMM’ne sunulan ve ilgili komisyona havalesi yapılan “Sağlıkta Şiddet Suçlarının Önlenmesi ve Tıpta Yanlış Tedavilerle İlgili Davalardaki Haksızlıkların Sona Erdirilmesi İçin Türk Ceza Kanununda, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasını Öngören Kanun Teklifi”ni önşartsız destekleyeceğiz. Bu teklifle sağlık çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama suçunun, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki Katalog Suçlar arasına alınması temel bir güvencedir ve yerinde bir tedbirdir.
SÜTTEN AĞZIMIZ YANDI YOĞURDU ÜFLEYEREK YİYORUZ
Bilhassa ifade etmek isterim ki, bir kişinin yanlışı genelleştirilemez, suç ve cezanın şahsiliği ilkesi esastır, pek tabii herkes için bağlayıcıdır. Zor bir dönemden geçerken, en küçük bir provokasyonun sonuçları elbette ağır olabilecektir. Her meslek mensubu insan onurunu incitmekten özenle sakınmalıdır. Ne hastanede, ne postanede, ne mahkemede, ne maliyede, ne adliyede ne de hayatın diğer alanlarında insanlık değerleri, insan olmaktan kaynaklanan kazanımlar asla ve kat’a çiğnememelidir. Biz geçmişte insan haysiyetini ayaklar altına alan kahredici ve ızdırap verici örnekleri yaşamış bir camiayayız. Sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek yememiz bu yüzdendir.
HASTAYI FİKRİNE GÖRE DEĞERLENDİREN DOKTOR MÜSVEDDELERİ
Bu düşüncemi hazin ve içimizi burkan bir misalle biraz açmak istiyorum. Bilenler bilir, anlatacağım olayın muhterem tanıkları hayattadır, 1970’li yıllarda, hain bir kurşunun bedenine isabet ettiği bir dava arkadaşımız Hacettepe Üniversitesi’nin hastanesine derhal ve telaşla kaldırılmıştı. O dava arkadaşımızın bir an evvel müdahaleye ihtiyacı vardı. Çünkü risk altındaydı. Çünkü hayati tehlikesi bulunuyordu. O yıllar zor ve çetin yıllardı. Cami avlularından omuzlanan şehit tabutları birbirini takip ediyordu. Ne kadar sarsıcıdır ki, yaralı olarak hastaneye götürülen kardeşimizin Ülkücü olduğunu öğrenen acil serviste görev yapan birkaç doktor müsveddesi, “bu faşiste bakmayız, bırakın gebersin” diyecek kadar düşmanlıkta sınır tanımadıkları dün gibi hatırımızdadır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket böylesi bir maziyi iliklerine kadar yaşayarak, insafsızların, merhametsizlerin, kalpsizlerin kahpe tuzaklarını bozarak bugünlere gelmiştir. Hangi kitapta, hangi inançta böylesi bir barbarlığa, böylesi bir alçaklığa cevaz vardır? Müsamaha vardır?
TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ MUTLAKA KAPANMALIDIR
İşte o doktor görünümlü insanlık fukaralarının, eşkıyalaşmış zihniyetlerin çatı kuruluşu Türk Tabipleri Birliği’dir. Bu birliğin başındaki şahsın, sorarım sizlere, Kandil’deki bir mağara deliğinde bir teröriste pansuman yapan diğer bir teröristten ne farkı vardır? Cani Öcalan’la ilgili kurulan özgürlük platformunun kurucuları arasında bu birliğin başkanı var mıdır yok mudur? Terörle mücadeleye karşı çıkan bu kişi değil midir? Doğu ve Güneydoğu’daki meskun mahal operasyonlarından dolayı Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini söyleyen bu kişi değil midir? Sağlık sistemini HDP’yle birlikte kurgulamaktan bahseden, HDP’li bölücülerle hedef ve emel birlikteliği içinde olan bu kişi değil midir? Teröristlere dostluk ve barış ödülleri veren bu Tabipler Birliği değil midir? Bu nedenle açık açık sesleniyorum: Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır. Lazım gelen hukuki takibat süratle başlatılmalıdır. Yönetim organlarına yuvalanmış bölücülerden hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Milletimizin haklı beklentisi budur. Adaletin tecellisi için ihanetin duvarı yıkılmalıdır. İsminin başındaki Türk’ü hak etmeyen, Türk’ü tanımayan, Türk’e kefen biçen bu örgütün vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan hiçbir hekimimizi ahlaken temsil etmediği, edemeyeceği herkesçe bilinmelidir.
RUSYA VE UKRAYNA ARASINDAKİ SAVAŞ
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş halinin tesis edilecek ateşkes rejimiyle kalıcı çözüm ortamına kavuşması, barış ve istikrarın kurumsal bir boyut kazanması Türkiye ve dünya gündeminin öncelikli konu başlıklarından birisidir. Bu iki ülke arasındaki ateşin daha fazla enkaz ve yıkıma yol açmadan söndürülmesi muhakkak surette temin edilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüz yüze görüşmeleri, yaptığı telefon diplomasisi ülkemizin uluslararası ortamda cazibesini ve çekim gücünü arttırırken, barış özlemlerini de diri tutmaktadır. Dışişleri Bakanımızın geçen hafta Moskova’ya ve Kiev’e yaptığı peş peşe ziyaretler, burada mevkidaşlarıyla kurduğu samimi temas ve diyaloglar takdir toplamış, barış arayışlarına ivme kazandırmıştır.
İKİ ÜLKE ARASINDA YAPILAN MÜZAKERELER
Krizin aşılması ve anlaşmazlığın örselenmesi hususunda iki tarafa da hakim olan pozitif ve yapıcı siyasi tutum makul ve memnuniyet verici düzeylere ulaşmıştır. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın müzakereye hazır olduğunu söylemesi dikkatleri Putin’e çevirmiştir. Ancak bu görüşmenin vasat bulmaması halinde üçüncü dünya savaşı riskinden bahsetmesi ise endişeleri körüklemiştir. Dışişleri Bakanımızın açıklamasına bakarsak, Rusya ile Ukrayna’nın pozisyonlarında bir yakınlaşma olduğu anlaşılmaktadır. Rusya Dışişleri Bakanı’nın, ileri sürülen talepler konusunda kapsamlı belgelerin imzalanmasıyla operasyonların sona ereceğini söylemesi ateşkes kapısının açılma iradesine emaredir. Müzakere edilen altı maddelik taslak metnin ilk dördünde neredeyse mutabakat sağlandığı yapılan açıklamalarla sabittir, varittir. Türkiye ateşkesin sağlanması, sivil can kayıplarının önüne geçilmesi için olağanüstü bir çaba sergilemektedir. Dünya üzerinde Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa en dengeli yaklaşan, süreci en geniş açıdan ele alan ülke Türkiye’dir. Putin’in aklıselim çizgisine gelmesi beklentimiz ve temennimizdir.
SİLAHLARIN SUSMA VAKTİ GELMİŞTİR
Rus istihbarat teşkilatının, Ukrayna’nın Karadeniz’e döşediği mayınların kablolarının koptuğunu, bu mayınların akıntıyla birlikte Boğazlara kadar gelebileceğini iddia etmesi ya bir algı oyunu ya da çok ciddi bir tehdit ihbarıdır. Bu doğruysa Türkiye yüksek tehlike altındadır, hazırlıklı ve uyanık olmak hayati önemdedir. Batılı ülkelerin istihbarat kuruluşları da Putin’in her çılgınlığı yapabileceğini servis edip kamuoyu oluşturmaktadır. Karşılıklı enformasyon mücadeleleri, propaganda kampanyaları gittikçe şiddetlenmektedir. Savaşın kazananı, barışın da kaybedeni olmayacağı pek çok tecrübeyle bilinmektedir. Yaşanan trajedilere, kül yığınına dönen şehirlere, çocukların katledilmesine, sivil ölümlere, siyasi ve ekonomik ablukalara, savaşın üzerinden geçinen küresel baronların saltanatına artık bir son verilmelidir. Silahların susma vakti gelmiştir.
TÜRKİYE'NİN ARABULUCULUK YAPMASI
Diplomasinin imkanlarıyla, diyalog kanallarının çalıştırılmasıyla her müşkülatın aşılması mümkündür, mukadderdir. Türkiye’nin aktif, akılcı, ahlaklı, sağduyulu, çok boyutlu ve dengeli politikaları Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların sonlanmasına hizmet edecek kıvam ve kırattadır. Bunu sadece biz değil, dünya bilmekte ve görmektedir. Ülkemizin arabuluculuğuyla masumların hayatı kurtarılacaktır. Oyun kuran ülkelerin çok şükür oyunları birer birer bozulmaktadır. Bir tarafta barış ve ateşkes için çağrıda bulunup, diğer tarafta savaşan taraflara silah ve cephanelik satan, devamlı husumeti kamçılayan ülkelerin ne kadar fırsat düşkünü oldukları bu süreçte daha da belirginlik kazanmıştır. Hiçbir ülke Türkiye kadar iyi niyetli, her iki tarafa da eşit mesafede yaklaşan, halisane ve adilane bir tutum içinde değildir.
İKİ ÜLKENİN DEVLET BAŞKANLARI İSTANBUL'DA BİR ARAYA GELMELİDİR
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona ermesinin tek ve geçerli yolu bu ülkelerin devlet başkanlarının Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla mesela İstanbul’da bir araya gelmeleridir. Kan duracaksa, en yakın ve akla yatkın çare budur. Teknik heyetlerin müzakerelerinin yanı sıra, dışişleri bakanları seviyesinde ilk siyasi ve birebir görüşme 10 Mart 2022 tarihinde Antalya’da gerçekleşmiştir. Putin ile Zelenski’nin buluşması bu siyasi görüşmenin ikinci ve çözüm odaklı en etkili halkası olabilecektir. Böylesi bir zirve, bölgemize huzur getirecek, siyasi ve ekonomik sıçramanın ilk basamağı olacak, savaştan nemalanan, güç tahkimi yapan, insanlığı korkutarak medeniyetler arası çizgileri kalınlaştırma arayışında olan ülkelerin kozlarını boşa çıkaracaktır. Ukrayna Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet Başkanı tarih ve beşeriyet önünde ihmali facialara yol açacak ciddi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Türkiye bu sorumluluğun icra ve ifasında destekleyici bir tavır ve dinamik politik vizyona sahip olduğunu ispat etmiştir.
BATI İKİYÜZLÜ TAVRIYLA KUMAR OYNAMAKTADIR
Ne var ki Batı, Ukrayna Cumhurbaşkanı üzerinden kumar oynamaktadır. Dahası arkasına saklanıp savaşı uzatmak ve yoğunlaştırmak için tezgah kurmanın hevesindedir. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı periyodik şekilde ve online olarak parlamentolarında konuşturup ayakta alkışlayan ülkeler bize göre samimiyetsiz ve ikiyüzlüdür. Zelenski’yi internet üzerinden dinleyip alkış tufanı koparanların nereden ve kimden sipariş aldığını basiretli ve temiz bir zihniyet sahibi herkes fark etmektedir. Tiyatroya gerek yoktur, bunu izleyip de aldanacak ve kanacak hiç kimse olmayacaktır. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı parlamentolarında konuşturan ülkelerin, savaşı körükleyen, güç konsolidesi yapan, kendi iradelerine ipotek koyan ABD’ye itirazları ne zaman görülecek, ne zaman ortaya çıkacaktır? Hani yaptırımlarla sonuç alınacaktı? Hani Rusya’nın nefesi kesilecekti? Bugüne kadar NATO ne yaptı? ABD neyi sağladı? Birleşmiş Milletler hangi yaraya merhem olabildi?
RUSYA'YA UYGULANAN YAPTIRIMLARIN BENZERİ TÜRKİYE'YE DE UYGULANIYOR
Rusya’ya uygulanan yaptırımların bir benzeri Türkiye’ye de reva görülmüyor mu? Bu nasıl müttefikliktir? Bu nasıl stratejik ortaklıktır? NATO üyeleri arasında yaptırıma maruz kalan tek ülke Türkiye’dir. Dost bildiklerimiz tarafından egemenlik haklarıyla oynanan, aleyhine ekonomik, siyasi ve diplomatik tuzaklar kurulan ülke de Türkiye’dir. Mücadele ettiğimiz terör örgütlerine destek verenler şu rezalete bakınız ki bizimle NATO şemsiyesi altında birlikte olanlardır. Bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman ölünce kıyameti koparanlar, yıllardır oluk oluk akan Türk ve Müslüman kanlarını, alınan mazlum canları felç geçirmiş gibi izlemişlerdir. Kuzu postuna bürünmüş hiçbir ülke bize adalet dersi veremez. İnsanlık hatırlatması yapamaz, istikamet çizemez, yaptırımlara niye katılmıyorsunuz, neden S-400’ü aldınız diyemez.
ZOR GÜNÜMÜZDE YALNIZ BIRAKANLARI ASLA UNUTMAYACAĞIZ
Türkiye Cumhuriyeti felaketlere direnen, esarete meydan okuyan kahraman bir kuşağın eseridir. Bu devleti Türk milleti kurmuştur, son söz ve karar da Türk milletinindir. Her ülkeye mesafemiz aynıdır. Dostu da biliriz, düşmanı da tanırız. Uzatılan ellerin geri planındaki habis niyetleri görmezden de hiç gelmeyiz, gelemeyiz. Taş atan olursa, gülle mukabele etmeyiz. Zor günümüzde yalnız bırakanları, kuyumuzu kazanları, arkamızdan dolaşanları asla unutmayız, unutmayacağız, unutturmayacağız.