Bahçeli Fatih Dedi HaberTEYYO Yayını Kesti

  Bahçeli gündeme dair konuları değerlendirirken Milliyetçi Hareket Partisine kurulan kumpaslar ile AKP Genel Başkanının MHP korkusundan Televizyonculara yaptığı baskılar bölümüne geldiğinde, naklen yayında bulunan HaberTürk (haberteyyo) televizyonu yayını kesti. Bahçeli'nin yayın kestiren konuşmasının o bölümleri...   AKP’nin 12 yıla giren iktidar dönemi; kurulan tuzakların, kapanmayan yaraların, dinmeyen oyunların, kesilmeyen provokasyonların icazet ve gölgesinde geçmiştir. Tarihin nereye aktığını anlamayan bir iktidar bu kadar yıldır görevdedir. Türkiye’nin nereye doğru gittiğini fark edememiş bir iktidar bu kadar senedir işbaşındadır. Milli hedeflerin, milli güvenliğin, milli bekanın, milli kimliğin ve milli stratejinin bu denli yabancısı bir iktidar sanıyorum düşman başına bile gelmemiştir. Başbakan Türkiye’yi gerçekten de harap etmiş, milleti korkutarak, hayali düşmanlar icat ederek siyasetini ikmal etmeye çalışmıştır. Yalancı, yüzsüz, riyakar, dedikoducu, karanlık suratlı bir yığın adam AKP’nin etrafında toplanmış, maneviyat sömürüsüyle günahın ve şeytani heveslerin özel kuryeliğine soyunmuşlardır.   İŞTE BAHÇELİ'NİN KONUŞMASININ YAYIN KESTİREN BÖLÜMÜ   Herhalde bu sözlerimize Başbakan yine dayanamayacak, yine tahammül edemeyecek ve uzandığı ilk telefonla Fatihlerine emirler yağdıracaktır. Anlaşılan, Başbakan Erdoğan’ın paralı askerleri, yandaş lejyonerleri, medyadaki soytarıları 24 saat eksiksiz hizmet vermektedir. Demek ki, “Alo Fatih” hattı biz konuşurken sürekli açık ve çalışır vaziyettedir. Başbakan Erdoğan Dünya’nın neresinde olursa olsun aslan parçası fatihleri, kula kulluk eden iki ayaklı dama taşları tetikte beklemişler, adeta amuda kalkarak emre amade olduklarını göstermişledir. Şimdi de biz fatihciklere sesleniyoruz: “Alo Fatih”, haberiniz olsun tehlike büyük, çünkü MHP sel gibi, kurşun gibi, fırtına gibi geliyor. Bu nedenle yayınımızı derhal kesin, durum raporunu da sahibinize takla ata ata bildirin ve ezile büzüle en kısa yoldan ulaştırın.   Buradan Başbakan’a bir teklifte bulunuyorum: Madem sözlerimizden çok alınıyorsun, üzüntüden fatihlerini iki de bir azarlıyorsun, o halde gel bu işi çözelim, sonuca erdirelim. Şahsımın; ne zaman, ne kadar süreyle, hangi sınırlarda, nerede ve nasıl konuşması gerektiğini bildirirsen senin gönlünü kırmaz, deyim yerindeyse sana bir güzellik yapmaktan çekinmeyiz. Sayın Başbakan yeter ki sıkma canını, bu kadar çırpınma, bu kadar dert etme, her şeyin orta yolu vardır ve bize bir ‘Alo’ demen kâfidir.