Bahçeli TBMM Başkanı Şentop'u Göreve Çağırdı

Yasama Dokunulmazlığı Tezkerelerinin sayısının 1429'a ve dosya sayısının 1354'e ulaştığını hatırlatarak TBMM Başkanı Mustafa Şentop'u göreve davet eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Karma Komisyon’da bekletilen fezlekelerin bir an evvel görüşülerek Genel Kurul’a getirilmesi gerektiğini belirterek, bölücü, yıkıcı, devletin ülkesi ve milletiyle ters düşen söylem ve eylemlerinden dolayı şüpheli olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının derhal kaldırılmasını istedi.

 

MİLLİ KÜLTÜRÜN ANLATIM VE AKTARIM MEKANİZMALARI ARASINDA SİNEMANIN ROLÜ

 

Fikir ve düşünce ufkumuzun parlayan yıldızı olan merhum Ziya Gökalp, milli kültürü kuvvetli medeniyetçe zayıf milletlerin, medeniyetçe kuvvetli fakat milli kültürce zayıf milletleri siyasi mücadelede her zaman yendiğine dair misaller vermişti. Milli kültürün anlatım ve aktarım mekanizmaları arasında sinemanın kayda değer bir rolü olduğu inancındayım. Gerçekten de milli sinemanın en önemli görevi, Türk milletinin öz değerlerini yakalamak ve beyaz perdeden bu değerleri yansıtmaktır. Aynı şekilde milletimizin değerleriyle mündemiç derin tarihi kültürel birikimi, sosyal ve ekonomik değişmeleri sinema vasıtasıyla toplumun geniş kesimlerine ulaştırmak mümkün ve muhtemeldir. Diyeceğim odur ki, milli sinema, milli kültürün ve milli bakış açısının şuurlu bir dille takdim ve ifadesidir.

 

TARKAN VE KARAOĞLAN FİLMLERİYLE MİLLİ HAFIZALARA KAZINAN KARTAL TİBET

 

Geçtiğimiz hafta ebediyete irtihal eden Sayın Kartal Tibet bu alanda öne çıkmış, gönüllerde taht kurmuş, canlandırdığı tarihi karakterlerle milletimizin takdirini kazanmıştır. Tarkan ve Karaoğlan filmleriyle de milli hafızalara kazınan, oyuncu, yönetmen, senarist Sayın Tibet geçen Cuma günü son yolculuğuna uğurlanmıştır. Türk tarih ve kültürünü usta oyunculuğuyla sahneleyen, efsaneleşmiş tarzıyla gösteren ve elbette Yeşilçam’a damga vuran Sayın Kartal Tibet’e Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Muhterem ailesine, sevenlerine, sanat ve sinema camiasına, aziz milletimize baş sağlığı diliyor, mekanı cennet olsun diyorum. Bu vesileyle sinema sektöründe yaşanan sorunların çözümü hususunda atılacak her adıma, yapılacak her iyi niyetli girişime destek vereceğimizi de buradan belirtmek istiyorum.

 

DEMOKRASİLERDE HER SİYASİ DÜŞÜNCENİN VE PARTİNİN BİR KARŞILIĞI VARDIR

 

Demokrasilerde her siyasi düşüncenin, her siyasal partinin az ya da çok, büyük veya küçük bir karşılığı vardır ve olmalıdır. Siyasal partiler demokrasi hayatımızın vazgeçilmez kurumlarıdır. Her siyasal hareket, üzerinde şekillendiği aynı topluma dayanmasına ve aynı sorunlara bakmasına rağmen teşhiste, tedavide ve teklif ettiği çözüm yollarında ayrılmaktadır. Birbirine benziyor gibi gözüken siyasal partileri ayıran temel farklılıklar burada aranmalıdır. Bu ayrılıklar siyasetin doğasında vardır, fikir ve tercihlerine katılmasak bile bu farklılıklar bize göre saygındır ve demokratik bir sonuçtur.

 

MHP VE SEMBOLÜ ÜÇ HİLAL, MİLYONLARCA İNSANIN KALBİNE GİRMİŞTİR

 

MHP Türkiye’mizin tamamında zemin bulmuş ve kök salmış; milletimizin gönlünde yer tutarak kendisine sevgiyle bağlı, duruşuna ve fikriyatına inanmış bir seçmen kitlesine kavuşmuştur. Bu kavuşma hali aynı zamanda toplumsallaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bugün üç hilal, milyonlarca insanımızın kalbine girmiş, hamd olsun bir sevda halini almıştır. Bu gurur tablosu karşısında ne kadar övünsek, ne kadar bahtiyarlık duysak biliniz ki azdır, yetersizdir. MHP demokrasi namusudur. MHP büyük bir millet eseridir. huzurun, umudun, güvenliğin, istikrarın, vatanseverliğin, dik duruşun, dik başın, devrilmez inancın markasıdır.

 

MHP'Yİ DİĞER SİYASİ PARTİLERDEN AYIRAN SİYASİ KAVŞAK NOKTALARINDA TAVRIMIZ

 

Hayata nasıl baktığımız, hadiseler geçidini nasıl yorumladığımız, haysiyetli bir insan ve millet yaşamını nasıl savunduğumuz taraflı tarafsız herkesçe bilinmektedir. Bizi diğer partilerden ayıran siyasi kavşak noktalarında; Türkiye’nin ana meselelerini okuyuş biçimimiz, Milli ve manevi değerleri kavrayış niteliğimiz, Siyasal çizgimizin anlayış ve ilkeleriyle karşı karşıya olunan sorunları ele alış şeklimiz hem müessiriyetini hem de mümeyyiz farkını belirgin olarak göstermektedir. Tabii olarak, bütün bunları hangi program, hangi yol, hangi yöntemlerle, dahası nasıl bir kadro marifetiyle yapacağımızın ayrıntılarıyla tarifi milli ve ilkeli siyasetimizin yaygınlaşmasına hizmet edecektir.

 

HER ELİ TUTACAĞIZ HER KAPIYI ÇALACAĞIZ HİÇ KİMSEYİ AYIRMAYACAĞIZ

 

Milli iradeyi milliyetçi iradeye dönüştürmek için daha çok gönüle gireceğiz. Her eli tutacağız, her kapıyı çalacağız, hiç kimseyi ayırmayacağız, ayrı görmeyeceğiz. Devleti yaşatmak için insanı yaşatacağız. Daha mutlu, daha güvenli, daha müreffeh, daha gelişmiş bir millet hayatı için geceyi gündüze katacağız. Bunu yaparken geçmişimizi göz ardı etmeyeceğiz. Bugüne kadar siyasi meşruiyetimizin kaynağını çıkar lobilerinin kapılarında, yabancı başkentlerin sokaklarında aramadık. Hiçbir şey adına dürüst ve samimi siyasetimizi karalatmadık, buna tevessül edenlere fırsat tanımadık. Aldatmaya sırtımızı döndük. Riyakârlığa yüzümüzü çevirdik. Yegâne güç kaynağımız olan milletimizin şaşmaz sağduyusu ve tertemiz vicdanına ümitlerimizi bağlayarak dedik ki; yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya, yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya! 

 

HUZUR İSTEYEN MİLLETİMİZLE TEK YÜREĞİZ

 

Yine dedik ve her zaman da diyeceğiz ki; Tarihin dilinden düşmez bu destan, Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı bir yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir. Birileri gibi vicdanımız ipotekli değildir. Birileri gibi irademiz tutsak düşmemiştir. Biz Milliyetçi Hareket’iz, biz Cumhur İttifakı’yız, biz ya istiklal ya ölüm diyen bir kahramanlığın varisleriyiz. Huzur isteyen milletimizle tek yüreğiz. Refah ve bolluk isteyen boynu büküklerle aynı yolun yolcusuyuz. Hayattan nasibini alamamış gariplerin, el çizgileri nasırla örtülmüş biçarelerin, ağlamaktan göz pınarları derinleşmiş mağdurların, zorluklar karşısında bakışlarının feri silinmiş mazlumların hem davacısıyız, hem de dağ gibi arkalarındayız.

 

İKİYÜZLÜLÜK VE KARAKTERSİZLİĞE İTİBAR ETMEDİK VE ETMEYECEĞİZ

 

Siyaseti sanal korkulara tahvil etmek isteyen pişkin zihniyetler, pireyi deve yapan palavracılar, bir kaşık suda fırtına koparan pervasızlar akıllarından çıkarmasınlar ki, hak edene fırlatılacak taşlar cebimizdedir, hesapsız uçanlar, istismar dallarına yüzsüzce konanlar bedel ödemeyi muhakkak surette göze almalıdırlar. Bizim gayemiz ülkemizi hak ettiği gelişmişlik düzeyine ulaştırmaktır. Bunu yaparken her yolu mubah gören, her rüzgâra yelken açan, tarlasını sırtlayıp yağmur neredeyse oraya taşıyan ikiyüzlülük ve karaktersizliğe itibar etmedik, etmeyeceğiz. Neysek öyle görüneceğiz, göründüğümüz gibi de olacağız. Bu nedenle zillet ittifakıyla ayrıyız, gayrıyız, uzağız. Çünkü yalancı değiliz, çünkü inkârcı değiliz, çünkü gece başka, gündüz başka değiliz.

 

KENDİ AYIPLARININ HAMALI OLANLAR BAŞKALARININ KUSURLARIYLA UĞRAŞIYOR

 

Şirazlı Sadi’den esinlenerek ifade etmek isterim ki, kendi ayıplarının hamalı olanlar, başkalarının kusurlarıyla uğraşıyor. Bunu yaparken çok tehlikeli bir dile tevessül ediyorlar. Yanlışı ve yalanı savunacak kadar cahil olanlardan, doğruyu ve doğruluğu göremeyecek kadar kör olanlardan, iyiliği ve iyi niyeti inkar edecek kadar nankör olanlardan Rabbim cümlemizi korusun ve böylelerini milletimizden her daim uzak tutsun. İstanbul Sözleşmesi’nin çarpıtılması, İstanbul Kanalı’nı hedef alan bayağı saldırılar ve Katarlı öğrencilerin sınavsız tıp fakültesi okuyacakları ile ilgili yalan dozu yüksek kara kampanyalar Türkiye’yi zor duruma sokmaya yönelik taktik adımlardır.

 

KULDAN UTANMIYORSANIZ ALLAH'TAN DA MI KORKMUYORSUNUZ?

 

Kılıçdaroğlu Tank-Palet Fabrikası’nı sattılar yalanını söylüyor, yardımcısı Öztrak daha geçen hafta basının karşısına çıkıp “ne satması, biz satmaktan hiç bahsetmedik” diyebiliyor. Hadi kuldan utanmıyorsunuz, Allah’tan da mı korkmuyorsunuz? Bunlar gerçekten de yalancının daniskasıdır. Güvenirlikleri sıfıra inmiştir. CHP yönetiminin hal-i pür melali kelimesi kelimesine işte budur. Kılıçdaroğlu, paylaştığı bir videoda “beni hapse atmak istiyorlar” diye yakınıyor. Oysaki hakkında düzenlenip TBMM’ye gönderilen fezlekelerin detaylarından bahsetmiyor, buna hiç cesaret edemiyor. Kılıçdaroğlu’nun, çiğ süt içmediyse karın ağrısı çekmesini gerektirecek bir hali de olmayacaktır. Daha mühimi sabırlı ve sakin olmasında, hukuka saygı duymasında yarar vardır.

 

ADALETİN TERAZİSİ HERKESİ TARTMALIDIR

 

Bir yanda adalet ve hukuka vurgu yapan, diğer yanda konusu suç teşkil eden fiillerinden dolayı hakkında düzenlenen fezlekeleri sulandırmaya çalışan Kılıçdaroğlu tam bir açmazda, tam bir çıkmazdadır. Hukukun karşısında imtiyazlı bir zümre, ayrıcalıklı bir tabaka, dokunulmaz ve ulaşılmaz bir kesim düşünülemeyecektir. Adaletin terazisi yeri geldi mi herkesi tartmalıdır. Eğer hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, eğer hukukun evrensel ilkelerine bağlıysak ahlaki tutarlılıktan ödün veremeyiz. Kılıçdaroğlu mağduriyet pozlarını bıraksın da, hangi sözlerinin, hangi eylemlerinin kanunlarla çeliştiğini düşünsün. Türk mahkemelerinin önünde herkes eşittir. Görevi ve taşıdığı unvanı ne olursa olsun hiç kimse hukuktan üstün değildir.

 

TBMM KARMA KOMİSYON'DA BEKLETİLEN FEZLEKELER GENEL KURUL'A GETİRİLMELİDİR

 

Geçen hafta 21 milletvekilini kapsamına alan fezlekeler TBMM’ye intikal etmiştir. Gazi Meclis; suçun barınağı, suçluların sığınağı, kanun kaçaklarının meskeni ve mekânı olamaz. Aksine hizmet edenler Meclisi’mizin demokratik ve tarihi ruhuna kast eden aymazlardır. TBMM Karma Komisyon’da bekletilen fezlekelerin bir an evvel görüşülerek Genel Kurul’a getirilmesi, bölücü, yıkıcı, devletin ülkesi ve milletiyle ters düşen söylem ve eylemlerinden dolayı şüpheli olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının derhal kaldırılması hukuk ve siyaset ahlakının vazgeçilmez şartıdır. Oyalanmaya vaktimiz yoktur. Zamana oynamaya, ağırdan almaya hakkımız da yoktur.

 

HUKUK DİYORSAK GEREĞİNİ YAPMAKLA MÜKELLEFİZ

 

Fezlekelerin görüşülüp karara bağlanmasını savsaklamak bizim nezdimizde sorunlu ve şaibeli bir tutum olarak değerlendirilecektir. Hukuk diyorsak gereğini yapmakla mükellefiz. Kılıçdaroğlu bir ara yollara düşüp adalet arıyordu. Akılsız başının ceremesini ayakları çekiyordu. İşte fırsat, işte ortam, saklayacağı, gizleyeceği, utanacağı ilişkiler ağı bulunmuyorsa çıksın mahkeme karşısına, versin üzerine atılı suçlamaların hesabını. Dolandırıcı tosuncuk nasıl bedel ödeyecekse Kılıçdaroğlu da ödesin. Kılıçdaroğlu kendine güveniyorsa dokunulmazlığının kaldırılmasına bizzat kendisi önayak olmalı, karar sürecini bizatihi kendisi başlatmalıdır. Söz veriyorum, ilk kez CHP’ye destek vereceğiz, onlara tamam diyeceğiz.

 

HUKUKUN PEŞİNE DÜŞTÜĞÜ MİLLETVEKİLİ SAYISI ÇİZMEYİ ÇOKTAN AŞTI

 

27’inci Yasam Döneminde Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon’a ulaşan Yasama Dokunulmazlığı Tezkerelerinin sayısı şu anda 1429, dosya sayısı da 1354’tür. HDP’li milletvekillerine ait tezkere sayısı bini geçmiştir. Yani hukukun peşine düştüğü milletvekili sayısı çizmeyi çoktan aşmıştır. Türkiye’de üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü hâkimdir. İşlenmiş suçlar hiç kimsenin yanına bırakılmamalıdır. Türk siyaseti ahlaki ve hukuki bir arınma dönemi yaşamalı, safralarından kurtulmalıdır. Bu ihtiyaç herkes ve hepimiz için geçerlidir. Biz şerefli Cumhuriyet savcılarına güveniyoruz. Biz cüzdanı ile vicdanı arasına sıkışmayan hâkimlerimize inanıyoruz. Bağımsız ve tarafsız yargı günü ve saati geldiğinde her insana lazımdır. Kanundan kaçış yoktur, hukuka deli gömleği giydirmek kimsenin harcı değildir.

 

TBMM BAŞKANI'NI GÖREVE DAVET EDİYORUM

 

Teröre yardım ve yataklık yaptıkları belgeli ve tespitli bulunan, ellerine şehitlerimizin kanı bulaşan, PKK’nın tasması boğazlarına geçen HDP’li vekillerin uzun süredir gündemde olan fezlekelerinin görüşülmesi niye gecikmektedir? Daha ne olacaktır da suçluların mahkeme karşısına çıkarılması sağlanacaktır? Bu kapsamda TBMM Başkanı’nı göreve davet ediyorum. Karma Komisyonu üstlendiği tarihi sorumluluğu ifa etmeye çağırıyorum. Fakat şu hususu da önemle hatırlatmak istiyorum ki; Dokunulmazlıkları kaldırılan, milletvekilliği düşürülen vekillerin ön kapıdan gönderilmelerinden bir müddet sonra hak ihlali kılıfıyla arka kapıdan tekrar TBMM’ne kabul edilmeleri millet iradesini yok sayan bir tasarruftur.

 

DAĞDAKİ EŞKİYA İÇİN DE HAK İHLALİ KARARI VERİLECEK Mİ?

 

Anayasa Mahkemesi HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bireysel başvurusunda hak ihlaline hükmederek tahliyesini istemiştir. PKK/KCK propagandası yaptığından dolayı 96 gündür Sincan Cezaevi’nde bulunan söz konusu karanlık şahsın, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine Anayasa Mahkemesi karar vermiştir. Yani CHP’li Berberoğlu gibi Gergerlioğlu’nun da milletvekilliğine dönüş yolu açılmıştır. Terör propagandası nasıl oluyor da hak ihlali olarak değerlendiriliyor? Bununla birlikte günü geldiğinde dağdaki eşkıya için de hak ihlali kararı verilecek midir? 

 

NE HAKKI NEYİN İHLALİ, NE ZAMANDIR HAİNİN HAKKI OLUYORMUŞ?

 

Anayasa Mahkemesi bu tip davalara terör örgütlerinin hücre evinden ya da mağara deliklerinden mi bakıyor? Gergerlioğlu gibileri milletin hakkını hukukunu çiğnerken bir şey yok da, bu çiğneyen ayaklara hesap sorulduğunda mı maraza çıkıyor? Anayasa Mahkemesi bölücüler lehine hak ihlaline hükmederken, devletimizin, milletimizin, şehitlerimizin, milli şerefimizin tartışılmaz hak ve tarihi çıkarlarını gasp ettiğinin farkına ve bilincine ne zaman varmayı planlıyor? Ne hakkı, neyin ihlali, ne zamandır hainin hakkı oluyormuş? Şayet oluyorsa kahramanların hakkını ne yapacağız? Türk milletinin hakkını nereye koyacağız? Hiç kimse bugünkü sıfatlarına güvenip de yanlışa ortak olmamalıdır. Volkan olsalar bile, sonları elbette bir avuç küldür.

 

DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASIYLA İLGİLİ TEZKEREYE MHP TAM KADRO OLUR VERECEK

 

Karma Komisyon’da dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili görüşme mümkün olursa MHP'nin komisyon üyesi olan değerli milletvekilleri oylamada evet diyecektir. Müteakiben aynı minvalde Genel Kurul’da dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili tezkereye MHP tam kadro olur verecektir. Tavrımız ve tarafımız bellidir. Zulme ortak olamayız, yanlışa göz yumamayız. PKK’nın siyaset koruluğu olanlara sessiz kalamayız. Kimin hakkında ne iddia varsa çıksın mahkeme önüne. Hukuk kararını versin, sonucu ne olursa olsun biz de saygı duyalım. Fakat hiç kimse bize bölücülerin hak ihlaline maruz kaldığını ileri sürmesin, bunu kabullendirmeye, bunu dikte etmeye çalışmasın.