Başörtüsüne Kanmazlar Öğrenci Evine Dalalım

Öğrenci evleri meselesinin ne denli hassas, ne denli netâmeli ve ne denli muvazaya açık bir konu olduğunu bilerek ve isteyerek yazıyorum. Başbakanın öğrenci evlerini denetim altına alıp, kontrol ve dizayn etmek istemesi ilk bakışta gerek ahlaken gerek dinen gerekse toplumsal yaşam açısından haklı gerekçelere dayanabilir. Ancak bu gerekçeler özel hayata ve konut dokunulmazlığına müdahale boyutuna geldiğinde evrensel hukuk kuralları çiğnenmiş olur. Kaldı ki, meselenin üniversite öğrencisi olan kız ve erkeklerin aynı evde kalmasının dini, ahlâkî ve sosyal sakıncalarından duyulan bir vicdanı sızlanma konusu olduğuna inansaydım başbakana yerden göğe kadar hak verir ve “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmasın” derdim. Fakat ben başbakan ve çevresindekilerin böyle bir vicdan muhasebesiyle öğrenci evlerini gündeme taşıdıklarına değil, başta başörtüsü olmak üzere dine dâir her ne var ise hepsini politik istismar malzemesi yapan bir siyâsî zihniyetin yeni bir istismar konusu olarak ortaya attığına inanıyorum. Aslında konu, iktidarın eğitim ve öğretimde ne kadar altyapısız, ne kadar beceriksiz ve ne kadar aymazlık içinde olduğunun apaçık itirafı ile öğrencilere karşı duyulan kuşku, kin ve öfkenin bileşkesidir. Medyayı, İş dünyasını, sporu, üniversiteleri ve yargıyı yönlendiren, hizaya gelmeyenleri değişik baskı yöntemleri ile susturan Erdoğan’ın tek söz geçiremediği, baskı altına alamadığı alan gençlik, özelliklede üniversiteliler. Erdoğan, Uluslar arası ve karanlık odakların kirli oyunlarına zemin hazırlayıp, siyasi muhaliflerini her seçim öncesi bel altı vuruşlarla yok etmenin dayanılmaz hafifliği ile siyaset yaptı. Başbakana göre potansiyel muhalif olan üniversitelilerde ancak belaltı iftira ve saldırılarla baskı altına alınır ve bir kale daha fethedilmiş olur. Başörtüsü istismarını elinden düşüren Erdoğan, muhafazakar kesimden diğer partilere özelliklede MHP’ye akan oyları asgariye indirmek için bu dönemde evlerde kalan öğrenciler üzerinden kirli bir siyaset yoluna girdi. Buradan başbakana soruyorum; On sekiz yaşındakilerin millete vekilik yapma ve devleti yönetmeye haiz olduğuna inanıyorsunuzda, onların nerede yatıp kalkacakları ve kimlerle arkadaşlık kuracaklarını bilecek çağda olduklarına inanmıyor musunuz? On sekiz yaşını bitirmiş reşit kişiler, kimlerle nasıl, nerede yaşayacaklarının kararını başbakanın isteği doğrultusunda değil, kendi değerleri ve ailelerinin görüşleri doğrultusunda verirler. Karşı cinsteki öğrencilerin aynı evi paylaşmalarını toplumsal hayat ve gelecek nesiller için başbakan kadar bende ahlaki bulmuyorum, ama bu bizim hayatımız değil kişilerin bireysel tercihi ve özgürlük meselesidir. Tümüyle özel alanla ilgilidir, insan haklarını dikkate alan demokratik düzende devletin buraya müdahalesi düşünülemez. Bazı gençlerin davranışları ve hayat tarzları Başbakan'ın hoşuna gitmeyebilir, ancak Erdoğan kendi bakış açısını, kendi yaşamını devlet gücü üzerinden yasa çıkararak devreye sokmaya kalkarsa, yıllardır kullandığı demokrasi ve insan hakları sözcüklerini havada kalır. Bırakın başbakanın kendi hayat tarzı ve düşünceleri doğrultusunda gençleri hizaya getirmeyi, bunları telaffuz etmesi bile Erdoğan’ın demokrasi ve insan hakları konusunda ne denli bir salpantı içinde olduğunun ciddi bir şekilde sorgulanmasına neden olur. Kaldı ki, bu sözlerden vazife çıkaracak vali ve kaymakamların yanı sıra hiçbir dini ve ahlaki değeri bulunmayan bazı yandaşlar ispiyon ve mahalle zabıtalığı için hazır kıtalar. Son bir haftadır güvenlik güçlerinin öğrenci evlerine yaptıkları baskınlara gerekçe olarak gösterilen gürültü ve çevreye verilen rahatsızlık şikayetlerinin temeli başbakanın sözlerinden vazife çıkarılmasında saklı. Kendine verilmemiş bir görevi üstlenmek için harekete geçen Başbakan, gençler 'bize emanet' diyor. 'Hayır' bir kere Başbakan Türkiye'nin babası, gençlerin vasisi yada velisi değildir. Sık sık devleti, siyaseti ve milleti askeri vesayetten kurtardığını dile getiren Erdoğan’ın, reşit ve yetişkin öğrencilerin vasiliğine soyunmasının kendisiyle bile tezatlar içinde olduğunun ve söylediklerinin hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmadığının anlaşılmasıdır. Öğrenci evleri, spor ve savaş taktiklerinden başka hiçbir sorumluluk ve yükümlülüğün bulunmadığı, düşünmeye dahi gerek olmadığı acemi askerliğin tam tersi bir hayat dilimidir. Eğitimden kültüre, sanayiden ihracata, yüksek teknolojiden kalkınmaya kadar Türkiye’yi kurtarma hayalleri hep öğrenci evinden başlar. Politik manevralara, gaspedilen haklara, geleceği karartılan gençlere ve ülke kaynaklarının heba olmasına direnişin beşiğidir öğrenci evleri. Şarkının, türkünün, oyun ve hüznün bir arada yaşandığı mekanlardır öğrenci evleri. Evinde çayını, suyunu annesinin getirip, yiyecek ve giyecekleri hazırlanan gençlerin, bu işleri kendi başlarına yapmayı öğrendikleri yerlerdir öğrenci evleri. Yoksulluğun, parasızlığın, yarı açlığın, sıkıntı ve hüznün birlikte tadıldığı ocaklardır öğrenci evleri. Gelecek hayalinin kurulduğu yer olduğu kadar acı gerçeklerin yaşandığı, öğrencinini kendisini tanıma fırsatı bulduğu kadar çevre ilişkilerinide öğrenmek zorunda olduğu yerlerdir öğrenci evleri. Aileden ayrı kalındığında hayatın tanındığı, farklı yaşam tarzlarına şahit olunduğu, sevgi, muhabbet ve bazenden aşkların filizlendiği barınaklardır öğrenci evleri. Gazetelerin masa örtüsü, menemen ve makarnanın vazgeçilmez menü başı olduğu ve bulaşık sırasında çekişmelerin yaşandığı yarım mutfak yarım yatak odalarıdır öğrenci evleri. Fikir ve düşünce ayaklarının pek yer değmediği, kariyer delisi olanların ineklemesine çalıştığı, birisi namaz kılarken diğerinin müzik dinlediği tezat yuvasıdır öğrenci evleri. Hayatı deli dolu yaşayan bejmurdelerin, vatan millet bayrak aşkı ile yanan yüreklerin, kitap aşkı olan idealistlerin armonileştiği ortak yaşam alanıdır öğrenci evleri. Öğrenci evlerinde yaşananlar kutsal aşk gibi aziz, unutulmaz ve bu hayatı yaşamayanların anlamayacağı kadar gizemlidir. Otoriter bir sistemle hareket eden devletin, ben ne dersem o olur anlayışındaki hükümetlerin ve herkes bana uysun zihniyetindeki siyasilerin anlayamayacağı kadar güzel anların yaşandığı ikametgahlardır öğrenci evleri. Haydi gençlik, haydi millet tutuşalım elele, ceberrutlaşan iktidara diyelim güle güle.