MHP Kurultayına doğru: Bizi düşmanın taşı değil, dostun attığı gül yaralar…
Hallac-ı Mansur, Ene’l-Hak cümlesi yüzünden idama mahkûm edilir. Onu asılacağı meydana getirdiklerinde etrafta mahşerî bir kalabalık vardır. Hallac-ı Mansur darağacını görünce güler ve kalabalık arasında gördüğü dostu Şibli’den seccade isteyerek iki rek’at namaz kılar. Ardından şöyle duâ eder: “Allah’ım burada senin dinin uğruna gayrete düşüp beni öldürmek için toplananların suçlarını affet.”
Bu esnada kalabalık içinden özellikle düşmanları, fırsat bu fırsat diye Hallac-ı Mansur’u taşlarlar.
Hallac-ı Mansur bunlara ah bile demez hatta tebessüm eder, ama dostu Şibli ağlayarak kırmızı bir gül atınca Hallac-ı Mansur inleyerek “Taş atanlar cahil ve avam takımı, bilmiyorlar, halden anlamazlar. Onların taşı bizi incitmez ama halden anlayan bir dostun attığı gül bile bizi incitti, canımızı acıttı” der.
Türk milliyetçileri davalarını ülküdaşlarıyla, yol arkadaşlarıyla yüceltir ve yükseltir.
Sevinçlerini onlarla paylaşarak arttırırken, acılarını hüzünlerini yine onlarla paylaşarak azaltır.
Kişi, tanımadığı kimseler veya düşmanlarından bir kötülük, bir haksızlık gördüğünde çok incinmez, en azından hayal kırıklığına uğramaz. Ama dostundan bir kötülük gördüğünde nasıl yıkılıyorsa bizlerde can dostumuz ülküdaşlarımızın kötü sözlerinden incinir ve kırılırız. Izdırap duyarız.
Vatan haininin, millet sevdasından bi haber kişilerin, liboşların saldırıları, iftiraları yada hakkımızda yanlış düşünmeleri bizleri fazla üzmez, yıpratmaz.
Ama ülküdaşımın başka bir ülküdaşım hakkında yanlış düşünmesi, zarar verecek bir davranışta bulunması üzer kahreder bizi.
Çünkü ülkücü sıradan biri değildir, yüreğindeki iman, cesaret ve vatan aşkı farklılaştırır diğer insanlardan onu. İmkanı kısıtlı, kariyeri alt seviyede ve ekonomik yapısı bozuk olsa da millet sevdası farklılaştırır onu diğer insanlardan.
Ülkesini, davasını karşılıksız seven bir ülkücü, aynı sevgi ve saygıyı ülküdaşına dava arkadaşına da göstermek zorundadır. Aksi halde her şey yüzeyseldir.
Ülkücünün gönlü, ülkücüye karşı hassastır, davasına dair çok şeyler bekler ondan… Bu yüzden ülkücülük hukukuna çok dikkat etmeliyiz.
Bazı sözler keskin kılıç gibidir, gönülde kapanmayacak yaralar açar, dostluğu keser.
Kalpteki sevgi, saygı ve muhabbet çiçeklerini kurutur.
İçimizden duyduğumuz kötü bir söz sırtımızı yere getirir.
Birbirini sevemeyenlerin, birbirlerinin hak ve hukuklarını koruyup kollamayanların oluşturduğu bir camiadan ne o camianın mensuplarına nede sevdiğini iddia ettiği millete bir hayır gelmez.
Ülkücüler, vatan, millet din ve bayrak için fedakârlığın en alasını hatta canlarını hiçe sayıp ortaya çıkan ender bir camianın mensuplarıdır.
Din, millet ve Türk düşmanları Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi iç ve dış tuzaklarla üzerimize gelirlerse gelsinler; hak bildiğimiz yoldan, doğru gördüğümüz konulardan, yeminlerimizden, ülkülerimizden, ülkücülüğümüzden ve millet sevdasından asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.
Birileri istiyor diye ihanete göz yummadık, boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.
Birileri bekliyor diye tarihimize iftira atmadık, sırt çevirmedik, çevirmeyeceğiz.
Birileri dayatıyor diye kimliksizleşmeye, başkalaşmaya prim vermedik, vermeyeceğiz.
Birileri kumpas kurmuş diye tuzağa düşüp birbirimizi yıpratmayacağız.
Birilerinin kirli emelleri için ülkümüzden idealimizden ve amacımızdan sapmadık, sapmayacağız.