MHP'li Başkan Muhalefeti Çift Başlı Kartal ile Avladı

Alanya'nın fethinin 800'üncü yılı ve Antalya'nın kurtuluşunun 100. yılı münasebetiyle TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Mavi Vatan ile ilgili önemli hatırlatmalarda bulunan MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, Selçuklu'nun Stratejik aklının simgesi olan Çift Başlı Kartal'ın karaya ve denize bakmasını, kanadını maziye ve atiye açmasını iyi değerlendiren Sultan Alparslan'ın Selçukluyu denize ulaştırma hedefini anlatarak, Türk Milletinin 'daha deniz, daha ırmak' şuuruyla 8 Asır önce Mavi Vatan'ın önemini kavramasının 'Ne işimiz var Libya'da?' diyenlere de önemli bir ders olduğunu söyledi.

 

TÜRK MİLLETİNİN 'DAHA DENİZ, DAHA IRMAK' STRATEJİSİ

 

Susamış bozkırı "daha deniz, daha ırmak" şuuruyla, kararmış cihanı "güneş tuğ, gök çadır" şiarıyla huzura erdirmeyi ülkü edinmiş atalarımız bu uğurda nice zaferler kazanmış, nice gönüller fethetmiştir. Kutlu bir mefkûrenin izinde toprak denizle buluşmuş, yürek sevgiyle birleşmiş, her iklimde her devirde önce adalet tesis edilmiştir. Akdeniz'in bağrında inci gibi duran Alanya'mız da sekiz yüz yıl önce bu hasletlerle Sultan I. Alâettin Keykubat'ın rüyasını süslemiş, Selçuklu'nun elinde yükselmiş, mavi ile yeşilin arasında özenle muhafaza edilmiştir. Ne mutlu ki sekiz asırdır Alanya Kalesi'nin burçlarından destan kokuları yayılmakta, şanlı ecdadımızın bu nadide mirası gönlümüzde her daim dimdik durmaktadır. 

 

SARI HOCANIN SULTAN ALPARSLAN'A GÖSTERDİĞİ HEDEF

 

Kendisini rahmetle yâd ettiğim, yazdığı eserlerle bizi geçmişimizle buluşturan Mustafa Necati Sepetçioğlu "Kilit" isimli eserinde tüm bu düşüncelerimizi şöyle hikâyeleştirmiştir: "Sarı Hoca ölürken Alparslan'a hedef gösterir: 'Bir tek şey istedim Alparslan'ım; Sarı Hocanın bir tek dileği oldu ömründe. Senin, Selçukluyu denize ulaştırdığını görmek. Gözlerimin önünde Selçuklular, Selçuklular. Mahşere kadar Alparslan'ım. Deniz kıyısında. Denizlerin ötesinde gökyüzünde bile var." Sarı Hocanın Alparslan'a gösterdiği bu hedef Türk milleti için kalıcı bir vatandır. Sarı Hocanın bu vasiyetini Sultan I. Alâettin Keykubat yerine getirmiştir. 

 

NE İŞİMİZ VAR LİBYA'DA? DİYENLERE TARİHİ DERS

 

Evet, 1221 yılında fethedilen Alanya'yla birlikte Selçuklu Devleti denize ulaşmış, Türk toprakları umudun simgesi olan maviyle buluşmuştur. Stratejik aklın simgesi olan çift başlı kartal ise bir yönüyle karaya, diğer yönüyle denize baktığı gibi bir kanadını maziye, bir kanadını ise atiye doğru açmıştır. Hiç şüphesiz bu bakış açısı Alanya'mızın önemini artırmış, Alanya'yı gözde bir şehir hâline getirmiştir. Sarı Hoca gibi bilge erenlerin sekiz yüz yıl önce Akdeniz'in ve mavi vatanın öneminin tespit etmesi Türk aklı ve öngörüsünün ne kadar ileri bir seviyede olduğunun da bir göstergesidir, "Ne işimiz var Libya'da?" diyenlere de önemli bir derstir.

 

BİZ ONLARI TÖRENLE KARŞILAMADIK Kİ TÖRENLE GÖNDERELİM

 

Yüz yıl önce yerimizi daraltmak, göğümüzü karartmak için çabalayan işgal kuvvetleri üstümüze kâbus gibi çökmüş ancak bu emellerine asla ulaşamamışlardır. 28 Mart 1919'da Antalya işgal edilmiş, 5 Temmuz 1921 tarihindeyse bu işgal son bulmuştur. Şehri terk eden İtalyan askerleri kendileri için uğurlama töreni talebinde bulunurken Gazi Mustafa Kemal Atatürk: "Biz onları törenle karşılamadık ki törenle gönderelim." diyerek tavizsiz duruşunun yanı sıra bir anlamda diplomasi dersi de vermiştir.

 

İŞGALE KARŞI DİRENÇ MERKEZLERİNDEN BİRİSİ

 

Antalya, Kurtuluş Savaşı yıllarında cephe gerisinin en önemli gücü olan cemiyetlerden birisini ivedilikle oluşturmuş, bu cemiyetle birlikte İstiklal Yolu'na önemli taşlar döşemiştir. Antalya Müdafaa-i Heyet-i Milliye Cemiyeti adıyla kurulan ve fedakârlıkla bezenmiş bu yapı, Antalya'mızın kurtuluşu için bünyesinde nice isimsiz kahramanlar barındırmıştır. Adı daha sonra "Antalya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" olarak değişen dernek, dört yıl çalışmış ve bu süre zarfı içerisinde işgale karşı direnç merkezlerinden biri olmuştur.

 

TOROS DAĞLARI'NDAKİ YÖRÜK ÇADIRINDA DUMAN TÜTÜYORSA

 

Alanya'ya ad koyan, Antalya'ya şan katan Ulu Önder'imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Gidip Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz, o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez." sözleri âdeta Oğuz Kağan'dan, Alparslan'dan ve Sultan I. Alâettin Keykubat'tan süzülüp gelen inanmışlığın, doruğa ulaşmış görklü bir sevdanın dile gelmiş hâline dönüşmüştür. Sözlerime burada son verirken sekiz yüz yıl önce Alanya'mızı, yüz yıl önce Antalya'mızı bu kutlu toprakların güzide bir yeri olarak kalmasını sağlayan ve bu uğurda canlarını veren şehitlerimizin destansı hayatları önünde şükran ve minnetle eğiliyorum.