MHP'li Durgun'dan Balıkçıların Sorununa Çözüm Önerisi
28. Dönem milletvekili olarak TBMM'deki ilk konuşmasını MHP Grubu adına su ürünleri yetiştiricileri ve balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılması konusu üzerine yapan MHP Antalya Milletvekili Hilmi Durgun, yaşanan sorunların çözümüne yönelik önerilerini sundu.
MHP'Lİ HİLMİ DURGUN'DAN SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ÖNERİLER
Ülkemizde su ürünleri yetiştiricileri ve balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılması, nedenlerinin ortaya konulması ve çözüm noktasına ulaşabilmesi amacıyla Meclis araştırması komisyonunun kurulmasını görüşüyoruz. Geçtiğimiz 27'nci Dönemde de bu amaçla bir araştırma komisyonu kurulmuş fakat çalışmalarını tamamlayamamıştı. Komisyonda deniz ürünleri avcıları, üretici birlikleri, kooperatifler, balıkçılık ve su ürünleri sektörleri temsilcileri ile akademisyenler tarafından çok sayıda sunumlar yapılmış, belli bir birikim oluşturulmuş idi; emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum. Bu birikimlerden muhakkak yararlanılmalı; yapılan çalışmaların devlet aklıyla referans olarak belirlenmesi hem zamanın etkili kullanılması hem de devamlılığın sağlanması bakımından önem arz etmektedir.
Su ürünleri yetiştiriciliği son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde hızla gelişen bir endüstri hâlini aldı. Buna bağlı olarak üretim yapılan balık türü sayısı ve miktarları da arttı. Ülkemiz dünyanın sayılı yarımada ülkelerinden bir tanesidir. Toplam kıyı uzunluğumuz 8 bin kilometreden fazladır. 3 tarafımızı çevreleyen denizlerimiz, birçok göl ve gölete sahip coğrafi özelliklerimizle su ürünleri açısından oldukça önemli bir potansiyele sahibiz. Denizlerimiz ülkemizin katma değerli üretimini etkilemekte ve bu durum da stratejik önemimizi artırmaktadır.
Ülkemizde su ürünleri üretimi 2022 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 6,2 oranında artarak 849.808 ton olarak gerçekleşmiştir. Üretimin yüzde 30'unu avcılık yoluyla elde edilen deniz balıkları, yüzde 5,6'sını, avcılık yoluyla elde edilen diğer deniz ürünleri, yüzde 3,9'unu avcılık yoluyla elde edilen iç su ürünleri ve yüzde 60,6'sını yetiştiricilik ürünleri oluşturmaktadır. Avcılık yoluyla yapılan toplam üretim 335 bin ton olurken yetiştiricilik üretimi 514.805 ton olarak kayıtlara geçmiştir. Deniz ürünleri avcılığı bir önceki yıla göre yüzde 2,3, iç su ürünleri avcılığı ise yüzde 0,4 oranında artmıştır. Avlanan deniz balıkları miktarı 254.535 ton olarak gerçekleşmiştir. Avlanan deniz balıklarının türlerine göre dağılımını incelediğimizde, hamsinin 125.980 tonla en yüksek miktarda avlanan balık olduğu görülmektedir. Hamsi balığını 49.892 tonla palamut torik, 16.729 tonla sardalya takip etmektedir. Yetiştiricilik yoluyla yapılan üretimin 2022 yılında 368.742 tonu denizlerde, 146.063 tonu ise sularda gerçekleşmiştir. Yetiştirilen en önemli balık türünü iç sularda 145.649 tonla alabalık, denizlerde ise 156.602 tonla levrek ve 152.469 tonla çupra oluşturmaktadır.
Netice itibarıyla, ülkemizde su ürünleri avcılık üretimi yıllar itibarıyla dalgalı bir yapı sergilerken, yetiştiricilikte ise sürekli bir artış eğilimi gözlemlenmektedir. 2002 yılında 27 bin ton olan su ürünleri ihracatımız 2022 yılında 251 bin tona ulaşmış ve Türkiye sularında yetiştirilen balıklar başta Avrupa Birliği olmak üzere aralarında Japonya, ABD, Rusya ve Güney Kore'nin de yer aldığı 100'den fazla ülkeye ihraç edilmektedir. Ekonomik değer olarak ise 2022 itibarıyla ihracat değeri yaklaşık 1,7 milyar dolara ulaşmıştır.
Diğer yandan, dünyada olduğu gibi ülkemizde de avcılık yoluyla üretimde sınır noktasına ulaşılmıştır. Bu durumun başlıca sebepleri olarak endüstriyel atıklar, tarım ilaçları ve diğer insan faaliyetlerinin deniz suyu kirliliğine neden olması, yasa dışı avlanma ve yanlış av yöntemleri, özellikle kıyı alanlarında yapılan turistik tesisler, limanlar ve diğer yapılar nedeniyle doğal yaşam alanlarının kaybedilmesi neticesinde balık popülasyonlarının azalması görülmektedir. Ülkemizin zenginliğine zenginlik katarak çevreleyen denizleri sizlerin de bildiğiniz üzere Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'dir. Akdeniz'in bir evladı olarak bugün, sizlere, cennet ülkemizde su ürünleri yetiştiricileri ve balıkçılık sektöründe yaşanan sorunlardan bahsetmek istiyorum.
Ülkemizde su ürünleri sektörü ekonomik anlamda önemli bir gelir kaynağıdır. Elde edilen su ürünleri deniz ulaşımı ve deniz tabanlarındaki doğal kaynaklar bakımından da ekonomimizi oldukça fazla etkilemektedir ancak hepimizin bildiği yeryüzündeki yaşamı tehdit eden küresel ısınma denizlerimizi ve deniz altını da tehdit etmektedir. Küresel ısınmanın oluşturduğu olumsuz etkiler balıkları ve diğer su ürünlerini de tehdit etmektedir. Verilere göre, deniz ve iç sularımızda balık popülasyonları azalma eğilimi göstermektedir. Balık popülasyonunun durumuna baktığımızda, üreme ve büyüme alanlarından başlayarak önemli bir habitat tahribatı ve kirlilik bulunduğu görülmektedir. Bunun yanında, gelecek için daha tehlikeli görünen ise deniz ve kıyılarımızı besleyen akarsularımızın önemli boyutta kirlenmiş olduğu ve temizlenmelerinin uzun zaman alacağı gerçeğidir. Görünen kirlilik kaynakları, tarımsal kaynakların yanında evsel ve sanayi atık sularıdır. Tüm su canlılarının ortak habitatı olan sularda oluşan bu kirlilik kaynağından önlenmeden üretilecek hiçbir çözümün kalıcı olmayacağı da aşikârdır.
Ülkemizde balıkçılar birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Kirlilik, su yetersizliği, kaçak avlanma, kural dışı avlanma, zamansız avlanma gibi etkenler de ülkemizde ne yazık ki balıkçılığın sürdürebilirliğini tehlikeye düşüren en önemli sorunlardan birkaç tanesidir. Boy ve zaman yasaklarına uyulmadan, hatta avlanılması tamamen yasak olan türlerin bile yasa dışı şekilde avcılığının devam ettiğini görmekteyiz. Avlanılan bu balıkların pazar, hal, perakende satış yerleri ve sokak aralarındaki yasa dışı satışının engellenmesi için her ne kadar Hükûmetimiz tarafından önlemler alınmış olsa da bir türlü engellenememektedir. Özellikle son on yılda Akdeniz ve Karadeniz'de aşırı avlanma azalsa da balıkçılık kaynaklarının hâlâ baskı altında olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalar ticari türlerin yüzde 73'ünün aşırı avlandığını gösteriyor. Avlanma baskısı geçmişe göre daha düşük olsa da sürdürülebilir kabul edilen miktarın hâlâ 2 katı oranındadır.
Kirlilik ve habitat tahribatı önlenmeli, bilimsel çalışmalarla ekosistem ve balık popülasyonlarının durumları detaylı olarak araştırılmalıdır. Sucul biyoçeşitlilik, balık popülasyonları ve yayılma alanları, üreme ve göç alanlarıyla ilgili veriler toplanarak birlikte değerlendirilmelidir. Yasa dışı, kayıt dışı, kuralsız balıkçılığa ve çevre kirliliğine ilişkin kapsamlı ve yaygın bir farkındalık, bilinçlendirme çalışmaları ivedilikle ve kurumlar arası koordinasyonla yapılmalıdır. Balık tedarik ve satış zincirinde yer alan tedarikçilerin, satıcıların, lokanta ve tüketicilerin yasa dışı satılan uygunsuz ürünleri satın almasının önüne geçilmelidir. Denetimler etkinleştirilmeli ve yaptırımlar caydırıcı olmalıdır. Bahsettiğim bu hususlarda ilerleme sağlanırsa ülkemizde balık stoklarının tükenmesinin önüne geçilebilir.
Bilinen başka bir sorun ise misina ağlarının gerek deniz canlılarına gerekse de iç sulardaki canlılara oldukça fazla zarar vermesidir. Bu ağlar suda parçalanarak on yıllar boyunca deniz ve göllerimizde istemsizce avcılığa devam edeceği için ülkemizin balıkçılık ve doğal hayatına büyük kayıplar yaşatacaktır. Balık türlerimizin, su kuşlarının, caretta carettaların ve diğer birçok canlının zarar görmemesi ve büyük kayıplar yaşanmaması için misinaların denizlerde olduğu gibi iç sularımızda da kullanımının yeniden yasaklanması gerekmektedir.
Sözlerime son verirken su ürünleri yetiştiricilerine ve balıkçılık sektörüne ciddi katkılar sağlayacağını düşündüğümüz bu araştırma komisyonunun kurulmasını MHP olarak desteklediğimizi bildirir, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım.