MHP'li Özdemir Ortak Ordu Talebini TBMM'ye Taşıdı

TBMM Genel Kurulu'nda, Türkiye ile Azerbaycan Arasında Doğal Gaz Anlaşması Kanun Teklifi üzerinde MHP Grubu adına konuşan MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, geçen hafta Türk Devletleri Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Toplantısı’nda dile getirdiği Türk Devletleri arasında Ortak Ordu ve Ortak Pazar kurulması hususundaki talebini TBMM'ye taşıyarak; ABD, Rusya, Çin ve İsrail gibi ülkelerin topraklarını genişletme hamlelerine başladığı bir ortamda, Türk dünyasının savunma ve ekonomi başta olmak üzere her alandaki ortaklık şuuru ve eylem birliğini geliştirmesinin zaruri hale geldiğini söyledi.

 

MHP'Lİ İSMAİL ÖZDEMİR'İN TBMM'DE YAPTIĞI KONUŞMASI

 

Türkiye ile kardeş ülke Azerbaycan arasındaki ilişkiler "tek millet, iki devlet" anlayışıyla her geçen gün daha ileri bir seviyeye taşınmaktadır. Tarihsel bağlarımızla şekillenen ve birbirinden ayrılması düşünülemez iki devletin çok geniş sahaları kapsayan iş birlikleri hem Türkiye hem de Azerbaycan'a önemli kazanımlar sağlamaktadır. 1990'lı yılların başından itibaren ülkemiz ve Azerbaycan arasındaki enerji alanındaki iş birliği giderek derinleşmiş, daha da stratejik bir anlamı ifade etmeye başlamıştır. Azerbaycan'ın Şah Deniz-2 sahasından çıkarılan doğal gazı Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşımak amacıyla inşa edilen, ülkemiz ve Azerbaycan alanındaki enerji iş birliğinin en önemli projelerinden biri olan, 1.841 kilometrelik Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi yani TANAP 2018 yılında faaliyetine başlamıştır. Yıllık 16 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesine sahip olan TANAP'ın bu kapasitesinin önümüzdeki süreç içerisinde 31 milyar metreküpe çıkması hedeflenmektedir. 2023 yılında TANAP üzerinden ülkemize 10,2 milyar, Avrupa'ya ise 12 milyar olmak üzere toplamda 22,2 milyar metreküp doğal gaz akışı sağlanmıştır. 2018'den günümüze kadar TANAP'tan akan toplam doğal gaz miktarı ise 62 milyar metreküpü geçmiştir.

 

Türkiye ile Azerbaycan'ın sürekli olarak gelişmeye açık enerji ortaklığı her iki ülkeye önemli çıkarlar sağladığı gibi hem Avrupa hem de küresel enerji denkleminin en önemli aktörlerinden bir tanesi hâline de gelmiştir. Türkiye üzerinden Trans Adriyatik Boru Hattı yani TAP'a bağlanarak Avrupa'ya doğal gaz akışı sağlayan TANAP, kıta ülkelerinin enerji arzı çeşitliliği ve güvenliği açısından da önemli bir yere sahiptir. 2022 yıldan beri devam etmekte olan Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşta gıda, ticaret, ekonomi, güvenlik gibi pek çok alan etkilenirken özellikle de karşılıklı yaptırımlar neticesinde Rusya'nın doğal gaz kartını oyuna sürmesiyle enerji arzı güvenliğinin ne denli önemli olduğu bir kez daha karşımıza gelmiştir. Rusya'nın doğal gazı kesmesinin ardından bu ülkeye ciddi bağımlılığı olan Avrupa ülkeleri, enerji temini konusunda önemli sıkıntılarla yüzleşmek durumunda kalmıştır. Bu durum, Avrupa'yı güvenilir rotalar ve yeni tedarikçi arayışı içerisine sokmuş, böylesi bir ortamda en güvenli rota ve ortak olarak Türkiye ön plana çıkmış, TANAP'ın önemi daha da fazla artmıştır.

 

Türkiye ve Azerbaycan arasında kardeşlik temeliyle yapılan enerji alanındaki iş birliği, ülkelerimiz açısından önemli kazanımlar sağlarken küresel enerji bağımsızlığı, arz güvenliği ve ekonomik rekabet anlamında da jeopolitik avantajları beraberinde getirmektedir. Türkiye'nin sahip olduğu Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e enerji akışını yönlendirebilen kritik coğrafi konumuyla beraber Azerbaycan'la yürütülen iş birliği bizi sadece transit bir ülke olma konumundan çıkarmış, aynı zamanda bir enerji merkezi hâline gelmemizde de önemli bir potansiyel oluşturmuştur. Türk dünyasını fiziki olarak birleştirecek olan Zengezur Koridoru'nun açılmasıyla beraber de Türk devletlerinin ortaya koyduğu bu müspet anlayış, küresel ve bölgesel enerji denkleminin en belirleyici unsuru hâline gelecektir. Azerbaycan ile Türkiye arasında doğal gaz alanındaki mevcut iş birliğinin geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi maksadıyla 14 Mayıs 2024 tarihinde İstanbul'da imzalanan anlaşmanın Meclisimizde onaylanması ülkelerimizle beraber tüm Türk devletleri açısından olumlu bir gelişme olacak, ayrıca, küresel ve bölgesel enerji ticaretinin de insanlığın lehine evrilmesine temel hazırlayacaktır.

 

İçerisinde bulunduğumuz dönemde yaşanan küresel gelişmelere bakıldığında neredeyse yüz yıllık aranın ardından üstünlük mücadelesinde önde gelen devletlerden bazılarının topraklarını genişletme hamlelerine başladıkları açıkça görülmektedir. Rusya'nın Kırım ve yine bu ülkenin yani Ukrayna'nın Azak Denizi kıyı şeridinde bulunan sahaları işgali bunun ilk adımı olmuştur. Ardından, Çin'in "Tek Çin" politikası dâhilinde Tayvan üzerinde hak iddia etme girişimlerine yönelik gayretleri kendisini göstermiştir. Gelinen aşamada ise ABD'de görev alan Trump açıkça Kanada, Grönland ve Meksika'nın kuzey bölgelerini ele geçirmeye yönelik hesaplar içerisinde olduğunu ilan etmiştir, bu çabalara Gazze'yi de İsrail'e verme yönelik işgal senaryolarını eklemişlerdir. Dolayısıyla, cin artık şişeden çıkmıştır ve dünyanın eskisi gibi olamayacağı görülmüştür. Sıcağı sıcağına yaşanan gelişmeler tüm insanlığı hızla tüm yerküreye ve her kıtaya yayılabilecek, eşi benzeri görülmemiş ülkeler arası bir hesaplaşmanın vuku bulabileceğini işaret etmektedir. Daha açık bir ifadeyle, yeni bir dünya savaşının yaşanması ihtimali birkaç yıl öncesine göre, sadece birkaç yıl öncesine göre birkaç kat artmıştır. Bu koşullarda Türk dünyasının her alandaki ortaklık şuuru ve eylem birliğini geliştirmesi bize göre elzemdir. Güvenlikle alakalı vasat bulan gelişmelere bakıldığında sınırların değiştirilme hamlesi açıkça kendisini belli etmişken her ne kadar hiçbir ülke ve tarafa karşı kurulmadığı ifade edilse de kendi egemenliği ve toprak bütünlüğünü koruyabilmek için Türk devletlerinin ortak bir savunma anlayışı geliştirebilmeleri ve ortak bir ordu kurmaları zorunlu hâle gelmiştir.

 

Diğer yandan, küresel gerginliklerin nüksettiği bir başka saha olan ekonomi alanında da buhranın etkisini arttırdığı malumdur. Karşılıklı ve maksatlı olarak birbiriyle rekabet hâlinde olan ülkelerin yine birbirlerine karşı uygulamaya koydukları ekonomik yaptırımlar yahut ilave gümrük vergileri küresel ekonomiyi çok ciddi ölçüde sarsmaktadır. Bu durum, birbirine karşı ekonomiyi silah olarak kullanan ülkeleri etkilemekle kalmayıp diğer ülke ekonomilerini de tahrip etme boyutunda tesir altına almaktadır. Mevcut küresel koşullarda üretimin birbirine bağlı olduğu gerçeği göz önüne alındığında, ekonomi ve dolayısıyla tedarik zinciriyle ilgili yaşanabilecek olumsuz senaryolara karşı da Türk devletlerinin ortaklık anlayışını geliştirmeleri gerekir. 170 milyona yaklaşan nüfusuyla dinamik bir yapıya sahip olan Türk Devletleri Teşkilatının toplam millî geliri bugün itibarıyla 1,5 trilyon dolar seviyesindedir. Buna karşın üye ülkelerin kendi aralarındaki ticareti ise sadece 42 milyar dolar seviyesinde kalmaktadır. İki rakam birbiriyle mukayese edildiğinde arada çok ciddi bir uçurum vardır. Bir an evvel Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin kendi aralarındaki ortak ticareti artırmaları hem Teşkilatın hem de üye ülkelerin geleceği açısından stratejik öneme sahiptir. Bu saiklerle Türk devletleri arasında ortak pazar kurulması ve ortak ticaret ağının geliştirilmesi gerekir. 

 

Belirsizlik ve güvensizliğin arttığı 21'inci yüzyılın ikinci çeyrek döneminde üçüncü ve nihai olarak yine Türk dünyasının birbirinin hak ve hukukunu kendi hak ve hukuku olarak görerek hareket etmeleri elzemdir. Güç, birliktedir. Türk dünyası her meselede bir ve beraber olunca aşamayacağı herhangi bir meselesi de asla olamaz. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere çok uluslu yapılarda ve diğer ikili ve çoklu alanlarda her Türk devletinin bir diğer Türk devletinin hak ve menfaati ölçüsünde tavır benimsemesi ve bu anlayışın yönetim düzeyiyle beraber toplumsal düzeye de yayılması hepimiz açısından ortak kader birlikteliğini tesis edebilecektir. Bunun için Türk devletlerinin ortak diyaspora kurmaları da öncelikli eylemlerimiz arasında yer almalıdır.

 

Nihai olarak ortak savunma ve ordu, ortak pazar ve ticaret ile ortak diyaspora kurulması yolunda Türk dünyasına örnek olacak modeli Türkiye ve Azerbaycan birbirleri arasında Şuşa Beyannamesi'yle beraber çoktandır geliştirmeye başlamıştır. Şimdi, bu anlayışın Türk Devletleri Teşkilatına bütünüyle yayılması üzerine sistemli ve stratejik şekilde çalışmaların yapılmasına ve sonuç alınmasına ihtiyaç vardır. Bu vesileyle sözlerime son verirken ilgili anlaşmanın ikisine de MHP olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, 33'üncü yıl dönümünde Hocalı soykırımında şehit olan tüm soydaşlarımızı rahmetle yâd ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.