MHP'li Özdemir: Sistem Değişikliği Kime Hizmet Edecek?
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Ak Parti ve MHP tarafından kurulan Cumhur İttifakı'nın izlediği dış politikaların neticelerine dikkat çeken MHP Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Bölgesel istikrarsızlık ve terör tehditlerine karşı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kararlı duruşunun kendisini gösterdiğini belirterek, güçlendirilmiş parlamenter sistem söylemleriyle Türk Dış Politikasını hedef almanın hasma hizmet, Türklüğe ve mazlumlara ihanetle eşdeğer olduğunu söyledi.
TÜRKİYE 15 TEMMUZ'DAN SONRA DAHA BAĞIMSIZ POLİTİKALAR İZLEDİ
Türkiye, dış politikada özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında karşı karşıya kaldığımız beka tehditlerinin belirgin hale gelmesiyle beraber milli çıkarlarımıza odaklı daha bağımsız bir yol izlemeye koyulmuştur. 7 Ağustos 2016’da Türk Milleti’nin irade ve desteğiyle vücut bulan Cumhur İttifakı yaşanan gelişmeleri doğru zamanda, doğru şekilde okumuş ve Türk Milleti’ne hizmet arzusuyla, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Milletini ilelebet yaşatma kararlığını göstermiştir.
CUMHUR İTTİFAKI'NIN İLKELERİ DIŞ POLİTİKADA KENDİSİNİ GÖSTERDİ
“Cumhur İttifakı, Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında... Türkiye’yi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır.” ilkesi bu zamana kadar korunmuş ve korunmaya da devam edecektir. Cumhur İttifakı’nın taşıdığı anlam ve ilkeler dış politikamızda da kendisini açıkça göstermiş, uluslararası alanda hak ve menfaatlerimizin korunması ile Türkiye’nin sorumluluklarını yerine getirmesi çabası daha ileri seviyeye taşınmıştır.
BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK VE TERÖR TEHDİTLERİNE KARŞI KARARLI DURUŞ SERGİLENDİ
Şimdiye kadar ülkemize yönelen terör tehditleri, her türden bölgesel istikrarsızlık yaratabilecek riskler ile egemenlik haklarımıza kast eden girişimler karşısında kararlılık gösterilen ve kalıcı netice elde eden bir anlayışla hareket edilmiştir. Bu çabalar Suriye’de terör koridorunun kurulması projesini engellemiş, düzensiz göçlerin kontrol altına alınmasını sağlamış, Irak’tan kaynaklı terör odaklarının tamamen kurutulmasında etkili sonuçlar doğurmuştur. Ayrıca Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarımızın korunması ile dost ve kardeş ülkelerle etkili bir dayanışma gösterilerek aynı zamanda Türkiye’nin de çıkarları müdafaa edilmiştir. Çaba ve gayretlerimiz uluslararası hak ve hukukun gereği ölçüsünde olmuştur.
TÜRKİYE BÖLGESİNDE LİDER ÜLKE KONUMUNA GELDİ
Küresel seviyede yaşanan Kovid-19 salgını da açıkça göstermiştir ki; Türk dış politikası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber daha etkin, güçlü ve küresel rekabette saygın bir konuma sahip olma seviyesine erişmiştir. Türkiye bugün bölgesinin lider ülkesidir, küresel seviyedeyse söz sahibidir. İnsanlığın daha adil ve huzurunun tesis edildiği gelecek arayışında etken kudrette olduğunu ispat etmiştir. Gelinen aşamada Türk Dış Politikasına yöneltilen eleştirilerde tutarlı ve doğru bir yaklaşım söz konusu olmamakla beraber, egemenlik haklarımızı hedef alan girişim ve beklentilerin de beyhude olduğunun bilinmesi gerekir.
SİSTEMİ DEĞİŞTİRME ARAYIŞLARI KİME HİZMET EDER?
Ne idüğü belirsiz güçlendirilmiş parlamenter sistem söylemleriyle Türk Dış Politikasını hedef almak hasma hizmet, Türklüğe ve mazlumlara ihanetle eşdeğerdir. Türk Milleti sistem tartışmalarına 23 Haziran 2018’de son vermiş, Cumhuriyetimizin üçüncü evresine geçilmiştir. Afrin’de teröristleri korumayı amaçlayan, Karabağ’da Türklük karşıtı tutum takınan, Türkiye’ye dışardan müdahale edilmesini açıkça ifade edenlerin sistem tartışması açma çabaları beraber değerlendirildiğinde maksat net bir şekilde görülmektedir. Bu maksat ise Türkiye’nin yeniden siyasi belirsizlik iklimi içerisine girmesi, böylelikle dış politikada elde edilen milli kazanımların ortadan kaldırılabilmesidir. Risklerin artması, beka tehditlerinin daha ciddi şekilde vasat bulması, Türkiye’nin kendi içinde oyalanmasıdır.
TSK'YA BİLE İFTİRALAR ATACAK KADAR ŞUURLARINI KAYBETTİLER
Şimdiye kadar bu beyan sahipleri Suriye’de PKK/PYD’nin, Libya’da darbeci Hafter’in, Karabağ’da ise işgalci Ermenistan’ın yanında yer aldıklarını açıkça göstermişlerdir. Hatta TSK’ya bile alçakça iftiralar atacak kadar şuurlarını kaybettiklerini ortaya koymuşlardır. Türkiye’nin hak ve menfaatlerini koruma kararlılığında “kas gösterince geri adım atılabileceğini” dillendiren ve değerlendiren çevrelerse, son umutlarını Suriye’de terör koridorunun ortadan kaldırılması ile kaybetmişlerdir. Doğu Akdeniz’de de hüsrandan kaçamayacaklardır. Türkiye’nin müttefikliğine verilecek değer, milli güvenlik hassasiyetlerimize, egemenlik haklarımıza ve beklentilerimize duyulan saygınlıkla kendisini gösterir. Bu ölçü elbette karşılıklıdır ve olması gerekendir.
21. YÜZYILDA BÖLGEDE TÜRKİYE'DEN BAĞIMSIZ HAREKET EDİLEMEYECEK
Dünyanın en kırılgan coğrafyalarıyla aynı anda komşu olan Türkiye’nin izlediği siyaset, sadece kendisi için değil, diğer komşuları, müttefikleri ve bölgesi için de barış ve istikrarın korunmasını amaç edinmektedir. Türkiye’den başka hiçbir ülke aynı anda Avrupa, Ortadoğu ve Kafkasya’nın istikrarının bağlı olduğu etken gücün sahibi değildir. Yine 21. yüzyılda Asya ve Afrika da Türkiye’den bağımsız asla değerlendirilemeyecektir.
MİLLİ HEDEF VE ÜLKÜLERİMİZDEKİ DAYANAĞIMIZ
Dünyada doğu-batı ekseninde açık kırılma ve meydan okumaların arttığı, aşırılık yanlısı eğilimlerin zemin kazandığı bir dönemde Türkiye’nin sahip olduğu yüksek potansiyel ve eriştiği muazzam güç sadece Türk Milleti’nin irade ve kararıyla şekillenir. Türkiye’nin başkenti Ankara’dır ve dili Türkçe’dir. Dolayısıyla dünyayı Başkent Ankara merkezli ve Türkçe okuyan, bir başı doğuya, diğeri batıya dönük anlayışımız, 21. Yüzyıldaki milli hedef ve ülkülerimizdeki dayanağımız olmaya devam edecektir.