Size Çapulcu Diyen AKP’nin Ampulünü Söndür Vur Gitsin
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yalova'nın iki ilçe ve iki Beldesi'nin Belediye Başkan Adaylarını tanıttığı Çiftlikköy İlçesi Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitingde gençlere seslenerek, AKP'nin Ampulünü söndürüp AKP'yi göndermelerini istedi.
Türkiye'nin kırılgan, kaygan ve kaotik bir dönemin içinde bulunduğunu, sokakların bunalımlı, kafaların karışık, gönüllerin buruk, kalplerin kırık olduğunu belirten Bahçeli, ''Türk Milleti öfkeli ve kaygılı,herkes gelişmeleri endişeyle izlemektedir. On yıl yedi aydır iktidarda bulunan AKP, her şeyi eline gözüne bulaştırdı. Başbakan Erdoğan'ın gerilim politikaları Türkiye'yi tam anlamıyla cendereye aldı, buhran hükümetine soktu.'' dedi.
Yağmur altında aday tanıtım toplantısının yapılacağı 23 Nisan Parkı'na giren Bahçeli'yi binlerce kişi karşıladı. Halkı selamlayan Bahçeli İstiklal Marşı okunurken ise korumasının üzerine şemsiye tutmasına izin vermeyerek İstiklal Marşı'nı yağmur altında okudu. Toplantısın açılış konuşmasını MHP Yalova İl Başkanı Hasan Topçular yaptı. Topçular, halkın MHP'ye yoğun ilgi gösterdiğini ve MHP'nin Yalova'da seçimin galibi olacağını dile getirdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Çiftliköy İlçesi Belediye Başkan adayı Rıfat Elbir, Armutlu İlçesi Belediye Başkan Adayı Atalay Beştaş, Esenköy Beldesi Belediye Başkan Adayı Celal Tümer ve Teşvikiye Belediye Başkan Adayı Fikret Öztürk'ü halka tanıttıktan sonra adaylarla birlikte halkı selamladı.
MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ'NİN KONUŞMASI
AKP Hükümeti sayesinde ülkemiz soluk alamaz bir noktaya gelmiştir. Uzlaşma, anlaşma, tolerans, hoşgörü, çoktan bitmiş, sıfırlamıştır. Dostane ilişkiler sakatlanmış, muhabbet dolu bakışlar kurumuş, samimi yaklaşım ve temaslar bir kenara bırakılmıştır. AKP Türkiye'yi çok kötü yönetmektedir. Aldığı millet vekaletine sadakat, hürmet ve riayet göstermemektedir. Tuzaklar, tertipler, tahrikler ve tacizler hiç olmadığı kadar artmakta yaygınlık göstermektedir.
Türk milletinin huzuru, vicdanı sararmış, kalbi kararmış, aklı kalmamış bir avuç azınlık tarafından bozulmaktadır. Bölücüler el üstünde tutulmaktadır. Ancak, Çiftlikköylü kardeşim ise diken üstünde oturmaktadır. İmralı canisi ilgi odağıdır, ancak Armutlulu kardeşim ise dertlerin tam ortasındadır. PKK'lı militanlar şımartılmaktadır, ancak Esenköylü kardeşim ise şaşkınlığa ve muhtaçlığa itilmektedir. Barzani kardeş kabul edilmekte, ancak Teşvikiyeli kardeşim ise hor ve hakir görülmektedir.
AKP'NİN BÖLÜCÜ, ÖTEKİLEŞTİRİCİ VE AYIRICIDIR
Başbakan Erdoğan'ın yönettiği Türkiye, açlığa, işsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa ve yozlaşmaya teslim oldu. Teröre, bölücülüğe, anarşiye, kötülüklere, aşırılıklara kökünden bağlandı. Ülkemiz can çekişmektedir, Başbakan ve hükümeti, milletimizi birbirine düşürmek için tezgah üstüne tezgah kurmaktadır.
AKP iktidarı, demokrasiye özde değil sözde bağlıdır. Kişisel özgürlük alanlarından 'iş olsun' diye bahsetmektedir. Türk milletini bölmek için varını yoğunu sarf etmektedir. İmralı canisini affetmek için tam yol ilerlemektedir. Teröristlere şirinlik yapan Başbakan, gençlerimize kıdemli ve tecrübeli zalimler gibi davranmaktadır. Başbakan'a göre kim ki hakkını arıyorsa, tehlikelidir.
Kim ki düşüncelerini meşru sınırlar çerçevesinde dillendiriyorsa, sakıncalıdır. Kim ki hukuk içinde kalarak görüşlerini seslendiriyorsa, itirazlarını yapıyorsa başı ezilmelidir. Başbakan Erdoğan tahammülsüzdür, hiddet dilli, yaralayıcı ve dışlayıcı üslubu, kendisine rehber tayin etmiştir. Başbakan ve hükümetinin karşısında duranlar, çapulcudur, ayyaştır ve mutlaka da haklarından gelinmelidir. AKP'nin siyaseti, bölücü, ötekileştirici ve ayırıcıdır. AKP'nin iktidar yılları karanlıktır, karmaşadır. Partizanlık, yandaşlık ve adaletsizlik hiçbir dönemde bu kadar artmamıştır. İktidarın niyetinin, nereye varmak istediğinin, maksadının ve ne yaptığının sizler fazlasıyla idrakindesiniz."
Aynı ırmak suyunda iki kez yıkanmak mümkün değildir. Aynı hatanın defalarca tekrarlanarak sonuç alınması, farklı yollardan gidilse de aynı yöntemlere bel bağlanması artık bir anlam ifade etmeyecektir. Başbakan Erdoğan'ın 'Ne aldanan ne de aldatan olacağız' ezberine vurgu yapması, gerçekte yakasını ele veren 'gizli yönetimi'nin tecrübesinden başka bir manaya gelmemektedir.
AKP HÜKÜMETİ DEMOKRASİDEN ANLAMAZ ANLAMAK İSTEMEZ
Başbakan hem kendisi aldandı hem de bizzat politikalarıyla Türk milletini aldattı. Bundan dolayı AKP'nin açılımı, çoktandır sizlerin nezdinde aldatma ve kandırma partisi olarak kabul ve onay görmüştür. Bu siyaset anlayışı yandaş olmayanlara, yanında durmayanlara ve destek vermeyenlere tahammülsüz ve zorbadır.
AKP hükümeti, demokrasiyi anlamamış, daha da vahimi ise anlamak istememiştir. Çünkü siyasi genetiğinde hoşgörü, saygı ve değişik fikirlere anlayış bulunmamaktadır. Yıllardan beri, tüm olumsuzlukları lehine kullanan AKP, derinleşen meşruiyet açığını kapatmak için her defasında altın fırsat yakalamıştır. Geldiğimiz bu aşamada AKP'nin giderek rasyonel düşünceden uzaklaştığı, kendisinde güç vehmederek tehlikeli bir kumar oynamaya karar verdiği anlaşılmaktadır. Saklı tuttuğu siyasi hesaplaşma ve rejime yönelik ihtirasları AKP'yi makulden uzaklaştırarak, her hadiseyi bir siyasi düelloya ve bir Rus ruletine dönüştürmüştür. Gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla Başbakan ve ekibi her meseleyi bir iktidar fırsatı bilerek siyasi münafıklıktan vazgeçme erdem ve basiretini şimdiye kadar göstermemiştir.
AKP bazen çatışma geriliminin derecesini yükseltiyor. Bazen de mağdur ve mazlum taktikleriyle toplumsal muhalefeti atomize ederek, marjinalleştirmeyi deniyor. Vesayetçiler, darbeciler, eski Türkiye'nin bakiyeleri, statükocular, milli iradeyi önemsemeyenler, demokrasi karşıtları gibi söz ve yakıştırmalarla muhalif sesler susturulmuş, tehdit edilmiş veya geriletilmiştir.
İktidar cepheleşmelerden beslenmiş, düşmanlıklardan feyizlenmiş ve bugünlere kadar ağır aksak da olsa gelmiştir. Bu zihniyetin Ortadoğu tipi 'Baasçı' anlayışı, bizden olsun inadıyla ve ele geçirme saplantısıyla, ülkemizin rotasını karanlık bir dehlize çevirmiştir. İşin aslında demokrasiye çıkan bütün yollar, böyle kapatılmış ve önü kesilmiştir. Kendisini tanımlama ve ifade edebilme talebinde ve ısrarında bulunan sosyal ve siyasal kesimler AKP'nin zalimce tutumlarıyla bastırılmış, gözdağlarıyla püskürtülmüştür. AKP, hükümet olduğu andan itibaren sağduyu ve basiret yolunu tercih etmemiş, artan ton ve ölçekte otoriter müdahale ve muameleleri yaygınlaştırmıştır.
AKP TÜRKİYE'Yİ ACIMASIZCA BÖLÜYOR
İktidar partisi Türkiye'yi acımasızca bölüyor, uçlara taşıyor ve bundan da siyasetine kazanç umuyor. Başbakan Erdoğan, söz ve üslubuyla toplumsal ayrımcılığı devamlı kaşımış, siyasetini de bu yolla sağlamlaştırmıştır. Bu dönemde krizlerden geçinenler bellerini doğrultmuştur. Çatışmalardan beslenenler gün yüzüne çıkmıştır. Karambol, karışıklık ve kaos şakşakçıları fırsattan istifade amacıyla sıraya girmişler, ellerini açmışlardır. Beterin de beteri varmış dedirtecek türden ilişki ve irtibatlar, oldu bittiler hayat bulmuştur. Bunlardan dolayı ülkemizin ufku sisli, geleceği şüpheli, düzen oldukça silik ve sancılıdır.
AKP hükümeti sorunların merkezindedir, kamplaşmanın teşvikçisidir. Bunun yanında Başbakan Erdoğan'ın siyaset tarzı son derece hırçın ve düzeysizdir. Tüm sorunların hazırlayıcısı ve yönlendiricisi bu zihniyetin takip ettiği politikalardır. Türkiye bugün öngörülemez risklerle cebelleşiyorsa, bunun vebali ve sorumluluğu da Başbakan'ın üzerinedir.
10 yıl 7 aydır, Başbakan ve hükümeti sizleri bunaltmış, yormuş ve sıkıntılara havale etmiştir. Bitmek bilmeyen çekişmeler, azalmayan tahrikler, yavaşlamayan ötekileştirme kampanyaları artık vahim bir noktaya dayanmıştır. Dirlik ve dinginlik isteyen, birlik ve rahatlık arayışında olan, istikrar ve refah uman aziz milletimiz, sürekli aldatılmış, oyalanmıştır.
Halkın ekonomik sorunları sürekli hasıraltı edildi. En temel beklentiler ve arayışlar terslendi. Terör ve bölücülük meselesi neredeyse yok sayılmış, saman altından su yürütülmesine ortam açılmıştır. Sınırlarımızdaki başı boşluk, Reyhanlı'da 52 cana kıyan teröristlerin gerçek azmettiricilerinin akıbetleri belirsizliğe bırakılmıştır. Soruyorum size; bu yanlışlara katlanmaya devam edecek misiniz? Yalancılara, istismarcılara kanacak mısınız? Başbakan ve hükümetinin gaflet ve ihanetine susacak mısınız? (Hayır) Bu "hayır"lar her şeyin özetidir.
İSTANBUL BABANIZIN ÇİFTLİĞİ DEĞİLDİR
iki haftayı aşkın süreden beri Taksim Gezi Parkı'ndan dumanlar tütüyor, gaz bulutları yükseliyor. Ağacı koruma, yeşile sahip çıkma mücadelesi birden bire büyük bir sosyal ve siyasal patlamaya dönüştü. 10 yıl 7 aydır ezilen, aşağılanan, hafife alınan, ötekileştirilen gençler ve vatandaşlar AKP'ye karşı tepki sağanağı olup yağdı.
Ne var ki iktidar suçlu, suçsuz ayrımına gitmeden, yasa dışı örgütlerle, masum vatandaşlarımızı aynı kefeye koyarak hayasızca saldırmış ve sataşmıştır. Gaz bombaları, gencecik bedenlerin üzerine atılmıştır. TOMA'lar hedef ayırmaksızın tazyikli su basmıştır. Türkiye, sıradan ve sokakları alabora olmuş bir Ortadoğu ülkesine çevrilmiştir. Gece baskınları, şafak operasyonları, Taksim'i savaş alanına dönüştürmüştür.
Başbakan'ın dayatmaları, Türkiye'nin imajını tamamen gölgelemiştir. Uluslararası toplum, açıklama üstüne açıklama yapmış, olanları kınamıştır. AKP'nin Topçu Kışlası yapma inadı, Taksim'i yağma merakı, AKP'nin yıkma amacı ve ekonomik tepkilerle birleşince çok tehlikeli bir ortam belirmiştir. Başbakan Erdoğan, İstanbul'u sanki babasının çiftliği gibi görmekten, bugüne kadar vazgeçmemiştir. Mimar olmuş, şehir plancısı olmuş, proje çizmiş, kanal açmaya soyunmuş, ama bir türlü gönüllere girememiştir.
BAŞBAKAN ÖFKELERİ BİRİKTİRDİ KIZGINLIKLARI TETİKLEDİ TÜRK MİLLETİ AYAĞA KALKTI
Başbakan Erdoğan gençleri azarladı, çiftçilere hakaretler etti, askerleri aşağıladı, işçilere saldırdı, memuru süründürdü, esnafı canından bezdirdi. Devri iktidarı döneminde, memnuniyetsizler kitlesi muazzam artmıştır. Yeri gelmiş öğretmenlerimizi 'o oy senin olsun' diyerek küçümsemiş, yeri gelmiş şehit yakınlarımızı ve gazilerimizi incitmiştir. Yeri gelmiş karşısındakilere 'çapulcu' demiş, yeri gelmiş 'ayyaş' ithamıyla kendisinden olmayanları zan ve töhmet altında bırakmıştır.
Başbakan öfkeleri biriktirmiştir, kızgınlıkları tetiklemiştir. AKP'li olmayan herkes Başbakan'ın hışmına uğramıştır. Başbakan Erdoğan için Türkiye, iki yüzde 50'nin karşı karşıya olduğu ülkedir ve kafasının tası atarsa evde zor tuttuklarını da anında serbest bırakabilecektir. Başörtü istismarını bir türlü bırakmayan bu kafadır. İstanbul'da bir camide bira içildiğini iddia ederek, kışkırtıcılık yapan ve düşmanlık tohumları eken, bu şahıstır. Düne kadar al gülüm ver gülüm halinde olduğu ve kendi sözleriyle söyleyecek olursam, beş kat zenginleştirdiği faiz lobisini bugün hedef tahtasına koyan bu zattır. 10 yıl 7 aydır, sizin geliriniz kat kat azalmışken, faizciler, tefeciler, rantiyeciler, paraya para dememiştir.
Bu adaletli bir iş değildir. Peki bu faiz lobisinin beşiğini sallayan, yediren, içiren, giydiren ve büyüten Başbakan, nasıl olmuştur da eski dostların birden bire düşman saflarına çekildiğini iddia edebilmiştir? Başbakan Erdoğan, faizcileri, vurguncuları ve yağmacıları uzaklarda değil, hemen yanı başında dizinin dibinde aramalıdır.
ERDOĞAN TÜRK MİLLETİMİZDEN ÖZÜR DİLEMELİDİR
Gezi Parkı olaylarından sonra Başbakan Erdoğan'ın her konuşmasının ardından borsa düştü, faiz ve döviz ise yükseldi. O halde faizcilere bu halde bile hizmet eden kimdir? Faiz lobisinin çıkarını gözeten, daha da cebini doldurması için çırpınan kimdir? Başbakan Erdoğan'ın geçen hafta cuma günü Tunus'tan geldiğinden beridir, ağzından ne çıktığını kulağı duymamıştır. Hatta bir ara Türk baharının 3 Kasım 2002 yaşandığını bile ileri sürmüştür. Başbakan Erdoğan herhalde bu tespiti söylerken, şuurunu kaybetmiştir.
Türk'ü bitirmek için yıllardır mesai harcayan, Türk milletini dahi kabullenemeyen birisinin 'Türk baharı' demesi, komedidir, hezeyandır, kuru laf kalabalığıdır. 3 Kasım 2002'de eğer bir bahar yaşanmışsa, bunun adın BOP'dur, Peşmerge'dir, PKK'dır. Başbakan Erdoğan ve hükümeti Türkiye'ye değil bahar, kara kış yaşatmıştır. Taksim Gezi Parkı bunun en son örneğidir. Başbakan ve hükümeti şiddete son vermelidir. Türk gençliğini anlamalı, beklentilerini özümsemeli, mağdur ettiği milyonlardan özür dilemelidir. Başbakan Erdoğan, algı ve anlama kabiliyetinin önündeki duvarları kaldırmalı, hoşgörülü ve makul olmalıdır.
GENÇLİĞİN ÇARESİ DEMOKRASİ OLMALIDIR
Taksim Gezi Parkı'ndaki yangın daha da büyümeden söndürülmesi gerekir. Masum vatandaşlarımızın ve gençlerimizin arasına sızan terör gruplarına ve illegal örgütlere fırsat verilmemelidir. Demokrasi her şeyin başıdır, çare demokrasi, çıkış demokrasidedir. AKP ülkeyi daha fazla germemeli, gerilimi tırmandırmamalıdır.
Önüne gelenle konuşan, Barzani ve İmralı canisine sevgi gösterisinde bulunan Başbakan, gençlerimizi kucaklamalı ve onları nefret objesi olmaktan biraz kurtulmaya çalışmalıdır. Kendisinin görüştüğü sözde Gezi Parkı heyeti de AKP imali ve tertibi olup, gençlerimizi temsilden tamamen uzaktır. Şayet olayların önü alınamazsa, Türkiye yönetilemeyecek kadar büyük badire ve sıkıntılara mahkum olacaktır. Buna da Recep Tayyip Erdoğan'ın hakkı yoktur. Sokaklar, sorunların halledileceği yer değildir.
AKP'NİN AMPÜLÜNÜ GENÇLER SÖNDÜRMELİDİR
Türk gençliğine diyorum ki; gücünüzü gösterin ve sandığa mührünüzü vurun. Gece parkta yatmakla, sokaklarda didişmekle, bir yere varamazsın. Aziz gençler sizlere sesleniyorum; bu oyunlara düşmeyiniz. Toplam nüfusun yüzde 13,3'ü 18 ila 25 yaş grubundadır. Yani toplam 10 milyonu bulan bir nüfusa sahipsin.
Genç kardeşim; gazla taşla oyalanma. Elindeki milli iradeyi, gençlik iradesini demokrasi içerisinde sandığa götür. Bu AKP'ye vur gitsin. AKP'nin ampulünü söndür. Sen buna layıksın. Sen bugünkü yaşınla, 2023 yılının üniversite öğretim üyesi, iş adamı, bürokrat, esnaf, çiftçi, meslek grubu ve siyasetçisi olacaksın. Dört çapulcu diye adını koydurma. Vakur, dürüst ol, dik dur ve vatanına, milletine sahip ol. İşte bunun için ülkücü gençlik Taksim'de, Kızılay'da yoktur, başka yerlerde de yoktur, olmayacaktır.
Gelin genç kardeşlerim, Türk gençliğinin aziz evlatları annenizi babanızı üzmeyin, yeniden bir mağduriyet ve mahkumiyet yaşamayın. Hayatınızı tehlikeye atmayın, ülkücülerle, milliyetçilerle kucaklaşın, sokaklarda değil, hür meydanlarda bulunun. Beklentilerinizi, isteklerinizi ve hayallerinizi siyasal gücünüzle birleştirin. Bunu Türk gençliği yapmalıdır. İktidar partisi artık tükendi ve inişi geçti. AKP'nin son yaptığı Beyoğlu'nda Yeşilçam Sokak'ta bir genel merkez bürosu açmaktır. Bu iktidar yakında, demokratik yollardan gidecektir ve Türkiye'yi ayağa kaldıracak MHP sizlerin sayesinde iktidara ulaşacaktır.