Türk Devlet Bürokrasisi Dağıtılıyor

Türk devlet geleneğinde bürokrasinin önemli bir yeri vardır. Bir çok kişi de, devlet için haklı olarak “bürokratik devlet” tanımlaması yapar... Bu bürokratik devlet yapısının “devlet baba” anlayışının ortaya çıkmasında büyük rolü olmuştur. Ancak son yıllarda ve de özellikle AKP’li yıllarda bürokratik devlet anlayışından süratle uzaklaşılmaktadır. Devlet bir Türk devleti olmaktan çıkıp, renksiz ve fikirsiz bir AKP devletine dönüşmektedir. MHP ve CHP’de siyaset yapanların, devletin kurumlarınca fişlendiği ve izlendiği iddiası da bu kanaatimizi kuvvetlendirmektedir. Bu dönüşümde, devlet bürokrasisini işgal edenlerin davranışları ve uygulamaları etkili olmaktadır. Devlet bürokrasisi, çok ucuz nedenlerle bu gidişe çanak tutan davranışlar sergilemektedir. Türk toplum yaşamında devlet; vatandaşın gözüne vali, kaymakam, hakim – savcı, polis ve bir çok kademedeki memur ile gözükür. Onun için bürokrata halkın bakış açısı “giden ağam, gelen paşam” şeklindedir. Devlet bürokrasisinin temel ayaklarını teşkil eden vali, kaymakam, hakim – savcı, polis gibi memurlar geçmişte de iktidar lehine davranışlar gösterselerde genellikle devlet yanlısı yönetim anlayışını sürdürmüşlerdi. AKP döneminde ise artık devlet bürokrasisinin yüzlerce yıllık gelenekleri bir kenara itilmiş ve bürokratlar iyice AKP’li olup çıkmıştır. Bu bize, devletin bir AKP devletine dönüşmekte olduğunu göstermektedir. Gün geçmesin ki; iktidarın hizmetinde olduğunu açıklamayan vali, kaymakam başta olmak üzere devlet memuru olmasın... Aksi bir durum olursa, o devlet memuru; rütbesi, makamı ve görevi ne olursa olsun “yanmış” olmaktadır... Bunun son örneğini de İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu örneğinde yaşadık. Mısır’daki darbeye sessiz kaldığı ve AKP iktidarının politikalarına, alenen ve yüksek sesle destek vermediği iddiası ile Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu; AKP sözcüsü Hüseyin Çelik ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ  tarafından, istifaya davet dahil olmak üzere çok ağır bir şekilde eleştirildi ve göreve gelirken verilen destekten dolayı adeta nankörlükle suçlandı. Bu sadece Ekmeleddin İhsanoğlu’nun başına gelen bir şey değildir. Kamuoyuna yansıyan ve yansımayan böyle yüzlerce olay vardır diye düşünüyorum. Yani göreve getirilen herkesten, vakti ve saati gelince bir diyet istenmektedir. Bunlar Türk devlet geleneğinde yoktur. Devlet bürokrasisinin zayıflatılması, bu topraklarda anarşi doğurur. Onun için bölücülerin ve marjinal grupların “katil devlet” , “işkenceciler hesap verecek”, “faşizme geçit yok” gibi daha çoğaltılabilecek pek çok ithamları, devletin ve onun  atardamarı olan bürokrasinin zayıflatılmasını ve halkla bürokrasinin karşı karşıya getirilmesini hedefler... Memleket Sultan Süleyman’a kalmadığı gibi AKP iktidarına ve RTE’ye de kalmayacaktır. Bugünler, diğerlerinde olduğu gibi gelip geçecektir. Ancak bürokrasisi zayıflatılmış ve dağıtılmış bir Türk devletinin, toparlanma süreci epey uzun olacaktır. Türk Milleti, bu günlere “ya devlet başa ya kuzgun leşe” diyerek “ebed müddet” anlayışı ile gelmiştir. Türk Milleti ve devleti kıyamete kadar var olacak, ancak devlet yapısını ve geleneğini dağıtmaya çalışanlar, tarihte kara bir lekeyle anılacaktır. Bu sebeple, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Mısır’daki darbe ve olaylarla ilgili olarak görevinin gereklerini doğru bir şekilde yapmıştır. Onu eleştirenler ise ya bilerek ya bilmeyerek bir macera peşindedir.