Türk insanının akıl tutulmasına en iyi örnek; insanlık dışı muamelelere tabi olarak İstanbul’da yaşamasıdır. Aksi halde dayatılan bu yaşam tarzına, çoktan itiraz edilmesi gerekirdi.
Yol ve trafik sorunu, hava kirliliği çarpık kentleşme, hijyen ve sağlık sorunları, deprem beklentisi, hayat pahalılığı ve yaşamın aklınıza gelmeyecek ne kadar sorunu varsa, İstanbul’da bunlarla karşı karşıyasınız demektir.
İstanbul, her geçen gün büyümekte, bu büyüme ile birlikte normal bir insanın tahammül edemeyeceği sorunlar kat be kat artmaktadır. Ne tezattır ki; bizlerde bu çarpık büyüme ile övünmekteyiz.
İstanbul’u anlamadan vede İstanbul’lu anlamadan (!) Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunlarıda çözemeyiz.
İstatistiklere bakarsak bu kadar küçük bir kara parçasına, nüfusu her geçen gün 20 milyona doğru giden bir şehri sığdıramazsınız. Kanal projesi, yeni imar planları, 3. köprü ve havaalanı ile inşaat hareketleri; bizi bir gelişmeye değil aksine içinden çıkılmaz bir buhrana sürüklüyor.
Gurur projesi metrobüs’e, işe gidiş ve çıkış saatlerinde isterseniz bir binmeyi deneyin... İnsanlığınızdan utanırsınız. Ancak İstanbul’un, insana yaşattığı çaresizlik, bu onursuzluğu yutkunmamıza neden oluyor.
İstanbul’un yerel yönetimini elinde tutan AKP zihniyetinin son 20 yılda insanımızı çaresizliğe iten büyümeyi nasıl gerçekleştirdiğine isterseniz şöyle bir bakın...
Her yer, bina doldu... Rant müteahhitlerin cebine aktı. Yeşil alanlar buharlaştı. Bunlar yetmedi, İstanbul’un su havzaları ve ormanları geleceğin yaşam alanları olmaya yöneldi.
Dünyanın çeşitli köşelerine yıllardır gidip gelirim. Gelişmiş ülkelerde hiç böyle bir büyüme ve insana yaşarken işkence çektiren bir kent daha görmedim. Öyleyse bu gelişmişlik dediğimiz nedir? Geçenlerde Almanya’da 32 yıl önce yaşadığım şehre gittim. Şehir aynen duruyordu. Ne nüfus hareketi ne çarpık büyüme... Bunun gibi örnek çok. Gelişmiş ülkelerde insanlar, insan gibi yaşıyorlar. Tabirimi mazur görün İstanbul’da biz insanlara, hayvan muamelesi reva görülüyor.
Trafik, eğitim, sağlık, hijyen, inanılmaz sıkıntılı... Bu kent böyle büyümeye devam ederse sıkıntı dahada büyüyecek. Doktorlar ülkemizde her dört ölümden birinin kanser hastalığından olduğunu söylüyor. İstanbul koşulları itibarı ile kanserojen bir şehir olmuştur. Zihniyetimiz değişmedikçede bu artarak devam edecektir.
Ve bizler çoktan İstanbul olmaktan çıkmış İstanbul’u bu hale getirenleri “yaşa, varol, seninle gurur duyuyoruz” diyerek desteklemeyi sürdürüyoruz. Bu akıl tutulması değil de nedir?
İstanbul’u teslim aldığından bu yana yaşanılmaz hale getiren siyasal anlayış, bunu tüm ülke sathına yayarak, aynı plansız ve sağlıksız yapılaşmayı gerçekleştirmiştir. Bu bir gelişme olmayıp kaynakların sadece boşa değil üstüne üstlük insanımızın zararına heba edilmesidir.
Bu durum halkımıza yanlış aksettirilerek , geleceğimiz karartılmaktadır. Bu nedenle ben İstanbul’un büyümesini değil en azından bu haliyle korunmasını istiyorum. Anlattığım sebeblerle kanal projesine, 3. köprü ve havaalanına ve 1453 Maslak gibi taş yığınlarına karşıyım. İstanbul’da hayvanca ve onursuzca değil insanca yaşamak istiyorum.
Eğer İstanbullu kendisine layık görülen bu kötü niyetli muameleyi anlarsa, aleyhine olan gelişmelere dur diyecek ve bu Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır sorunlarında çözümüne katkı sağlayacaktır.
İstanbullu anlamadan ve tavrını koymadan ne İstanbul korunabilir ne de Türkiye yaşamsal sorunlarından kurtulabilir.
AKP’nin 20 yıllık yerel yönetim ve 10 yıllık ülke iktidarı anlayışı, sorunları çözeceğine daha da ağırlaştırmıştır. Yapılan makyaj ile sorunların derinleştiği giderek gizlenmektedir. Bunu sözde kürt meselesi, yeni anayasa, devlet başkanlığına geçiş, ağır iç ve dış borçlar, ekonomik kriz sonucu doğan bütçe açığının vergi, harç ve cezaların yükseltilerek kapatılmak istenmesi, yargının içinde bulunduğu gibi vesaire durumlardan anlıyoruz.
Onun için İstanbullu’nun içinde bulunduğu ve bir insana yakışmayan durumu fark ederek, İstanbul’un ve Türkiye’nin geleceğine el koyması gerekiyor.İstanbullu “tamam” dedimi rüzar dalga dalga Anadolu’nun ve Trakya’nın her köşesine yayılacaktır. Eğer benim “hayvanca ve onursuzca” bir yaşam dediğim İstanbul hayatına diyecek bir şeyiniz yoksa benimde bundan fazla diyecek bir lafım yok.