Bir dikili ağacım olduğu için biraz Urla’lı sayılırım. Hem bu aralar Urla’ya sık sık gidiyorum. Meşhur “Urla Villaları”da hepimizin dilinde! Bunun için rahatlıkla söyleyebilirim ki; Urla’yı ve Urla’da olup bitenleri görmek Türkiye’yi görmek gibidir...
Urla’ya geçtiğimiz günlerde siyasi propaganda yapmak için gelen HDP-BDP-PKK’lılara bir grup niye saldırmıştır?
Bu sorunun cevabı, daha sonra bu saldırının karşılığını vermek üzere Urla’ya gelen ve Urla’ya güvenlik güçlerince sokulmayan ırkçı bölücü grubun attığı sloganlar ve yaptıklarında gizlidir. Nedir bu sloganlar: “Urla’nın hesabı sorulacak”, “Urla Ovası PKK yuvası”, “Biji serok Apo”, “Dişe diş kana kan seninleyiz Öcalan”... Bunlarda yetmemiş gibi bu grup, Güzelbahçe’de bir askeri aracı durdurmuş ve içindeki üç askeri darp ederek yaralamış ve araca zarar vermiştir.
BDP son günlerde 30 Mart sonrası özerklikten bahsetmektedir. Ancak bölücüler ve yandaşları ülke sathına yayılmış olduklarından, menfaatlerine gelmeyeceği için bu özerkliği en yetkili ağızlarından “bizim bölgemiz bize, Türkiye hepimize” formülü ile izah etmeye başlamışlardır.
Bütün bunlara karşı, aslan yürekli iktidarımız sus pus vaziyettedir. Cumhuriyetin Savcıları ise ne ile meşguldür? Onu da bilemiyoruz. Valiler, kaymakamlar, emniyet ve nihayet “Şanlı Türk Ordusu” ne düşünür ne yapar kamuoyuna yansımadığı için bunlardan da haberimiz yoktur.
Irkçı-bölücü pkk yandaşlarının yaptıkları, sadece Urla ile sınırlı kalsa, olan biteni normal karşılayacağız. Ancak bölücülerin yerleştiği her vatan toprağı, benzer durumda ve tahrik altındadır. Irkçı bölücüler, her yerde halkı tahrik ve taciz etmekte, toprağını zorla elinden almaya çalışmakta, ticaret kapılarını ele geçirmekte, kadınlara ve kızlara taciz ve tecavüze yeltenmekte son söz olarak da Türkiye’nin sahibi olduklarını vurgulamaktadırlar.
Uzaktan ahkâm kesmek ve tahriklere kapılmayın demek doğrudur ancak en kolay yoldur. Gelin bakalım siz Urla’da yaşayın da, bütün bu olup bitenler karşısında tahrik olmayın!
Urla’lı bir gencin köyünde yaşanan hikâye ve Menemen’in Asarlık Mahallesi’nde geçen bir olayı anlatayım da halimizi görün...
Köyün ismini vermeyeceğim. Bize bunları anlatan Urla’lı genç köyün kahvesinde kendilerinin devamlı birbirlerine düştüklerini ve aralarında parti kavgası yaptıklarını buna karşı köye yerleşen 3-5 bölücünün bu kavgaları ve anlaşmazlıkları sessizce ve bıyık altından gülerek izlediklerini söyledi. Ve “biz parçalanıyoruz o üç beş kişi köyümüze hâkim oluyor” dedi. Genelde yurt sathında olan budur...
Menemen’deki hadisenin tarafı ise benim bir yakınım. Asarlık bölgesindeki arsasını satmak isteyince kendisine değerin neredeyse onda biri teklif edildi. “Olur mu hiç?” diye itiraz edince de aldığı cevap çok ilginçti; “Satıyorsan sat, yarın bu parayı da bulamazsın. Sen galiba buranın Kürdistan olduğunu bilmiyorsun?”
Yine Menemen’de tapunun önünde işlerin tamamlanması için beklerken yanımdaki avukat arkadaşa sormuştum: “Buralarda durum nasıl?” diye tam o sırada bölücü dört kişi, bir vatandaşı herkesin ortasında tekme tokat tapuya sokmaya çalışıyor “atacaksın imzayı” diye tehdit ediyordu. O da bana cevaben “İşte gördüğün gibi!” dedi...
Türkiye sathındaki örneklerle, bunları çoğaltmak mümkündür. Ya ülkemizin doğu ve güneydoğusunda pkk’nın insafına terk edilmiş vatandaşımız ne yapsın?
Türk milleti maalesef ırkçı bölücü teröre karşı sokakta, devleti ve iktidarı tarafından yalnız bırakılmıştır. Belki de bu yalnızlık bazıları tarafından Türkiye; Irak, Suriye, Mısır, Ukrayna gibi olsun diye bilerek ve isteyerek yapılmıştır. Ama önemli olan böyle bir tablonun öyle veya böyle ortaya çıkmış olmasıdır.
Peki Urla özelinde olduğu gibi, Türk milleti; kendisini sokakta yaşayamaz hale getiren, ticaretini engelleyen, malına el koyan, döven, söven ve öldüren, namusuna ve şerefine uzanan bölücü terör karşısında ne yapmalıdır?
Bu şerefsizliğe, zulme, haksızlığa göz yumup; başını öne eğip geçip gitmeli midir?
Beyler! Siz Urlalıdan ve Türk milletinden çok şey istiyorsunuz. Benim tanıdığım Urlalı ne de Türk milleti böyle bir şeye razı olmaz. Onun için gelin yol yakınken devlet devletliğini, iktidar da iktidarlığını bilsin... Bunun yanında herkes de millet şuuruyla Türkiye Cumhuriyeti topraklarının Türk milletine ait olduğunu bilecek ve dizini kırıp insan gibi oturup, insan gibi yaşayacaktır. Aksi halde her şey Türk milleti için meşrudur...