Bir adam Ali Sarıçiçek... Elinde Türk bayrakları var. Polis aracının önünde yerden kalkmıyor. Mesleği; bayrak satıcılığı...
Gezi olayları ile ilgili olarak 6 Temmuz’da gözaltına alıp tutuklanan 8 şüpheliden biri...
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasına göre üzerine atılı suç “görevi yaptırmamak için direnme” ve “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet”...
Eşi Merhamet Sarıçiçek anlatıyor: “Eşim bayrakçı. Biz 30 – 40 seneden beri bayrakçılıkla geçimimizi sağlıyoruz. Şu çocuğuma sorsanız “”Okuyup öğretmen mi, doktor mu olacaksın diye””, “” Yok anne ben bayrakçı ya da posterci olacağım”” der. Biz günü birlik kazanan günü birlik yiyen, azıcık aşımız kaygısız başımız olsun olan insanlarız.”
Sonra da ekliyor “Kazlıçeşme’de (AKP Mitingini kast ediyor) de benim eşim bayrak sattı. O zaman niye içeri almadınız, tutuklamadınız. O zaman örgüt kurmamış da, o zaman suç işlememiş de Taksim’de satarken mi suç işledi? Bu ne biçim adalet?” diye sorguluyor.
Ardından çocuklarını da sayarak “Tamam benim kocam örgüt kurdu. 7 kişiyiz biz, örgütüz” diye 5 çocuğunu gösteriyor.
Merhamet Sarıçiçek, kocasının okuma yazması olmadığını da belirtiyor.
Ve ben bu satırları yazarken garibim bayrakçı Ali Sarıçiçek serbest bırakılıyor.
Sormak lazım tutuklayan hangi akıl, serbest bırakan hangi akıl ve tabii ki hangi hukuk? Bir de serbest bırakılmada mahalle baskısının ne kadar rolü var?
Aziz Nesin yaşasaydı bu işe ne derdi diye bende merak ediyorum!
Yine kamuoyunda “Balyoz Davası” diye bilinen 361 sanıklı davanın, temyiz duruşmaları Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde başladı. Ne var bunda diyeceksiniz. Bana göre çok şey var. Gözümüz aydın, Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul “adil yargılama” sözü verdi!
Buradan Türkiye’de adil yargılamalar yapılmadığı sonucunu mu çıkarmak gerek? Peki Yargıtay 9. Ceza Daire Başkanı niye böyle demek ihtiyacı hissetti? Zaten yargılamaların adil yapılması gerekmiyor mu? gibi daha çoğaltılacak bir çok soru sorulabilir.
Bu iki örnekte, içinde bulunduğumuz durumu göstermesi bakımından ibretliktir.
Bir yandan bölücülükten hüküm giymiş bir adamın adının havaalanlarına verilmesi, diğer yandan pkk’lıların mezarlık açması ve yol kontrolleri yapması diğer yandan gariplerin ne idiğü belirsiz ithamlarla tutuklanması öte yandan hukuksuzlukların tavan yapması...
Bunlar hiç hayra alamet şeyler değildir. Unutmayın ki; “Adalet Mülkün Temelidir”. Yani memleketin, ülkenin, devletin bir arada yaşamanın, huzurun, güvenin ve toplumsal mutluluğun temeli adalettir demek istenir. Bu sözü her mahkemede ve adliyede görürsünüz. Ancak vatandaşın “hangi adalet”, “hangi mahkeme”, “hangi suç”,“hangi bir arada yaşama”, “hangi huzur”, “hangi güven” demeye ve yaşananları sorgulamaya başladığını biliniz!