MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bütün Teşkilatlara gönderdiği genelgede, gündemi değerlendirdikten sonra Teşkilatlara uyarılarda bulundu. Bahçeli altı maddelik uyarıyla, Teşkilat mensuplarının kavgadan kutuplaşmadan uzak durmasını istedi.
''Habur’daki AKP ne ise, Şemdinli’deki BDP odur ve tıpatıp aynısıdır. Her ne kadar, Başbakan Erdoğan’ın, BDP’ye saldıran ve suçlayan ifadeleri mevcut ise de, bunun sadece kurgulanarak devreye sokulan ve tepkileri frenlemeyi uman bir sinsilik olduğu anlaşılmaktadır'' diyen Bahçeli, Teşkilat mensuplarının oyunlara karşı daha dikkatli olması gerektiğini ifade etti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, genelgede şöyle dedi:
Türkiye sonuçsuz tartışmaların, şaibeli tekliflerin, sarsıcı gelişmelerin ve göstermelik adımların tuzağında bocalamakta ve kan kaybetmektedir.
Aziz milletimiz AKP tasallutu altında ne yapacağını şaşırmış, nereye gideceğini kestirememiştir.
Zorluklar pıtrak gibi yayılırken, dayanma, katlanma ve metanet duyguları maalesef zaafa uğramıştır.
AKP hükümetinin yanlışa batmış, mahzurlarla bezenmiş, istismarla belirlenmiş politikaları ülke gündemine kâbus gibi çökmüştür.
İktidar partisinin attığı her adım çelişkileri beslemiş, girdiği her ilişki ağı musibetleri teşvik etmiştir.
Kaldı ki, ülkemiz kördüğüm olmuş meselelerin tüm olumsuzluklarına, tüm acı neticelerine ne yazık ki muhatap ve maruz kalmıştır.
Siyasetteki kirlilik, sosyal hayattaki yangın, ahlaktaki çöküntü, ekonomideki yıkıntı ve birlikte yaşama idealindeki aşınma peş peşe eklemlenerek bunalım döngüsünü kritik bir seviyeye taşımıştır.
Başbakan Erdoğan’ın gündem saptırmak adına açıkladığı sığ düşünceleri, derinliği olmayan ve aynı zamanda samimiyetten yoksun teklifleri Türkiye’nin önünü kapatmış, milletimizin aklını karıştırmıştır.
Asıl sorunlardan korkan, üstesinden gelemeyeceğini açıklıkla fark eden bu zihniyetin, ülke gündeminin ikide bir makas değiştirmesini hedeflemesi ucuzluğun, basitliğin ve yapaylığın nerelere ulaştığını göstermesi bakımından dikkate değerdir.
AKP’nin reform anlayışı devleti çürütmek, zenginlik tanımı yoksulluğu yaymak, istikrar beklentisi krizi sabitlemek ve kardeşlik izahı ayrımcılığı derinleştirmek şeklinde belirmiş ve belirlenmiştir.
Gelişme diye sunulan ve takdimi yapılan her konu binbir gece masallarına malzeme olacak kadar fazla ve çeşitli hale gelmiştir.
Hayal satıcılığı, yalan ticareti, boş vaat kalpazanlığı ve umut simsarlığı AKP politikalarının çatısı ve çerçevesi olarak gün geçtikçe etkinlik kazanmıştır.
İçinden geçtiğimiz zaman dilimde niyeti kuşkulu, amacı tehlikeli, vicdanı hacirli, kalbi mühürlü kim varsa hükümete sırtını dayamış ve lazım gelen ikmali sağlamıştır.
Hiç şüphesiz PKK’nın Meclis ayağı BDP’de daha düne kadar bunlar arasında en ayrıcalıklılarından birisi olmuştur.
AKP hükümetinin, milletvekilliği dokunulmazlığı konusunda aklının sonradan başına gelmesi, şiddet ve teröre bulaşarak terör örgütüyle buluşanları hedef alması gecikmiş bir kararın ilk adımı olmuştur.
Ancak dokunulmazlığın kaldırılması konusundaki mesaj trafiğinin, iktidar partisi içinde rahatsızlıklara ve görüş ayrılıklarına yol açtığı gelişmelerden anlaşılmıştır.
Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül arasındaki ihtilaflar, bölücülük kontenjanından AKP’de yer bulmuş bazı milletvekillerinin kamuoyu üzerinden yaptıkları itirazlar planlanmış bir rol dağıtımın teşhirinden başka bir anlam taşımamıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın tüm itirazlara rağmen, Büyükşehir Kanununu onaylaması, ama sıra bölücülükle ilgili meselelere gelince birden bire ileri çıkarak sürece milli vicdanların hilafına müdahil olması elbette gözlerden kaçmamıştır.
AKP kendi içinde sözde farklı saflara çekildiği imajı verirken; ikili, ikiyüzlü davranışın tüm boyutlarına sapmıştır.
Her ne kadar, Başbakan Erdoğan’ın, BDP’ye saldıran ve suçlayan ifadeleri mevcut ise de, bunun sadece kurgulanarak devreye sokulan ve tepkileri frenlemeyi uman bir sinsilik olduğu anlaşılmaktadır.
Buradaki gaye BDP’yi dokunulmazlıkların kaldırılması yoluyla terbiye etmek ve hizaya getirmektir.
AKP’nin BDP’yi geriye çekerek, İmralı canisiyle yeni bir anlaşma, sözleşme ve uzlaşma zeminini oluşturmak için siyaseten seferber olduğuna yönelik çok sayıda emare bulunmaktadır.
Hükümet eliyle yürütülen gizli ve gizemli bir siyaset operasyonun tüm yönleri değişik doz ve ölçeklerde ilerleme kaydetmektedir.
Başbakan Erdoğan’ın, şımardığı, sınırları aştığı iddiasıyla cephe aldığı BDP’yi bugünkü seviyeye getiren, sahip olduğu cürete ulaştıran öncelikle hükümetinin sağladığı kolaylıklar ve yardımlardır.
BDP, AKP’yle hayata dönmüş, AKP’yle ayağa kalkmış ve yoluna devam etmiştir.
Beklentileri karşılamayan, gizli kapaklı görüşmelerde verilen karşılıklı sözlere riayet etmeyen BDP’nin, şimdi bizzat AKP tarafından İmralı kozuyla süreç dışına itilme ihtimali görünür hale gelmiştir.
Bunun için de teröristlerle kucaklaşma bahanesine sarılmak ve bu nedenle dokunulmazlıkların kaldırılmasını gündeme getirmek rastlantı görülmemelidir.
Her şey bir yana, BDP milletvekillerinin PKK militanlarına sevgi ve muhabbetle sarılmaları, diyalog ve ilişkilerinin alenileşmesi yalnızca 17 Ağustos 2012 tarihinde Şemdinli’de görülmemiştir.
Bugüne kadar sayısız defa gösterimde tutulan ihanet sahneleri, pervasız buluşmalar, küstah çıkışlar değişik ortam ve zeminlerde vuku bulmuştur.
Başbakan Erdoğan’ın “Demokrasiyi zehirliyorlar, açıkça hukuk sistemine meydan okuyorlar” dediği güruh, bu tip davranışları yeni sergilememiş, bu sakil ve aşağılık münasebetlerin içinde yeni bulunmamıştır.
Nitekim BDP’lilerin terör örgütüyle ilişkileri, terör saldırılarını masum gören rezillikleri ve PKK militanlarını gerilla mertebesine çıkaran aklama girişimleri münferit olmadığı gibi, bu kapsamdaki sicilleri de zifiri karanlıktır.
Şurası açıktır ki, Şemdinli’deki kucaklaşma manzaralarının, esas bakımından Habur terörist teslim törenlerinden hiçbir farkı yoktur.
Habur’daki AKP ne ise, Şemdinli’deki BDP odur ve tıpatıp aynısıdır.
Başbakan Erdoğan’ın, bunları unutmuşçasına Meclis’in gereğini yapacağına vurgu yapması düştüğü tenakuzun adeta ifşası ve ilanı olmuştur.
Millet iradesini temsil eden milletvekillerinin taşıdıkları dokunulmazlık zırhı, onlara suç işleme konusunda paravan işlevi göremeyecektir.
Devletin ülkesi ve milletiyle birlikte bölünmez bütünlüğüne, sahip olduğu egemenlik hakkına, hukuki varlığına, demokrasinin ruhuna ve insanlık değerlerine yönelmiş her yasa dışı eylem, mücadele ve hazımsızlık korunma altında tutulmamalıdır, tutulamayacaktır.
Bu itibarla milletvekilliği dokunulmazlığının şiddet ve teröre destek verilmesi fiilini baz alarak yeni baştan yorumlanması ve tashih edilmesi gerekmektedir.
BDP’li milletvekillerinin, dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili fezlekenin bir an önce sonuçlandırılması ve adaletin vicdanları rahatlatması büyük Türk milletinin en önemli beklentisidir.
Gelişmeler, ülkemizde sürdürülen ve elebaşları belli olan tahrik kampanyasının bundan sonra daha da tırmanacağına işaret etmektedir.
Bilhassa Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in kavga ve gerginliklere dâhil edilebilmesi için işbirlikçi ve bölücü çevrelerin her yolu deneyeceği yaşanan olaylarla teyit edilmiştir.
Kandil Dağı’ndan sürüler halinde şehirlere intikal eden teröristlerin, başta üniversiteler olmak üzere, her yerde çıbanbaşı olmaya ve eylem sahalarını genişletmeye ahlaksızca gayret edecekleri iyice netleşmiştir.
Son günlerde bazı üniversitelerde, milliyetçi-ülkücü öğrencilerin alçakça saldırılara maruz kalması ve hükümetin de terörist faaliyetleri siyasi felç içinde izlemesi kimlerle aynı yolda buluştuğunu göstermesi bakımından ibretliktir.
Üniversite yönetimlerinin PKK’nın fakülte veya yüksek okullarda yuvalanmalarına sessiz kalması ve göz yumması akademik hayatın ahlak, adalet ve insani taraflarıyla bağdaşmamaktadır.
YÖK Başkanı, rektörler ve dekanlar, Türkiye’nin eski filmleri tekrar seyretmesini isteyen çevrelere karşı duyarlı ve tepkili hareket ederek, bölücü militanların üniversitelerde at koşturmalarına müsaade etmeyecek iradeyi sergilemeleri beklentilerimiz arasındadır.
Üniversitelerde yığınak yapan, eğitim özgürlüğünü engelleyen ve okuma hakkını gasp eden eşkıyaların adli ve idari anlamda peşleri bırakılmamalı, medya da bu konuda objektif bir tutum takınmalıdır.
Unutulmaması lazım gelen husus, milliyetçi-ülkücü gençliğin kesinlikle sahipsiz olmadığıdır.
Toplumsal kargaşanın, artan sürtüşme ve saldırganlıkların geri dönülemeyecek bir noktaya gelmemesi bakımından, AKP hükümeti ve Cumhuriyet savcıları üniversitelere sinmiş PKK’lı canilere karşı tedbir geliştirmeli ve gerekli müdahaleyi gerçekleştirmelidir.
Bu yoğun, sıcak ve hassasiyet düzeyi yüksek gündem karşısında, tüm teşkilat yöneticilerimiz ve mensuplarımız aşağıda belirtilen işbu genelge hükümlerine harfiyen dikkat ve riayet edeceklerdir.
1– Kaynağı, menşei ve nedeni ne olursa olsun her türlü kavga, gerginlik ve kutuplaşma süreçlerinden uzak durulacak, tehdit, şantaj ve saldırılar karşısında güvenlik güçlerinin devreye girmesi gecikmeksizin talep edilecektir.
2– Türkiye nazik ve hassas bir dönemden geçmektedir.
Bu yüzden etnik ve mezhep temelli kıvılcımların, ideolojik ve siyasi karşıtlıkların alev alması büyük olaylara ve badirelere yol açacaktır.
Türkiye ve Türk milletinin huzur ve güvenliğinin kaybolması amacıyla çok yönlü kışkırtmalardan medet uman mihrakların boş durmayacağı da unutulmamalıdır.
Bu kapsamda her türlü ajitasyona, provokasyona, taciz ve komplolara dikkat edilecek, ateşle oynayanlara karşı son derece uyanık durulacak, her zaman olduğu gibi sağduyu ve soğukkanlılık çizgisinden çıkılmayacaktır.
3– Milliyetçi Hareket Partisi’nin bünyesini karıştırmaya, birliğini ve dirliğini yarmaya çalışanlar dün olduğu bugün de faaldir.
Değerlerimizi kullanarak bizdenmiş gibi görünenlerin, anılarımızı istismar ederek bizim gibi olmaya çabalayanların dedikodu, asılsız, temelsiz haberlerle iç yapımızı sabote etmeye kalkışacakları açıktır.
Bu nedenle uydurulmuş haberlere, maksatlı yorumlara, iftira mahiyetli görüşlere ve kişileri yıpratma odaklı yaklaşımlara katiyen itibar edilmeyecektir.
4– Partimizin her kademesinde görev alan değerli dava arkadaşlarımın propaganda bütünlüğünü temin etmek amacıyla, söz ve ağız birliği içinde siyasi çalışmalarını sürdürmeleri çok önemli olduğundan;
Genel Başkan konuşmaları, mesajları ve beyanlarıyla birlikte, Genel Merkez açıklamaları, duyuruları, Merkez Yönetim Kurulu ve Başkanlık Divanı kararları ve Meclis faaliyetleri titizlikle takip edilecek ve bunlara uygun hareket edilecektir.
5– İl ve ilçe düzeyinde yapılacak toplantı, konferans, panel gibi siyasi çalışmalarla, televizyon programları ve mülakatlar öncesinde Genel Merkez mutlaka bilgilendirilecek; konuşmacı, misafir, görüş ve fikirlerine başvurulacak kişilerle ilgili gerekli izin ve onay Genel Merkezden alınacaktır.
Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ile Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı koordineli bir şekilde bu konuyu takip ve temin etmekten sorumlu olacaklardır.
6– Milliyetçi Hareket Partisi 10. Olağan Büyük Kurultayı demokratik bir ortam ve hoşgörü ikliminde gerçekleşmiş ve bu süreç artık geride kalmıştır.
İlçe, il ve Büyük Kurultay takvimi boyunca tercihi ve düşüncesi ne olursa olsun, önümüzdeki dönemde iyi niyet ve samimiyetle partimizin güçlenmesi ve büyümesi hedefine sadakatle bağlı kalan her dava arkadaşımla tam bir kucaklaşma ve bütünleşme her seviyede sağlanacaktır.
Partimizin birlik ve bütünlüğünü bozmaya, temposunu yavaşlatmaya, yürüyüşünü aksatmaya, çalışmalarını sabote etmeye kalkışanlar hakkında ise Parti Tüzüğü’nün ilgili hükümleri anında ve eksiksiz olarak uygulanacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı mutlaka iktidar olmak, iktidara ulaşmaktır.
Bunun sağlanabilmesi aziz dava arkadaşlarımın inancına, coşkusuna ve heyecanına yakından bağlıdır.
Önümüzdeki mahalli idare seçimleri iktidara giden yoldaki ilk duraktır.
İnanıyorum ki, tüm teşkilat yöneticilerimiz ve mensuplarımız partimizin başarısı ve zaferi için her fedakârlığı yapmaktan kaçınmayacaklardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin her yerinde, her yöresinde, her kesiminde büyük bir hevesle düşüncelerini ve meselelere karşı çözüm önerilerini anlatacaktır.
Her insanımızla buluşarak, her insanımızla görüşerek ve her insanımızla kalıcı yakınlık kurarak iktidar sancağına sahip olacağımızı ve Türkiye’yi yeniden mamur, güçlenmiş ve istikrarlı hale getireceğimizi biliyor, sizlere sonuna kadar güveniyorum.
Bu düşüncelerle her bir dava arkadaşıma en derin selam ve sevgilerimi sunuyor, esenlikler diliyorum.
Yolununuz, bahtınız ve alınınız açık olsun.
Cenab-ı Allah hepinizin yar ve yardımcısı olsun.