Bahçeli: Kararınız Küresel Dayatmalarla Benzer
Anayasa Mahkemesi'nin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verdiği karar hakkında değerlendirmelerde bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesi'nin kime hizmet ettiğini sorgulayarak, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla küresel çevrelerin Türkiye'ye ettiği dikte ve dayatmaların manidar düzeyde benzerlik gösterdiğini söyledi.
CHP MİLLETVEKİLİ ENİS BERBEROĞLU HAKKINDAKİ İDDİANAME
20 Mayıs 2016 tarihli ve 6718 sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle Anayasa’ya eklenen geçici 20’inci maddenin kabul tarihi itibariyle, TBMM Karma Komisyon Başkanlığı’na ulaşmış dosyalar hakkında Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan yasama dokunulmazlığına ilişkin hükmün uygulanmayacağı düzenlenmişti. Bilahare İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 19 Ağustos 2016 tarihinde CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında iddianame hazırlamış, nihayetinde İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açılmıştır. Bahse konu mahkeme tarafından 14 Haziran 2017 tarihinde verilen kararda, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla ya da iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçundan sözü edilen CHP Milletvekiline 25 yıl hapis cezası verilmişti.
MİLLETVEKİLLİĞİ SONA ERMİŞTİ
Bu kararı ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2’inci Ceza Dairesi 13 Şubat 2018’de kaldırmış, fakat devletin güvenliği ya da iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama suçunu kabul ederek 5 yıl 10 ay hapis cezasına hükmetmişti. Temyiz sürecinin devam ettiği zaman diliminde bu kişi tekrardan milletvekili seçilmiş, milletvekilliğinin kesinleşmesini müteakip Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesi yargılamanın durdurulma talebini reddetmişti. Arkasından Yargıtay’ın anılan dairesi Bölge Adliyesi Mahkemesi’nin mahkûmiyet kararını onamıştı. Bu CHP’linin milletvekilliği 4 Haziran 2020 tarihinde mahkûmiyet kararının Genel Kurul’da okunmasıyla sona ermiştir.
MİLLETVEKİLİ GÖREVİNE GERİ DÖNDÜ
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 17 Eylül 2020 tarihinde konuyla ilgili olarak, kişi hürriyeti ve güvenliği ile siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlaline hükmetmiştir. İlk derece mahkemesi ise 13 Ekim 2020 tarihinde ilgili şahıs hakkında yeniden yargılama yapılmasına yer olmadığı kararıyla ilk görüşünde direnmiştir. Anayasa Mahkemesi 21 Ocak 2021 tarihinde tekrar hak ihlali kararını açıklayarak tutumunda ısrar etmiştir. Buna dayanarak İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi infazı durdurmuş, yeniden yargılama talebini kabul etmiş, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili fezlekeyi hazırlayarak Adalet Bakanlığı’na göndermiştir. CHP Milletvekili de geçtiğimiz hafta Perşembe günü TBMM’de görevine başlatılmıştır. Bu anlattıklarım konunun hukuki mazisinin özetinden ibarettir.
ANAYASA MAHKEMESİ 20. MADDEYİ YANLIŞ YORUMLADI
Anayasa Mahkemesi’nin bir kereye mahsus kabul edilen geçici 20’inci maddeyi yanlış yorumladığı açıktır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi’nin yerindelik denetimi yapamayacağı da bilinen bir yasa kuralıdır. Ne hikmetse hak ihlalleri hep şaibeli ve hakkında soru işaretleri olan isimlerle ilgili verilmektedir. Aynı Mahkeme, 25 Şubat 2016 tarihinde Can Dündar, 9 Haziran 2020 tarihinde terörist Demirtaş hakkında hak ihlali yapıldığını kararlaştırmıştır. 22 Mayıs 2019 tarihinde de, Osman Kavala’nın tutuklanmasının hukuki olmadığı gerekçesiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı da oybirliğiyle kabul etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararlarını fütursuzca verirken milletin haklarını hiç hesaba katmadığı, dikkate almadığı çok net bir şekilde görülmektedir.
BU ANAYA MAHKEMESİ KİME HİZMET ETMEKTEDİR?
Bu Anayasa Mahkemesi kime hizmet etmektedir? Kimin mahkemesidir? Hak konusu sırf Türkiye’nin anayasal düzenini bozmak için uğraşan ve ihanete kapı kulluğu yapanlar için mi geçerlidir? Yurt dışında yaşayan bir casusun nasıl bir hakkı vardır ki ihlal edilmiş olsun? Bir teröristin ne hakkı olacaktır ki, Anayasa Mahkemesi buna çanak tutsun? Bizim görüşümüz şudur: Anayasa Mahkemesi milletin mahkemesi olmayacaksa, Türkiye’nin egemenlik ve tarihsel haklarını çiğneyenlere ihlal gerekçesiyle destek vermeyi sürdürecekse, derhal kendini feshetsin, başındaki zat da gecikmeden istifa etsin. Yeniden milli varlığımıza layık, adalet ve hukuk ölçülerimize müzahir bir yüksek mahkemeyi kurmasını Allah’ın izniyle başarırız, buna da muktediriz.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI VE KÜRESEL DAYATMALARIN BENZERLİĞİ
Ne tuhaf bir tecellidir ki, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla küresel çevrelerin ülkemize dikte ve dayatmaları manidar düzeyde benzerdir. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, geçtiğimiz hafta Osman Kavala’nın serbest bırakılma çağrısında bulunması egemenlik haklarımıza, hukukun üstünlüğüne kategorik bir saldırı ve saygısızlık değil midir? Bağımsız Türk mahkemelerine binlerce kilometre uzaklıktan talimat vermeye cüret etmek nezaketsizlik, kabalık, gayri ciddilik, gayri ahlakiliktir. Hak eksenli bir yaklaşımı benimsediklerini dile getiren Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, milli haklarımıza cephe alan dış güçlere de diyeceği bir şey olacak mıdır? ABD’nin yeni yönetimi demokrasi diyorsa, hukuk diyorsa, bir yanda PKK/YPG’ye silah ve eğitim desteğinden vazgeçecek diğer yanda da FETÖ’nün bütün elebaşlarını Türk adaletine teslim edecek dürüstlüğü gösterecektir. Bunun haricindeki her teklif nafiledir, tehditvari açıklamalar boşa kürek çekmektir.
ABD'NİN GARA KATLİAMI AÇIKLAMASI
Diğer bir mesele de şudur: ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Gara Katliamıyla ilgili yaptığı açıklama PKK/YPG’yle kurdukları şaibeli işbirliğini adeta tescil etmiştir. Bu açıklamada deniyor ki; “Eğer Türk vatandaşlarının ölümünün, terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirildiği doğruysa, bunu olabilecek en güçlü şekilde kınıyoruz.” Demek ki, hala inanmıyorlar, çünkü işlerine gelmiyor, haber kaynakları da PKK’dır, bölücü çevrelerdir. Dünya üzerinde bir kuşun uçuşunu bile takip eden ABD’nin Gara vandallığını bilmemesi, ne yaşandığını öğrenmemesi aklımızla alay etmek, PKK’nın değirmenine su taşımaktır.
ABD SENATOSUNUN TAVRI
Yine ABD’li bazı senatörlerin Başkan Joe Biden’e 9 Şubat 2021 tarihinde gönderdikleri ve Türkiye husumetiyle kaleme aldıkları karanlık mektup hakkımızı ve hukukumuzu karalama teşebbüsünden başka bir manaya gelmemektedir. ABD Senatosu’nun PKK ve FETÖ propagandasına alet ve aracı olması garabet ötesi bir şuursuzluk ve samimiyetsizlik örneğidir. 15 Temmuz’u sulandırma arayışları, terör saldırılarına gölge düşürme çabaları, Türkiye’nin bağımsız karar almasını sabote etme gayretleri iki ülke arasındaki köprüleri dinamitlemektedir.
MHP DOKUNULMAZLIĞIN KALDIRILMASI YÖNÜNDE OY KULLANACAK
Türkiye çok cepheli bir mücadele halindeyken, yüksek mahkemenin hak ihlali kisvesiyle haksızlığa göz yumması, ülkemizin elini kolunu bağlamaya çalışması vatan ve millet sevgisiyle bağdaşmayan, adalet ve hukuk mantığıyla örtüşmeyen sorumsuzluktur. Çok şükür, Hakk’ı biliriz hakkımızı da hiç kimseye çiğnetmeyiz. Türkiye’nin kuyusunu kazanların hakkı değil, cezası olması gerektiğine inanırız. Bir kez daha diyorum ki, CHP Milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili konu Karma Komisyona ve Meclis Genel Kurulu’na geldiği takdirde Milliyetçi Hareket Partisi tutarlı davranacak ve dokunulmazlığın kaldırılması yönünde oyunu kullanarak tarafını gösterecektir.