Bahçeli:Taksim’de Polise Gaz Bombası Attıran AKP Suçlu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Taksim Gezi Parkı olaylarında MHP'yi BDP ile birlikte gösteren Erdoğan'a sert çıkarak, ''İmralı'da PKK ile müzakere eden AKP Hükümeti ve Erdoğan, Taksim'de MHP ile BDP'yi yanyana gösterme gayretkeşliğinden utanmalıdır.'' dedi. PKK açılımlarının en başından beri PKK ile birlikte hareket edip İmralı'da PKK ile birlikte Anayasa taslağı hazırlamaya kadar işi götüren AKP Hükümetinin, PKK-BDP-Barzani şeytan üçgeni ile dostluk kurarak ihanet sürecini birlikte yürüttüğü günümüzde, Taksim Gezi Parkı olaylarında başörtülü hanımlara dahi gaz bombası atıp tazyikli su sıkan bir zihniyetin liderliğini yapan Başbakan Erdoğan'ın, MHP'yi utanmadan sıkılmadan PKK ile birlikte gösterme gayretkeşliğini göstermesi manidardır. Söz konusu AKP Hükümetine karşı direnişi kırmak olunca başörtülü hanımlara dahi gaz bombası attırıp ve tazyikli su sıktıran AKP Hükümeti var orta yerde. Bugüne kadar başörtüsü ve İslam istismarı yapagelen AKP Hükümetinin görevlendirdikleri başörtülü kadınları gaz bombası ve tazyikli suyla durdurmaya çalışıyorsa durum vahimdir. MHP lideri Bahçeli, Taksim'de orantısız güç kullanan polislerin emirle hareket ettiğini belirterek, onlara emir verme noktasında olanlardan başlayarak Başbakan ve AKP Hükümetini suçladı. MHP lideri Bahçeli, Taksim'de yaşanan olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Mahkeme neden 15 ay sonra karar aldı" diyen Bahçeli, yaşananlarla ilgili 'Türk Baharı' yorumlarına tepki gösterdi. Bahçeli, "İnşallah bundan sonra bu tür olaylardan yararlanarak Türkiye'yi Ortadoğu'daki bir "Arap Baharı"na benzer ve şimdiden adını "Türk Baharı" koyarak bir kardeş kavgasına sürükleyebilecek davranışlardan başta siyasi iktidar, ikincisi muhalefetin bazı marjinal unsurları vazgeçmelidir" dedi. DEVLET BAHÇELİ AKM'DEKİ ÇANKIRI GÜNLERİNDE TAKSİM GEZİ PARKI OLAYLARINI DEĞRLENDİRİP ERDOĞAN'A CEVAP VERDİ Bahçeli, Taksim Gezi Parkı'ndaki olaylara ilişkin bir soru üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bazı konuşmalarının satır aralarında MHP'yi de olayların içine çekecek suçlamalar ve iftiralarda bulunduğunu ileri sürerek, şunları kaydetti: "Son günlerde İstanbul’da Gezi Parkı’nda vatandaşlarımızın Taksim Topçu projesine karşı duruşunu temsilen bazı gösterilerde bulunulmuştur. Bu gösterilere emniyet güçlerinin çok yoğun bir şekilde karşılık vermesiyle gösteri derinleşerek büyük bir çatışma ortamına doğru götürülmüştür. Daha sonra sosyal medya desteğiyle de bu yoğunluk gittikçe arttırılmıştır. Daha sonra İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararıyla birlikte bir sonuca ulaşılabilinir mi düşüncesi ortaya çıkmıştır. Tabi burada kamuoyunun dikkatini çeken bir konu olmalı 27 Şubat 2012 tarihinde Topçu Kışlası Projesine karşı İstanbul Kültür Varlıklarını Koruma Kurumunun onay vermesiyle birlikte Taksim Gezi Parkı’nı Koruma ve Geliştirme Derneği bir itirazda bulunmuştur. Aradan tam 15 ay geçtikten sonra bu itiraz 6. İdare Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmiştir. Bu saatten sonra siyasi iktidarın yürütmeyi durdurma kararına uyarak, başta emniyet güçleri, polis mensuplarımız çekilmek suretiyle daha ılımlı bir ortamın oluşmasına katkı sağlamak lazımdır. Tepkiyi çok farklı amaçlara da sürüklemek isteyenlere de fırsat verdirmemek açısından bu işlemin biran önce yapılmasında yarar olacağı kanaatindeyiz. Nitekim şimdi basın mensubu arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiler çerçevesinde yürütmeyi durdurma kararının uygulamasına geçildiğinin ve bununla birlikte polis mensuplarının alandan çekilmesi uygulamasına da geçilmiş olması sevindirici bir durumdur. Halkla devleti karşı karşıya getirmek isteyen unsurlara fırsat verilmemelidir. Ancak bu konuda bir başka hususu da aziz milletimizin dikkatlerine sunmak isterim. Dün barış, çözüm projelerinin mimarı olarak topluma lanse edilen ve Abdullah Öcalan denen cani ile devlet arasındaki görüşmeleri sağlayan daha sonra müzakere sürecinin iki ayaklı postacıları olan bazı milletvekillerinin Gezi Parkı’nda eylemlerin içerisinde başrol oynaması düşündürücüdür. Demek ki barış, çözüm projelerine katkı sağlayanlar burada da başrol oynamaya gayret göstermektedir, AKP-PKK-BDP ve bazı marjinal gruplar işbirliği içerisinde bir davranış ortaya koymaktadır. Ancak bunu dördüncü gün şiddet arttıkça, yaralanmalar, sabahlara kadar yapılan eylemlerle, karşı duruşlar arttıkça mahkeme 15 ay sonra niye kararını şimdi açıklamıştır. Bu tepki ortaya konduğu zaman demokratik bir eylem olarak görüp bu kararı başında vermiş olsaydı belki Türkiye böyle bir kargaşanın içine girmezdi. Böylelikle de toplumun bazı kesimleri düşüncelerini demokratik yolla ortaya koyarken, bazıları da bu uygulamalardan vazgeçmek suretiyle demokrasiye olan saygısını birkez daha belirtmiş olurdu. Şimdi bazı açıklamaları dinliyorum, Sayın Başbakan’ın bazı konuşmalarında satır aralarında MHP’yi de olayların içine çekecek suçlamalar ve iftiralarda bulunduğunu görüyorum. MHP'nin hiçbir ferdi bu tür eylemlerin içinde olmamıştır. Bütün arkadaşlarımızdan bu tür eylemlere katılmamaları için hassasiyet göstermeleri istenmiştir. Ancak Başbakan Erdoğan'ın birtakım muhalefeti sayarken eylemlerin içerisinde Milliyetçi Hareket Partisini de gösterme gibi bir yalan ve iftiraya devam etmektedir. Barış görüşmelerinde müzakereci olarak kabul ettiğiniz, İmralı'ya gönderip getirttiğiniz, sonra da ondan aldığınız bilgilerle barış sürecini yönlendirdiğiniz insanları şimdi işbirlikçisi olarak unutup, hasım olarak görüp, yanına Milliyetçi Hareket Partisini ilave etmek bir utanmazlıktır. Siyasi iktidar ve yandaşları bundan vazgeçmelidir. MHP, Türk milletinin huzuru, barışı ve güvenliği açısından hassasiyetlerini sürdürür. Nitekim bugün saat 12.00 civarında İstanbul İl Başkanlığımız tarafından yapılan açıklamada olayların kınandığı ve bu tür eylemlerde MHP'nin bulunmayacağı ifade edilmiştir. İnşallah bundan sonra bu tür olaylardan yararlanarak Türkiye'yi Ortadoğu'daki bir Arap baharına benzer, şimdiden adını Türk baharı koyarak bir kardeş kavgasına sürükleyebilecek davranışlardan başta siyasi iktidar, ikincisi muhalefetin bazı marjinal unsurları vazgeçmelidir" şeklinde konuştu." Gezi Parkı'ndaki olaylarda polisin tavrını da değerlendiren Bahçeli, polisin şiddetli davrandığını ancak verilen talimatı yerine getirdiğini söyledi. Bahçeli, şöyle devam etti: "Polisi burada kimse suçlamasın. Suçlamadan evvel İstanbul Valisi başta olmak üzere, İçişleri Bakanı, güvenlikten sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Başbakan bu konuda sorgulanmalıdır. Polisin ne günahı var? Bomba at, diyor atıyor, gaz at, diyor atıyor, su sık, diyor sıkıyor. Yoksa polisin belki de su sıktığı insanların içinde çok yakınları var. Şimdi işi gücü bırakıp her suçu polisin üzerine yüklemek doğru değildir. Yarın Türkiye'nin güvenliği açısından herkesin başvuracağı kadro polis teşkilatıdır. Bunu da unutmamak lazımdır"   DEVLET BAHÇELİ ATO KONGRE MERKEZİ KONYA TANITIM GÜNLERİNDE TAKSİM OLAYLARINI DEĞERLENDİRDİ MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ATO Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Başkent'te Konya Tanıtım Günleri Etkinliği'ne katılarak, Stantları gezdi. Akşehir ilçesinin standında Nasreddin Hoca kostümü giyinmiş tiyatro sanatçısıyla fotoğraf çektirdi. Bahçeli, bir eğitim kurumunun standında görsel tasarım öğretmeni ve ebru sanatçısı Hülya Uşan ile ebru çalışması yaptı. Selçuklu motiflerinden yuvarlak çizgilerle ebru yapan Bahçeli'ye Uşan tarafından ebru sanatıyla yapılmış gül tablosu hediye edildi.  MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Taksim Gezi Parkı'nda yaşanan olaylara ilişkin şiddete dayalı gelişmelerin Türk toplumunu rahatsız ettiğini ve Türkiye'de şiddet yoluyla eylem yapmak, karşı düşünceleri veya yandaş düşünceleri savunmanın alışkanlık haline gelişini anlatarak şöyle dedi: Siyasi iktidarın emniyet güçleri aracılığıyla aşırı derecede şiddet kullanmayı devam ettirmesi çok doğru değildir. Özellikle de sabaha karşı bu eylemlerin yapılmış olması, gerilim stratejisiyle bazı siyasi hedeflere ulaşma noktasında siyasi iktidarın bir oyunudur. Bu oyuna düşmemek lazım. DEVLET BAHÇELİ'NİN 3. KÖPRÜ HAKKINDAKİ DEĞERLENDİRMESİ  Üçüncü köprünün toplumsal gelişmenin, Avrupa-Asya arasındaki ilişkilerin bir tabii sonucu olarak, yoğun trafiği daha da hafifletmek amacıyla yapılmış olması faydalı bir eylemdir, iyi bir düşüncedir. Böyle hayırlı düşüncelerin her adımında Türkiye'de tartışmalar yapılıyor. Bu birinci köprüde de böyle olmuştur, ikinci köprüde de böyle olmuştur, üçüncü köprüde de böyle olmuştur. Diğer iki köprünün yapımı sırasında karşı görüşler taşıyan bugünkü siyasi iktidar üçüncü köprüyü yapma ihtiyacını savunur hale gelmiştir. Fakat ne hikmetse her olay beraberinde bir sosyal dokunun tahribine, bir kargaşanın sebep olmasına yardımcı olabilecek davranışlardan uzak kalmak lazım. Ne gerekçeyle isimler konuluyor, bu isimler kimler tarafından konuluyor, kimlerle istişare yapılıyor? İsimlerin seçimi Türkiye'deki bazı siyasi ve sosyal olayları büyük ölçüde tahrip, kışkırtma, provoke edecektir. Bunları iyi düşünmek lazımdır. O sebepten, bu isim ısrarını sürdürmekten dolayı bazı tarihteki olayları bugüne taşıyıp bir kargaşaya sebebiyet verecek davranışlardan uzak durmalıdır. TBMM'de bütün siyasi partiler, sivil toplum kuruluşlar, 21. yüzyıla on yıl kala yapılmış bir üçüncü köprüye ortak bir isim üzerinde düşünerek hareket etmeleri çok daha faydalı olur diye Milliyetçi Hareket Partisi bakmaktadır. Birinci köprü Cumhuriyetimizi temsil ediyor, ikinci köprü Osmanlı'nın temsili, üçüncü köprü de Selçuklu'yu temsil etsin diye düşünürüm. Son günlerde 1071'e karşı çok sempati duyan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Sultan Alparslan demesinde bir mahzur görmem.