Ya Ben İstanbul’u Alırım Ya İstanbul Beni Alır

İstanbul’un fethi, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olan Türk komutanın 560 yıl önce tarihe vurduğu mührüdür. İstanbul’un fethi, 1071’deki Malazgirt zaferinin intikamını almak isteyen Haçlı sömürgeci hayallerinin Türk milletince paramparça edilmesidir. İstanbul’un fethi, 250 yıl önce Söğüt’te atılan Büyük Türk milleti kutlu ülküsünün hayata geçirilmesidir. Fedakârlığın ve cesaretin zirvesine çıkan muhterem ceddimizin Haçlı Bizans burçlarına Üç Hilal’li asmaları ve İstanbul’un sonsuza kadar dünyanın en büyük Türk kenti olduğunu herkese göstermeleridir. İstanbul’un fethi, Şeyh Edebalıyla Osman Gazi’ye edilen dua ve verilen manevi desteğin, Akşemsettin Hoca’nın, Molla Gürâni’nin Fatih’e hayır duasıyla birleşmesi ve Türk cihan İmparatorluğunun mukaddes bir iklimde hayat bulmasıdır. İstanbul’un fethi, Türk milletinin nesilleri aşan milli hedefleri ve milli sabrının İslam sancaktarlığı ile başarısıdır. İstanbul’un fethi, Türk milletinin bir ve bütün olduğunda kutlu ülkü yolunda neler yapabileceğini de tüm dünyaya ispat etmesidir. Bu fetih, sadece Bizans İmparatorluğunu ortadan kaldırılması değil, Türk milletinin dünya siyaset, ekonomi ve yönetim yapısını belirleyen küresel bir güç haline gelmesidir. İstanbul’un fethi, inançlı, disiplinli ve sistemli bir çalışma ile; tarihi akışın değişerek yeni ufuklar açma gibi büyük ülkülerin gerçekleşmesidir. Türk milletinin, farklı kültür ve inanıştaki insanların sevgi, hoşgörü ve barış anlayışı ile bir arada huzur içinde yaşabileceklerini dünya aleme göstermesidir. Değişik dinlere ve mensubiyete sahip unsurların, hiçbir dönemde karşılaşmadıkları kadar şefkatli, bağışlayıcı ve adil bir yönetimle tanışmışları, Türk medeniyetinin özünü ve özelliğini tanıma imkânı bulmalarıdır. Kürşat’daki cesaretin, Meta Han’da başlayan idealin, Ötüken’de soluklananların, Orhun’un kaynağından içenlerin ve imanın tazahürüdür bu fetih. İstanbul’un fethi, Ziya Gökalp’deki irfanın, Ahmet Arvasi’deki fikirlerin, Dündar Taşer’deki köklerin, Galip Erdem’deki heveslerin, Erol Güngör’deki yöntemlerin, Başbuğ Türkeş’deki hedeflerin ve ideallerin zihinlere nakşedilmesidir. Gün Sazak, Recep Haşatlı, Ruhi Kılıçkıran, Süleyman Özmen, Yusuf İmamoğlu, Dursun Önkuzu, Alper Tunga Uytun ve Türk-İslam davasına uğruna şehadet şerbeti içen nice şehitlerin ilham kaynağıdır İstanbul’un fethi. İstanbul fethinin bugünkü izdüşümü, Cenab-ı Allah’ın himayesi, arkamızda milletimizin desteği, yanımızda şehitlerimizin emanetleri, üstümüzde bayrağımızın gölgesi ile dimdik bir şekilde fatihleşmektir. İstanbul fethinin bugünkü anlamı, Hilalin surunda gedik açmaya, bölünmüş Türkiye’nin kurdelesini kesmeye ve Türk milletini parçalamak için bizi etkisizleştirmek isteyenlere karşı Alparslan gibi ölmeden beyaz kefeni giyebilmektir. “Ya ben İstanbul’u alırım ya İstanbul beni alır” inancı ile yola çıkan ve İstanbul’u bir Türk-İslam kenti yaparak çağı değiştiren, başta büyük hakan Fatih Sultan Mehmet olmak üzere fetihte yer alan ecdadımızın hatıralarını minnet ve şükran ile anıyor hepsine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.