Bir yanda kendisini tarihe gömmeyi azmeden İşgalcilere karşı destansı bir ölüm kalım mücadelesi veren Türk’ün Çanakkale ruhu, diğer yanda terörist başına teslim olmayı barış süreci ambalajına saran Türk milleti düşmanları.
Bir yanda Vatanımızın bağımsızlığı, devletimizin ve milletimizin bekası için şehadet şerbeti içme sırasına giren Çanakkale kahramanları, diğer yanda, vatan ve milleti bölmek için 30 yıldır katliamlar yapan teröristleri baş tacı eden bir zihniyet.
Bir yanda Ezanların susmaması, milli birlik ve bütünlüğümüzün korunması için askerine moral aşılayan Mustafa Kemal Ruhu, diğer yanda ömrünü Bölücü terörle mücadelede geçirmiş ve büyük kahramanlıklar göstermiş olan komutanlara “terör örgütü üyesi” iftirası atıp yıllardır hapishanelerde süründüren bir iktidar zihniyeti.
Bir yanda, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle, Sünnisiyle bir ve baraber olan Türk milletinin bileğini hiçbir gücün bükemeyeceğini 98 yıl önce Çanakkalede ispatlayan milli şuur, diğer yanda, Devleti Emperyalizmin silahlı maşalığını yapan bir avuç bölücü teröriste baş eğdiren şuursuzluk.
Bir yanda, Değişik din ve milletleri içinde barındıran Osmanlı’nın yanmış yıkılmış ve harabeye dönmüş külleri üzerine yeni bir Türk devleti kuran milli anlayış, diğer yanda, Türk milletini 36 etnik ve mezhebi yapıya ayrıştırmaya kalkışan gayri milli zihniyet.
Bir yanda, Türk milletinin tarih sahnesine yeniden çıkışının adı olan ERGENEKON destanı, diğer yanda Türk’ün tarihe yeniden çıkış destanına “Terör örgütü” yaftası vuran ve devleti yöneten Türk düşmanları.
Bir tarafta, yargıdan medyaya, yasamadan yürütmeye, İş dünyasından bürokratlara kadar her alanı ele geçiren Erdoğan, diğer tarafta, Apo dedi ki "heyet gelsin", Apo dedi ki "çözüm planını Ankara'ya gönderdim!", Apo dedi ki "Avrupa'ya da mektup gönderdim", Apo dedi ki "Anayasada gerekli değişiklikler yapılacak ", Apo dedi ki "çözüm olmazsa 50 bin militanla savaşa devam ederiz, kan gövdeyi götürür." Her şey bölücübaşı Öcalan’ın iki dudağı arasına teslim edilen güya barış süreci.
Bir tarafta, Devletin kuralları, anayasası, yasaları, çiğnenirken, kurumları, bürokrasisi, kurmayları, stratejistleri ve akademisyenleri susturulmuş, diğer tarafta, iktidar yandaşlarının terörist başı sevdasına kapılarak bebek katilini barış güvercini gibi tanıtma kampanyaları.
Ortada devlet ve milletin esamesinin okunmadığı ve her şey ama istisnasız her şeyin Erdoğan ile Bebek katili Öcalana bağlı olduğu bir karanlık tünele sokulduk.
Bu karanlık tünelde, Nevruz Bayramı’nı kirli emellerine alet eden azgınlar, iktidardan destek bularak Türk milletine açıkça gözdağı vermeye kalkışmışlardır.
Bu karanlık tünelde, AKP hükümetinin bölücü teröre bahşettiği mükâfat ve ödünlerin, karşılıklı paslaşma ve uyum içinde Türkiye’yi parçalanmanın ve bölünmenin sınırına kadar getirdiği apaçık ortaya çıkmıştır..
Bu karanlık tünelde, Başbakan ve hükümeti, Türk milletine düşmanlık yaparak stratejik amaçlarına ulaşmaya çalışan PKK nifakını legalleştirmiş ve siyasallaşmasına zemin açmıştır.
Bu karanlık tünelde, Türkiye ve Türk milletinin kaderi müebbet hapis cezası alan bir katilin insaf ve inisiyatifine terk edilmiştir.
Öyle bir karanlık tünele sokulduk ki; Devleti yöneten iktidar ve eşkıya başının önümüze koyduğu "sözde çözümlere inanmak hatta alkışlamak", eğer alkışlamazsak "hainlikle" suçlanmak, kan akmasının devamını istemekle suçlanmakla karşı karşıyayız.
Evet. Öyle bir karanlık tünele sokulduk ki "barış süreci denilen" bebek katili ile müzakere zırvası, başarıya uğrasa da uğramasa da kazanan PKK olacak. Süreç tıkanırsa, PKK devleti masaya oturtan örgüt olarak gururla ayrılacak masadan. Süreç, kamuya açıklanmayan "sızan anlaşma metninde olduğu gibi" sonuçlanırsa zaten PKK istediği her şeyi almış olacak; federasyonu da, öz savunma kuvvetlerini de, Apo dahil bütün PKK’lılar serbest kalacak. Evet, bugün Bölücübaşı Apo'luğun revaçta olduğu günleri yaşıyoruz.
Bu karanlık tünelde, hükümetin milli iradenin değil, İmralı canisi ve Kandil’deki militanların temsilciliğine ve sözcülüğüne soyunduğuna şahit oluyoruz.
Dost ve düşman olan herkes şunu bilmeli ki, Türk milleti yalnız değildir. Türk milleti sahipsiz ve çaresiz değildir.
Türk milliyetçileri ayağa kalktığında, bölücülükten ve ayrımcılıktan şuurları kapananlar sinecek delik arayacaktır.