Kuşlar Ovası’nda Türk Olmak

  Türk Milleti, tarihinin en kritik dönemlerinden birini, 1912’de başlayıp 1922’de sona eren ve “10 Yıl Savaşları” olarak adlandırılabilecek zaman diliminde yaşamıştır.   Balkanlar’da başlayıp, Çanakkale Boğazı ve Birinci Dünya Savaşı cephelerinde ve de nihayet  Anadolu’da devam eden Kurtuluş Mücadelesi ile son bulan ve Türk Milleti için büyük sıkıntılar içeren bu günler, 9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’de denize dökülmesi ile sonlanmıştır.   İçinde bulunduğumuz coğrafyada yaşayan Türk Milleti, kendisini yok etme hedefi ile içeriden ve dışarıdan saldıranların elinden; Atatürk önderliğinde yapılan mücadele ile kurtulmuştur.   Bu saldırılar günümüzde de devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’de bu saldırılara kuvvetli bir şekilde direnmektedir.   Atatürk’ün önderlik ettiği Kurtuluş Mücadelesi Türk Milleti’ni, sadece tarih sahnesinden silinmekten kurtarmamış, bu gün de bayrağımızın ve devletimizin çatısı altında mutlu, huzurlu ve güvenli yaşamamıza neden olmuştur.   Ayrıca Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çekildiğimiz topraklarda arkamızda bıraktığımız soydaş ve akraba topluluklarında güvencesi olmuştur.   Yanlışlar ve eksiklikler yok mudur? Elbette vardır. Ancak bu gün bir milletin mensubu olarak dünyaya gözlerimizi açıyorsak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olma onurunu yaşıyorsak, bunda Atatürk’ün rolünü ve hakkını görmezden gelemeyiz.   Atatürk’ün verdiği mücadelenin değerini anlayabilmek için yurt dışına ve de özellikle arkamızdan bıraktığımız kardeşlerimizin yaşadığı topraklara bir adım atmalıyız. O zaman Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ne anlam ifade ettiği çok daha net bir şekilde görülür.   Yine Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 29 Ekim 1923’ten bu yana yaşlı dünyamızda meydana gelen savaşlara, kavgalara, ekonomik krizlere ve doğal felaketlere bakarak; devletimizin bu konuların ağır sorunlarından, vatandaşımızı mümkün olduğunca ne kadar iyi koruduğunu görürüz.   Hal böyle olmasına rağmen, Atatürk’le ve onun kurduğu Cumhuriyet’le, var oldukları tarihten beri bir kısım odaklarca uğraşılır.   Bunun iki önemli nedeni vardır. Birincisi Türk Milleti’ni yok etmenin yolu Atatürk’ü milletimizin hafızasından kazıyarak silmekten geçer. Atatürk yok olmadıkça, Türk Milleti yaşayacaktır. İkincisi Atatürk’ün kurduğu ve hedeflerini çizdiği Türkiye Cumhuriyeti yıkılmalıdır. Cumhuriyet yıkılırsa, Atatürk’de yok olacak ve böylece Türkler tarih sahnesinden silinecektir.   Ancak Atatürk’le uğraşanlar büyük bir yanılgı içindedir. O hem Türk Milletinin, hem de ilahi kudretin koruması altındadır.   Bizler bunu bir kez daha “Kuşlar Ovası” anlamına gelen Kosova’ya “Atatürk Haftası” münasebetiyle yaptığımız gezide anladık.   Prizren’de Filizler Atatürkçü Türk Kültür Sanat Derneği, Doğru Yol Derneği ile Priştine’de Elana Çika İlköğretim Okulu’nda gördüğümüz gül yüzlü Türk çocukları, bize firesiz Atatürk’ü kalplerinde yaşattıklarını söylediler.   Biz Türkiye’de, Atatürk’ü şöyle mi, böyle mi analım derken siz gidin Kosova’da Türkler Atatürk’ü nasıl anıyor bir görün...   Bana göre Kosova’daki her bir Türk, aynı zamanda bir Atatürk. Siz onu ne kadar halkın gözünde küçük düşürmeye ve unutturmaya çalışırsanız çalışın, başta Kosova olmak üzere Türk Dünyası binlerce Atatürk yetiştirerek, yeryüzünde Türk bayrağını dalgalandırmak ve Türk devletini yaşatmak için koşup yetişir.   İşte Atatürk, bu nedenlerle hiç bir zaman ölmeyecek kadar büyük ve kutlu bir insandır. Çünkü Türk Milletine mensup olan herkes bilir ki; varlığını önce Allah’a sonra Mustafa Kemal’e borçludur. Geri kalan herkesinde, bu nedenle Atatürk’le hesabı vardır. Ancak gelecek; Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği ve bu oyunları bozacak olan Türk çocuklarının olacaktır. Sen rahat uyu Atam; “Kuşlar Ovası”ndaki çocuklarında dahil olmak üzere izindeyiz ve emanetinin bekçisiyiz.