MHP Adana İl Teşkilatı’nın, düzenlediği Yerel Seçimler ile ilgili Konferansa, MHP MYK Üyesi Doç. Dr. Ruhi Ersoy konuşmacı olarak katıldı.
MHP Adana İl Başkanı Mustafa İzgioğlu, Konferansın açılış konuşmasında toplantıya katılan protokolü takdim ettikten sonra, katılımların fazla olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
MHP İl Başkanlığının düzenlediği toplantıya, MHP MYK Üyelerinden Ruhi Ersoy ve Yılmaz Tankut, MHP Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay, Aladağ Belediye Başkanı Yusuf Baş, MHP İlçe Başkanları, Ülkü Ocakları, MHP Kadın Kolları ve kalabalık bir şekilde partililer katıldı.
MHP Adana Milletvekili Muharrem Varlı, ülke gündemine ait konularda eleştirilerini yaparken şunları söyledi:
Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘’Her şey iyi olacak’’ sözleriyle başlayan açılım politikalarının ülkemizi sürüklediği ortama değinmek istiyorum. AKP Hükümeti, açılım politikalarının adını bir türlü koyamadı. Kürt sorunu, Milli Birlik Projesi gibi başlıklarda lafı dolandırıp durdukları açılımlar esasında PKK açılımlarıydı.
2009 yılında başlayan PKK açılımları, Habur ve Oslo ihanetleriyle yol alarak, günümüzde İmralı müzakereleriyle devam etmektedir. MHP Genel Başkanımız Devlet Bahçeli, PKK açılımlarına ilk günden itibaren karşı duruş sergileyerek, bu açılımların bizi bölünmeye götüreceğini işaret etmişti.
Bu bölünme sürecinin bütün sorumluluğu, Diyarbakır’a giderek ‘’Kürt sorunu benim sorunumdur’’ diyen AKP lideri Erdoğan üzerindedir. Başbakan, dokunulmazlıklarını kaldıracağını söylediği BDP Milletvekilleriyle ve PKK lideri ile İmralı’da müzakere süreci başlattı. Bu süreçte dokunulmazlıkların kaldırılmasını bekletiyorlar. Çünkü PKK ile kucaklaşıyorlar.
AKP’ye hitaben sürekli olarak samimi olmadıklarını söyledik. Söylediklerimiz doğru çıkmıştır. Teröristle pazarlık etmeyiz diyen Başbakan şimdi müzakere masasında pazarlık ettiriyor. AKP, bu süreçte uyguladığı politikalarla PKK’nın önünü açmaktadır.
Terörle mücadele etmeye çalışan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i görevden aldılar. Çünkü AKP Hükümeti terörle mücadele etmeyip müzakere yolunu seçmiştir. PKK vuruyor, AKP diz çöküyor. Tam bir teslimiyet politikası içerisine girdiler.
MHP MYK Üyesi Yılmaz Tankut, Ülkücü fikriyatın geçmişten bugüne uzanan gelişimini anlatırken şunları söyledi:
Ülkemizde zor bir dönem yaşıyoruz ve sıkıntıları hep birlikte yaşıyoruz. Bu sıkıntılar karşısında elinizden bir şey gelmedikçe, bir şey yapamamanın sıkıntılarını yaşıyorsunuz.
Ne yazık ki, vücudu bu topraklarda ama zihniyeti dışarıda olan küresel taşeron AKP 10 yıldır ülkemizi yönetmektedir. Arkadaşlarımız bu konuda konuşacaklar. Ben, davamızın özü hakkında bazı konulara değineceğim.
Türk İslam Ülküsü, Allah ve Rasulü tarafından çizilen bir yolun davasıdır. Ülkücülerin davası, İlay-ı Kelimetullah davasıdır, Türk İslam Sancaktarlığı davasıdır. Bu dava, Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in ömrünü adadığı, Ülkücülük ve Milliyetçilik davasının özüdür.
Bu dava, MHP Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin ‘’Ülkücülük, çöldeki serap gibidir’’ sözlerinde olduğu gibi tanımlanması zor bir davadır. Tanımlanamaz, sadece yaşanır. Ülkücü, özlediği nizamı kendi hayatında da yön veren kişidir.
Hayat başlangıçtan günümüze bir kavgadır. İman ile küfrün, Hak ile batılın kavgasıdır. Peygamber Efendimiz(s.a.v) övgüsüne mazhar olan Türk Milleti, Hak’tan yana olmuştur.
Anadolu’yu Türklere yurt yapan Alparslan’ın, 400 çadırlık aşireti ile İmparatorluk kuran Osman Gazi’nin, Türk İslam Ülkücülerinin Başbuğu Türkeş’in ve Ülkücülerin lideri Devlet Bahçeli’nin, yolu aynı iman ile yoğrulmuştur.
Ocak, öylesine kurulmuş bir isim değildir. Hoca Ahmet Yesevi’nin elini ocağın içine daldırışına kadar giden bir varoluş süreci var. Yesevi’nin Alperenleri yetiştirip Anadolu’ya göndermesinin ardından Anadolu’yu fetheden Alparslan’ın ‘’Size öyle bir yurt edindim ki, size ebediyete kadar yetecektir’’ sözleri bizlere yol gösterici olmuştur.
Darbecilerin sehpalarda idam ederek şehit ettiği Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunda dile getirdiği, ‘’Mustafalar ölür, Allah davası ölmez, Milliyetçilik yaşar’’ sözleri, Ülkücüler için yol göstericidir. Bu Ülkücü tavrını ancak iman ile izah edebiliriz.
Peygamber Efendimiz(s.a.v) kendisine makam mevki mal mülk teklif ederek davasından vazgeçmesini önerenlere, ‘’Güneşi sağ elime ay’ı sol elime verseniz dahi davamdan vazgeçmem’’ sözleri, Türk İslam Ülkücülerinin davasını izah eder.
Bizler, ulviyet ve kutsiyet yüklediğimiz davamızın neresindeyiz? Kendi hayatımız ve siyasi hayatımızda davamızı yaşayabiliyor muyuz? Herkesin bu konularda muhasebe yapması dileğiyle Allah’a emanet olunuz.
MHP MYK Üyesi Doç. Dr. Ruhi Ersoy, ülke gündemi, yerel seçimler ve Ülkücülerin duruşu hakkında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Milli mücadele yıllarına bakıldığında Adanalıların Milli duruşu takdire şayandır. Çukurova’nın Milli Mücadeleye katkılarının büyüklüğü var. Kuva-i Milliye ruhunu hissederek, Dörtyol’da atılan ilk kurşunların manası var.
Türk Milletimizin kurtuluşuyla ilgili Adana iki önemli görev üstlendi. Birincisi, Milli Mücadele yıllarında yakılan meşalenin gür sesi oluşudur. İkincisi, Komünizmle mücadelenin ilk meşalesinin Adana’da yakılmış olmasıdır.
9 Şubat, MHP’nin kuruluş tarihi olup bu yıl 44. yıldönümünü kutlayacağız. Bu vesileyle Gençlik Kurultayı yapılacaktır.
MHP neden Adana’da kuruldu? Milli mücadelede en önemli duruş niye Adana’da sergilendiyse onun içindir. 8-9 Şubat ruhunu temsilde, 1997’de ikinci kez ortaya koyan Adana, ülkemize bir genel başkan armağan etmiştir. Devlet Bahçeli, MHP Genel Başkanı olmuştur.
Lider Bahçeli 14 yıl önce, ’’Dağa çıkıp silahlı mücadele eden gençlik yerine, kitap okuyan internet kullanan, kültürlü bir gençlik istiyorum’’ demişti. Ülkücü olacaksak, Ülkücü kalacaksak; bu yolda yürümemiz gerekiyor.
Adana ruhunun günümüze yansımasını anlatırken, 1987‘de MÇP dönemindeyken rahmetli Başbuğumuzun Devlet Bahçeli’yi siyaset yapmaya davet edişini hatırlamamızda fayda var. Başbuğ Türkeş’in emrini, doçent olmaya ramak kalmışken istifa ederek MÇP’ye katılarak yerine getiren Devlet Bahçeli’nin tavrı örnek bir davranıştır.
Bağbuğumuzun vefatından sonra genel başkan olan Devlet Bahçeli, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele etmeye azmederek, halkın gönlünde taht kurdu ve MHP’yi iktidara taşıdı.
Türkiye’de iki konu çok tartışılıyor. Birincisi, Menderes’in neden idam edildiği, ikincisi de PKK liderinin neden idam edilmediğidir. Bu konularda, Türk Milletimizin yanlış yönlendirildiği gerçeğini, halkımıza anlatmak bizlere düşmektedir.
Türkiye’nin sancıları ve MHP’nin sıkıntılarını ortadadır. MHP sıkıntılarını Kurultay’da bırakmıştır. Lider Bahçeli, kararlı bir şekilde yoluna devam etmektedir. Ancak Türkiye’nin sıkıntıları devam etmektedir.
BAHÇELİ – ERDOĞAN MUKAYESESİNİ YAPMAYINIZ
Kamuoyunda Bahçeli ve Erdoğan mükayese edilmeye çalışılıyor. Sakın ola ki, bu hataya düşmeyiniz. İkisinin yolları, mukayese edilemeyecek kadar farklı kulvardadır.
MHP’nin rotası, Türk Milletimizin dünü, bugünü ve geleceğine kadar uzanan bir yoldur. Mezardakiler, günümüzde yaşayanlar, yeni doğmuş çocuklar ve henüz doğmamış çocuklar, MHP’nin alanı içerisindedir.
Geleceğimizi satan zihniyet ise yarınlarımızı tüketerek Millete zulmediyor. Borçlu olmak, kredi kartı batağında boğulmak Türk Milletimize reva görülmüştür. Eskiden halkın ekonomik durumunu görmek için camide namaz kılanların ayakkabılarına bakılırmış. Ayakkabıların ökçesine basılmış olanlar çoksa ekonomi kötü, ayakkabılar gıcır gıcırsa ekonomi iyi denilirmiş. Günümüzde ise ev ve arabaların durumuna bakılıyor. Kredi çekmeden ev ve araba alanların sayısına bakılıyor.
Lider, kendi hayatıyla davası için yaptığı fedekarlıklara bakar. Bahçeli, kendi hayatına bakarak vermek ve almak durumunu analiz ediyor. İktidar olunca ticaretteki varlıklarını devrediyor ya da işletmeleri kapatıyor. Bahçeli, iktidar olunca Osmaniye’deki Özel Bahçeli Lisesi’ni kapattı. Bu Ülkücü bir profildir. AKP mantığında bunu göremezsiniz.
Liderimiz ve bizler Ülkücü profil çizerken halkımız neye bakıyor? Halk ekmek peşine düştüğünden davaya bakmayabiliyor. Türk Milletimiz asırlardır manipüle edilerek yönetilmeye çalışıldı. Bu manipülasyonların etkisindeki halka davadan bahsetmenin zorluğunu yaşıyoruz.
Türk Milletimizi Avcı Kekliği olup avlıyorlar. Avcı Kekliklerinin görevi Türk Milletimizi fakirleştirerek, yoksullaştırarak, küresel yörüngenin manipülasyonlarına kapılması için rota çizmektir.
Osman Gazi’nin mal varlığı nedir? Osman Gazi, Şeyh Edebali’nin nasihatlerine uyan bir kişidir. Osman Bey vefat ettiğinde, dört kılıç, iki kalkan, bir at, 14 dirhem para, 120 baş koyun miras bıraktı. Vasiyeti gereği koyunlar da kesilerek halka dağıtıldı.
Kendisini zengin etmek yerine her şeyini Türk Milletine harcayan atalarımızı Osman Gazi’den Mustafa Kemal’e kadar getiriniz. Bir de Recep Tayyip Erdoğan’a bakınız. En zenginler kulübüne Kasımpaşa’dan nasıl ulaştığına bakınız?
Bu bağlamda, Bahçeli - Erdoğan mukayesesini illaki yapacaksanız, bu anlattıklarım ışığında yapınız. Bu mukayese neticesinde lider Bahçeli’nin Türk Milletimizden yana olan tavrını daha iyi anlayacaksınız. Lider olduğundan bu yana, mal varlığının sürekli gerileyişinin manasını anlayacaksınız.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
1999 yılında TBMM’de beş siyasi partinin olduğu dönemde, Anayasa değişikliği yapılmasını söyleyen MHP lideri idi. Koalisyon Hükümeti döneminde Anayasa’nın bir çok maddesi değiştirilmişti.
AKP Hükümetinin, Anayasa değişikliği istemesindeki gaye farklıdır. 1 Ağustos 2009 tarihinden bu yana, Türk Milletimizin çözülmesi proğramı uygulanmaya başlandı. Türk Milletimizi alıştıra alıştıra çözmeye çalışıyorlar.
Türk Milleti nasıl uyanacak? Habur’da çadır mahkeme kurarak PKK’yı aklamaya çalışanlar, Türk Milletimizin tepkisiyle karşılaştılar. Türk Milletimize çarpan AKP, günümüzde alıştıra alıştıra proğramını uygulamaya çalışıyor.
AKP lideri, PKK ile müzakere meselesinde MHP liderinin direnciyle karşılaştı. AKP’nin PKK ile müzakeresini ilk deşifre eden Lider Bahçeli oldu. AKP lideri, bu deşifreyi bertaraf edebilmek için Lider Bahçeli’ye hakaretler yağdırdı. Şimdi ne oldu? Hakaretler nereye gitti?
‘’İllegal örgüt ile masaya oturmayız’’ diyen AKP lideri acaba kanepeye oturarak mı müzakere etti? Yarın ‘’Biz masaya oturmadık kanepeye oturduk’’ diyerek çark ederlerse şaşırmayınız. AKP zihniyetinin Türk Milletimizin aklıyla alay ettiği bir dönemdeyiz.
Türk Milleti, bütün Yörüklerin, aşiretlerin, oymakların, cemaatlerin ve kendisini Türk sayan etnik kökenlerin ortak adıdır. Çanakkale’deki şehadetlerin neticesinde yurdumuza sahip çıkabildik. Lozan’da Türk Milleti olduğumuzun tapu senedi imzalandı.
Geçmişte Çanakkale’yi geçemeyenler, günümüzde siyasi ayak oyunlarıyla geçmeye çalışıyorlar. Arap Baharı safsatası bu siyasi ayak oyunlarının yansımasıdır. Ülkemizde verilen tavizler bu siyasi oyunların tezahürüdür.
Ülkücüler, yabancılara taviz verilmekle bir şey elde edilemeyeceğinin bilincindedir. Tavizlerin neticesinde memleket Kerbela’dan daha zor şartlar altına sokulur. Ülkücüler daha son sözünü söylemedi. Allah son sözümüzü söyleyecek durumları ülkemize yaşatmasın.
Kürt sorununun varlığından bahsedenler, ülkemizdeki Kürtlerin hangi haklardan mahrum olduğunu izah edemiyorlar. Okula gidiyorlar, memur oluyorlar, asker ve polis oluyorlar, seçilip TBMM’ye giriyorlar. Neyiniz eksik?
BÜTÜN DERTLERİ KÜRDİSTAN KURMAK
Bütün dertleri, Irak’tan sonra Suriye ve İran ve en sonunda da Türkiye’de Kürdistan kurarak, Büyük Kürdistan’ı oluşturmaktır. İşte AKP’nin ve PKK’nın Kürt sorunu dediği şeyin özeti budur.
MHP lideri Bahçeli, Kandil’e Türk Bayrağı dikilsin istiyor. Kandil’in bertaraf edilmesi lazım geldiğini haykırıyor. GKB, Kandil’e hakim olmanın şartlarını sayarak siyasi iradenin gerektiğini söylüyor. Ancak AKP Hükümeti oralı olmuyor.
Lider Bahçeli, ‘’Bana güç verin ABD ve küresel güçlerden icazetsiz Kandil’i yok edeyim’’ diye Türk Milletimize sesleniyor. Türk Milletimizin bunu artık görmesi gerekmektedir.
Karşılıklı kılıç çekenlerden birisi, karşısındakini etkilemek için ya daha büyük kılıç ile ya da başka şeylerle korkutarak diğerini savaşmaktan vazgeçirir. Günümüzde AKP Hükümeti, PKK karşısında kılıcı kınına sokmak zorunda kalan taraftır. PKK ile savaşmayan AKP Hükümeti müzakere masasına oturmuştur. Kim oturttu? PKK oturttu. Bu zuldür. Neyi müzakere ediyorsunuz? Tavizlerin sonu Kürdistan kurmak değil mi? Kurduracak mısınız?
Ülkücülerin, genel anlayış olan azıcık aşım ağrımaz başım deme lüksü yoktur. Evde dizi seyredip kahvehanede vakit geçirme lüksü de yoktur. Ülkücüler felaketi önceden sezerler. İşte bu felaketi sezdik ve herkesi uyarıyoruz.
ADANA’DA PATRİOTLARIN NE İŞİ VAR?
Adana’ya 10 yıllık siyasi iktidarlarında bir şey veremeyenler, Patriotları verdi. Patriotların ne işi var Adana’da? Adanalıların korunmaya ihtiyacı mı var? Hepsi yiğit maşallah. Ancak bu yiğitler dik duruşlarından dolayı AKP Hükümeti tarafından cezalandırılıyor.
Adanalıların seçtiği Belediye Başkanı görevden alındığı halde, Adanalı direniyor. Hakettikleri yatırımları almadıkları halde, Adanalılar direniyor. Ankara metrosunun borcu devlete devredilip Adana metrosu borçları devlete devredilmediği halde, Adanalılar direniyor.
Turizm yatırımı, sanayi yatırımı yapılmadığı halde, Adanalılar direniyor. Bütün teşvikli kredilerden mahrum bırakıldığı halde, Adanalı direniyor. Hızlı tren hala gelmediği halde, Adanalı direniyor. Havaalanı Mersin’e yapılıp kendi havaalanı bakımsız halde küçülmeye terk edildiği halde, Adanalı direniyor.
İşsizlikte birinci, kredi kartı batağında birinci, yaşanabilir kent sıralamasında 54. sırada olduğu halde, Adanalılar direniyor. Yatırımcılar abuk subuk denetimlerle baskı ve zulümlerle Adana’dan kaçırıldığı halde, Adanalılar direniyor.
Peki, yerel seçimler yaklaşırken Adanalılar, Milli duruşlarından dolayı AKP tarafından cezalandırılmasının hesabını, sandıkta sormayacak mı?
Koalisyon Hükümeti, Irak’ın işgaline onay vermediği için 2001 krizi çıkartılmak suretiyle yıkılmaya çalışılmıştır. 2001 krizinin nihayetinde AKP kurulmuş ve palazlandırılmıştır. Suriye’de zulümden bahsedenler, ABD’nin Irak’taki Müslümanları katlinden niye hiç bahsetmiyorlar? Çünkü zulme ortaktılar.
Her şey kötü de dövizler niye düştü deniliyor. Kayıt dışı ekonomi gelenler ile büyük projeler adeta çamaşır makinasında yıkanır gibi yıkanıyor. Bu ise suni bir iyileşmedir.
Günümüzde üretim yapmayıp da kara paradan pay alanların işi iyi gidiyor. Namusuyla çalışan esnafın ise durumu kötü gidiyor.
AKP Hükümetinin PKK liderini muhatap alması, bütün kürt kökenlileri PKK düzleminde eşleştirme girişimidir. Yarın ahirete intikal ettiğinizde, Şehitlerimiz ‘’Biz vatan için canımızı verdik siz ne yapıyorsunuz?’’ sorusuyla muhatap olunacaktır.
Değerli Arkadaşlar, Ülkücülük caka satmak için bir kartvizit olamaz. Ülkü Şehitlerimizin hayatları bizler için örnek teşkil etmelidir. Şehadete kavuşuncaya kadar onların yaşadıklarını iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Allah onlardan razı olsun.
ÜLKÜCÜLERİN, GİZİK DURAN SENDROMU YAŞAMA LÜKSLERİ YOKTUR
Şehadetler ile dolu bir geçmişi olan MHP’nin makamlarında oturanlar, Türk halkının ve Ülküdaşlarının dertleriyle hemhal olmalıdır. İşsizine iş, açına aş bulmalıdır. Makamlarda oturup da bu dertlere kulak tıkayamazsınız.
Ülkücüler, başka zihniyettekilerin kendilerini parçalamak için aralarına sokmaya çalıştıkları nifak tohumlarını iyi görmelidirler. Başbuğumuzun öğretisinde anlatılır. Bizans’tan geçen bir hastalık olan fitne, fesat ve nifak tohumları büyümemizi engelliyor.
Ülkücüler, Galip Erdem’in fikirlerinden Başbuğumuzun öğretilerinden ve Lider Bahçeli’nin duruşundan feyz almaya devam edeceklerdir. Ağrı Dağı’na çıkıp da davayı dağın eteğinde unutmamalıyız. ‘’Sevgide serbestiyet saygıda mecburiyet var’’ diyen liderimizin sözüne kulak vermeliyiz.
Elbette ki, hepinizin derviş olması gerektiğini söylemiyoruz. Ancak, davamızın ve ülkemizin durumuna göre gerekeni yapmalısınız. Farkındalığı olan hizmetleri üretmeye özen göstermeliyiz.
Amerikalıların Rambo Sendromu var, bizim de Gizik Duran Sendromumuz var. Kahraman, savaşın bitiminde kendisine gereken hürmeti göremeyince dağa çıkıp eşkiyalık yapamaz, devletine küsemez. Ülkücülerin, Gizik Duran sendromu yaşama lüksü yoktur.
Adam olarak kalabiliyor muyuz? Adam olarak kalabilmeyi ve son nefesimizi adam gibi vermeyi, Allah nasip etsin. Allah’a emanet olunuz.