Milli Mücadele Kahramanı Tayyar Rahmiye

Yedi Düvel’in, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayıp paylaşmak için topraklarımıza askerleriyle geldiğinden itibaren, Müslüman Türk Milletimizin evlatları, bu işgale karşı koymanın çarelerini aramaya başlamıştı. Günümüzde ‘’Küresel Güç’’ diye adlandırılan iradenin adı, o yıllarda ‘’Yedi Düvel’’ idi. Yedi Düvel’e karşı koymanın adı ise Milli Mücadeledir. Milli Mücadelemizin sayısız kahramanları, düşmana göğsünü siper ederek, Allah için şehadet şerbeti içmenin ve vatanı düşmana çiğnetmemenin örneğini, dünyaya göstermiştir. Milli Mücadele yıllarından bu yana, kahramanlarımızın öne çıkanlarını andık ama çoğu zaman adlarını bile hatırlamadıklarımız oldu. Özellikle, kadın kahramanlarımızın unutulduğuna, çoğu kez şahit olduk. Bu sebeplerden dolayıdır ki; bu yazımızda Milli Mücadelede başarılı olmuş kadın bir kahramanımızdan bahsedeceğiz. Bu kahramanımızın adı: Tayyar Rahmiye Hanım’dır. Osmaniye kazasının Kaypak Nahiyesi Raziler köyünden Rahmiye Hanım, işgal günlerinde Fransızların işkence ve baskılarına tahammül edemeyerek, Hüseyin Ağanın Milli Kuvvetlerine gönüllü olarak katılmıştı. 1920 Şubatında, Hasan Beyli civarında 89. Tümenin yürüttüğü taaruza müfrezesiyle katılmıştır. Bu çarpışmada Fransızlardan 80 tüfek ve iki makineli tüfek alınmıştır. Bu çarpışmada şehit düşen ve ateş altında kalan iki arkadaşını kurtarmak için derhal ileri atılarak gidip şehitleri kurtarmış ve kahramanca hareketinden dolayı kendisine, Tayyar (uçan) unvanı verilmiştir. Tarih 01 Temmuz 1920 Osmaniye kasabamız yanıyor. Şehrin içindeki Fransız karargahı, bütün girişimlere rağmen ele geçirilememiştir. O bölgedeki tümen komutanı, düşman karargâhını ele geçirme görevini, Tayyar Rahmiye’ye verdi. Tayyar Rahmiye, çetesini hücuma kaldırmak için akşam karanlığını bekliyordu. Doğru ama karanlık beklenirse düşman belki de takviye alacak. O halde düşman karargâhına hücum etmenin zamanı gelmiştir diye düşündü. Tayyar Rahmiye, çetesine hücum düzeni aldırdı. Hedefi gösterdi ve “Hep beraber hücuma kalkacağız” dedi. Beklenen an gelmişti ki, birden bire Tayyar Rahmiye’nin sesi, “Hücum” diye gürledi. Bu esnada, Fransızların sağanak halinde yağan ateşi, yalnız ve yalnız Rahmiye’yi sindirememişti. Bütün çete kâh yerde sürünerek ilerliyor, kâh şurada burada görülen kaya diplerine ve toprak yığınlarına saklanıyordu. Rahmiye ise yağız çehresi ve selvi boyu ile Fransızların çapraz ateşlerine, kendi vücudunu hedef ederek çetesine şöyle bağırdı: “Ben kadın olduğum halde düşmana saldırıyorum da siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten utanmıyorsunuz.” İşte bir söz ki, bu anda sinen ruhlara yıldırımlar düşürmüş gibi yön vermiştir. Rahmiye’nin çetesi, Fransız karargâhını yıkmak için bir sel gibi aktı. Karargâh binası ele geçirildi. Karargâh binasının bayrak direği sanki şanlı bayrağımızın göklere doğru savurduğu selamı, daha yukarılara ulaştırmaya çalışıyor gibiydi. Heyhat! Karargâh binasının 20 – 30 metre ilerisinde bu zaferin kahramanı Tayyar Rahmiye, kırmızı cepkenine kefen gibi sarılmış olarak cansız yatıyordu. Güneş yanığı alnında akşam güneşinin son ışıklarıyla işlenmiş kırmızı bir gül kadar açık, mor bir menekşe kadar koyu bir kurşun yarası vardı. İşte kahraman Rahmiye, ecelin sunduğu şehitliğe, kahramanlığa susadığı için bir anda hemen oracıkta erişmişti. Zafer boruları, Osmaniye kasabasının yıkık duvarlarında yankılar yaparken, Rahmiye de zafer tacı başında olarak göklere yükseldi. Muhterem ve vefakâr Türk kadını! Senin kahramanlığını yazacak kudrette ne bir el ve ne de bir geçmişin tarihi olacaktır. Bu vatan; döktüğün kanla, gözyaşlarıyla alın terinle bize bıraktığın son kutsal armağandır. Burada dünün ve bugünün gazilerini saygıyla selamlıyor, dünün ve bugünün şehitlerini rahmet ve minnetle anıyorum. Geçmişten geleceğe yolculuk yapacak olursak, Tayyar Rahmiye Hanımın Türk kadını olarak gösterdiği kahramanlığın, hafızalarımızda canlı tutulması gerektiğini düşünüyorum. Ecdadımızın kahramanlıklarını anarken, onların kahramanlıklarından ders almak gerektiğinin unutulmaması gerekir. O kahramanlar Allah ve vatan için, şehadet şerbetini içerken, bizlere bu toprakların tekrar yurt olmasını sağlamışlardır. Eskinin Yedi Düvel’i askerleriyle topraklarımızı işgal ederken, günümüzdeki isimleri olan Küresel Güçler, yurdumuzu askerlerle olmasa da, kültürüyle, sermayesiyle ve emperyalist manipülasyonlarıyla, hegemonyal yörüngesine almışlardır. Yazımızın konusu olan Kahraman Tayyar Rahmiye Hanım, günümüzde yaşasaydı acaba ne yapardı? Günümüzdeki Türk kadınları gibi, medyalardaki magazin proğramlarıyla, kimin eli kimin cebinde belli olmayan dizilerlerle ve çöpçatanlık yapan TV proğramlarıyla vakit geçirir miydi? Yoksa, Küresel Güçlerin ve ülkemizdeki taşeronlarının, Türkleri Anadolu’dan çıkarma kampanyalarına karşı duruş sergilemek için çareler mi arardı? Tabiki, Tayyar Rahmiye Hanım olsaydı, bu küresel cendereden kurtulmanın çarelerini arardı. Ey Müslüman Türk Kadınları! Ecdadınız Tayyar Rahmiye Hanım, Yedi Düvel’in projelerini paçavraya dönüştürüp çöpe atarken, sizler Yedi Düvel’in günümüzdeki uzantısı Küresel Güçlere, neden boyun eğiyorsunuz? Günümüzde, damarlarında ecdadının Türk kanı dolaştığını iddia eden Müslüman Türk Kadınlarının, Tayyar Rahmiye Hanım’ın mücadelesinden, alacağı dersler vardır. Türk Kadınlarının, önümüzdeki süreçte ecdadına yakışanı yapması dileğiyle… RAHMİYE HANIM AĞITI Temmuzun sarı sıcağı Yaktı köşeyi bucağı Zalim düşman talan etti Söndürdü nice ocağı . Rahmiye otuz yaşında Yan gider fesi başında Arkadaşı çetelerle Gezer düşmanın peşinde . Çeteler düşmana hücum Anam, babam, kardaşım, bacım Ben bu uğurda ölürsem Koymayın düşman da öcüm . Öğlen ikindi arası Düşman üstüne varası Rahmiye'yi şehit ettik Alnında kurşun yarası . Çeteler içinde şanlı Yüzü nokta nokta benli Yurdu için şehit düştü Yerde yatar ala kanlı