MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman; “Hem bugünümüz hem de geleceğimiz Başbakan Erdoğan’ın boş kafasının içindeki bomboş hayal ve hezeyanlarla zafiyete uğratılmaktadır. Başbakan Erdoğan’ın yönetimi altında Türkiye resmen; yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların hâkimiyeti altına girmiştir.” dedi.
Büyükataman açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
Türklük, AKP husumeti; Türkiye, AKP vurgunuyla, AKP tahrikleriyle pençeleşmektedir.
AKP iktidarını milletimiz nezdinde sorgulatan, tartıştıran, gözden ve gönülden düşüren örtülmesi artık mümkün olmayan yolsuzluklarıdır.
Allah’ın ayeti açıktır. Bakara suresi 188. Ayet’inde yüce Allah (c.c.) rüşvet almayı da vermeyi de yasaklamıştır. Bugün yaşadığımız süreçte AKP iktidarının sahte dindarlığı, din tüccarlığı ortaya çıkmıştır. Zira onlar Allah’ın ayetlerini dünya malı karşılığında satmışlardır.
AKP ve “yolsuzluk arkadaşları” rüşvet bataklığına boğazına kadar batmış durumdadır.
Bu aynı zamanda Türkiye’nin de itibar, yaptırım, caydırıcılık ve saygınlığına tahminlerin ötesinde zarar vermektedir.
Hem bugünümüz hem de geleceğimiz Başbakan Erdoğan’ın boş kafasının içindeki bomboş hayal ve hezeyanlarla zafiyete uğratılmaktadır.
Günden güne, aydan aya, yıldan yıla her alanda biriken kayıplar, her seviyede yaşanan bozgunlar millî birliğimizle birlikte millî varlığımıza da onarılması güç zararlar vermektedir.
Ahlaki özdenetimini kaybettiği, gün gibi aşikâr olan AKP iktidarı ülkemizin başındaki bir numaralı musibet hâline gelmiştir.
Aziz Türk milleti tarafından üçüncü defa iktidar sorumluluğu tevdi edilen AKP kadroları ve Recep Tayyip Erdoğan, kendilerine verilen bu emanete ihanet etmiştir.
Başbakan Erdoğan’ın yönetimi altında Türkiye resmen; yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların hâkimiyeti altına girmiştir.
AKP’nin iktidar yıllarında;
√ Rüşvetçiler hayırsever olarak isimlendirilmiş,
√ Hırsızlar yardımsever olarak gösterilmiş,
√ Hâkim ve savcılar militan olarak tanımlanmış,
√ Yolsuzluk operasyonları komplo olarak formüle edilmiş,
√ Utanmazlık mağduriyet olarak sunulmuştur.
Son 11 yılda sapla saman, doğruyla yanlış, güzelle çirkin, hak ile batıl, duayla beddua, temizlikle kirlilik birbirine karışmıştır.
Vatandaşlarımız ekonomik vesayet ve ekonomik darbe altında can derdine düşmüşken, AKP Hükümeti yürütmenin, aşırmanın ve götürmenin hırsıyla rüşvet ve yolsuzluk gemisinin dümenine geçmiştir.
İstanbul’da başlayan ve yurdun çeşitli yerlerine yayılan yolsuzluk operasyonları bir kez daha göstermiştir ki hükümet, çıkar ilişkilerinin, kul ve yetim hakkını gasp eden ahlaksızlıkların merkez üssü hâline gelmiştir.
Şu günkü şartlarda, hükümetin sevk ve idare ettiği yolsuzluk ve hukuksuzluk kervanı gizlenemeyecek, saklanamayacak ve örtülemeyecek kadar büyümüş, kökleşmiş, her tarafı sarmıştır.
Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz hırsızlar, yağmacılar ve hortumcular AKP hükümetinin etrafında öbek öbek toplanmışlar, aynı amaca doğru yönelmişlerdir. Bu, öylesine ayan bir hâl almıştır ki halkımız arasında evi soyulana “Hırsız AKP binasına kaçmıştır.”, bir eşyası kaybolana “AKP’liler almıştır” esprileri yapmak sıradan bir hadise hâline gelmiştir. AKP bu hâliyle millî egemenliğin değil ancak ve sadece millî mizah duygumuzun ve yargımızın konusu hâline gelmiştir.
90 yıllık Cumhuriyet tarihimizde bugünkü siyasi iktidar kadar inkârcı, istismarcı, iptidai, iftiracı bir yönetim hiç görülmemiştir. Yalana, dolana ve yanlışa gömülen bir siyaset örneğine hiçbir dönemde bu kadar şahit olunmamıştır.
AKP’li iktidar yıllarında tahrip edilmemiş hiçbir millî varlığımız kalmamıştır.
Başbakan Erdoğan’ın yönetimi altında;
Türkiye, rehin alınmak istenmiştir.
Türk milleti, teslim alınarak parçalanmak istenmiştir.
Tehlike, Türk milletinin bekası ile ilişkilidir.
Tehlike, Türk devletinin hükmü şahsiyetiyle ilgilidir.
Türk’ün varlığı, bin yıllık kardeşlik hukuku ve milli bağımsızlığımız tehdit altındadır.
İçte ve dışta buldukları destekle;
√ Türk milleti ile yarım kalmış hesabı olanlar,
√ Ecdadımızın şanlı tarihinden utanç duyanlar,
√ Türk devletini asırlık emellerine engel görenler,
√ Kendilerini işgal güçlerinin komiseri sananlar, güzel vatanımızı, aziz milletimizi Sevr şartlarına götürmek istemektedir.
İçinden geçtiğimiz bugünkü zaman diliminde;
√ Koltuğunu kaybetmemek için çırpınan,
√ İhanetlerini örtmek için kıvranan,
√ Rezaletlerini gizlemek için çirkefleşen,
√ Ve bahaneler ürettikçe batan bir hükümetle yüz yüzeyiz.
İktidar Türkiye’yi yorgun düşürmüştür.
İktidar Türkiye’yi çatışma ve cepheleşme sürecine kilitlemiştir.
AKP iktidarı yolsuzluk olup çıkmıştır.
AKP iktidarı gayrimeşru kazanç kapısı hâline gelmiştir.
Yeri gelince kul hakkından, yeri gelince de haktan ve hukuktan bahsedenler heybelerini haramla doldurmuştur.
Artık takke düşmüş yolsuzluğun sevk zinciri belirmiştir.
Yolsuzluk mahzeninin kapısı açılmış, pis kokular her tarafa yayılmıştır.
Soruşturmalar sonuna kadar sürdürülmeli, ucu kime değerse değsin söz konusu hukuki süreç sağlıklı ve düzgün şekilde ilerletilmelidir.
Ve Türkiye pırıl pırıl temizlenmeli, yolsuzluk illetinden çıkmalıdır.
İktidarının üçüncü dönemi için “Ustalık dönemim olacak” iddiasında bulunan Başbakan Erdoğan, bu beyanından kastının ne olduğunu hepimize göstermiş, yolsuzluk ve rüşvet kumaşını işlemekteki ustalığını sergilemeye başlamıştır.
Başbakan Erdoğan ve yol arkadaşları battıkları rüşvet ve yolsuzluk bataklığını gizleme telaşıyla, kavram kalpazanlığına soyunmuş, yolsuzluğun adını “Dış güçler”, rüşvetin adını “paralel devlet” ve devleti soyup soğana çevirmenin adını ise “Haşhaşiler” olarak açıklamışlardır. Ortaya çıkarılan pisliklerin üzeri “Zamanlama manidar” açıklamalarıyla örtülmeye çalışılır hâle gelmiştir.
Başbakan bilmelidir ki, ifade ettiği gibi bunlar ne örgüt ne virüs ne Haşhaşi ne de dış güçlerdir; kendisi de dâhil olmak üzere bunlar sadece ve sadece “Pompei kalıntıları”dır.
Dünya tarihi ibretlik olaylarla doludur. Bunlardan bugün en çok ibret alınması gerekenlerden biri günümüzde taşa dönmüş cesetleri ortaya çıkarılan Pompei halkıdır.
İtalya’da Pompei şehrinin tüm halkı günümüzden 1929 yıl önce Vezüv Yanardağı’nın patlaması ile nerede ise taş kesilerek ölmüşlerdir. İktidar sahiplerinin yolsuzluk, rüşvet ve ahlaksızlık bataklığına saplanan ve akıbetleri bundan farklı olmayan Pompeililerden alacağı çok fazla ders vardır.
Başbakan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “Ordu’ya kumpas kuruldu.” ifadesiyle Balyoz ve Ergenekon davalarında yeniden yargılama gündeme gelmiştir.
Kumpasla yolsuzluğun ve rüşvetin üzeri kapatılarak, gündem asıl mecrasından koparılmıştır. Bu, sinsi bir kurgudur.
Bizim açımızdan meselenin garip ve kuşkulu tarafı gündem ibresinin birden bire ve aceleyle yeniden yargılama konusuna sabitlenmiş olmasıdır. Esasen hukukun kendi içinde yeniden yargılama yolu açık ve bellidir. Bunun dışında geçmişteki yargılamaların yenileme çabası, yapılan yanlışların dolambaçlı yollardan itiraf ve teyidinden başka bir anlama gelmeyecektir.
Madem TSK’ya kumpas kurulduğu zımnen kabullenilmiştir, önce bu kumpasın tarafları her kimse ifşa edilip mutlaka hâkim karşısına çıkarılmalıdır.
2007 yılından beridir mağdur edilen, yıllarca cezaevinde süründürülen ve darbeyi aklından dahi geçirmeyen vatansever asker kişilerin bedelini kim ödeyecektir?
PKK’lıları serbest bıraktırıp Meclis’te Anayasa değişikliği için uzlaşanlar millî vicdana ne diyecektir?
Başbakan Erdoğan ve hükümetinin gizli gündeminde, kumpası gerekçe yaparak İmralı canisini ve tutuklu PKK’lıları yeniden yargılayıp serbest bırakmak var mıdır?
Biz 2011 seçimlerinden beri tutuklu milletvekillerinin sorununu çözelim dedik, kimseden ses çıkmadı. Teklifler getirdik, duyan ve ilgilenen bile olmadı. Çelişki abidesi Başbakan ise,“Bana mı sordunuz da milletvekili yaptınız?” diyerek uzlaşmaya hiç yanaşmadı.
Kumpasçılar hesap vermeden, kumpasın gayesi net olarak ilan edilmeden, TSK üzerinden PKK’ya ve İmralı canisine can simidi uzatılmasını tasvip etmeyiz, buna karşı da sonuna kadar direniriz.
PKK’nın aklanmasına, İmralı canisinin affına kesinlikle müsamaha göstermeyecek, milletimizin aleyhine olacak her adımın karşısında kararlıca duracağız.
Türkiye’nin toplumsal dokusu yara almakta, millî bünye hasar görmektedir. Devletin ana omurgası çatırdamaktadır. Ülkemizin şu günkü ortamında hukuk devleti ilkesi tahrip edilmektedir.
İktidar; rüşvet ve yolsuzluk iddialarını örtbas etmek için 12 Eylül Referandumu’ndaki tutum ve beyanlarından tamamen sapmıştır. Bugün nerede ise referandumda evet diyenleri hain ilan edecek kadar hafızadan akıldan uzak bir noktaya gelmiştir.
Bu kadar kısa süre içinde AKP’nin geri dönüş yapması, anayasal bir kurum olan HSYK’yı siyasi gayelerle yürütmenin emrine almak için düğmeye basması millet iradesini tanımayan otoriter-despot mizacının bir sonucudur.
Başbakan Erdoğan, HSYK’yı, “Adli Kolluk Yönetmeliği”nin korsan değişikliğine gösterdiği direnç ve tepki nedeniyle hedef hâline getirmiştir.
12 Eylül 2010 öncesinde ne demişse şimdi yüzü kızarmadan aksini söylemektedir. Referandum sürecindeki tüm sözleri yalan çıkmıştır. Başbakan Erdoğan 12 Eylül Referandumu’na evet diyen herkesi kandırmış, yüzüstü bırakmıştır.“Yetmez Ama Evet”çiler, acaba bunu içine sindirecekler midir? Aradan geçen yaklaşık 3,5 yıl sonra ne dediysek ortaya çıkmıştır. O günlerde dört bir koldan bize saldıranlar, bugün derin ve manidar bir sessizliğe gömülmüşlerdir.
2014 yılı ile beraber Türk milleti, bu zamana kadar muhatap kaldığı sorun ve açmazların hesabını sormak için çok önemli demokratik imkânlara da sahip olacaktır.
Bunlardan birincisi 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri’dir. Bu seçim helalin haramla mücadelesine sahne olacaktır. Bu seçim, temizliğin kokuşmuşlukla mücadelesine konu olacaktır. Bu seçim dürüstlüğün, kul hakkını gözetmenin ve Allah korkusunun yolsuzlukla, hırsızlıkla, vurgunculukla ve yağmacılıkla mücadelesi halinde geçecektir.
Gelin hep birlikte Türkiye’yi kurtaralım. Gelin hep birlikte Milliyetçi Hareket’te buluşalım.
Yolsuzları, hırsızları, hainleri, teslimiyetçileri, bölücüleri ve terör lobilerini sandığa bir daha çıkmamak üzere süpürelim.
30 Mart 2014’te rüşvetçilerin, kervan soyguncularının, sizlerden çaldıklarıyla kutu kutu milyon dolarları biriktirenlerin yakasından tutmak en büyük görev hâlini almıştır.
Artık Yeter, Şimdi Söz Senin Türkiye
Bursalı hemşerilerimizden hem büyükşehirde hem tüm ilçelerde Milliyetçi Hareket Partisi olarak yetki talep ediyoruz. Bursalı hemşerilerimiz; Milliyetçi Hareket’e bir şans vermeleri ve Milliyetçi Hareket’i yerelde iktidar yapmaları hâlinde hak ettikleri hizmeti fazlasıyla alacaklardır.
Ateşle imtihandan geçen Türk milletini, bugün yaşadığı bunalımlardan çıkartacak yegâne siyasi güç; ruhu ve benliği Türkiye sevdası ateşiyle yanan Milliyetçi Hareket’tir. Milliyetçi Hareket, bu milletin içinden çıkmış kadrolarıyla, tek alternatif olarak yerelde de, genelde de iktidara hazırdır.
Ne AKP, Ne CHP; Türkiye için bir tek MHP
Ne mutlu Türk’üm diyene.