Bu gün 19 Mayıs, Atatürk’ün Türk Milletini esaretten ve onursuzluktan kurtarmak için Samsun’a ayak bastığı gün… Ama bunun öncesi olan günlerde var. Onlardan biri de bu tarihin dört gün evveli olan gün yani 15 Mayıs 1919’tur.
Türkiye’de tarih öyle iyi öğretilir ki (!) herkes bu önemli günü çok iyi bilir. İmamlar, Müslüman Türk Milleti için çok önem arz eden bu günü, cemaatlerine hep anlatırlar(!). Tarih öğretmenlerimiz için, bu ve buna benzer günler çok (!) önemlidir. Öğrencilerin hafızalarına bu günleri, hiç unutmasınlar diye üzerine basa basa (!) sokarlar...
Ne olmuştur bu günde diye merak edersiniz her halde? 15 Mayıs 1919’da Yunan Ordu’su, sağında İngiliz, solunda Fransız, arkasında ABD, çaprazında İtalyan Donanmalarına mensup gemiler ve askerler eşliğinde, İzmir’e ayak basmıştı. Yani yalnız gelmemişti. Yunan, PKK gibi saydığım ve saymadığım devletlerin bize karşı kullandığı bir taşeron olarak gelmişti. Karşılayanların başında bu gün dinler arası diyalogçuların bağrına bastığı Ortodoks Kilisesinin İzmir Metropoliti Hrisostomos’ta vardı. Ve Elen Ordusu’nun askerlerini “Bir bardak Türk kanı içmekle” takdis ediyordu. Ardından Hasan Tahsin’in attığı “İlk Kurşun” ve Yunanlıların yaptığı katliam geldi…
Bu yıl etrafa şöyle bir baktım; 15 Mayıs’ta bu konu ile ilgili hiçbir şey duyamadım. Sadece benim Rumeli Tv’de yaptığım“Balkan Gündemi” programında bu konunun “Yunan’ın Türk’e Bakışı” adı ile gündeme getirildiğini gördüm… Koskoca Türkiye’nin; medyası, aydını, akademisyeni, üniversitelisi, cemaatçisi, tarikatçısı, siyasetçisi ve de akil müsveddeleri Türk Milleti için önem (!) arz ettiğini düşündüğüm bu günde sus pus oldular. Ben neden böyle oldu diye düşünürken; Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ertesi gün bana ilginç gelen bir açıklama yaptı; “Her düzeydeki tarih kitapları elden geçiriliyor. Bizi birleştirmesi beklenen ama ne yazık ki ayıran ifadeler tarih kitaplarından temizlenecek. Bütün millete hitap edecek hale gelecek…”
İçimden “eyvah” dedim… Demek ki tarih yeniden (!) yazılıyor. Oysa biz bu tarihi kan dökerek yazmıştık. Şimdi masa başında oturanlar, tarihi, dökse dökse ter (!) dökerek yazacak. Ne de kolay olur bu dönemde “bütün millete” hitap edecek bir tarih yazmak! Son gelişmelere bakarsak, Obama’da katkı sunar bu tarih yazımına diye düşünüyorum.
“Bütün Millete” hitap edecek bu tarih yazımında 15 Mayıs olacak mı? Ya da “bir bardak Türk kanı içmek” yazacakmı? Yunanlıların bu metropoliti Yunanistan ‘da “aziz” ilan ettiğini ve şu anda görev yapan Kıbrıs Başpiskoposu’nun bu ünvanı kullandığını okuyabilecekmiyiz? Ya 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 23 Nisan olacak mı bu yeni tarih kitaplarında ? Yoksa bunlar ayrıştırıcı tarih olarak görülerek “bütün millete” hitap etmediği gerekçesiyle tarih kitaplarından çıkarılacak mı?
Biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu Lozan Anlaşması’na dayanır. ABD’de bu anlaşmayı yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu tanımamıştır. Dediğim gibi 15 Mayıs’ta İzmir’e ayak basan Yunan Ordusu’nun yanında ABD’de gemileri ve askerleri vardır. Biz 15 Mayıs’ta bunları da konuşmamız gerekirken sadece aynı gün Başbakan Erdoğan’ın Washington’a yaptığı geziyi konuştuk. Yeni tarih kitapları uluslararası ayrıştırıcılığa (!) yol açmasın diye 15 Mayıs denilince her halde sadece RTE’nin ABD gezisini yazacak..
Dediğim gibi bu gün 19 Mayıs ve ben Makedonya’nın başkenti Üsküp’te Türkler tarafından düzenlenen “Atatürk’ü Anma,Gençlik ve Spor Bayramı” etkinliklerine katılıyorum. Onlara soruyorum; “burada Atatürk’ü anmak ve onun gençliğe yüklediği misyonu konuşmak sizleri, içinde bulunduğunuz toplumda ayrıştırıyormu?”. Sorumu anlamıyorlar ve ben de vazgeçiyorum sormaktan! Böyle bir abuk sorumu olur?
Geçen ay 23 Nisan vesilesi ile yaptığım İsveç gezisinde Türkiye’yi hiç görmemiş olan Bulgaristan Türkleri; bana Bulgaristan’da ana ve babaları tarafından Atatürk ve Türkiye sevgisi ile yetiştirildiklerini anlatmışlardı. Hem Türkiye’yi hiç görme hem de Atatürk’ü çok sev… Her halde yeni tarih yazımı ayrıştırıcı bir unsur zannettiğim (!) bu hususu da göz önüne alacaktır.
Neyse kim hangi tarihi nasıl yazarsa yazsın. Türk Milleti; namusunu, şerefini ve vatanını kurtaran, yeniden Türk Devletini kuran, bizi bir ve beraber ve de özgür bir şekilde yaşatan Atatürk’ünü, Türk Ordusunu ve bütün bunların bedelini kanları ve canları ile yazan kahramanların ruhlarımıza işlediği tarihi unutmayacak ve gerekirse yine sahip olduğu “Türk Ruhu” ile tarih yazmaya devam edecektir. Türk Milletinin 19 Mayıs’ını Evlad-ı Fatihan diyarı Üsküp’ten, uç beylerinin selamları ile kutluyorum…