Bahçeli'den Türkiye'yi Kuşatan Küresel Zalimlere Rest
Salgın ve savaşın etkisiyle sürekli krizler yaşanan dünyada küresel sistemin sarsıntılar geçirdiğine ve barışın tesis edilmediği ortamda insanlığın geniş çaplı savaşlar dönemine sürüklendiğine dikkat çeken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, huzursuzluğun küreselleştiği bir ortamda Türkiye'nin etrafını kuşatma çalışmalarının farkında olduklarını belirterek, Türkiye'nin hakkına ve hukukuna göz koyanların gözünü oyacaklarını söyledi.
KRİZLERİN BİRİ BİTERKEN DİĞERİNİN BAŞLADIĞI ORTAMDA KÜRESEL SİSTEM SARSINTILAR GEÇİRİYOR
İkinci Dünya Savaşı’nın hitamında, mütehakkim arzularla tesis ve tezahür eden küresel sistem çetin sınamalar eşliğinde çok ciddi sarsıntılar geçirmektedir. Coğrafyalar sert kutuplaşmaların, doğuş alanı bölgesel tesir alanı küresel nitelikli yaygın çatışmaların baskısı altındadır. Ülkeler arası irtibat ve ilişki ağları üst üste darbe almaktadır. Krizlerin biri biterken diğeri başlamaktadır. Müesses paradigma her yanından tahrip olurken, beşeriyetin barış, huzur ve güvenlik açığı tehlikeli şekilde genişlemektedir. Terörizmin ablukası, ekonomik operasyonlar, hegemonya kavgaları, bölüşüm mücadeleleri, diplomatik gerilimler, siyasi oyunlar, ticaret savaşları, yayılmacı politikalar, insani dramlar, düzensiz göçler, iklim değişikliği, salgın hastalıklar, gıda ve enerji darboğazları, tedarik zincirlerindeki kırılmalar çözülmeyi bekleyen liste başı sorunlardan en mühimleridir.
MAALESEF HUZURSUZLUK KÜRESELLEŞMEKTEDİR
Maalesef huzursuzluk küreselleşmektedir. Günbegün yoğunlaşan adaletsizlik küresel vicdanı yaralamaktadır. Açlık, yokluk ve zulüm altında çırpınan yüz milyonlarca mazlumun içler acısı durumu insanım diyen herkesi derinden sarsmaktadır. Beşeriyet istikrara ve refaha adeta susamış haldedir. Soğuk Savaş yıllarının sona ermesini takiben kurulduğu iddia edilen tek kutuplu dünya şablonu ağır hasar alarak yerini merkezkaç güçlerin öne çıktığı çok merkezli yeni bir siyasi tasarıma bırakmak üzeredir. Neo-liberalizmin haksızlık yakıtıyla yüzdürülen, pusulası ve dümeni vicdansızlık olan korsan gemisi her tarafından su almaktadır. Ancak sancılı gelişmelerin ve önümüzdeki riskli yılların nasıl bir dünyanın doğumuna beşiklik yapacağı henüz cevabını bulamamış bir muamma olarak da karşımızdadır. Komşu coğrafyalarda yaşanan buhranları, kronik anlaşmazlıkları, diyaloglardaki tıkanmaları, katılaşan sosyal ve siyasal ilişkileri ana hatlarıyla gözden geçirdiğimizde Türkiye olarak ne kadar tedbirli, ne kadar temkinli hareket etmemiz gerektiği çok daha iyi anlaşılacaktır.
BÖLGEMİZDE YAŞANAN İSYAN VE ÇATIŞMALAR
İran’da, 13 Eylül 2022 tarihinde Mahsa Amini isimli bir genç kızın, başörtüsünü doğru bağlamadığından dolayı göz altına alınması ve sonrasında patlayan şiddet olayları neredeyse bir isyan noktasına ulaşmıştır. Kadın hakları ve özgürlük üzerine inşa edilen toplumsal gösteriler dış etkiler kanalıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Bizim dileğimiz İran’da sükûnet, huzur ve istikrar ortamının bir an evvel hakim olmasıdır. Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki 31 yıllık sınır ihtilafı silahlı çatışmaya kadar dayanmış, geçici ve zoraki olsa da şimdilik yapılan bir ateşkes anlaşmasıyla eller tetikten çekilmiştir. Bosna sıkıntılı, Kosova kaygılı, Türkmeneli kuşatma altındadır. Ermenistan, Karabağ’daki tahriklerini sürdürmüş, anlaşmaları çiğnemiş, sıcak çatışmalarda çok sayıda Azerbaycan neferi şehit olmuştur. İtalya’da sandıktan çıkan yeni bir siyasi irade Avrupa’yı telaşlandırmış, Bulgaristan’da 18 ayda dördüncü kez seçimler yapılmış, Irak’ta siyasi kriz yaygınlaşmış, Suriye’de istikrasızlık varlığını muhafaza etmiştir. Güney sınırlarımız boyunca terör koridoru açmak, garson terör devletçikleri kurmak amacıyla kolları sıvamış dost görünümlü muhasım ülkeler her fırsatı lehlerine çevirmek için tahrik ve tertiplerini bir üst faza çıkarmışlardır.
TÜRKİYE ÇEMBERE ALINMAKTADIR
ABD, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uyguladığı silah ambargosunu manidar bir zamanlamayla rafa kaldırmıştır. Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devletli çözümün önüne engel çıkarmak için yeni bir senaryo gündemdedir. Yunanistan 18 ve 23 Eylül tarihlerinde gayri askeri statüdeki Ege adalarından Midille’ye 23, Sisam’a 18 zırhlı askeri araç sevk etmiştir. ABD menşeli silahlar etrafımızı çevrelemiştir. Kuzey Ege adalarına toplam bir tümen, üç tugay ve beş alay konuşlandıran Yunanistan ABD’nin dolduruşuna gelip Türkiye’ye meydan okumaktadır. Ülkemize Akdeniz ve Ege’den silah gösterilmektedir. Lozan ve Paris Antlaşmalarının açık hükümleri yok sayılmaktadır. Türkiye batıdan, doğudan, güneyden, hatta kuzeyden çembere alınmaktadır. Geldiğimiz bu aşamada, Yunanistan’ın Kuzey Ege adalarıyla Oniki ada üzerindeki egemenlik iddiaları kesinlikle haksız ve hukuksuzdur.
ADALAR DENİZİ'NDE YAŞANAN GERGİNLİKLER
İkinci Balkan Savaşı’ndan sonra Londra’da toplanan bir konferansta, Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adası Osmanlı İmparatorluğu’na bırakılmıştı. İşgal altındaki diğer adalar ise askeri maksatlarla kullanılmamak şartıyla ve silahlandırılmamak kaydıyla Yunanistan’a verilmişti. Aslında bu adaların mülkiyeti değil, yalnızca kullanım hakkı Yunanistan’da kalmıştı. Lozan Antlaşması’nın 12’inci maddesi ile bu statüko tescil ve teyit edilmişti. Bu antlaşmanın 13’üncü maddesine göre de Yunanistan’ın adaları askeri hedefler doğrultusunda kullanamayacağı hükme bağlanmıştı. Fakat Yunanistan bu hükmü kasten, bile bile ihlal ve inkar etmiştir. Mevcut durum itibarıyla Kuzey Ege Denizi’nde, askersiz ve silahsız olmak kaydıyla Yunanistan’ın kullanımına verilen 9 Türk Adası’nın hepsi A’dan Z’ye asker ve silahla doldurulmuştur. Bu nedenle, Kuzey Ege adaları Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba, Midilli, İpsara, Sakız, Sisam ve Ahikerya’nın egemenlik yetkisi, mülkiyet hakları, deniz yetki alanlarıyla hava sahası kuşkusuz ve hukuken artık Türkiye’dedir. Aynı şey Oniki ada için de geçerlidir.
DÜNYAYA İLAN EDİYORUM: HAKKIMIZI YEDİRMEYİZ, GÖZ KOYANIN GÖZÜNÜ OYARIZ
Dünyaya ilan ediyorum, hakkımızı yedirmeyiz, hakkımızı çiğnetmeyiz, hakkımızdan vazgeçmeyiz, hakkımıza ve hukukumuza göz koyanların da gözünü oyarız. Hak demek şeref demektir. Şerefimiz için de seve seve şehadeti dahi göze alacağımızı emperyalizmin Miçosu ve onun zalim destekçileri asla akıllarından çıkarmamalıdır. Yunanistan Başbakanı, Türkiye’nin Ege’de yalnız olduğunu söylemiş. Halt etmiş, baltayı taşa vurmuş. Yalnız değiliz, Allah’ımız var, milletimiz var, tarihimiz var, sorulacak hesabımız var, ulaşacağımız zaferlerimiz var. Karnı acıkan katık istemez, uykusu gelen yastık istemez, hedefe kilitlenen rüzgar beklemez.
RUSYA UKRAYNA SAVAŞI NEDENİYLE YAŞANAN GELİŞMELER
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, geçen hafta, Ukrayna’nın doğusundaki Luhansk ve Donetsk ile güneyindeki Herson ve Zaporijya’nın ilhak kararını açıklamıştır. Uluslararası sistem tarihi bir kırılma yaşamaktadır. Ayrılıkçı unsurların kendilerine destek ve yardım gayesiyle davet ettikleri bir güce ilhakı esas alan bu son gelişme etnik ve mezhep temelli çatışmaları körüklemekle birlikte çok tehlikeli sonuçlara kapı açacaktır. Ukrayna’nın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne yönelik bölücü operasyonu asla tasvip etmiyor, kesinlikle doğru bulmuyoruz. Rusya-Ukrayna savaşının öngörülemez, barış ümitlerini sekteye uğratan bir safhaya geçtiğini düşünüyoruz. Kırım’ın ilhakına nasıl karşı çıktıysak, aynı tavrı ahlaki tutarlılık gereğince son ilhak kararına da gösteriyoruz.
ABD VE RUSYA ARASINDA YEŞEREN ADI KONMAMIŞ BİR ALVER SÜRECİ
3 Mart 2022 tarihli Meclis Grup Toplantımızda demiştim ki: “6 Nisan 2014’ten beri Donbas bölgesinde sürmekte olan çatışmalarda bugüne kadar 13 binden fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Rusya Federasyonu, Ukrayna üzerinden eski hakimiyet havzalarına tutunmayı ve buraları kontrol altına almayı hedeflerken, ABD de afişe ettiği Rus tehlikesine dayanarak Avrupa’yı ve NATO müttefiki ülkeleri ortak tehdit mimarisi etrafında toplamaktadır. Yani kazan kazan politikası devrededir. Yeni dünya düzeni diye hikayesi yazılan, tanımı yapılan çok vektörlü, çok bilinmeyenli karmaşık denklemin, ABD ile Rusya arasında yeşeren adı konmamış bir al-ver sürecinin mahsulü olduğunu görmek lazımdır.” Mezkur bu konuşmamda, Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüyle, bağımsızlığına ve egemenlik haklarına mutlak surette saygı duyulması gerektiğini vurgulamıştım.
YENİ İLHAK VE AYRILMA TALEPLERİNİN PERDESİ ARALANDI
Dünyanın hemen hemen tamamında ayrılıkçı hevesler taşıyan topluluklar ve bölgeler olduğu aleni bir gerçek halinde ortadadır. ABD’de Kaliforniya, Kanada’da Quebeck, Çek Cumhuriyeti’nde Moravya, Polonya’da Yukarı Silezya, Romanya’da Sekelistan, İtalya’da Lombardiya, Veneto, Sicilya ve Güney Tirol, İspanya’da Bask Bölgesi ve Katalonya, Fransa’da Korsika ve Bretonya, Belçika’da Flanders ve Valon Bölgesi, Almanya’da Bavyera, Birleşik Krallık’ta İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda bu durumdadır. Rusya’nın ağır sorunlar ihtiva eden ilhak kararı ve bununla mündemiç siyasi tasavvuru uluslararası düzen ve dengeyi uçuruma çekme ihtimali taşımaktadır. Üstelik uluslararası hukuka zincir vurulmuştur. Dünyanın siyasi ve ekonomik istikrarını daha da zedelenmesinin önü ardına kadar açılmış, yeni ilhakların ve hatta ayrılma taleplerinin perdesi aralanmıştır.
BARIŞ GERÇEKLEŞMEZSE İNSANLIĞI GENİŞ ÇAPLI SAVAŞLAR DÖNEMİ BEKLİYOR
Bu çerçevede 3 Mart 2022 tarihiyle 8 Mart 2022 tarihli grup toplantılarımızda paylaştığım stratejik öngörülerimizin bir kısmı gerçekleşmiştir. Nihayetinde ayrılıkçı niyetler okşanmış, ilhak kararı oldubittiye getirilmiştir. Türkiye haklı ve meşru tepkisini göstererek Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin ilhak kararını reddetmiştir. Bizim halisane temennimiz Rusya ile Ukrayna arasında kalıcı ve köklü bir barışın temin edilmesidir. Şayet barış gerçekleşmezse insanlığı geniş çaplı savaşlar döneminin beklediğini bugünden söylemek afaki bir değerlendirme de olmayacaktır.