MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk, ''Bilhassa Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin fevkalade iyi bir zamanlama ve halkın hissiyatına tercüman olacak bir üslupla önerdiği çatı aday formülü, Erdoğan'ın kimyasını bozmuştur. Ne yazık ki Başbakan'ın şedit, kavgacı ve uzlaşma kültüründen mahrum üslubunun dozu Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça giderek artmaktadır'' dedi.
Öztürk “Soma'da meydana gelen maden faciası, AKP hükümetinin kötü bir yönetim sergilediğini ve beceriksizliğini bir kez daha ortaya koymuştur” ifadelerini kullandı.
Öztürk değerlendirmelerinde şu ifadeleri kullandı:
13 Mayıs 2014 Salı günü yalnızca Soma değil, yalnızca Somalı kardeşlerimiz değil, 77 milyonun tamamı ağlamış ve maden faciasına manen de olsa maruz kalmıştır. Türkiye tarihinin en büyük iş kazasını yaşamıştır. Türk milleti 301 madencisine yanmıştır. Soma’ya hüzün çöreklenmiştir. Ekmeğini kömürden çıkaran, yerin yüzlerce metre altında ailelerinin nafakasını kazanmak için ter döken kardeşlerimiz ebediyete göçmüştür.
Soma’da meydana gelen maden faciası, AKP hükümetinin kötü bir yönetim sergilediğini ve beceriksizliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Başbakan Erdoğan’ın ülkeyi ve toplumu geren sert üslubu, Soma’da bütün Türkiye’yi yasa boğan facia karşısında da yumuşamamış; hükümetin başı, maalesef krizi sükûnetle değil şiddetle yönetmiştir.
AKP iktidarı Soma faciası konusunda aymaz davranmaktadır. Sanki meydana gelen olayda sadece maden sahibi ve şirket yöneticilerinin vebal ve sorumluluğu varmış gibi tavır takınmaktadır. Oysa madenlerde meydana gelen ölümcül vakalar ve iş kazaları muhalefet partilerince TBMM’de zaman zaman gündeme getirilerek çözüm bulunması istenmiş, ancak sonuç alınamamıştır.
Başbakan ve hükümet üyeleri, sorumluluğu üzerlerinden atmak maksadıyla bu konularda verilen önergelerin Meclisi tıkamak, çalıştırmamak için verildiğini iddia etmişlerdir. Oysa asıl Meclisi tıkayan AKP grubudur.
AKP’li Meclis üyeleri, yasa çıkarmak için yeterli çoğunluğa sahip olmanın verdiği rahatlık ve keyfilikle parlamentoyu istedikleri gibi sevk ve idare etmektedirler. Soma olayına gelinceye kadar muhalefetin hiçbir yasa teklifi, hiçbir önergesi ciddiye alınmamış, hepsi reddedilmiştir. Adeta muhalefeti yok farz eden, “ben yaptım oldu” anlayışıyla hareket eden bir iktidar bulunmaktadır.
AKP parlamentoda kendisi çalıp kendisi oynamaktadır. Millî iradenin tecelli yeri olan TBMM, iktidarın tahakküm, cebir ve sultası altına alınmıştır. Hâl böyle iken muhalefetin meclisi çalıştırmamakla suçlanması, büyük bir pişkinlik, aymazlık ve iki yüzlülüktür.
Bilinmelidir ki demokrasi iktidardaki partinin ülkeyi keyfince yönetmesine, Meclisi tek başına çalıştırmasına dayalı bir rejim değildir.
Demokrasi; çoğunluk partisi kadar azınlıkta kalan partilerin de seslerinin duyulduğu, sözlerinin geçtiği bir yönetim modelidir. Muhalefetin sesinin kısılmaya çalıştığı bir rejimin adı, demokrasi değil, dikta rejimidir.
Zaten Başbakan Erdoğan da her fırsatta dikta ve padişahlık heveslisi bir siyasetçi olduğunu göstermektedir. Onun yönetiminde AKP iktidarı; 12 yılda hoşgörüsüzlüğe, tahammülsüzlüğe, rüşvete, iltimasa, adam kayırmacılığa, yandaş gözetmeye ve sadaka kültürüne dayalı bir ara rejim tesis etmiştir.
Erdoğan marifetiyle Türkiye’nin bütün siyasi gelenekleri terk edilmiş, demokrasi kültürümüzün bütün değerleri çiğnenmiştir.
Bilhassa Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin fevkalade iyi bir zamanlama ve halkın hissiyatına tercüman olacak bir üslupla önerdiği çatı aday formülü, Erdoğan’ın kimyasını bozmuştur.
Ne yazık ki Başbakan’ın şedit, kavgacı ve uzlaşma kültüründen mahrum üslubunun dozu Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça giderek artmaktadır.
İşte Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’yi Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı dışında formüller aramaya sevk eden gerçek burada aranmalıdır.
MHP’nin haklı çıkışlarına öteden beri tahammül gösteremeyen Başbakan, çatı aday formülü nedeniyle geceleri uyuyamaz hale gelmiştir. İktidar cephesinden gelen “Bunlardan çatı olmaz, ancak tencere-kapak olur.” gibi sığ ve pespaye değerlendirmeler de bir korku ve vehmin tezahürüdür. Bu sebeple Başbakan Erdoğan, sorumsuz, düşüncesiz ve sorgusuz-sualsiz emirlerini yerine getiren kurmayları ve havuz medyasıyla birlikte MHP aleyhinde topyekûn karalama kampanyaları başlatmıştır.
Sabah akşam Köşk’e çıkma hayalleri kuran Tayyip Erdoğan, emeline nail olamadığı takdirde şu fani dünyadan gözleri açık gidecektir.
Artık kesin ve net olarak anlaşılmıştır ki bu kutuplaştırıcı, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetle Erdoğan’ın, maazallah Çankaya’ya çıkması hâlinde bütün muhalefet ve aleyhinde faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine dönük siyasi terör estireceği gün gibi ortadadır.
Ayrıca Anayasa’ya göre cumhurbaşkanının tarafsız, partiler ve siyasetler üstü biri olması gerekmektedir.
Türk devlet geleneğine göre; cumhurun başkanı olanlar, ülkeyi sağduyudan, hoşgörüden, yasa ve törelere sadakatten ayrılmayarak liyakatle yönetmişlerdir.
Oysa Erdoğan başına geçmek istediği Türk milletinin bırakınız törelerini ve egemenlik haklarını, varlığını bile kabul etmemektedir.
Tayyip Erdoğan Köşk’e çıktığı takdirde cumhurun değil AKP’nin cumhurbaşkanı olacaktır.
Aziz milletimizin; MHP tarafından ısrarla ve sabırla dile getirilen bu gerçekleri dikkate alacağına ve Ağustos ayında ilk defa önüne gelecek cumhurbaşkanlığı seçim sandığına, dikta özlemi içindeki bir siyasetçinin hevesini kursağında bırakmak üzere gideceğine inanıyoruz.
Milletimiz bilmektedir ki, Türkiye’de AKP iktidarı marifetiyle ortadan kaldırılmaya çalışılan Türk devlet geleneğini yaşatacak parti MHP’dir.
AKP’nin toplumsal kutuplaşmayı, ayrışmayı kemikleştirmek için toplumun can damarlarına zerk ettiği siyasi zehrin panzehiri MHP’dedir.
Başbakan Erdoğan’ın otoriter mizacına, demokrasi ve özgürlükle bağdaşmayan ilkel tavırlarına aziz Türk milleti duyarsız kalmamalı, sandıkta ve özellikle Cumhurbaşkanı Seçimi’nde tarihi vazifesini ifa etmelidir.
Milletimizin teveccühüyle MHP; cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraki ilk sandık imtihanında başarılı olarak bu zülüm, yalan ve talan iktidarına son verecektir.
Bu vesileyle Soma’da meydana gelen maden faciasında hayatını kaybeden 301 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Yaralanan kardeşlerimizin de bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum.