BOP Planı olan Dört Parçalı Kürdistan kurulması için BOP Eş Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığında Türkiye'yi yöneten AKP Hükümetinin, Kürdistan'ın Suriye ayağında devlet kurulması konusunda, Suriye'nin PKK'sı PYD ile anlaşmaya vardığı ortaya çıktı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekasını düşünen Milliyetçi, Ulusalcı ve bilimum Millici çevrelerin yıllardan beri seslendirip itirazlarını yüksek perdeden yaptığı, Dört Parçalı Kürdistan kuruluşuyla ilgili çalışmaların hızlandığı bir dönemi yaşıyoruz.
ABD'nin asırlık planı olan BOP'un başarıya ulaşması için olmazsa olmaz bir süreç olan Dört Parçalı Kürdistan, ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın BOP Eş Başkanı sıfatıyla organize ettiği bir oluşumdur. Yıllardan beri dillendirilen bu oluşumu AKP çevreleri hayal ürünü olarak nitelendirip böyle bir şeyin olmadığını yandaş medyalarda üfürerek Müslüman Türk Milletimizi uyutmaya çalışmıştı. Ancak mızrak çuvala sığmadı ve Suriye'nin PKK'sı PYD lideri Salih Müslim, AKP ile anlaşmaya vardıklarını açıklayıverdi.
SURİYE'NİN PKK'SI PYD İLE AKP ANLAŞMASI
PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin lideri Salih Müslim, Türk hükümeti ile anlaştıklarını, hatta yardım sözü aldıklarını duyurdu. Türkiye'ye gelen Müslim, davetin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan geldiğini söyledi. Türkiye'de devlet protokolü ile en üst seviyede ağırlanan Salih Müslim, İstanbul'da dışişleri ve MİT yetkilileriyle yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, görüşme sonrası Türkiye'nin PYD'ye bakış açısının değiştiğini ifade etti.
Görüşmelerin karşılıklı anlayış üzerinde gerçekleştiğini belirten Müslim, Türkiye'nin Suriye Kürtlerine her bakımdan destek vereceğini söyledi. Suriye'nin Öcalan'ı PYD'li Müslim, Türk makamlarıyla görüşmelerin bundan sonra da devam edeceğini vurguladı. Müslim'in İmralı adasına giderek bebek katili Öcalan ile de görüştüğü yönündeki iddiaları cevapsız bıraktı.
PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin lideri Müslim, Türk hükümeti ile anlaştıklarını, hatta yardım sözü aldıklarını duyurdu. PKK'nın Suriye uzantısı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim'ün İstanbul'da Dışişleri ve MİT yetkilileri ile yaptığı görüşmenin detayları ortaya çıkmaya başladı. İstanbul görüşmesinin ayrıntılarını anlatan Müslim, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun daveti üzerine Türkiye'ye geldiğini, ancak Davutoğlu ile görüşmediğini söyledi. Müslim açıklamada şunları kaydetti:
Türkiye'ye Dışişleri Bakanlığı'nın daveti üzerine dün geldim. Türk yetkililerle, ancak yüz yüze bir görüşmeyi daha uygun bulduk. Davutoğlu ile görüşmedim ancak Dışişleri yetkilileri ile görüşmelerimiz iyi ve olumluydu. Sınırda meydana gelen ve Suriye'de meydana gelen olaylar birinci dereceden Türkiye'yi ilgilendiriyor. Muhakkak bir diyaloğun olması gerekiyor. Yanlış anlaşmaların olmaması için.
Son dönemde biliyorsunuz iki konu çok önemliydi. Birincisi sivil yerel yönetimler, geçici yönetimler diye bir durum vardı ve tartışılıyor Rojava'da. Bizim için bu önemliydi. Baktık bazıları bunu çok abarttı. Gerçekten öyle değildi. Yani şu bakımdan; bazıları 'İşte bölünüyor, özerk yönetim ilan edilecek' diye bir söylem oluşturdu. Halbuki böyle bir durum yok. Geçici olarak da olsa bir yürütmenin olması gerekiyor. Bir düzenin oluşması gerekiyor; hem gıda bakımından hem ihtiyaçlar bakımından yani toplumun her yönlü ihtiyaçları bakımından bunun olması gerekiyordu. Bunun için biz bir düşünce ortaya attık. Bütün oluşumların, herkesin yer alabileceği Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların içinde yer alabileceği siyasi bir çözüm buluncaya kadar bir geçici bir yönetim kurulması fikriydi. Bunu anlattık görüşmelerimizde.
AKP HÜKÜMETİ YARDIM SÖZÜ VERDİ VE GÖRÜŞMELER DEVAM EDECEK
Görüşmelerde karşılıklı anlayış vardı. Türk yetkililer, 'bu sizin hakkınızdır' dediler. Biliyorsunuz sınırdaki çatışmalardan kaynaklı halkımız çok perişan bir durumdadır. Şimdi söz de verildi. Türkiye, halkımıza her bakımdan yardım edecek. Yani insani yardımda bulunacak. Bu da iyi oldu. Zaten bizim oradaki sınır güvenliği Türkiye'nin de güvenliği oluyor.
Görüşmelerde Kürt Yüksek Konseyi konusu da gündeme geldiği. Koalisyon konusu da vardı. Kürtler geçen dönemde çeşitli yerlerde yer almamıştı. Kürt Yüksek Konseyi, yer almamızı kabul etmemişti. Yeni yönetim geldi. Yeni seçimler oldu. Yani koalisyonda yeni bir oluşum var. Bunun için de biz tekrar görüş alışverişinde bulunacağız. Bir çeşit koordinasyon veya katılma meselesi söz konusu olabilir. Hepsini tartıştık ve gerçekten de çok iyi oldu gelişimiz. Bir de söz verdik, arada sırada böyle görüşmelerimiz olacağına dair. Bu ilk oldu ama son olmayacak. Bizim Ankara'ya ve İstanbul'a geliş-gidişlerimiz olabilir.
PYD'ye karşı Türkiye'nin geçmişteki tavrının değiştiğini gördüm. Benim burada olmam en büyük değişikliktir. En azından oturalım, konuşalım. Bu neden olmasın ki? Yüz yüze görüşüp her şeyi tartışabiliriz. Bizim bölgede temelli bir çözüm oluncaya kadar kendimizi yönetmek gibi bir düşüncemiz var. Bir çeşit organizenin olması gerekiyor. Yaptığımız budur. Bunun dışında başka bir şey de yok."
AKP İLE SURİYE'NİN PKK'SI PYD'NİN ANLAŞMASININ PERDE ARKASI
AKP Hükümeti, Suriye'deki Esad yönetimine önce kardeşçe yaklaşırken, aniden düşman kardeşleri oynamaya başlamasına şaşırılmıştı. ABD'nin BOP planı gereği Recep Tayyip Erdoğan ile Esad'ın kardeş değil düşman olması gerekiyordu. Nihayetinde Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümeti Esad yönetimini düşman ilan ederek BOP planına uygun davranmaya başlamıştı.
Özgür Suriye Ordusu'nun nerede kurulduğu nerede eğitim verildiği ve nerede silahlandırıldığı tartışmasına bakıldığında, Türkiye'deki AKP yönetimin parmağı olmadığını söylemek mümkün mü? ÖSO'nun Esad yönetimine karşı savaşını Müslümanların zulme karşı savaştığı şeklinde sunan küresel medyalar ve AKP yandaşı medyalar, esasen BOP planının figüranlığını yapıyorlardı.
Ancak BOP'çuların planını aksatan Esad yönetiminin direnci oldu. Esad yönetimin iktidarda kalması uzadıkça Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümeti sıkıntıya girdi. Esad'ın zalim olduğuna şüphemiz yoktur. Ancak, Esad'ın zalim olduğu kadar ÖSO'nun da zalim olduğu gerçeğini gizlemenin de anlamı yoktur. Bu haliyle AKP zihniyeti zalimlerle mücadele ederken diğer zalim ÖSO'yu kendi çıkarları için destekledi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından Esad zalimi ile ÖSO zalimi arasında ne fark var? Bütün zalimlerin canı cehenneme. Bizim için önemli olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekasıdır. Bu bağlamda ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekası açısından tehdit olan Esad yönetimi mi yoksa ÖSO yönetimi mi?'' sorusu önem arzediyor.
Bu sorunun cevabına bakıldığında Türkiye açısından tehdit olan BOP planının bir parçası olan ÖSO'nun daha fazla tehdit oluşturduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü Esad yönetimi yıkmaya çalışan iradeye bakıldığında Suriye'de PKK yönetiminde bir Kürdistan kurluşuna yeşil ışık yaktıklarını biliyoruz.
ABD'nin ÖSO'nun pasifliğinden şikayetçi olduğunu medyalarda okuduk. AKP yandaşı liboş basının "Esad PKK'yı destekliyor, Suriye ordusu Türkiye sınırından çekildi PKK yerleşti" palavraları son buldu. ABD kaynaklı medyalar, PKK'nın Suriye kolu olan PYD ile terörist muhalifler anlaştığını duyurdular. ÖSO'nun yerine Suriye'nin PKK'sı PYD ön plana çıkarılmaya başlanmıştı.
Özgür Suriye Ordusu" üst düzey komutanlarından Hacı Abdülkadir el-Salih, İngiliz The Times gazetesine verdiği demeçte, "PKK ile görüştük. PKK, bizimle beraber Esad'a karşı silahlı savaşa katılmak için kuzeydoğu Suriye'de bir PKK devleti kurulmasına garanti vermemizi istiyor" demişti.
Ama terörist ÖSO, Kuzey Suriye'de ayrı bir Kürt devleti kurulmasını bir türlü kabul etmiyordu. Obama'nın fena halde kafası bozuluyor, Clinton küplere biniyordu. Amerika "ÖSO kıvıramıyor, başka bir örgüt kurulmalı, Kürtler de temsil edilmeli" dedi ve teröristlerin merkezi İstanbul'dan Katar'a taşındı. Bütün pazarlık, Esad gittikten sonra Kürtlere özerklik ve bağımsızlık verilmesi üzerine idi.
Teröristler PKK'nın şartlarını kabul etmeden Esad'ın yıkılması Amerika'nın işine gelmezdi. Maazallah Esad'ın yerine Irak'taki Maliki benzeri bir zibidi Başbakan oluverir de Kuzey Suriye'de Kürt devleti kurulması işine taş koyabilirdi. Onun niçin Amerika ÖSO'ya ağır silah verilmesine razı olmuyor, Fransa ve İngiltere'nin tanıdığı ÖSO'yu resmen tanımaya yanaşmıyordu. PKK ile anlaşmaya yanaşmayan İstanbul merkezli ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) Amerika tarafından tasfiye edildi ve yerine Katar merkezli "Suriye Devrim ve Muhalifler Koalisyonu" veya "Suriye Ulusal Koalisyonu" (SUKO) adlı yeni bir terörist örgüt kuruldu.
ÖSO yerine Katar'da kurulan yeni muhalifler koalisyonu, Büyük Kürdistan kurulmasını öngören Büyük Ortadoğu Projesi'ni kabul etti.
Bunun üzerine Amerika, bu yeni koalisyonu tanıdı ve ağır silah sevkiyatına başladı. Yeni koalisyon, Amerika'ya verdiği sözde durdu ve PKK ile anlaşma imzaladı.
PKK'nın Suriye kolu PYD, önce Kuzey Suriye'de tam hakimiyet kurmaya çalıştı ve bunda büyük ölçüde başarılı oldu. Masaya bu kazanımlarla oturan PYD, geçenlerde Barzani'nin önayak olduğu Erbil Anlaşması'nı imzaladı. Bu anlaşma ile PYD, Suriye'deki diğer Kürt gurupların oluşturduğu Suriye Kürt Ulusal Konseyi ile çatışmamayı kabul etti.
PKK'nin Suriye kolu PYD'nin İTÜ mezunu lideri Salih Müslim, şimdi de yeni muhalefet koalisyonu ile anlaştıklarını açıkladı. Bu anlaşmaya göre, PYD'nin silahlı gücü YPG, terörist muhalefet örgütü SUKO'nun emrine girmeyecek, ancak onlarla eşgüdümlü olarak Esad'a karşı savaşacak.
PYD’nin lideri Salih Müslim, “Her ne kadar bütün taleplerimiz kabul edilmemiş olsa da, belli başlı noktalarda anlaştık” dedi ve ittifak şartlarını şöyle sıraladı:
- KÜRT BAŞKAN: Suriye Koalisyonuna bir Kürt başkan yardımcısı atanması
- ANAYASAL HAKLAR: Kürtlerin anayasal haklarının garanti altınması
- KÜRTÇE EĞİTİM: Kürt kimliğinin tanınması ve Kürtçe eğitimin okullarda verilmesi
- DEMOKRATİK ÖZERKLİK: Demokratik özerklik ve federasyon isteklerimizin ikisi de koalisyon ile yaptığımız görüşmede masa üstündeydi. Görünüşe göre demokratik özerklikte anlaşacağız.
- SURİYE CUMHURİYETİ: "Suriye Arap Cumhuriyeti" isminin "Suriye Cumhuriyeti"ne çevrilmesi ile ilgili detaylar da önümüzdeki dönemde açıklığa kavuşacak.
Türkiye'de AKP Hükümeti'nin kabul etmiş olduğu "Demokratik Özerklik" böylece müstakbel Amerikancı Suriye Hükümeti tarafından da kabul edilmiş oldu. Irak'ta Barzanistan, Suriye ve Türkiye'de ise Demokratik Özerk Kürt Bölgeleri... Amerika, aklı sıra böylece Büyük Kürdistan yolunda güçlü bir adım daha attığını sanarak İran Kürdistanı'nı koparmak üzere İran saldırısına hazırlanıyor.
BU DEĞERLENDİRMELER IŞIĞINDA AKP'NİN SURİYE'NİN PKK'SI İLE ANLAŞMASINA BAKALIM
AKP'nin, PKK'nın Suriye kolu PYD ile "sınır güveniği"ni görüştüğü ortaya çıktı. PYD'nin Eşbaşkanı Salih Müslim, Mayıs ayında Mısır'ın başkenti Kahire'de bir Türk heyetiyle görüştüğünü doğruladı. Müslim, görüşmede sınır güvenliğinin konuşulduğunu söyledi. Görüşmede ayrıca, sınırdaki geçiş yasakları, yardımların engellenmemesi ve AKP'nin PKK açılım konularının gündeme geldiği öğrenildi. Basına çok yansımayan ve PYD yöneticileri tarafından reddedilen görüşmenin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Mayıs ayındaki ABD ziyareti sırasında gerçekleşmesi de dikkat çekti.
Daha önce Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı'nın daveti üzerine PYD ile Türk heyetinin görüşme gerçekleştirdiği haberleri çıkmış, Suriye Kürtleri Yüksek Konseyi Üyesi ve PYD yöneticisi Zohat Kobani Kurdpress'e haberlerin doğru olmadığını açıklamıştı. Kobani, "Böyle bir şeyin aslı yok, biz bunu tekzip ediyoruz" ifadesini kullanmıştı.
Oysa Salih Müslim, yaptığı açıklamada, Kahire'de bir Türk heyetiyle görüşme yaptığını doğruladı. "Ne konuştunuz?" sorusuna "Karşılıklı iyi niyet filan" diyen Müslim, "Kahire'ye gelen heyetle sınır güvenliği meselelerini, insani yardım nasıl gidecek, Özgür Suriye Ordusu(ÖSO) ile ilişkiler nasıl olacak bunları konuştuk" ifadesini kullandı. "Konuşmalar neden kesildi?" sorusuna ise Müslim, "Kim dedi kesildi diye" yanıtını verdi. Müslim'in yanıtına göre görüşmelerin devam ettiği anlaşılıyor.
Suriye Kürtlerinden oluşan bir heyetin Türkiye'yle Suriye'nin kuzeyindeki Kürt bölgesi arasında bir sınır kapısı açılması konusunu görüşmek üzere Türkiye'ye geldiğini duymuştuk. Görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmediği bilinmiyor. Ancak bölgedeki yerel meclis yetkilisi Enver Müslim'in liderlik edeceği heyetin, talep edeceği sınır kapısının Şanlıurfa'da olacağı biliniyor.
Enver Müslim konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Ahmet Türk'ün Ankara'da yetkililerle görüştüğünü ve toplantının yakın bir zamanda yapılacağını ifade etmişti. Salih Müslim'in Türk heyetiyle gizli Kahire görüşmesinde "sınır güvenliğinin" konuşulduğunun söylemesi ve yakın bir zamanda gerçekleşen/gerçekleşmesi beklenen görüşmelerde de sınırda bir kapının açılma durumumun gündeme gelmesi Türkiye-PYD arasındaki görüşmelerin ilerlediğini gösteriyor.
AKP, PKK, PYD, KÜRT KONFERANSI, BDP, ABDULLAH ÖCALAN DÜZLEMİNDE KÜRDİSTAN KURULUŞU
Geçtiğimiz günlerde, teröristbaşı Öcalan’ın önerdiği, “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” Diyarbakır’da düzenlenmişti. Bu konferans Öcalan ile yürütülen görüşmeler temelinde düzenlendi. “Kuzey Kürdistan” adı altında Diyarbakır konferansının düzenleneceğinden AKP iktidarının haberinin olmasının da ötesinde izni ve katkısı da vardı.
Konferansta ortaya konulan görüşler sonucunda “Bağımsız Kürdistan”ın yapı taşları birer birer nasıl inşa edileceği belirlendi. İlk aşamada Kürt ulusal kimliğinin inşa edilmesi ardından da özerklik, federasyon ve bağımsızlık hangisine karar verirlerse o aşamalar gelecektir. Son aşamada da dört parçalı Kürdistan üzerinden Pan-Kürdizm hedefine ulaşılmaya çalışılacağı açıkça ifade edilmişti.
Sonuç bildirgesinde “Konferans katılımcılarının Suriye’deki Rojava parçasında kendi öz gücüyle ve kendi özgün siyasetiyle gerçekleşen yapının yanında olduklarını kayıt altına almışlardır” denildi.Orta Doğu’daki gelişmeler üzerine Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da yaşayan Kürtler, gelecekleriyle ilgili ulusal bir birliği oluşturmak için daha önce Ankara, Diyarbakır ve Brüksel’de düzenledikleri Kürt Ulusal Konferansı’nın sonuncusunun Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başkenti Erbil’de yapılacağı son gelen haberler arasındadır.
Abdullah Öcalan’ın önerdiği bu konferansa, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani de yüksek katılım çağrısı yaptı. Barzani Irak, Suriye, İran ve Türkiye’deki Kürtlerin ve diğer halkların barış ve demokrasi içinde yaşamalarının koşullarının oluştuğunu belirterek, Ulusal konferansın bunun için çok önemli olduğunu söylüyor.
Çok açıktır ki, bu konferanslar AKP’nin “Barış Süreci” adını verdiği projenin bir parçasıdır.Konferansların amacı da Türkiye, Suriye, Irak ve İran’daki Kürtlerin ulusal birliğini sağlamaktır. Daha açıkçası bu konferans “Bağımsız Birleşik Kürdistan”ın kurulmasını amaçlamaktadır. Bu amaçla geçtiğimiz günlerde PYD ile Barzani güçleri arasında meydana gelen çatışma ve gerilimi gidermek de bu konferansın hedefleri arasındadır. Teröristbaşı Öcalan’ın bu itilafla ilgili olarak İmralı’dan Barzani’ye mektup yazdığı da biliniyor.
Çatışmalar sonucunda Resulayn başta olmak üzere Kuzey Suriye’de bazı yerleşim yerlerinin yönetiminin PYD’nin eline geçmesi, bölgede fiili bir durum yaratmıştır. Resulayn’da komuta ve yönetim PKK’nın elindedir. PKK, Kuzey Suriye’de fiilen devletleşiyor. Türkiye’ye karşı PKK, her geçen gün daha fazla güç yığıyor.
Dört parçalı Kürdistan’ın iki parçası fiilen ilan edilmiştir. Geride iki parçası kalmış olmaktadır. Türkiye’deki parçası üzerinde AKP iktidarıyla Öcalan’ın büyük ölçüde mutabakat sağladığı anlaşılıyor.Bu bağlamda Başbakan Erdoğan’ın 2023’te “Kürdistan Eyaleti”nden bahsetmesi nedensiz değildir.
PYD’nin bölgede yarattığı yeni oldu bittiyi PKK’nın, “çözüm süreci”nin en önemli pazarlık konusu haline getireceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Aslında bu sürecin, AKP ile Öcalan arasında yürütülen görüşmelerin ana konularından birisini meydana getirdiği başından beri biliniyordu.
Bu gelişmeler karşısında AKP iktidarının “eyvallah demeyiz” türünden takındığı tavır da anlamsız, içeriksiz ve geçersizdir. Nedeni de zaten bu şartları PKK ile “çözüm süreci” bağlamında oluşturan AKP’nin kendisidir. Konferansların toplanmasına izin veren, Öcalan’a siyasi bir aktör olarak sahneye çıkmasının bütün yollarını açan AKP’nin çözüm sürecidir. İmralı’daki cani, kendisine “basın toplantısı” yapabilecek şartların oluşturulmasını istiyor.
Kandil de “Silah bırakmak için Öcalan’ın serbest bırakılmasını, PKK’nın uluslararası terör örgütleri listesinden çıkarılmasını, Özel Kuvvetlerin lağvedilmesini” talep ediyor. Öcalan, kontrollü bir biçimde taleplerini geliştirirken, Kandil de giderek talep çıtasını yükseltmektedir. Mısır, İmralı, PYD, Asayiş Timleri temelindeki gelişmeler, AKP’nin bizzat kendisinin Türkiye’nin en büyük milli güvenlik sorunu haline geldiğini göstermektedir.