Vur De Vuralım Öl De Ölelim

Başbakan Erdoğan, Bölücü terör örgütü PKK ile yapılan müzakerelerin barış ve kardeşlik sürecinin başlangıcı olduğunu söylüyor. Bu sürecin devlet ve milleti ile Türkiye’nin bölünmesine yol açacağı kaygısını dile getirenlere ikna edici cevaplar yerine “barıştan yana değil savaştan yana olanlar” yada “kandan beslenenler” suçlamasını yapıyor. PKK ile yapılan müzakerelerin hangi çerçevede yürütüldüğünü, terör örgütü elebaşı ile hangi şartlarda mutabakata varıldığını soranlara ise “hiçbir pazarlık yok, bunu ortaya atanlar ispatlayamazlarsa namerttir münafıktır” diyerek ağır ithamlarda bulunuyor. Türkiye’nin yanı sıra, Irak, İran ve Suriye’den kopartılacak topraklar üzerinde, etnik temele dayalı ayrı bir devlet oluşturmak için kurulan/kurdurulan terör örgütü, davasından mı vazgeçti? Bu hain emel uğruna 30 yıldır katliamlar yapıp kan akıtan can alan eşkıyanın, ekonomik kaynakları kesildiği için eylem yapamaz duruma mı geldi? İktidar erki başlarına çöktüğü için, terör örgütü yuvalandıkları kırsal ve şehirlerde pes mi etti? “Artık kan akmasın analar ağlamasın” diyerek, silahlarını devletin güvenlik birimlerine teslim mi etti? “Biz devlete ve devleti yöneten iktidara güveniyoruz” diyerek, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararlarına saygı duyduğunu mu dile getirdi? İktidarın güzel bularak onayladığı bebek katilinin Nevruz Mesajında; “kan dökmekten, döktürmekten bıktım, yoruldum, pişmanlık duyuyor ve milletten özür diliyorum” anlamına gelen bir cümlemi var? “Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyasi sürece kapı açılıyor.” Diyerek yeni siyasi sürecin silahlı direnişin sonucu olduğu ifadelerinin neresi barışa hizmettir? Terörle sonuç almış, silahla askere diz çöktürmüş, devleti ve iktidarı hizaya getirmiş bir eda ile “Yeni süreçle silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına girilmiştir” sözleri ile militanların yerlerini değiştirmesi pazarlık değilmi ? Bu ifadelerden şimdilik sınırın öte yanına gidiniz, gerektiğinde tekrar gelirsiniz sonucu çıkmış olmuyor mu? Bu tavır silah bırakma, devletin adaletine teslim olma ve silahtan siyasete geçme tavrı olabilir mi? Bu sorun çözmekten ziyade kangreni daha da derinleştiren yeni bir strateji ve taktik değil mi? Paketlenip alındığı uçakta gözleri açılır açılmaz "Zaten anam da Türk. Devletin emrindeyim" diye yalvaran bebek katilinin, 14 yıl sonra İmralı cezaevinden; "Hükümet bu fırsatı heba etmemeli. Bu bir isyandır. Ben de isyanın lideriyim. İsyanın bitmesi için üzerime düşeni yapacağım. Koçgiri İsyanına benzer biçimde Meclis de üzerine düşeni yapmalı!" diye iktidara talimat göndermesini nasıl içinize sindiriyorsunuz? Türk Milleti olarak Öldük mü? Bölücü terör karşı yenildik mi? "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var" diyen Başbakan'ın, senin verdiğin yetki ile sana karşı giriştiği terör örgütünü meşrulaştırma psikolojik harekatını hissetmiyor musun? Sekiz rehinenin kurtarılması millet için gurur verici, o aileler için ise sevindirici bir gelişmedir. Ancak, Sanki iki devletmiş gibi, bebek katilinin talimatı ile protokoller imzalanarak PKK'lı teröristin elindeki rehinelerin devir-teslim yapılmasından vatandaş olarak utanmadık mı? Bölücü Eşkıyayı dünyamıza hükümrân ettiren iktidarı sahipleri, Sıfırlanmış terörü semirtip besledikten sonra “Barış gelsin, kan dursun ve analar ağlamasın” hassasiyetimizi istismarla PKK’yı devletle eşdeğerleştirenler Huzûr ülkesi, cennet vatanımızı cehenneme çeviren, çevirten ve göz yumanlar, Ergenekon’dan çıkışın adı ve Binlerce yıllık Türk şöleni, Türk Bayramı Nevrûz'u bölücü alçakların gösteri malzemesi etmelerine zemin hazırlayıp seyrettirenler, Türk Milletine ve İslam’a düşman olan kimliksizler, milliyetsizler! Yol haritasına girdiğiniz batı; Milletleşmenin, milliyetçileşmenin en alası ile kendi milletini baş tacı yaparken Türk milliyetçiliğini ayakları altına aldığını söyleyen bedbahtlar! Milletin, devletin ve vatanın bölünmezliği uğrunda binlerce yıldır "ölümü öldürerek Milletimizi ölümsüzleştiren Türklük şuurundan nasibini alamayanlar, İktidarları süresince haçlı-siyon ittifakı ile hep Müslüman ülkeleri kaosa ve katliama sürükleyen İslamsız muhafazakarlar, sözde demokratlar! Türk Milletinin sınırsız hoşgörü, sabır ve merhametine sığınıp, öfkesini göz ardı edenler, Bölücü teröre baş eğip teslîmiyetçiliği ileri demokrasi, baş eğmeyenleri provakatörlükle suçlayan zavallılar, Türk milletinin Fırtına öncesi sessizliğini hissedemiyen ferâsetsizsizler! Türkiye’nin boş, Türk milletinin korktuğunu yada sindiğini mi sandınız? Tarihin labirentli süzgeçlerineden damıtılarak günümüze kadar gelmeyi başarmış ender milletlerden biri olan Türk milletini bölemeyecek ve bin yıllık kardeşliğimizi yıkamayacaksınız. Anadolu coğrafyasının ortak adı olan Türk milletini etnik ve mezhebi parçalara ayıramayacak ve çatışmalara sürükleyemeyeceksiniz. Her türlü baskı, şiddet ve ihanetinize rağmen Vatana, Türklüğe ve bayrağa ne pahasına olursa olsun sahip çıkacağız. Barış süreci diye milleti uyutmaya çalıştığınız zamanda dahi terörist başının “Hepimiz özgürleşecek Kürdistan statüsü sağlanacak eğer bu olmazsa 50 bin kişi ile Türk devletine karşı çok daha şiddetli bir şekilde savaşı sürdüreceğiz” Demesinden rahatsızlık duymayıp, meydanlar asılan “savaşa da hazırız barışa da” pankartlarını görmezden gelen uyurgezerler; MHP’nin Bursa mitingine katılan bazı gençlerin ‘’ Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganına karşılık Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin “Zamanı gelince oda olacaktır” sözünden ürkmüşler. Bu hesapsız slogan, Türkiye sevdalısı yüreklerin vatana, millete ve bayrağa duyduğu inancı/bağlılığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koymasıdır Devletin parçalanmasına milletin un ufak edilmesine, bayrağın çiğnenmesine göz mü yumulacaktı? Devlet güçlerinin sindirilmesine, iktidarın bölücülere teslim oluşuna sessiz mi kalınacaktı? Çoluk çocuk asker sivil demeden 40 bin canımızı aramızdan alıp toprağın kara bağrına gömen terörün meşrulaştırılmasına çanak mı tutulacaktı? Devleti yöneten siyasi irade görevini yapamayacak duruma düştüğünde Çanakkale’ de olduğu gibi Sakarya’da olduğu gibi tabiî ki milletimizi ölümsüzleştirmek için seve seve şehadet şerbeti içeceğiz. Milletin bu samimi haykırışı Türk Milleti düşmanlarının uykularını kaçırmışa benziyor. Bu ihanet devam ettikçe kaçsın uykularınız, zindan olsun gece ve gündüzleriniz. Türk’e kefen biçen o kefeni kendine hazırladığını iyi bilsin. ‘’ Onun da zamanı gelecektir! ’’