Pozitif yaşam seminerime katılan ve yazılarımızın sürekli takipçilerinden olan çok değerli okuyucularımızdan birinin seminer bitiminde yaptığı değerlendirmede;
“Hocam, hayattan edindiğim izlenimler ve aldığım bu eğitim sonucunda anladığım ana noktayı sizinle paylaşmak istiyor ve yaşamın aslında bir kompozisyondan ibaret olduğunu düşünüyorum.” Ne dersiniz? Biçiminde özet bir cümle ve soru yöneltmişti.
Yaşam kompozisyonunun yazımında, okul sıralarında öğrendiğimiz yazma tekniğindeki noktalama işaretlemelerini ilişkilendirerek bu değerli yaklaşımın üzerinde durmak istiyorum..
Evet doğru olan hayatın adeta bir kompozisyon olduğu ve bu kompozisyonu da bireyin kendisinin yazdığı gerçeğidir. Dolayısıyla her birey esasında kendi hayatını yazan bir “yazar” konumunda olduğuna göre noktalama işaretlerine de dikkat etmek durumundadır.
Doğum olayıyla birlikte, yaşama merhaba ve ergenlik çağına ulaşma noktası arasındaki süreç, bu kompozisyonun giriş bölümü olarak değerlendirilebilir. Bu bölümün yazımı, tek cümleden oluştuğu gibi, bazen de bir paragrafı oluşturacak biçimde yazılabilir.
Doğumda annenin mutluluğu, babanın duyduğu tatlı heyecan, diğer dost ve akrabaların sevinci, doğan bebeğin gözlerindeki şaşkınlık o anda dikkati çeken en önemli olaydır. Bireyin çevreyi tanımakla geçirdiği bebeklik dönemi kompozisyonun giriş bölümüdür.
Bu bölümden sonraki yaşam gelişme durumudur. Bu durum, bazı durumlarda öfkeli, bazen sevinçli ve mutluluk ve bazen de korku ve endişe içerisinde devam eder. Çocukluk ve yetişkinlik dönemini de içine alan gelişme bölümü kompozisyonun en geniş kısmı ve açıklamaların bol olduğu ana bölümdür. Bu bölümün yazımında kullanılan noktalama işaretinin, cümlenin nasıl kurulacağı ve nerede durulacağını belirtmesi açısından önemli olduğu görülür.
Çünkü asıl olanın söylenmediği veya söylenemediği, yürekte gizlendiği, küçük noktalama işaretleriyle beslendiği bir ömür yaşanmaktadır. Bu bölümde kişi, kompozisyondaki ünlem işareti gibi kendisini değerli veya bazen de nokta kadar önemsiz hissedebilir.
İşte bu açıdan noktalama işareti, kötü bir şeylerin bitmesini ya da biten kötü şeylerden sonra yeni bir şeylerin başlamasını da sağlar. Keza, bir sonraki cümleye ortam hazırlar ve işini iyi yaparsa bu bir paragraf da ya da gelişme bölümünün tamamı da olabilir. Bir kalem lekesinden ibaretmiş gibi görünse de, biten sevgilerin, yürümeyen ilişkilerin ardından bir kez dokunmak yeterlidir.
Ve her noktayla, cümle yeniden yazılmaya başlar.
Tek nokta ( . ) bitişleri, üç nokta (…) ise henüz bitmemişleri…
Söylenecek çok söz var ama söylenemiyorsa, kelimler ağız içindeki cam kırıkları gibi acı veriyor veya yetersiz kalıyorsa, ya da söyleyecek sözünüz kalmamış ve bırakmışsanız kendinizi sessizliğin tercümanlığına, bireyi bu zor durumdan çıkarmak için hemen üç nokta(…) yetişir.
Kimi kez öyle bir yerde kalır ki sözcükler ne ileri ne de geri gidebilir. Bu durumda kişi, yarım kalsın istemez anlatmak istediklerini ve üç noktayı koyar.
Yazılanlar bitmediğinde, özlemini, sevgisini veya yüreğindekileri kelimelerle açıklayamadığında ya da bir kelimeye bin anlam yükleyemediğinde, yine üç noktayı koyar. Çünkü bu üç nokta muhatabına çok şey anlatır… Hayat, sonu bilinmeyen cümlelerin sonuna konan üç nokta gibi devam ediyor ama sonunun nasıl biteceği de tam olarak bilinmiyor.
Kompozisyonun ana karakteri, esas kahramanı kişinin kendisi olduğundan kompozisyonda virgül ile göz göze gelmek heyecan verir. Zira virgül, devamdır, ilişkinin, sürecin dolayısıyla da hayatın sürdüğünü anlatır. Virgül koyma durumu, cümleyi noktalamadan konuya son vermeden önce bir daha düşünmek demektir. Sızlanan bir kelimenin eşliğinde soluk alınan yerdir, pekiştirendir.
Yaşamın kompozisyon yazımında soru işareti (?) en zor işarettir.
Nereye, ne zaman ve nasıl konulacağı gerçekten çok zordur. Çoğu durumlarda ilişkilerin sonuna gelinmişse, kuşku ve endişe yükü oluşmuşsa birlikteliğin artık bittiğine işaret eder. Soru işareti çengelli nokta ve eğri büğrüdür. Cevap, çok da önemli değildir, soruyu sorar, kenara çekilir. Beyinde sürekli oluşmaya başladığında, rahatsızlıkların en büyüğünü oluşturur. Tepesindeki kanca yüreğe saplanır ve acı verir.
Yeryüzünde pek az insan ‘iki nokta üst üste’yi işe yarar görür. Çünkü ‘iki nokta üst üste’yi kullanmak için ara sıra durup düşünmek gerekir. Sözlerin sebebini, davranışların gerekçesini açıklamak gerekebilir.
Bir an için, bu kompozisyonda bol tırnak ( ‘’ ) işareti kullanalım diye düşünelim. Ama bu tırnak işaretleri başkalarından alınan ve daha önceleri söylenmiş tüm güzel sözler için değil bireyin kendine özgü hem de okkalı ve içselleştirilmiş bir biçimde olduğunda anlam kazanır.
Eğer yaşamda bir parantez açılmışsa, onun kapatılması cümledeki gibi kolay değildir. Zira, açılan paranteze, önce doğum tarihi yazılır ve kısa bir çizgi koyup ölüm günü ve yılı konur ve parantez kapatılır. İşte hayat, kısaca iki parantez arasına sığdırılmış süre olarak belirtilir.
Sonuç olarak bir parantez içine sığdırılan hayat, noktalama işaretleri kadar insaflı ve her noktanın ardından cümlelerin yeniden kolayca kurulabildiği, virgüllerle uzatılarak tırnak işaretleriyle süslenebildiği ve sevinç ünlemleriyle anlam kazandığı oran da değer bulmaktadır.
Yaşamın güzel yazılan bir kompozisyon olması dileğiyle...
Kalın sağlıcakla