-Ağacına sarılmış halkına zorbalığı layık görüp köşesine çekilen siyasi iktidardan utanıyorum.
-Soma ve Yırca’da halka yapılan zulümden utanıyorum.
-Ülkeyi, aralarında taksim eden akbaba sermayedarlardan utanıyorum.
-Şehirleri AVM’ye boğarak, işsiz-umutsuz halkı, cebindeki son kuruşa kadar soymayı “iş” bilen girişimcilerden utanıyorum..
-İnsan haklarını ve haber alma özgürlüğünü talan eden ülkemden ve bunda emeği geçen herkesten utanıyorum.
Vel hasıl kelam AKP hükümetinin 12 yıldır uyguladığı tüm icraatlardan bir TÜRK vatandaşı olarak utanıyorum…
O kadar çok utanılacak liste var ki, esas yazıma geçmek için bu utanç tablosunu kısa tuttum.
Saraylar saltanatlar çöker bir gün bu zulüm de biter…!
*****
Tayyip Erdoğan, Stalin ile aynı yolda..!
Tarihte Türk milliyetçiliğine ve Türklüğe karşı en kapsamlı savaşı başlatanlar Marksistler olmuştu. Daha ilk aşamada Marks ve Engels, Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun çökmesi ve Türkiye’nin paylaşılarak Türklüğün ortadan kaldırılmasına çalışan İngiliz emperyalist politikasının destekçileri olmuşlardı. Sonraki Lenin döneminde Sovyet Rusya, sosyalizm kurma bahanesiyle Türkistan’ı parçalamış, sömürgeleşmişti. Milliyetçi olmak suçlamasıyla Türk devrimcileri ve sosyalistleri tasfiye edilmeye başlanmıştı. Stalin döneminde ise Türklüğe terör yöntemiyle savaş açılmıştı. Stalin Türklüğü ortadan kaldırmaya yemin etmişti. Özellikle II. Dünya Savaşı’nın ardından Kırım Türklerine karşı giriştiği soykırım bugün hâlâ tarihin en kanlı sayfalarından birini oluşturmaktadır. Kırım’ın bütün Türk halkını 1948 senesinde ülkelerinden sürmüştü. Türklerin çoğu aylarca süren yolculuk esnasında trenlerde ölmüştü. Stalin böylece Türklüğü ezmiş oluyordu!
Peki bugün gelinen noktada durum nedir? Evet tarih Stalin’in ayaklar altına alındığını görmüştür gerçekten de ama Kırım Türkleri de tüm dünya Türklüğü de dimdik ayaktadır. “Millet” ile “kavim”, “milliyetçilik” ile “ırkçılık”, “altkimlik” ile “üstkimlik” arasındaki farkı bilmeyenlerin, ya da bilip de bilmemezlikten gelenlerin elindeyiz.
Millet; dil, din, edebiyat, tarih, coğrafya, hukuk, sanat, gelenek ve görenek ortaklığı olan insanlar topluluğudur. Milletin ortak idealleri ve dünya görüşü vardır. Millet, sosyolojik ve kültürel bir olgudur. Etnik kökenleri farklı insanlar, yani alt kimlik mensupları, toplumu millet yapan ortak değerlerin potasında eriyip kaynaşarak bir üstkimliğe ulaşırlar.
Üst kimlik, millî kimliktir. Üstkimlik “Türklük”tür.
Milliyetçilik , kültür bağı ile birbirine bağlı insanlardan oluşan milleti sevmek, onun iyiliği, mutluluğu ve refahı için çalışmak duygusunun ve iradesinin adıdır. Bunları bilmek için âlim veya filozof olmaya gerek yok.
Milliyetçiliğe karşı ve düşman olanlar da, milliyetçiliğin ırkçılık olmadığını biliyor, fakat milletin millî hassasiyetlerini yok etmek için bunu böyle gösteriyorlar. Bunu yaparken sürekli alt kimlikleri ön plana çıkarıp, üst kimlik olan Türklüğü de altkimlik olarak sunuyorlar. Bence bunda amaç, Türklüğü sıradanlaştırmak ve toplumun bütününü kucaklayan “Türk milleti” kavramını Anayasa’dan da silip, toplumu çeşitli altkimliklerden meydana gelen, kozmopolit, kimliksiz ve bölünmüş bir Anadolu milleti meydana getirmektir.
Binlerce Türk düşmanı geldi geçti şu dünyadan. Hangisinin kurduğu düzen ayakta kaldı ki? Bugün Stalin’lerin yolundan giderek, Türklüğe savaş açan 17-25 Erdoğan da gün gelecek yıkılıp gidecektir. Bu dünya ona da kalmayacaktır ama Türklük o gün de ilk günkü gibi güçlü bir şekilde yerinde duruyor olacaktır.
Zaman gelir zaman geçer, insanlar gelir insanlar geçer. Türklük ise baki kalır bu dünya yüzünde…
Milliyetçilik emperyalizme ve bölücülüğe karşı ulusun birlik ideolojisidir, varlığının teminatıdır. Irkçılık ise Kürtçülerin emperyalist uşağı sapık ideolojisidir.
Bu kavramları Tayyip Erdoğan ve onun gibiler, her konuşmalarında yan yana geçirerek eşitleyebileceklerine sanıyorlarsa bu da mümkün değildir. Türklük, Kürtlükle kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Milliyetçilik ise ezilen dünyanın özellikle de Türklerin öz ideolojisidir, Batılı emperyalist ırkçılığın da etnik ırkçılığın da tam karşıtıdır. Kökleri kat kat derinde ve güçlüdür.
Türk karşıtı ırkçılık, Türklük olmasın da ne olursa olsun, Türk adı geçmesin de neyin adı geçerse geçsin demektedir. Tayyip Erdoğan’ın saldırganlığının temelinde de bu anlayış yatmaktadır.
Stalin’ in Tavuğu hikayesini bilmeyeniz yoktur.Yine de ben bu yazımı gerçek mi, hikaye mi daha netleşmeyen Stalin’in Tavuğu yazısı ile kapatmak istedim.
“Stalin bir gün etrafındaki devlet komuta kademesi üyeleri ile oturup sohbet edip votka çekerken yanındakilere soruyor:
– Söyleyin bakalım halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?
Her kafadan bir ses çıkıyor, kanundan nizamdan, idamdan, sehpadan, hak ve hukuktan dem vuruluyor. Stalin dayanamıyor ve onlara “bekleyin beyinsizler” diyor;
Hemen hizmetçiye çağırıp “Çabuk bana bir tavuk getirin…” diye emrediyor.
Aceleyle getirilen tavuğu saten kafası iyice dumanlanmış Stalin alıyor ve adamlarının gözleri önünde tavuğun tüylerini tek tek canlı canlı yolmaya başlıyor.Tüm tüyleri yolunan tavuğu odanın ortasına salıveriyor ve “seyredin” diyor Stalin.
Tüyleri yolunan zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulmak için aralıklı kapıdan dışarı canını atıyor ancak oda ne dışarısı buz gibi soğuk. Tavuk soğuktan tir tir titrer halde içeri dalıp doğru şömineye yaklaşıyor ama bu sefer de sırtı ateşin harından yanmaya başlıyor. Masanın altına giriyor, masanın ayakları sırtını incitiyor, duvar dibine sıkışmaya çalışıyor sıva çıkıntıları sırtını acıtıyor. Sonunda çaresiz, tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına sinip saklanmaya çalışıyor.
O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp tüylerini yolduğu tavuğun önüne birer birer atmaya başlıyor. Yemlenen tavuk, o andan itibaren Stalin nereye yönelse onun peşinden ayrılmamaya başlıyor…
Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin:
– Gördünüz mü? Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir; tüylerini yol ve serbest bırak, o zaman yönetmek kolay olur.”
Kendini TAVUK görenlerin küresel elitin horozlarıyla hemhal olup iğfal edilmesi kendi problemidir.
*****
Stalin’in yoluna girip Türklüğü ayaklar altına almaya kalkanların kendilerinin en sonunda ayaklar altında kalması çok daha mümkündür.
Tarihin ve Türklüğün gücüne karşı savaş ilan edenler, buyursunlar etsinler biz Türkler için hava hoş…
Ama kendilerini düşünüyorlarsa da oturup bir kez daha işin sonunu düşünsünler…
Üstte mavi gök çökmeden, altta yağız yer delinmeden Türk vatanına ve Türk milletine sahip çıkalım.
|