|
|||
Türkiye'de Siyasi Parti Enflasyonu | |||
Ali Türkmen | |||
adanahilal | |||
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı verilerine göre 23 Aralık 2021 tarihi itibariyle Türkiye'de faal olan 121 siyasi parti var. Bu partilerin ayrıntılı bilgilerine Yargıtay'ın resmî internet sitesinden ulaşıla bilinir. Bu partilerin yaklaşık yirmisinin seçimlere girme yeterliliği var.
24 Haziran 2018 tarihinde yapılan son milletvekilliği genel seçimlerinde doğrudan 5 parti TBMM'ye girmiştir. İttifaklarla başka partilerin listelerinden seçime girenler ile diğer sebeplerle partilerinden ayrılanların katılmaları ile TBMM'de temsil edilen parti sayısı 14'e yükselmiştir.
Son yıllara baktığımızda ise 2020 yılında adeta bir patlama ile tam 27 parti, 2021 yılında ise 21 parti kurulmuştur. Ülkemizde yaklaşık 120 siyasal parti varken insanlar neden hâlâ yeni parti kurarlar? Vatandaşlarımız arasında bu kadar siyasi görüş farklılıkları var mıdır, yoksa başka sebepler mi vardır?
1982 Anayasa'sının 67'nci maddesinin "seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir" şeklindeki amir hükmü gereğince milletvekilliği seçiminde yüzde 10 ülke barajı uygulanarak yönetimde istikrar sağlanmaya çalışılmıştır.
Seçim barajının çok yüksek olduğu dile getirilen 1983-2015 yılları arasında yapılan seçimlerde, barajı aşa bilmek için seçim ittifakları veya bağımsız olarak seçime girme gibi çeşitli yollar denenmiş ve bunda da başarılı olunmuştur.
Teorik olarak tek partili bir meclis ihtimali olsa da ülkemizde 2002 seçimlerinde TBMM'ye iki parti gire bilmiştir. Seçim barajının yüksek oluşu, özellikle 2002 yılı sonrasında yüzde 3-4 oy oranının altında oy alan partilerin oyları barajı geçen partilere yöneldi ve aktif olan, gerçek anlamda siyaset yapan parti sayısı bir elin parmağını geçmez hale geldi.
24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildi. Yasal olarak partilerin seçim öncesi ittifak yapmaları ilk defa bu seçimlerde uygulandı. Böylece yüzde 10 seçim barajının altında oy alan ancak ittifak içinde yer alan partiler de kendilerini TBMM'de temsil imkanı buldu.
Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından doğrudan yürütmenin başı olarak seçilmesi, erkler ayrılığını pekiştirmekte ve erken seçimi zorlaştırması sebebiyle de Anayasamızın yönetimde istikrar ilkesini kesin olarak sağlamıştır.
Bu sistemle milletvekili seçim barajının yüzde 10 olması anlamını yitirdiğinden, temsilde adalete öncelik verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda Cumhur ittifakı tarafından yapılması düşünülen Anayasa değişikliği ile barajın yüzde 7'ye düşürülmesi hedeflenmektedir. Kanaatimizce ilerleyen zamanda bu oran yüzde 5'e, hatta hazine yardımı sınırı olan yüzde3'e de indirilecektir.
Çok partili sisteme geçtiğimizden bu yana klasik bir oy dağılımı vardır; yüzde 65 sağ, yüzde 35 sol diye. Günümüzde sağ sol ayrımı pek kullanılmamakla birlikte ittifaklara baktığımızda genel olarak partilerin bu kategorilere uydukları görülmektedir. Buradaki istisna İyi Parti'dir.
Partiler ve seçmen eski usule göre ittifaklara ayrılsaydı CHP'nin öncülük ettiği ittifakın bırakın iktidar olma imkanını, ihtimali bile olmayacaktı. 'Görünmez bir el' İyi Parti'yi CHP'nin dostları arasına koyuverdi. Böylece ittifak oyları Cumhur İttifakı lehine olmak üzere yüzde 52-53'e yüzde 48-47 oranına geldi.
Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemine başından beri karşı olan CHP ve yandaşları 31 Mart 2019 Mahalli İdareler seçimleri ile yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinden (23 Haziran2019) ve sistemin işleyişini görüp anladıktan sonra erken seçimi dillendirmeye başladılar.
Mahalli idarelerdeki HDP destekli başarı(!) CHP'nin eski sistemdeki alışkanlıklarını depreştirmiş, Millet ittifakı ortakları dâhil, erken seçim isteklerini artan bir tempo ile dile getiriyorlar.
Bu arada Cumhur ittifakı ile aralarında olan yaklaşık yüzde 4-5 puanlık farkı kapata bilmek için de Ak Parti'de en üst seviyede (genel başkanlık, başbakanlık, bakanlık vb) görev yapmış kişiler devreye sokulmuş, yeni parti kurdurularak CHP'nin dostları arasında katılmaları sağlanmıştır.
Mahalli idareler seçim sonuçlarına göre Cumhur ve Millet ittifaklarının aralarındaki oy farkının kapatılabileceğinin ön görülmesi ve erken seçimin gündeme gelmesi ile birlikte binde 5 (yaklaşık 250 bin) oy alan partiler dahi önem kazandı. Bunun sonucu olarak son iki yılda 48 parti kuruldu.
Şu anda her iki ittifak da karşı taraftan oy alabilecek hamleler yapmakta veya yapılan hamleleri desteklemektedir. Kendilerinden ayrılıp parti kuranlara en hafif tabirle hain derlerken, karşı ittifaktan ayrılıp parti kuranlara demokratik hakkını kullanıyor denilmektedir.
Bırakınız parti kurmayı kişisel olarak bir seçim çevresinde 75-100 bin, Türkiye genelinde 200-250 bin oy alabileceğinizi somut olarak ispatladığınız takdirde bir partinin sizi seçilebilecek yerde milletvekili adayı göstermesi kuvvetle muhtemel. Bunun örnekleri az da olsa son seçimde zaten görüldü. Bu tür siyasi manevralar seçmen tarafından çok hoş karşılanmamakta, siyasetin ve siyasetçinin güvenirliğini erozyona uğratmaktadır.
Partisini ve yönetimini beğenmeyip bir partiden ayrılıp yeni parti kuranların bir kısmı o partiden de ayrılıp bir parti daha kuruyorlar. Ya da belli bir görüşteki partiden ayrılıp yeni bir parti kuruyorlar, bir süre sonra popülerliğini kaybedip gündemden düşünce de yine aynı parti ile birleşmeyi, bütünleşmeyi gündeme getirip, birlikten beraberlikten bahsediyorlar.
Siyasi partiler demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasetin, siyasetçinin, sonuç olarak siyasi partilerin itibarını korumak öncelikle siyasi partilerin, özellikle de yasa yapma yetkisini elinde bulunduran TBMM'de temsil edilenlerindir.
Şimdiye kadar siyasette yapılan hülleler, milletvekili transferleri vb ne kadar aksaklık, eksiklik, usulsüzlük varsa hepsini ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu kapsamda belli bir oy oranına ulaşmış, vatandaş nezdinde kabul gören partilerin birkaç puan fazla oy oranımız olsun, üç beş milletvekili, belediye başkanı fazla kazanalım diye hiçbir vakıf, dernek, cemaat, ne olduğu belli olmayan yıkıcı, bölücü siyasi partiler ile işbirliği, anlaşma, ortak çalışma yapmamalı, hatta yan yana bile görünmemelidir.
Bu günden sonra yeni partiler kurulmaya devam edilecek midir, bekleyip göreceğiz.
|
|||
Etiketler: Ali Türkmen, yazar, Türkiye, siyasi partiler, enflasyonu, yeni siyasi parti |
|