Bahçeli'den Uygur ve Kerkük Meselesinde Önemli Açıklama
Haber Detayı
30 Mart 2021 - Salı 15:24 Bu haber 3211 kez okundu
 
Bahçeli'den Uygur ve Kerkük Meselesinde Önemli Açıklama
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Uygur, Kerkük ve Kıbrıs Türklüğü ile Öğrenci Andı meselesinde gevşek gevşek atıp tutanlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
MHP Haberi
Bahçeli'den Uygur ve Kerkük Meselesinde Önemli Açıklama

Türk milletinin üzerinde oynanan oyunların başlangıcının yirminci asrın başında Çanakkale’ye çarpıp dönen zalim senaryolarda saklı olduğuna dikkat çeken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Uygur, Kerkük ve Kıbrıs Türkleri meselelerinde hiç kimsenin kendilerine söz söyleyemeyeceğini ve  istikamet gösteremeyeceğini belirterek, Öğrenci Andı'nı istismar edip Türklüğü kirli projelerine malzeme yapmak için kuyruğa giren kimliksizlere ve Ülkücülerin fikriyatı konusunda gevşek gevşek atıp tutanlara, ''Be hey gafiller, Türklük ne zamandır sizin ana meselesiniz oldu?'' diye sordu.

 

SON BİN YILDA DÜNYA TARİHİNE DAMGA VURAN EN ÖNEMLİ TÜRK MİLLETİYİZ

 

Son bin yılın dünya tarihine damgasını vurmuş olan ve bir elin parmakları ile ancak sayılacak kadar az, büyük milletler arasında kuşkusuz ki en önemli yeri Türk milleti almaktadır. Ancak tarih, her millet için olduğu gibi Türk milleti için de hep zaferlerle ve başarılarla dolu değildir. Bizim için tarihin önemi de, değeri de bu gerçekçi analizde yatmaktadır. Bize göre, bin yıldır yaşadığımız Anadolu coğrafyası üzerindeki doğal ve stratejik tehditleri bilmek, bu topraklarda binlerce yıl daha var olabilmenin sırrını yakalamak demektir.

 

TÜRK MİLLETİNE OYNANAN OYUNLARIN BAŞLANGICI ÇANAKKALE'YE ÇARPIP DÖNEN ZALİM SENARYODADIR

 

Bugün, Türk milletinin üzerinde oynanan oyunların başlangıcı, yirminci asrın başında Çanakkale’ye çarpıp dönen zalim senaryolarda saklıdır. Günümüzde gerçekleşenler, Milli Mücadele kahramanlarının Lozan’da durdurduğu emperyalist sürecin, yeniden ve farklı formatlarla Türk milletine dayatılmasından başka bir şey değildir. Lozan’dan önceki son durak Sevr, son ders ise Çanakkale Savaşları’dır. Çanakkale ile başarılamayan, ancak Sevr ile yapılmak istenen, Türk milleti için ayrılıştır, bölünüştür, parçalanıştır, yok oluştur. Bugün karşımıza tekrar çıkanlar, dün Çanakkale’den def edilenlerdir. Bugün karşımıza yeniden çıkanlar, dün İzmir’den denize dökülenlerdir. Bugün karşımıza bir kez daha çıkanlar, ana karnındaki bebekleri süngü ile deşenlerdir.

 

ZİLLETE KATLANAMAYACAĞIMIZ HERKES BİLMELİDİR

 

Şunu herkes bilmelidir ki, zillete asla katlanamayız. Milli bekamızın yağmalanmasına asla göz yumamayız. Rengini şehitlerimizin kanından almış al bayrağımızın düşmesini, Bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını, İnancımızın mukaddes çağrısı olan ezanımızın kesilmesini, Nifak ile bin yıllık kardeşliğimizin bozulmasını,  sineye çekemeyiz, bilinsin ki kesinlikle çekmeyeceğiz. Türklüğün özellikle Balkan bozgunu ile kırılan gururu 1915’te Çanakkale’de tamir edilmiş ve nihayetinde 1921’in Sakarya’sında gerçek benliğini bulmuştur. 

 

VATAN TOPRAKLARI ŞEHİT KANLARIYLA TESCİL EDİLMİŞ VE BEDELİ ÖDENMİŞTİR

 

Bildiğiniz gibi, Çanakkale Boğazı’nda püskürtülmüş emperyalist zihniyetin yarım kalmış hevesleri birkaç yıl sonra Sevr ile yeniden hortlamış, fakat Türk milleti Cumhuriyetimizle sonuçlanacak şerefli bir mücadeleyle istiklal ve istikbal haklarını güvence altına almıştır. Lozan Anlaşması, bin yıllık vatan toprağımız olan Anadolu’nun nihai senedi olmuş, Türk milleti sınırları ve milli kimliği ile ilgili son sözünü o tarihlerde söylemiştir. Varlığımız, 1915 Çanakkale’sinden 1922 İzmir’ine kadar adım adım, karış karış savunulan vatan toprakları ve dökülen şehit kanları ile tescil edilmiş ve bedeli ödenmiştir. Alnı açık, bahtı açık, namus ve cesaret timsali Türk milliyetçileri için bu konu ilelebet kapanmıştır.

 

HİÇ KİMSE BİZE TÜRKLÜK KONUSUNDA SÖZ SÖYLEYEMEZ

 

Bugünkü şartlarda bölücülerle, terör örgütleriyle, Türkiye düşmanı çevrelerle emel ve hedef birlikteliği içinde olanlar geçmişten mutlaka ders çıkarmalıdırlar. İçine düştükleri yanlış hesaptan dönmelidirler. Kaynağımız Ötüken, kökümüz Söğüt, ülkümüz Turan, gövdemiz Türkiye’dir. Türk milleti bu coğrafyanın kınına sığmayan kılıcı, tarihin bağrına saplanan okun keskin ucudur. Üç kıtada hatıralarımızın ayak izleri, kutlu eserlerimizin tüten dumanı hala görmesini bilenler için vardır ve ortadadır. Özellikle hiç kimse bize Türklük konusunda söz söyleyemez. Hiç kimse bize, mesela esir Türkler hakkında istikamet gösteremez, ikazen hatırlatma yapamaz.

 

BE HEY GAFİLLER, TÜRKLÜK NE ZAMANDIR SİZİN ANA MESELENİZ OLDU?

 

Uygur Türkleri’nin hüznü yüreğimizdedir. Türkmeneli’nin sevdası iliklerimizdedir. Akmescit’in dramı vicdanımızda, Kıbrıs Türklüğünün davası iffetimizde mahfuzdur. Lütfen dikkat buyurunuz, Türk milletiyle gönül bağı kopmuş kim varsa bize Uygur Türkleri konusunda laf ediyor, ileri geri konuşuyor. Bölücüsünden kozmopolitine, işbirlikçisinden ilkesizine, haininden hayasızına kadar hepsi ağız birliği etmişçesine fikriyatımızın kilit taşları hakkında bilirkişilik taslıyor, gevşek gevşek atıp tutuyor. Be hey gafiller, Türklük ne zamandır sizin ana meselesiniz oldu? Bayram değil seyran değil, hangi ara Türklüğe bu kadar sempati beslediniz? Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Limasol kentinde, cami duvarlarına Türklere ölüm yazan faşist ırkçılarla sizin aranızda esasen ne fark vardır?

 

MHP OLAYLARA BAŞKALARININ GÖZÜYLE BAKMAZ

 

Merhum Ziya Gökalp bakınız böylelerine nasıl sesleniyordu: Türk olsan, olmasan sen Türk düşmanısın! Çünkü benim gayem Türk’ü yaşatmak, Seninki öldürmek her yaşatanı. Niyet sahiplerinin derdi başkadır. Biz bunu biliyor, kötürüm maksatları isabetle tefrik ediyoruz. MHP, Uygur Türkleri’nin kanayan yarasına yabancı başkentlerin prizmasından bakmaz, bakamaz. Washington’un gözüyle Pekin’i şekillendiremez, Pekin’in gözüyle de Washington’u kavrayamaz. Türkmeneli davasına Barzani küstahlığıyla yaklaşmaz, yaklaşamaz. Kıbrıs Türklüğü’nün hak ve çıkarlarını Rum palikaryasının veya küresel baskı gruplarının dayatmalarıyla ele almaz, alamaz, almayacaktır.

 

IRAK TÜRKMEN LİDERİ ERŞAT SALİHİ'YE TEŞEKKÜR

 

İnançlarımız, ilkelerimiz ve ülkülerimiz ne diyorsa ona göre hareket ederiz, ona göre duruş sergileriz. Herkes haddini bilsin, atacağımız taşı da biliriz, yiyeceğimiz aşı da biz seçeriz. CHP böyle demiş, İP şöyle demiş, HDP şunu söylemiş bizim için sadece gürültü kirliliğidir. Türkmeneli’ne Kürdistan diyenler tarihin çöplüğüne atılmış çürükler, küresel emperyalizme maşalık yapan çarpık zihniyetlerdir. Türkmeneli Türk’tür, Türk’ün ta kendisidir, ebedi öz yurdudur. Türk’ün Şii’si, Sünni’si, yani mezhepsel ayrımı değil; bayraklaşmış tarihi kimliği, yüksek milli şuuru her şeyin önünde, her mevzunun üstündedir. Bu uğurda samimi mücadele veren, Türkmen kardeşlerimizin haklı davasının sesi olan, ne var ki aldığı bir kararla görevinden istifa eden Sayın Erşat Salihi’ye teşekkür ediyor, kendisini her zaman muhabbetle kucaklayacağımızı, çalışmalarını hiç unutmayacağımızı ifade ediyorum. Türk, Türk’tür, başka bir ayrım ve kategori tefrikadır, fitnedir.

 

KÜRESEL SÖMÜRÜ VE KÖLELEŞTİRME ABLUKASINA İTİRAZ ETMEYENLER

 

Karabağ Savaşı’nda, Ermeni propagandasına nefes olan CHP’nin bir gün de çıkıp Türkmeneli’deki gözyaşlarından; Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu’nun çiğnenmiş haklarından bahsettiğini duyanınız oldu mu? 28 Mart 1991’de yaşanan Altınköprü katliamına ses çıkardığını, 1821 Mora soykırımını nefretle kınadığını bir Allah’ın kulu işitti mi? Peki, bu ayın ilk haftasında alay-ı valayla Irak’ı ziyaret eden Papa’nın Türkmenlerin haklarıyla ilgili tek bir kelam ettiğine şahit olundu mu? Küresel sömürü ve köleleştirme ablukasına en ufak itiraz, eleştiri, tepki gösterebildi mi?

 

BATININ MÜSLÜMAN DEDİĞİ TÜRK'TÜR VE TÜRK'ÜN TÜRK'TEN BAŞKA DOSTU YOKTUR

 

Defalarca söyledik, yine söylüyoruz; Türk’ün Türk’ten başka dostu da seveni de yoktur. Dün böyleydi, bugün de aynıdır. Batı’nın, Müslüman denildiğinde anladığı Türk’tür. Bu nedenle Limasol’da cami duvarlarına nefret boyasıyla haç resmi çizilmiş ve Türklere ölüm yazılmıştır. Bizim Türk milletine bağlılığımız bir siyasetin konusu değil, bir sevdanın, bir sadakatin, bir vefanın, bir varoluş bilincinin sonucudur. Andımızı istismar edenler, Türklüğü kirli projelerine malzeme yapmak için kuyruğa girenler bu sevdadan ilelebet mahrum olan kimliksizlerdir.

 

TÜRK MİLLETİNİN TEKRAR CİHAN RUHUNA SAHİP OLMASI MÜMKÜN VE HEDEFİMİZ BUDUR

 

İnancımız odur ki, muzaffer milletimizin başaramayacağı hiç bir şey yoktur. Mazide yaptıkları hem kefilimiz, hem de umudumuzdur. İstersek yine yaparız, yine başarırız, yine her müşkülatın üstesinden geliriz. Bu yürek bizde var, bu irade bizde var, bu inanç bizde var, bu azim bizde var, bu kahraman ruh milletimizde sonuna kadar vardır. Artık keşkelerle ve pişmanlıklarla oyalanacak vaktimiz kalmamıştır. Yapmıştım, yapacaktım değil, yaparım ve yapacağım kararlılığıyla Türk milletinin tekrar cihan ruhuna sahip olması mümkündür ve hedefimiz de budur.

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÜZERİNDEN SORUMSUZ BİR SİNSİ PROPAGANDA KÖRÜKLENDİ

 

İstanbul Sözleşmesi etrafında yürütülen tartışmalar esef verici boyutlara tırmanmıştır. Öyle bir istismar kampanyası devrededir ki, kadına şiddet sanki cezasız ve yaptırımsız kalacak; taciz, tecavüz ve saldırıların önü açılacaktır. Bu sakat, sorumsuz ve sinsi propagandanın sistematik şekilde körüklendiği açıktır. Şu hususun da altını kalın bir şekilde çizmek isterim: MHP kadına yönelik şiddeti önşartsız reddetmektedir. Canilerin hak ettiği cezayı bulması insanlık onuruna saygının bir gereğidir. Ancak sabahtan akşama kadar televizyon ekranlarından şiddeti teşvik eden program, haber ve dizileri de aynı oranda kınadığımızı söylemek boynumuzun borcudur. Bilhassa televizyon dizilerinden kadınlara uygulanan şiddet sahnelerinin kesilmesi, aynı şekilde toplumsal duyarlılığın ve farkındalığın tahkimi bize göre çok acil bir ihtiyaçtır.

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN FESHİ DOĞRU VE YERİNDE BİR KARARDIR

 

İstanbul Sözleşmesi beklentileri karşılayamamış, sadra şifa olamamıştır. Dahası mezkur sözleşmenin toplumsal cinsiyet kimliğine ilişkin hükümleri aileyi, manevi değerleri, toplumsal düzen ve dengeyi tehdit etmiştir. Sözleşmeyi imzalayıp taraf olmak kadar, çekilmek de imzacı bir ülke adına haktır, hukuki bir tasarruftur. Bu itibarla, İstanbul Sözleşmesi’nin yayınlanmış bir Cumhurbaşkanlığı Kararıyla feshi doğru ve yerinde bir uygulamadır. Kadın haklarını yalnızca sözleşmeye bağlı görmek, bahse konu feshin arkasından feci sonuçların doğacağını iddia etmek cehalet olduğu kadar bilinçli bir saptırmadır. İstanbul Sözleşmesi’nin bir maddesini bile okumayanların, bu kapsamda tahrik ve tahrip diline saplanması acıklı ve ahlaksız bir halin varlığına delildir, vahim bir işarettir.

 

ZİLLET İTTİFAKI SÜREKLİ KRİZE OYNAMAKTADIR

 

CHP yönetimi, parti teşkilatlarını saran taciz vakalarını unutmuş gibi davranarak kasten suyu bulandırmaktadır. Ve Danıştay’ın kapısına dayanmıştır. İP aynı havadadır. HDP deseniz aynı tavdadır. Zillet ittifakı sürekli krize oynamaktadır. Her tartışmadan nemalanma çabasındadır. Fakat her seferinde de baltayı taşa vurmaktadır. Harp Okulları Yönetmeliği’nde düzenlenen giriş kriterleri arasından, irticai görüşleri benimsememiş olma halinin Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmediğinden çıkarılması bildik ezberleri tekrar alevlendirmiştir. Bunun yerine de, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak şartı getirilmiştir.

 

ASKER OCAĞI PEYGAMBER OCAĞIDIR

 

Asker ocağı Peygamber ocağıdır. Düşmanın üzerine Allah Allah nidasıyla yürüyen kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin töhmet altında bırakılması, irticai tehditlerin odağı haline geleceğinin yüzsüzce ifade edilmesi tepeden tırnağa kara propagandadır. Bu konuda duyarlı olduğunu iddia eden herkese soruyorum: 15 Temmuz’da yaşanan ve bu hunhar işgal girişiminin tarafı olan terör örgütünün, TSK’ya nasıl yuvalandığına dair bir fikri ve kanaatleri var mıdır? Madem irticai faaliyetlere karşı bu kadar hassastınız, o zaman FETÖ’nün 1980’li yılların başından itibaren askeri okullara nasıl sızdığını, örgüt üyelerinin nasıl kamufle olduklarını ne çabuk hafıza kayıtlarınızdan çıkardınız?

 

İSLAM DÜŞMANLIĞINA TAHAMMÜLÜMÜZ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR

 

CHP’nin isnatları, bazı kiralık kalemlerin yorumları, bazı gazetelerin yayınları sanaldır, yavandır, gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bu zillet cephesine soruyorum; Müslüman Türk milletinin inançlarından ne istiyorsunuz? Türkiye’yi inanan-inanmayan, laik-anti laik diye kamplara ayırdığınız yetmedi mi? Camilerin bombalanacağını şerefsizce gündeme taşıyan FETÖ’cülerin peşine takılmaktan, onların piyonu olmaktan utanmadınız mı? Türkiye laik, sosyal, demokratik ve hukuk devletidir. Ancak irtica tehlikesini kılıf yaparak estirilen İslam düşmanlığına tahammülümüz da söz konusu olamayacaktır.

 

MİLLİ VE MANEVİ HER MESELEDE MUHALİF OLANLARIN TERÖRLE MÜCADELEDE ÜSLUBU DEĞİŞİYOR

 

Ne gariptir ki, milli ve manevi her meselede muhalif tavrını gösteren CHP; konu HDP oldu mu, sıra egemenlik haklarımıza ve terörle mücadeleye geldi mi kahredici bir üslup takınmaktadır. Kılıçdaroğlu diyor ki, HDP’ye dokundurmam. Kılıçdaroğlu diyor ki, HDP’nin yanlışı olursa söyleriz. Bu durumda akla gelen ilk ihtimal, HDP’nin CHP’ye iltihak hazırlığı içinde olması, sonuçta PKK’nın siyasi ayağının CHP’de tecellisidir. Kılıçdaroğlu, anlaşılan HDP’yle süren yasak ve kanun dışı ilişkiyi resmileştirme arzusundadır. Yeni isim olarak da “Cumhuriyet Halk ve Halkın Partisi”ni tercih etmesi hiç kimseyi şaşırtmamalıdır. Kılıçdaroğlu’nun kollarını açarak HDP’nin önünde zırh olması hiçbir gerçeği değiştirmeyecek, işleyen hukuki süreci durdurmaya kafi gelmeyecektir.

 

SORULACAK HESAP NAMUSUMUZA EMANETTİR

 

Biz PKK eşittir HDP diyorduk, meğer kanlı denkleme CHP de bodoslama girmiştir. Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin yanlışı olursa söyleriz ifadesi tam bir hezeyan, tam bir aymazlık, tam bir sefillik örneğidir. Sayın Kılıçdaroğlu, HDP’nin ihanet ve yanlışlarını herkes gördü de bir tek sen mi görmedin? Yazık sana, yuh olsun senin zihniyetine. Dokundurmam dediğin HDP, kuklası olduğu PKK’yla vatanımıza dokundu, evlatlarımıza dokundu, huzurumuza dokundu, milli birlik ve beraberliğimize dokundu. Haberin oldu mu? Bundan dolayı vicdanın sızladı mı? Dokundurmam diyorsan, ihanete ortaksın demektir. Dökülen kanlarda, alınan canlarda payın var demektir. Ve sorulacak hesap da Allah şahittir, namusumuza emanettir.

 

SONBAHARDA SEÇİM OLACAĞINI SÖYLEYENLER RÜYALARINDA DARI AMBARI DİŞLİYOR

 

Sonbaharda seçim olur diyenler, rüyalarında darı ambarı dişliyorlar. Kılıçdaroğlu ve İP’e dolanmış yoldaşları, boşuna heveslenmesin, boş yere umutlanmasın, seçim zamanında yapılacak, bu millet ufkunu karartan zilleti önüne kattığı gibi kaçtığı yere kadar kovalayacaktır. Süveyş Kanalı’nda bir tanker nasıl karaya oturmuşsa, zillet ittifakı da öyle sandığa çöküp kalacak, Allah’ın inayetiyle, milletimizin emsalsiz iradesiyle boyunun ölçüsünü alacaktır. Bu çıkar ittifakı dünyanın kaç bucak olduğunu  2023 Haziranı’nda inşallah görecektir. Zafer Cumhur İttifakı’nın olacak, Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünde yeni bir tarih yazılacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken, hepinizi bir kez daha hürmet ve muhabbetle selamlıyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun diyorum.

 

Resim

 

 

 

Kaynak: Editör:
Etiketler: MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli, Uygur, Kerkük, Kıbrıs Türklüğü, Öğrenci Andı, gevşek gevşek, konuşanlar, ders veremez, İstanbul Sözleşmesi, MHP
Yorumlar
Haber Yazılımı