Bahçeli: Ecevit'i Yıkanlar Erdoğan'ı Gönderemeyecek
Haber Detayı
11 Ocak 2022 - Salı 18:53 Bu haber 2968 kez okundu
 
Bahçeli: Ecevit'i Yıkanlar Erdoğan'ı Gönderemeyecek
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün Ecevit'i hedef alanların aynı oyunlarla günümüzde Erdoğan'ı hedef aldıklarını söyledi.
MHP Haberi
Bahçeli: Ecevit'i Yıkanlar Erdoğan'ı Gönderemeyecek

Dünyadaki siyasi dengeleri değiştirmeye aday olan Türk Devletleri Teşkilatı'nın en önemli ülkelerinden birisi olan Kazakistan'da çıkan olayların tesadüfi olarak başlamadığına dikkat çeken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Devletleri Teşkilatı'nın hakimiyet alanı oluşturmasından ürken güçlerin ülkelerin hükümetlerini hedef aldığını belirterek, Türkiye'de 57. Hükümetin gitmesini sağlayanların günümüzdeki Kabineyi yıkmayı başaramayacaklarını söyledi.

 

İSTİKLALİNDEN YOKSUN BİR MİLLETİN İNSANLIK ALEMİNDE UŞAKLIKTAN BAŞKA SEÇENEĞİ YOKTUR 

 

İstiklalinden yoksun bir milletin insanlık aleminde uşaklıktan başka bir seçeneği olmayacağını kutlu ceddimiz saat gibi işleyen hafızasında tutmuş, bizlere de miras bırakmıştır. Türk milleti bağımsızlık onuruna düşkün bir millettir. Milli varlığımız mazinin ihtişamından doğup istikbalin kör noktalarına, karanlık köşelerine ışık tutan gür bir meşale halinde yüzyıllarca parlamış, buna da devam etmektedir. Bu meşale sönmedikçe Türk milleti istiklal iradesini, istikbal iddiasını, ihtiramla perçinlenmiş irfanını sürdürecek, zulmetin çıbanbaşları hiçbir zaman nefes ve mesafe alamayacaklardır. Türkiye Cumhuriyeti çok şükür bu meşalenin aydınlığıyla ilerlemektedir. Milli devletimiz; temelleri çürümüş, ömrü tamamlanmış, yedi düvelin paylaşım masasına koyulmuş imparatorluğumuzun yıkıntıları arasından sivrilip çıkmış, silkinip belini doğrultmuştur.

 

TARİHİN HER DÖNEMİNDE TÜRK MİLLETİ HEDEF OLDU

 

29 Ekim 1923; geçmişten keskin bir kopuş olmayıp, tam tersine asırlarca süregelen Türk-İslam mefkûresinin yeni bir yorumu, yeni bir soluğu, yeni bir mimarisi olarak belirmiştir. Devletimiz, "ya istiklâl ya ölüm" seslenişinden yola çıkılarak verilen Millî Mücadele safhalarını etap etap, hezimetlerin bağrından doğan zaferleri aşama aşama özümseyen bir millet eseri olarak bugünlere erişmiştir. Tarihin her döneminde, Türk milleti, Türk ve İslam coğrafyaları devamlı hedef olmuş, önyargıların, peşin hükümlerin, bitmeyen hesaplaşmaların, dinmeyen nefretlerin ağırlık merkezini teşkil etmiştir. Milli kültür havzamız sürekli tahrik ve tertiplere, sonu gelmeyen bölüşüm ve nüfuz mücadelelerine sahne olmuştur. 

 

COĞRAFYA KADERDİR SÖZÜNDEN YOLA ÇIKARAK

 

Bildiğiniz gibi, büyük İslam düşünürü İbn-i Haldun’un “coğrafya kaderdir” sözü tekrar tekrar ifade edilmektedir. Halbuki coğrafyayı vatan yapan yüksek şuur feyzini ve fikrini her şeyden evvel; sabırdan, akıldan, stratejiden, ülkülerden, çalışmaktan, mücadeleden, imandan, fedakarlıktan, aynı ortak geçmişi, aynı ortak gelecekte buluşturma iradesinden almaktadır. Türklüğün jeopolitik ufku çok geniş bir coğrafyanın fırsatlarına da, risk ve tehditlerine de açıktır, aşinadır. Emperyalizmin ele geçirme, kontrol etme, yönetme, sömürme, denetimli istikrarsızlıklar çıkarma planları hiçbir dönemde irtifa kaybetmemiştir. Ne üzücü bir tarih ve beşeriyet gerçeğidir ki, nerede bir Türk ve İslam ülkesi varsa, nerede azgelişmiş veya gelişmekte olan bir ülke bulunuyorsa, işte orada sistematik oyunlar, sürekli operasyonlar, yürek burkan cepheleşmeler sökün etmiş, provoke edilmiştir. Aslında içten içe kaynayan, biteviye kamçılanan bir milletler mücadelesi, bir medeniyetler çatışması hakimdir ve müessiriyeti ortadadır.

 

KAZAKİSTAN'DA YAŞANAN SOKAK HAREKETLERİ

 

Önemle ifade etmek arzusu taşıyorum ki, 2 Ocak 2022 Pazar gününden itibaren Kazakistan’da fitili tutuşturulan toplumsal olayların, şiddet dozajı yüksek iç kargaşanın yalnızca sıvılaştırılmış petrol gazına yapılan zamlarla, yalnızca sosyo-ekonomik olumsuzluklarla tanım ve tavzihinin yapılması basit ve kolaycı bir yaklaşımdır. Bize göre, dost ve kardeş ülke Kazakistan’daki kanlı gösteriler mağdur kitlelerin hak arayışı, refah ve özgürlük talebi de değildir. Orta Asya, dünyanın kalpgahı olduğu kadar, küresel ekonominin, küresel siyasi mücadelelerin, çok boyutlu ticaret ve güvenlik müzakerelerinin ana mihveridir. Bu haliyle stratejik değeri üst düzeydedir. Kazakistan’da şikayet konusu zamlar geri alınmıştır, yeni sözler verilmiştir, yeni paketlerin açıklanması gündemdedir, fakat olayların durulması, önünün alınması ülkenin her bölgesinde mümkün olmamıştır. Bu ülkede hükümet istifa etmiş, Nur Sultan Nazarbayev Güvenlik Konseyi Başkanlığı’ndan ayrılmak durumunda kalmıştır. Meselenin can alıcı noktası şudur, Kazakistan’da devlet sokak gösterilerine, kanunsuz göstericilere tüm imkanlarıyla direnmiştir. Güvenlik güçleriyle göstericiler arasında çatışmalar yaşanarak çok sayıda ölüm ve yaralanma vakası görülmüştür. Özellikle ülkenin güneyindeki Almatı’da polis araçları ateşe verilmiş, devlet binaları işgal edilmiş, sonuç itibariyle OHAL ilanı mecburi hale gelmiştir.

 

SONU GELMEZ ÇATIŞMALARIN PROJELENDİRİLMESİ

 

21’inci yüzyılın ikinci çeyreğinde, Ortadoğu’dan Orta Asya’ya; Doğu Avrupa’dan Balkanlar’a, Hicaz Çöllerinden Sahra Altı Afrika’sına kadar tükenmez, sonu gelmez çatışmaların projelendirildiği anlaşılmaktadır. Egemen güçler arasında sıkışan devletleri içten çözme, halklarıyla karşı karşıya getirme, yeni bir renkli devrim kuşağı oluşturma çabası kuvveden fiile geçmiştir. Ortadoğu’da yaşanan budur. Latin Amerika’da görülen budur. Balkanlar’da yapılmak istenen bundan ibarettir. Ekonomik sıkıntıların siyasal itirazlarla tepkimeye girmesi, yabancı vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının, taşeron siyasetçilerin kışkırtmasıyla, kılıfı demokrasi olan iç isyan ve karışıklıklar tahrik edilmektedir. Bu söylediklerim bir vehmin sonucu olarak değerlendirilmemelidir. 

 

KAZAKİSTAN'DAKİ OLAYLARIN GERÇEK İÇYÜZÜNÜ İFADE EDECEK KESİN BİLGİ YOK

 

Toplumların siyasi ve ekonomik talepleri, dış güçlerin, dış telkinlerin, dış destekçilerin vasıtasıyla silaha dönüştürülmekte, beliren namlu ise bu toplumlar tarafından kendi devletlerine, kendi bağımsızlıklarına çevrilmektedir. Kazakistan’daki olayların gerçek içyüzünü kesin ifadelerle söyleyebilmek için yeterli bilgi ve belgeye elbette sahip değiliz. Ancak gelişmelerin seyrine baktığımızda, tarihten edindiğimiz tecrübeleri yorumlarımıza kattığımızda, zalim parmakların, çıkar hesabı yapan küresel emellerin devrede olduğunu söylemek tutarsız ve temelsiz bir iddia olmayacaktır. Coğrafyaların üzerinde hakimiyet fırtınası esmekte, güç mücadeleleri hiçbir değer ve insani miras tanımamaktadır. Demokrasi bu süreçte en çok istismar edilen kavramdır. Özgürlük sorunları, ekonomik çarpıklıklar, hayat pahalılıkları haddinden fazla abartılan, işin özünde dehşet verici güvenlik açmazlarına dönüşme ihtimali olan konu başlıkları olarak sıcaklığını korumaktadır.

 

2. DÜNYA SAVAŞI ERTESİNDE KURULAN DÜNYA DÜZENİ SARSILMAKTADIR

 

Esasen İkinci Dünya Savaşı ertesinde kurulan dünya düzeni sarsılmaktadır. En başta Rusya-Ukrayna sorunu çerçevesinde Doğu-Batı arasındaki rekabet kızışırken, bloklar arasındaki fay hatları da çatlamaktadır. Salgın dönemi dikkate alındığında, başka bir dünyanın kapılarının aralandığı, hatta bu dünyanın mümkün ve muhtemel olduğu hesaba katıldığında, yıldızı parlayan ülkelerin varlığı da açıkça görülecektir. Bu ülkelerden birisi olan Türkiye’nin, 2023 hedefleri doğrultusunda mücadelesi devam ettikçe, peş peşe engelleyici hamleler, önleyici iç ve dış dayatmalar vuku bulmaktadır. Aynı şeyin Kazakistan için de geçerli olduğu kanaatindeyim. Bağımsızlığının 30’uncu yıl dönümünde dünya çapında siyasi ve stratejik bir mevkie ulaşan bu dost ve kardeş ülkenin önünün kesilmesi, buhrana sürüklenmesi, hatta uzaktan kumanda edilen bir iç çatışma girdabına çekilmesi hususunda doğu-batı menşeli bir rol paylaşımının tedavülde tutulduğunu ileri sürmek mantıken ihmal edilmemesi gereken bir husustur.

 

TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI, KÜRESEL ÇEVRELERİ ÜRKÜTTÜ

 

Kazakistan’ın coğrafyası, bir zamanlar Türk imparatorluklarının merkeziydi. Muazzam tarihi mirasıyla Türk dünyasının kilit taşı Kazakistan’dır. 2010’daki İstanbul Zirvesi’nde resmen hayata geçirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi yani Türk Konseyi’nin adının 12 Kasım 2021’de Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmesi, Kazakistan’ın da bu teşkilatın asli üyesi olması pek çok çevreyi ürkütmüştür. Daha doğrusu Türk Devletleri Teşkilatı dünya siyasi dengelerini, bölgesel dinamikleri sarsmış, seslendirilen barış, huzur, güvenlik ve adil paylaşım çağrılarını idrakten kaçınan yayılmacı ve bölge üzerinde hak iddia eden ülkeleri teyakkuza geçirmiştir. Bize kalırsa, Kazakistan’daki yasa dışı gösterilerde FETÖ parmağını çok iyi araştırmak acildir, elzemdir. Bu casus ve haşhaşi terör örgütünün hedef ülkelerde nasıl maşa gibi kullanıldığını en iyi bilen ve tanıyan ülke Türkiye’dir.

 

SORUN SADECE KAZAKİSTAN SORUNU DEĞİLDİR

 

Sorun sadece Kazakistan’ın sorunu değildir, ben Türküm diyen herkesin ortak ve ertelenemez sorunudur. Kazakistan’ın iç işlerine saygımız vardır ve tartışmasızdır. Fakat kardeşimiz zordaysa onun yanında durmak, onun yardımına koşmak, onunla dayanışma içine girmek milli irademizin ve kültürel itibarımızın şaşmaz ve şüphe götürmez bir gerçeğidir. Adımız birse, mücadelemiz de bir olmalıdır. Acımız birse, teröristlere karşı tavrımız, tutumumuz da aynı olmalıdır. Komşu komşunun külüne, kardeş kardeşin yardım eline muhtaçtır. Nasıl Karabağ’da Azerbaycan ile tek yürek olmuşsak, Kazakistan’la da Nur-Sultan’da beraber olmamızın önünde herhangi mani bir hal yoktur. Kazakistan’da bugün yapılan, yarın Türkiye’de denenmek, Türkiye’de test edilmek istenecektir. Çünkü Türk Devletleri Teşkilatı’nın iradesi muhasım ve müdahaleci güçleri korkuya sevk etmektedir. 

 

DÜN HEDEF ECEVİT'Tİ BUGÜN ERDOĞAN'DIR

 

Şablon aynıdır. Söylemler benzerdir. Propaganda kaynakları, provokasyon mekanizmaları birbirine çok yakındır. Özellikle geçmişte bizatihi şahit olduğum ve bugünle de ilişkilendirdiğim bir hadiseyi takdirlerinize sunmak istiyorum: 4 Temmuz 2002’de, 57’inci Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan partilerin Genel Başkanları olarak, Türkiye ekonomisinde yaşanan sorunlarla ilgili Başbakanlık Konutu’nda bir toplantı yapmıştık. Tutanakları şahsımda mahfuz bu toplantıya ekonomi bürokratları, ilgili bakanlar ve pek tabii Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş de katılmıştı. Bakanlık görevini DSP kontenjanından üstlenmiş bu kiralık batı komiseri, o günkü toplantıda defalarca siyasi belirsizlikten bahsetmiş, yeni bir siyasi senaryoya ihtiyaç olduğunu sürekli vurgulamıştı. Aynı şeyi dönemin Merkez Bankası Başkanı’yla diğer ekonomi bürokratları da telaffuz etmiştir. Derviş, müteakiben Merhum Ecevit’in koltuğundan inmesini sağlayacak, koalisyon hükümetini dağıtacak, kendisine verilen talimat listesinde ne var ne yoksa uygulanmasına refakat edecekti. Dün siyasi belirsizlikten bahseden tehlikeli zihniyetin çırakları, bugün erken seçim dayatmalarıyla aynısını tekrarlamaktadır. Gerçekten de Kemal Derviş’in yetiştirmeleri CHP’de köşe başlarını tutmuştur. Yeni siyasi senaryoya ihtiyaç var diyenler çoğalmıştır. Dün hedef Bülent Ecevit’ti, bugün Recep Tayyip Erdoğan’dır. İsimler değişse de oyun hep aynı oyundur. Kurgu aynıdır, kumpas aynıdır, komplo aynıdır.

 

57. HÜKÜMET GİTTİ AMA ŞİMDİKİ KABİNE GİTMEYECEKTİR

 

57’inci hükümet gitti gitmesine, ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk kabinesi gitmeyecek, demokrasi düşmanlarının Sayın Cumhurbaşkanımızı göndermeye gücü asla yetmeyecektir. Egemenliğin sahibi büyük Türk milletidir. Millet ne diyorsa, neyi hükmediyorsa boynumuz kıldan incedir, ona uyarız, bunun dışında hükümeti ve devleti hedef alan sokak hareketlerine canımızla, kanımızla direnmesini çok iyi biliriz. Türkiye’mizin siyasi mazisi, kurulduğu ilk günden bu yana, Cumhuriyet üzerinde isyan ve ayaklanma girişimlerinin; çok partili hayata geçtiğimiz günden itibaren ise demokrasimize yönelik dayatma, telkin ve zorlamaların görüldüğü sancılı süreçlerin tarihidir. Demokrasimiz üzerinde dolaşan kara bulutları ortaya çıkartmak, anti demokratik arayışların önünü kesmek elbette ki bizim vatan ve millet görevimizdir. Özellikle demokrasiye müdahale şartlarını hazırlayan zeminin, demokratik nizama yön veren siyaset kurumunun cephelere ayırıcı kısır siyasi çekişmelerden beslendiği tarihi bir vakıadır.

 

ÇATIŞMA ORTAMI GÖZLEYENLERİ UYARIYORUM

 

Çatışma ortamı gözleyen, hatta körükleyen odaklar zillet partileri mihmandarlığında şayet ortaya çıkarlarsa; Demokrasi dışı arayışların terörden, sokak hareketlerinden, çeteleşmeden ve toplumsal huzursuzluktan aldığı destek ile hız kazandığı bir döneme eğer girilirse, Herkesi uyarıyorum, emel sahipleri bu yükün altından kalkamayacaklar, milletin soracağı acıklı hesaptan da kurtulamayacaklardır. Milletimizin artık kesin tercihini yapmış olduğu demokrasi yolunda, önüne çıkacak engellerin temizlenmesi, milli iradeyi sekteye uğratacak emarelerin takip edilerek mani olunması kaçınılmaz sorumluluğumuzdur. 

 

TÜRK'E KEFEN BİÇENİN SONU KORKUNÇ OLACAKTIR

 

Bütün bu gelişmelerin çerçevesinde diyebilirim ki, Kazakistan’ı kendimizden ayrı görmüyor, toplumsal sükûnet ve iç barışının bir an evvel tesisini ve teminini ümit ediyoruz. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün bu ülkedeki iç güvenlik meselesine nasıl bir destek vereceğini, istikrarsızlığı önlemek ve barışı korumak misyonuyla yaptığı müdahale sonuçlarının neler olacağını yakın vadede çok net görmek mümkündür. Sokak hareketlerinin Kazakistan’da tesirli olmasını elbette üzüntüyle izliyor, bu dost ve kardeş ülkeyle sonsuz bir dayanışma içinde olduğumuzu bir Türk iradesi olarak ilan ediyoruz. Yalnız değiller, çaresiz değiller, Türkiye ve Türk dünyası Kazakistan için hazırda beklemektedir. Bugün Türk Devletleri Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda da çok etkili kararlar alınacağına ümit ediyor, bunu bekliyoruz. Bozkırın iradesine zincir vurulamayacaktır. Türk’e kefen biçenin sonu korkunç olacaktır. Dünümüz Türk’tür bizim, bugünümüz Türk. Geleceğimiz Türk’tür bizim, birliğimiz Türk kalacaktır.

 

Resim

 

 

 

 

 

Kaynak: Editör:
Etiketler: MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli, dünkü oyun, hedef alanlar, aynı oyunlarla, günümüzde, hedef Erdoğan, Kazakistan, sokak hareketleri, Türkiye, MHP
Yorumlar
Haber Yazılımı