AKP iktidarı, teröristbaşı ile yıllardır gizli kapaklı yürüttüğü pazarlıkları alenileştirerek “İmralı süreci” eşliğinde "yeni anayasa" çalışmalarına hız verdi.
Dışarıda ve içerideki Türk milleti düşmanlarının projeleri ile anayasamızdan ortak kültür adımız olan "Türk milleti" kavramı çıkartılmak isteniyor.
Millî Türk devlet yapısı, mevcut bayrağımız, İstiklal Marşımız, başkentimiz ve milletimizin Türklükle ilgili inanç, değer, motif ve kavramların çıkarılması gayretleri son hızla devam ediyor.
Bir yandan etnik bölücü terör örgütü PKK ile Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısını masaya yatıran Erdoğan, diğer yandan Türk milletini sevmek ve yükseltmek demek olan milliyetçiliğe karşı da savaş açtı.
Erdoğan hem her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söylüyor, hem de “Türkiye topraklarında yaşayan herkesi kucaklayan bir milliyetçilik anlayışına sahibiz” diyor.
Dile getirdiği milliyetçiliğe ad veremeyen AKP lideri, bir türlü Türk milleti adını kullanamıyor.
Türk milliyetçiliğini bir türlü hazmedemeyen Erdoğan’ın, dolambaçlı yollardan tarifini yaptığı milliyetçilikte millet, ruh, nitelik ve kimlik yoktur. İsimsiz insan olamayacağına göre, kimliksiz millet ve milletsiz milliyet de olamaz.
Eğer mesele aynı vatanda yaşayan insanların birlikteliğine dayanan bir milliyetçilik ise, o zaman o milletin adı nedir?
Türkiye toprakları, 1071’den itibaren aynı adla anılmıştır. Hem batılı, hem de doğulu kaynaklarda, Türk ve Türkiye adı bilerek kullanılmıştır. Bu da demektir ki, Türkiye Türk milletinin yaşadığı ülkedir, başka bir deyişle Türk milletini vatanıdır.
Eğer Başbakan vatandaşlık bağına dayalı bir milliyet kavramından söz ediyorsa, O millet ya da milliyetin de bir adının olması gereklidir.
Hangi ırktan, Hangi kökenden, hangi dinden yada hangi mezhepten olursa olsunlar; İngiltere’de yaşayanlar İngiliz, Fransa’da yaşayanlar Fransız, İtalya’da yaşayanlar, İtalyan’dır. O hâlde Türkiye’de yaşayanlar da Türklerdir.
Türk milliyetçiliği; 1789 Fransız İhtilali’nden sonra ortaya çıkan fikir akımlarından ve Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki komitacı, jakoben ve ırkçılık anlayışına taban tabana zıttır.
Ayrışmacı değil birleştirici, nefreti değil sevgiyi öğütleyen Türk Milliyetçiliğinin bilinen yazılı tarihi 680 yılında başlar.
Gök Türk Hakanı Bilge Kağan’ın Türk kavimlerini Çin istilasına karşı birleştirmeyi başardığı gibi, gerek Selçuklular gerekse Osmanlılar da beylikleri tek bayrak altında toplamaya muvaffak olmuştur.
Kuruluşu ve yaşatılmasında ana öge Türklerden oluşan Osmanlı, farklı dini ve etnik unsurları kendine özgü kardeşlik ve millet bilinciyle bir arada tutabilme kabiliyetini insanlık tarihine hediye etmiştir.
Aynı şekilde Millî Mücadele kadrosu da Anadolu insanını Türk milleti şemsiyesi altında toplamıştır.
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ AYNI ZAMANDA İNANÇ TEMELİNE DAYANIR
Türk milliyetçiliği, İslam ahlak ve fazileti ile Türklük gurur ve şuuru üzerine oturtulan bir dünya görüşüdür.
Milliyet düşmanı Başbakana rağmen, Türk milletinden ve İslam ümmetindenim. İslam dini milletin özünü, Türklük ise milli varlığın adını, dilini, tarihini, vatanını, bayrağını, tasa ve kıvançta birliği ile ülküsünü oluşturmaktadır.
Bize göre Milletsiz din olamayacağına göre, dinsiz de Milliyet olamaz. Milliyetini seven dinini de sever, mütekamil dindar, aynı zamanda millet ve milliyet sevdalısıdır. Çünkü Milliyet beden ise din ruhtur, beden sağlam ise ruh da sağlamdır.
Türk milliyetçiliği üzerine en güzel sözü efsane lider rahmetli Alparslan Türkeş “İslamiyet ruhumuz Türklük bedenimizdir, ruhsuz beden cesettir” diye ifade etmiştir.
Bayrak inmesin, ezan susmasın, vatan toprağına haçlı çizmesi basmasın diye yedi düvele direnmiş, canını topraklaştırarak vatanlaştırmış olan Türk milletinin gönlünden Türk Milliyetçiliğini silmeye ne Erdoğan’ın ne de projelerine eşbaşkanlık yaptığı küresel emperyalistlerin gücü yetmeyecektir.
Zira milliyetçiliğin kökleri milletimizin vicdanı, ruhu, kültürü ve basiretidir.
Türk milliyetçiliği; inanç ve değerlerde muhafazakar, İlim, bilim ve teknolojide modernist, sosyal politikalar açısından ise, evrensel hukuk kuralları çerçevesinde insan hak ve özgürlüklerine dayalı demokratlıktır.
|