Türkiye’de 75 milyon civarında insan yaşıyor. Bu insanların yaşamı tam bir belirsizlik içinde sürüyor. Her an başımıza bir şey gelebilir. Ancak halk bir belirsizlik sonucu başına gelebilecek her şeyi peşinen kabullenmiş durumda. Bunu da kaderle izah ediyor.
İstisnaları olabilir ama ülkemizde hayat süren herhangi bir ferde: “niçin yaşıyorsun?” yada “yaşamının hedefi ne?” diye sorsanız; ülke, dünya ve hayatın gerçeklerinden çok uzak cevaplar alırsınız.
Vatandaşın bu durumda olmasında devletimizin günahı vardır. Eğitim sistemimiz yaşamla ilgili hedefleri önümüze koymamıştır. Toplumun akil adamları ve kanaat önderleri de bu açığı kapatamamıştır.
Sokaktaki insana önceliklerini sorduğunuzda, hedefinin öncelikle para kazandırıcı bir meslek, bir konut, bir araba ve bir yazlık vs. olduğunu görürsünüz. Peki devletin ve milletin bekası sağlanamazsa bunlar bir şey ifade eder mi?
Günlük hedefi; karnını doyurmaktan başka bir şey olmayan insanlar için; can, mal ve ırz güvenliğinin bir önemi var mıdır?
Acaba mutlu, huzurlu, güvenli bir ortamda yaşayan insanlarımız, bu ortamın nasıl sağlandığını hiç düşünüyor mu?
Vatandaşımız bu açıdan bakıldığında, tefekkür edememesi için dört bir yandan kıskaca alınmıştır. Bir yandan yanlış eğitim sebebiyle devlet; vatandaşın aklında ve ruhunda bir boşluk bırakmakta, bundan dolayı vatandaş, yaşamına anlam katmak için değişik dini ve sosyal grupların eline düşmekte, böyle olunca da yaşamı kendi varlığını tehlikeye düşürecek bir mecraya doğru yol almaktadır.
Halbuki Türk Milleti yeryüzünde müthiş bir potansiyele sahip bir millettir. Bu gücün farkında olsa, kendini emin bir şekilde geleceğe taşıyacağı gibi yeryüzündeki tüm mağdur ve mazlum insanlarında rehberi olabilir. Ancak böyle bir misyonu ve görevi ifa etmesi dünyanın hakim güçlerince asla istenmez. Bu nedenle de Türk Milleti’nin kendi gücünden haberdar olmasının önüne geçilmiştir.
Onun için fert ve fertlerin oluşturduğu ve adına “Türk” denilen milletimiz hedefsiz bırakılmıştır.
Başta komşularımız olmak üzere AB ülkelerinin, ABD, İsrail, Rusya, Çin, Japonya gibi devletlerin ve küresel güçlerin kendi bünyelerinde bizide kapsayan bir “milli hedef”leri ve bunu tahakkuk ettirmek üzere stratejileri ile uygulamaya koydukları planları vardır. Bu “milli hedef”, o ülkelerin her bir vatandaşına da sirayet etmiştir. Yani dünyevi ve nefsi taleplerinin milli hedeflerinin tahakkuku ile sağlanacağı anlayışı, saydığımız bu topluluklarda kabul görmüştür. Yunanlıların “Megalo İdea”sı gibi...
Hatta içimizdeki PKK’lı, dinimizi ön plana çıkarıp dini sadece kullanma gayretinde olan bölücüler ile etnik mikro ırkçılar bile bir “hedef” sahibidir. Bu sebeble küçük bir azınlığı teşkil etmelerine rağmen, toplumun çoğunluğuymuş gibi ses çıkartmaktadırlar.
Bizler ise “milli hedef” yoksunu olduğumuz gibi karşımızdaki güçlerin “milli hedef”lerinin fert, millet ve coğrafya olarak kapsama alanında olduğumuzunda farkında değilizdir.
Eğer aksi olsaydı bu kadar yoğun sorunla boğuşmaz, insan ve toplum hayatını verimsiz kullanmaz, ülkemizin yer altı ve üstü kaynaklarınıda lehimize kullanmayı başarırdık.
“Milli Hedef” konusunun fert ve toplum için önemini kavrayabilseydik, toplumun bütün katmanlarını, aydınlarını ve kanaat önderlerini böyle bir hedefin oluşması konusunda zorlayabilirdik.
Ancak gittiğimiz noktaya bakınca, “milli hedef”e sahip olmaktan ziyade bireysel olarak dünyevi ve nefsi hedeflerin tatminine yönelmiş durumdayız. Hem de her geçen gün dini örgütlenmelerin, ülkemin neredeyse her sokağında hatta büyük apartmanlarında pıtrak gibi çoğalmasına rağmen!
“Milli Hedef”e sahip olmayan fertlerin oluşturduğu bir milleti ve onun teşkilatlanmış şekli olan devleti, tarih sahnesinde uzun süreli olarak var etmeye kimsenin gücü yetmez. Onun için her bir Türk ve topyekün Türk Milleti önüne “milli hedef”i koymalı ve ferdler şahsi hedeflerinin ve menfaatlerininde gerçekleşmesinin “milli hedef”in tahakkukuna bağlı olduğunu bilmelidir.
Güçsüz devlet, kişilerin menfaatlerini koruyamaz. Evin, arabanın, yazlığın, tarlanın, paranın ve evlatların varlığı, mutluluğu, huzuru ve güveni devletin gücü ile orantılı ve ilgilidir. Güçlü devlet “milli hedef” sahibi insanların ve onların oluşturduğu milletin eseridir. Bu gün yaşadığımız tüm sıkıntıların ana kaynağı ne insanımızda ne de milletimizde “milli hedef”in bulunmayışıdır. |