Çetin açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
Ermenilerden özür dileyen Tayyip Erdoğan ve hükümeti, bedelini bu millete ödeteceği tarihi bir hataya daha imza atmıştır. Tayyip Erdoğan’ın, Nobel edebiyat ödülü almak için “Türkler Ermenileri kesti” diyen Pamuk’tan bir farkı kalmamıştır. Cumhurbaşkanı olmak için Orhan Pamuk’la aynı yolu izleyen Tayyip Erdoğan, kendi milletini arkadan hançerleyerek küresel güçlere şirin görünmeye çalışmaktadır. Böylelikle Ermeni tezlerine bir adım daha yaklaşan Erdoğan, Türk milletine bin adım uzaklaşmıştır.
Bizzat Başbakanın ağzından çıkan özrün ardından, yurtdışındaki Ermenilere vatandaşlık verilmesi için çalışmaların yapıldığı iddiaları, daha pek çok tavizin verileceği kuşkularını da beraberinde getirmektedir. Ermenilere vatandaşlık vermeyi planlayan hükümet, tazminat ve malların iadesi taleplerinin de hemen arkadan geleceğini görmeyecek kadar kör değilse eğer ihanet içerisindedir.
Kuzey Kıbrıs’ta Loizidou davası ile yaptıkları büyük hatanın benzeri adımları Türkiye’de tekrarlamaya hazırlanan AKP’nin gaflet uykusunda olduğunu düşünmek bu şartlarda çok iyi niyetli bir yaklaşım olacaktır.
Bilindiği üzere, AKP hükümeti KKTC’deki taşınmazlara ilişkin bir Rum’un açtığı davayı resmen kabul etmekle, Adada Türklerin işgalci olduğu yönündeki Rum/Yunan tezini dolaylı olarak onaylamıştır. Bu davayla 1 milyon 120 bin euroluk ödeme yapan AKP hükümeti, sırada bekleyen 3 binden fazla davayla ilgili tazminatı ödemek yerine kestirmeden KKTC’yi “babalar gibi satmaya”, biran önce elden çıkarmaya yıllardır uğraşmaktadır. Tayyip Erdoğan ve hükümetinin Kıbrıs diye bir davalarının olmadığı ve Türkiye’nin Kıbrıs’ın yanı sıra enerji kaynaklarıyla dolu bütün doğu Akdeniz’den çekildiği acı bir gerçektir.
Kıbrıs’taki Rumların dava tehdidine benzer şekilde, AKP’nin özür kapısını araladığı Ermeni meselesinde de yakın zamanda karşımıza tazminat davalarının getirileceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Çok uzun süredir Amerikan sigorta şirketleri vasıtayla ABD yönetimine yapılan baskıların Türkiye’de AKP hükümetinin politikalarına yansıdığı ve bu özür hadisesinin çok daha büyük taleplerin habercisi olduğu açıktır. Özrün ardından tazminat, sonra toprak ve nihayetinde sözde Ermenistan hayallerini yüzyıldır yaşatan küresel güçler, işbirlikçi ve teslimiyetçi AKP hükümetinden daha uygun bir taşeronu kolay kolay bulamazlar.
Ne acıdır ki, başka ülkelerin parlamentolarında soykırım yalanını onaylatan küresel güçler, şimdi aynı dayatmayı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine de kabul ettirecek adımları attırmaktadırlar. Tayyip Erdoğan’ın özür açıklaması, hükümetin diz çöktüğünü ve kendi küçük çıkarları için Türkiye’nin büyük davalarını gözden çıkardığını ispat etmektedir.
Tam da milli egemenliğimizin vücut bulduğu TBMM’nin açılış yıldönümü 23 Nisan’da Ermenilere taziye mesajı gönderen Tayyip Erdoğan, böylelikle hangi millet iradesine dayandığını ve önemsediğini açıkça ortaya koymuştur. Türk milletini lekelemek isteyen ve derinden yaralayan bu yakışıksız ve gayrımilli açıklamanın kimlere hizmet ettiği ortadadır.
İktidarda kalabilmek uğruna her defasında milli bir davamızı kurban veren Tayyip Erdoğan ve hükümeti, tam anlamıyla teslimiyet politikası takip etmektedir. Yıllar önce Kıbrıs’taki Türk egemenliğini yok edecek referanduma destek veren AKP, o güne kadar tanımadığımız Rum kesimini resmen devlet olarak kabul etmiş ve AB üyeliğine ses çıkarmamıştır. O günden bu yana KKTC’nin varlığını sonlandıracak görüşmelere açık destek vermeye devam etmektedir.
Türkiye’yi bölmek amacıyla elinde silah dağa çıkmış PKK eşkıyası şimdi AKP hükümetiyle aynı pazarlık masasındadır. İmralı’da ağırlaştırılmış müebbet cezasını çekmesi gereken bölücübaşı Apo, hükümetin eşbaşkanı gibi etkin bir pozisyona kavuşmuştur. Teröristin isteğiyle çıkarılan MİT yasası, PKK ve Öcalan’ı devletin resmi muhatabı haline getirmiştir.
Ülkemizi yöneten zihniyet yaptığı her açılımla geri dönülemez bir yolda kendilerini de devletimizi de batağa saplamaktadır. Ancak ne gariptir ki, AKP’nin ihanete varan politikaları deşifre oldukça, artık inkâr dahi etmedikleri yolsuzluk ve rezillikleri çıktıkça bir o kadar güçlenmektedir. Çünkü bu iktidar gücünü milletten ve anayasal düzenden değil, zaaflarını çok iyi kullanarak diledikleri gibi yöneten küresel güçlerden almaktadır.
Kıbrıs’ta satış, PKK ile açılım ve pazarlık derken gündeme getirilen Ermeni özrü, iktidarda kalmanın karşılığında küresel güçlere ödenen bedelin taksitleri gibidir. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olabilmek için küresel güçlerin önünde daha fazla eğilmekten derhal vazgeçmelidir. Çünkü o eğildikçe bu tavizlerin arkası gelecek demektir.
AKP politikaları sayesinde süratle Sevr sürecine doğru sürüklenen Türkiye’yi sırada neyin beklediğini düşünmek dahi istemiyoruz. Yeni Osmanlıcı olarak yola çıkan ama bu gidişle olsa olsa Yeni Bizans’ı diriltmeyi başaracak yönetici kadro aslında tekfurluğa çoktan razıdır. Bunların vatanın birliği ve bütünlüğünü umursamadıkları, kendi siyasi ikballeri için papaz elbisesini dahi giyebilecekleri ayan beyandır. Heybeliada Ruhban Okulu ve azınlık vakıflarına haklar bahşeden AKP’nin Rum Patriği’nin uluslararası zeminlerde kullandığı ekümenik sıfatlarına göz yumması dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu yüzden PKK ve Ermeni açılımlarından sonra Patrikhaneyi Bizans İmparatoru olarak tanımayı gündeme getirmeleri şaşırtıcı olmayacaktır. Buradan açık açık soruyoruz: Kıbrıs, PKK ve Ermeni açılımlarının ardından sırada Patrikhane açılımı mı yer almaktadır? Küresel efendilerin Türkiye’yi bölme ve parçalama hesaplarını adım adım uygulamanız için önünüze koydukları makamlar ve paralar bu millete ihanetinize değer mi?
Milliyetçi Hareket Partisi, yüz yıl önce Ermeni çetelerinin hunharca katlettiği Türklerin acılarını da AKP hükümetine hatırlatma ihtiyacı duymaktadır. Çünkü Türkiye’yi yönetme iddiasındaki bir hükümetin evvela kendi insanının dertlerini ve acılarını anlaması ve çözümler üretmesi gereklidir. Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemiz üzerinde oynanan emperyal oyunun bir maşası haline getirilen Ermeni iddialarının Türk milletinden intikam almak için kullanılmasına müsaade etmeyecektir. Soykırım utancını yaşaması gerekenler, daha yakın zamanlarda dahi Karabağ’da o çirkin yüzlerini medeni dünyaya gösteren Ermenilerdir. Türk milleti tarihinin hiçbir devrinde soykırım gibi utanç verici suçlar işlememiştir ve bu yüzden Türkler adına özür dileyenlere de şüpheyle bakmak gereklidir.
|