Taksim’den Erdoğan’a One Minute
Haber Detayı
03 Haziran 2013 - Pazartesi 17:22 Bu haber 1722 kez okundu
 
Taksim’den Erdoğan’a One Minute
DİĞER Haberi
Taksim’den Erdoğan’a One Minute

Taksim protestolarına geniş açıdan bakıldığına madalyonun bir yüzünün müspet diğer yüzü ise menfi olmak üzere, iki gerçeğin ortaya çıktığı görülecektir. İlk önce ortaya çıkan Müspet gelişmelere bakalım: Taksim’de başlayıp dalga dalga yurdun her tarafını saran protesto eylemlerinin asıl sebebi, bütün güçleri elinde toplama hırsına yenik düşen Erdoğan’ın baskı rejimine karşı milletin “Bir dakika” (One Minute) demesidir. Taksim’deki gösterilere katılanların çoğunluğu Gezi Parkı için değil, her türlü eleştiriye düşmanca yaklaşan Başbakan Erdoğan’a uyarı amacıyla sokağa indi. Taksim direnişi, Demokrasilerdeki yasama, yürütme ve yargıdan oluşan güçler ayrılığı ilkesini ayak bağı gibi görerek mutlak bir diktatörlük kurma yolunda ilerleyen Erdoğan’a dur demektir. Taksim direnişi, Milyonlarca insanın yaşam biçimine hakaretler savuran ve kendisi gibi düşünmeyenlere karşı her türlü iftirayı atıp sindirmeye çalışan Erdoğan’a isyandır. Halk, Kendinden başka hiç kimseyi dinlemeyen ve vatandaş iradesini hiçe sayan iktidara ihtar için yollara döküldü. Millet, Her türlü gösteride acımasızca polise saldırı emri veren hükümete tepki olarak direniş başlattı. Vatandaş, Basit bir protesto eylemine karşı göstericiler üzerine dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek yoğunlukta su ve biber gazına tepki olarak vicdanlarını rahatlatmak için eylemlerini genişletti. Toplum Erdoğan’a, Kaynaklarının peşkeş çekilmesine, Milletin etnik ve mezhebi kamplara ayrılmasına dur demek için ilk sarı kartını gösterdi. Taksim eylemleri, haksızlığa uğrayanlar ile adaletten umudunu kesenlerin sesi ve nefesi oldu. Taksim gösterileri, medyanın muhalefeti görmezden gelip yedi gün 24 saat Erdoğan-PKK sözcülüğü yapmasına isyandır. Taksim’de verilen tepki, AKP-PKK ağzı ile yayın yapan medyanın, meclisteki muhalefet partilerini dahi provokatör ve marjinal ilan etmelerine isyandır. Taksim’den yükselen ses, PKK Terör örgütünü AKtivist ve duygusal halk direnişçileri olarak göstermek isteyen 63 karanlık kafalı azgın azınlığın “akil insanlar” maskesi ile milletin arasına salınmasına tepkidir. Taksim direnişi, askerin başına çuval geçirilmesine ve mavi Marmara’da 9 canın katledilmesine sebep olan iktidara karşı girişilen ilk büyük tepkidir. Taksim’den başlayan direniş, Ortadoğu ülkelerini kana katliama boğan ABD-İsrail projelerine eş başkanlık yapan Erdoğan’a “gittiğin yol yanlış” demektir. Taksim direnişi, Suriyeli teröristleri ve muhalif askerlerin ciğerlerini yamyam gibi yiyen yaratıkları Türkiye’de Kandilvari “ÖSO kampları”nda barındıran Erdoğan’a “yeter artık” demektir. Taksim direnişi, Her gruptan, her futbol takımından, her kimlikten, her aidiyetten insanın bir araya gelerek “ileri demokrasi” maskesi ile demokratik haklarının kısıtlanmasına isyanıdır. Taksim direnişi, iki kıtayı birleştirmek için temelleri atılan Üçüncü köprüye, Yavuz Sultan Selim’in adını vererek gönüller arasına kin ve ayrışma nifakları sokulmasına karşı bir manifestodur. Taksim direnişi, Hükümetin Yanlış ve tehlikeli Suriye politikası ile mezhep savaşlarını körüklemesinin sonucunda Reyhanlı’da 52 canın kaybedilmesine isyandır. Taksim direnişi, Doğaya, insanlığa ve evrensel hukuk kurallarına aldırmadan, azgın bir rant iştahıyla ülkenin her köşesinin talan edilip peşkeş çekilmesine isyandır. Taksim direnişi, Üçüncü köprünün temeli atılırken “Taksim Gezi Parkı şöyle olmuş, böyle olmuş, orada gelip gösteri yapacaklar, şudur, budur vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz karar verdik, verdiğimiz gibi işleyeceğiz” diye efelenerek millete meydan okuyan Erdoğan’ın süngüsünün yere düşmesidir. Taksim direnişi, her alanda çaresiz bırakılmak istenen milletin sabır taşının çatlayış göstergesidir. Taksim direnişi, Boğucu ve ucu görünmeyen karanlık tünelden nefes alacak kadar havalandırma deliği açılmasıdır. Bu direnişteki madalyonun ön yüzünden Başbakan Erdoğan’ın karizmayı çizdirip büyük bir yara aldığı ortaya çıktı. MADALYONUN ARKA YÜZÜ Olayların şiddetini yükselttiği Cuma Günü Oradaydım... Cumartesi günü Sabah 07,30'da tekrar Taksim'e gittim... Demokratik haklarını kullanarak iktidara karşı protestoya başlayan ve aynı tavırla sürdüren tüm kardeşlerimi canı gönülden kutlarım. Ellerinde Türk bayrakları ve Atatürk posterleri ile herkes karınca ve kararınca baskıyı ve zulmü gayet insani bir şekilde protesto etti... Ancak iyiniyetli kişiler arasında bu haklı eylemi haksız duruma ve suç unsuru haline getirmeyi amaçlayan ağızları ve yüzleri kapalı marjinal anarşi grupçukları da gözüme takıldı. Kalabalık arasından ara sokaklara dalıp söktükleri kaldırım taşlarını sağa sola bilinçsizce fırlatan, ellerindeki sopalar ve değişik içki şişeleri ile adeta terör estiren provakatörlerin oluşturduğu anarşi grupları bu kutsal direnişi anlamsızlaştırdı. Anlamsızlaştırmakla kalmayıp iktidarın eline koz verecek kirli emellerine alet etti. Beşiktaş, Sıraselviler ve Gümüşsuyu'ndan Taksime bağlanan yollar üzerinde, yakılmış yıkılmış, tahrip edilmiş tabelaları, çöp konteynırları, camları kırılmış işyerleri, kundaklanmış araçları ve sökülmüş kaldırımları gördüm... Haklı gerekçelerle ama kontrolsüz başlayan bu eylemler sürdürülürse korkarım, marjinal ve terör grupları insiyatifi ele alır. Kontrolsüz güç Terör gruplarının eline geçerse ülkemiz adım adım Irak ve Suriye gibi kana ve katliama boğulur. PKK’yı meşrulaştırmaya dönük çözüm projelerinde devlet ile bebek katili Abdullah Öcalan ve Kandildeki terörist elebaşı Karayılan arasındaki görüşmeler sürecinde postacılık yapanların Taksim eylemlerinde başrol oynaması düşündürücüdür. Bir başka düşündürücü olayda, Parti veya siyasi düşünce gözetmeksizin isyan eden grupların PKK kontrolüne geçme tehlikesidir. “Ya Allah bismillah Allahuekber” ile “Kalpaklı Atatürk” posterinin yan yana olması ve hep birlikte Faşizme karşı omuz omuza sloganları atılmasının anlamı büyüktür.  Ama, başbakanın emriyle polisin saldırması sonucu, Yerlerde insanların sürünmelerine, kan revan içinde ağlayanlara ve kıvrananlara pusuda bekleyen terör örgütü militanlarının yardım şovları, işin içinde başka iş olduğu şüphesini uyandırıyor. Heyecan ve öfkemizi yenip şu sorunun cevabını bulalım. Sebebi İktidarın baskı politikaları olsa da Taksim olaylarını kim başlattı? Ortada işine gücüne gidip gelen, parkta oturup sohbet eden, kitap okuyan, şarkı türkü söyleyen ve ağaçların altında gölgelenenlerden başka kişiler yokken polisin saldırmasının anlamı nedir? Etrafı yakıp yıkan yok, Taş atan kimse yok, slogan atan kimse yok, taşkınlık yapıp polise saldıran kimse yok ama durup dururken polisten su ve biber gazı varsa bu olaylardan şüphelenmez misiniz? Hiç yoktan var edilen bir “isyan” öncülüğünü PKK uzantılarının üstlenmesi beni kaygılandırır, peki sizi düşündürmüyor mu? Bayrağımıza, Milli bayramlara ve Atatürke karşı saldırılar yapılırken bir grup tepki verdi diğerleri es geçti. Bölük bölük şehitler gelirken, bayrak açanlara karşı Erdoğan’ın polisleri acımasızca saldırdığında çoğunluk sessiz kalırken, Karanlık kafalı Akilleri protesto edenlere polis biber gazı sıkıp gözaltına alınışları görmezden gelirken, Reyhanlı’daki katliama sebep olan politikaları kınayanlara karşı acımasızca saldıranlara duyarsız kalınırken, Silivri zindanlarındaki haksız suçlama ve yargılamaları protesto edenlere karşı güvenlik güçleri tomaları sürerken, kimsenin aklına tek yürek olma gelmedi. Plan proje ve organizeyi yapanların meçhul olduğu, hatta bölücülerin başını çektiği gelişmeler toplumu felaha değil azaba sürükler. Mazlum gibi gelip zalimleşen, Harun gibi gelip Karunlaşan, Mağdur gibi gelip gurur ve kibire boğulan, Dindar gibi gözüküp kindarlıktan beslenen, Mümin gibi gözüküp zinayı ve domuz etini serbest bırakan, Müslüman gibi gözüküp onbir yılını haçlı ve Siyonistlere hizmetle geçiren, Yahudi cesaret madalyalı Erdoğan ve taifesinin iktidardan gidişine en çok ben sevinirim ama “gönderen” “milli irade”nin tecellisi sandık olması şartıyla.    
Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör: Hakan Yakın
Etiketler: Taksim’den, Erdoğan’a, One, Minute,
Yorumlar
Haber Yazılımı