Türkiye’yi içinde bulunduğumuz hale AKP iktidarı ve RTE getirmedi. AKP ve RTE iktidarı sadece bir sonuç… Bundan evveli var ve biz bu süreç ile sürecin içinde aktif rol oynayanları iyi bilmeliyiz.
İlk önce Türkiye ne halde? Sorusunun cevabını vermemiz gerekiyor. Kanaatimce, Türkiye; küresel güçlerin eline geçmiş kırılgan ekonomisi ve felçli bir hasta haline getirilmiş duyarsız halkı ile bölücüler tarafından parçalanmak üzeredir.
AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, altı aydır evlerimize gelmeyen şehit cenazelerini çözüm projesinin başarısına bağlıyor. Sen gider memleketin üçte birini verirsen, elbette adam kendini ateşe atmaz. Unutmamalıyız ki; şehitler, Türkiye bölünmesin ve parçalanmasın diye toprağın kara bağrına düştüler… Bilin ki; yine hiç çekinmeden düşeriz.
Kuzey Kürdistan lafından, ABD Büyükelçisinin son gezisinden, pkk’nın polislerinden, akil adamların raporundan, İmralı Canisi’nin tehtidlerinden, BDP’nin taleplerinden ve MİT’çi Mehmet Eymür’ün “Bölünme endişesi taşıyorum…” sözlerinden anlıyorum ki; AKP, memleketin bir bölümünü terketmeyi, bize “çözüm başarısı” olarak pazarlıyor.
Türk Milleti’nin, bunu kabul yerine vatan toprağı için her gün ölerek şehit olmayı tercih edeceğini düşünüyorum…
Ayrıca Anadolu Türklüğü, Doğu Türkistan’dan Avrupa ve Balkanlara, Ortadoğu’dan Kafkaslara her gün sınırları daralan bir çembere alınmakta ve baskılar artmaktadır. Irak’ta Türkmenlerin ve Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin artan katliamlara maruz kalmaya başlaması, bunun bir göstergesidir.
Yine nerede bir Türk yaşıyorsa, katledilmemiş ve asimile edilmemişse, o da Irak ve Doğu Türkistan’dakiler gibi diken üstündedir. Şimdi aynı tehlike çanları, Anadolu Türklüğü için çalmaktadır. Ancak Türk Milleti ve özellikle Türkiye’yi bu hale getiren takım bunun farkında değildir…
Marksist – Leninist ve sosyalist fikirli her türlü sol fraksiyonların, liberallerin, adına dini örgütlenmeler dediğim cemaat ve tarikatların, bir kısım laikçilerin, etnik mikro ırkçıların, bazı mezhepçilerin ve bölücülerin ortak düşmanı “TÜRK MİLLETİ”dir. Bu saydığım ve aklıma gelmeyen daha bir çok grubun,Türk Milletine karşı düşünceleri ve takiyeleri mevcut… Bunlar azınlıkta da olsalar, ezici çoğunluk olan Türk Milletinden ne yazık ki etkileri çok fazladır hatta ülkenin kontrolü ellerine geçmiştir.
Şimdi gelelim bu halimizin asıl müsebbiplerine… Kast ettiklerimiz, Atatürk’ün ölümünden sonra AKP iktidarına kadar geçen sürede Türkiye’yi yönetmiş olanlardır. Burada kusura bakmayın ama kimseyi ayırt etmiyorum. Herkesin az veya çok bu süreçte bir günahı var. Kim bunlar?
Yüksek makamları işgal etmiş ancak görevlerini yapmamış olanların başında; siyasetçi, bakan, milletvekili, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanı, generaller, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay yöneticileri, rektörler, dekanlar, profesörler, bürokratlar, valiler, kaymakamlar, savcılar, hakimler, iş adamları, gazeteciler gibi vs. saymakla bitmez adam vardır.
Günümüzde bu tipler sızlanmakta, rakı – balık ya da mangal keyfi yaparken memleketin yüksek menfaatleri için ahkam kesmektedir. Duyuyorum, en klasik teklifleri de MHP – CHP birlikte seçime girsin diyedir… İşte buradan bir kez daha anlıyoruz ki; bunlar MHP ve CHP’yi birbirinden ayırt edemeyecek kadar bilgisiz, şuursuz ve çapsızdır.
Bu tipler yıllarca Atatürk’ün gölgesine sığınmış, makamları kapmış, yaşam boyu şahsi menfaatlerinin teminine uğraşmış , nefis yapmış, memleket için mücadeleden kaçmış ve aksine memleketin sırtına yük olmuş ve de bugünlerin zeminini hazırlamış; ülke ve memleket sevgileri ise eğlence masalarında “duygusallık”tan öteye gidememiş insanlardır. Halen de önlerini görememekte ve abuk sabuk tekliflerle ucuz eleştiriler yapmaktadırlar.
Ben onlara sadece şunu söyleyeyim. Aşağıda yazılı olanlar, takipçisi (!) oldukları Atatürk’ün sözleridir… Atatürk 04 Mart 1922 tarihinde Fransız gazeteci Madam Gauiles’e verdiği mülakatta “… Türk Milleti artık kandırılmak istemiyor… Biz Türk’üz, işte o kadar. İyi Müslüman olmak bizim için yeterlidir… Dost kazanmak, tam bağımsızlığımızı korumak, her şeyi Türk bakış açısından görmek.” diyerek olması gerekeni işaret etmiştir.
Ey Türkiye’yi bu hale getirenler! Hanginiz bu bakış açısı ile Türkiye’yi idare ettiniz? Ve kimler bugün Atatürk’ün bu hedeflerini seslendiriyor? Dün yanlış yaptınız bugün niye doğruları yapmıyorsunuz?
Türkiye’yi bu hale getirenler başta olmak üzere hepinize son bir şey söyleyeyim; Le Petit Parisien’in Anadolu muhabiri, Atatürk’ü 1922’de ziyaret eder. Kabul edildiği odada iki kılıç görür. Biri kırıktır ve üzerinde “Zulmün topu var, güllesi var, Kal’ası varsa” diğerinde ise “Hakk’ında bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır” diye yazılıdır… Biz inanırız ki; Türk Milleti, Hakk’ın bükülmez kolu, dönmez yüzüdür ve sizden bir medet gelmese bile Allah bize koşup yetişecektir, o bize yeter.
|