Türkiye Soma madenlerinde bir facia yaşadı. Olayın mahiyeti açısından ister bir kişi ölsün ister 300 kişi fark etmez. Artık ölen ve ölenin yakınları için “kıyamet” kopmuştur. Ve her acı düştüğü yeri yakmaktadır.
Türkiye ve Türk Milleti, başına böyle felaketler gelince dövünmekte ve yas tutmaktadır. Uzmanlar ve siyasetçiler olay üzerinde uzun uzadıya konuşmakta ve iş küllenince de olay unutulmaya yüz çevirmektedir.
Neredeyse kalbimizi dağlayan her faciayı, üzerinde bir kaç defa yazıp konuştuktan sonra unutup gittik. Nedenleri ve çözümleri konusunda doğru düzgün durmadık bile!
Türkiye gelişmiş bir ülke değildir. Çünkü ülkemizde öncelikle hukuk ve adalet yoktur. Suç ve ceza arasındaki denge bozulmuştur. Devlet; haklının, emekçinin, üreticinin veya herhangi bir nedenle mağdurun yanında değildir. Ve bu yanında olmayışa dair makas, sıradan vatandaşın aleyhine gün be gün açılmıştır.
Küresel sömürücüler ve onların yerli işbirlikçileri için, vatandaşın canı değil ne kadar kanının emileceği önemlidir. Onun için vatandaşın hayatını korumak adına hiç bir alanda yeterli güvenlik önlemi alınmaz ve bunun için gerekli yatırımlar yapılmaz. Hep vatandaşın üzerinden daha fazla kazanma kuralı geçerlidir.
Bunu sadece Soma’da meydana gelen kazada kaybettiğimiz ve sayıları halen meçhul olan yüzlerce madenci şehidin ardından söylemiyorum. Günümüze kadar olan maden kazaları ve istatistikleri önümüzdedir. Bu olaya trafik kazalarını, depremleri, sel ve heyelanları, iş kazalarını, kadın cinayetlerini, çocuk kayıplarını, 1980 öncesi anarşik ortamı, bölücü teröre verdiğimiz şehitleri de ekleyin.
Göz göre göre gelen hangi faciaya karşı “dur” diyebildik ve tedbir alabildik? Eğer Soma’daki işveren, işçi güvenliği için yeterli tedbiri alsa ve bunun için yatırım yapsa, işçi sendikası bir eksiklik varsa dünyayı ayağa kaldırsa, bürokrasi denetimlerle göz açtırmasa ve iktidar muhalefet tarafından verilen önergeleri dikkate alsa; bunlar ya da facianın boyutu böyle olur muydu?
Kanaatime göre silsile yolu ile bir görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma vardır. Şimdi işveren dünyayı kazansa da, bu kadar can kaybının üzerine eğer üzerine düşeni yerine getirmemişse son nefesi alana kadar rahat edebilecek midir?
Dediğim gibi, şimdi Soma’da bu olay oldu diye, bu kaza eksenli olarak düşünmeyelim. Trafik kazalarında bir yılda binlerce insan kaybediyoruz. 1999 depremini ve ölen kardeşlerimizi unuttuk. Van’daki bile konuşulmaz oldu. Bölücü terörün katlettiği on binlerce vatandaş ve binlerce şehit, sönen ocaklar babasız kalan çocuklar unutuldu gitti ki; bölücübaşı ile pazarlık yapıyoruz! Felaketler karşısındaki bu tavırlarımız, Soma’da olduğu gibi bize yeni felaketler olarak dönüyor. Düşünüp bir türlü ibret almıyoruz...
Bu ülkenin ve aziz milletimizin başına gelen tüm facialar, çoğunluğu ne idüğü belirsiz insan tarafından bir müddet yazılır ve konuşulur sonra da unutturulur. Onlar böyle yapar ama Türk Milleti de unutur. Oysa ki; unutmamak, ders çıkarmak ve tedbir almak gerekir.
Faciaların başımıza gelmesinde, vatandaşımızın can ve mal emniyetinin korunmamasında ve de unutturulmasında en amil sebep; işverenlerin, sendikaların, bürokrasinin ve siyasetin hâkim kadrolarının “milli” olmamasıdır. Eğer milli olsalar gerekli tedbiri alır ve böyle bir sonucun ortaya çıkmasına müsaade etmezlerdi.
Unutmasak; soysuzlukları, yolsuzlukları, tedbirsizlikleri, görevi ihmal ve görevi kötüye kullanmaları, ihaneti defalarca kabul eder ve hatta ödüllendirir miydik?
En üzüldüğüm ne biliyor musunuz? Soma’da veya Türk Milleti’nin başına gelen bütün facialarda ölen insanların hemen hepsinin fakir fukara zümresinden olmasıdır. Ezilmelerine ve sömürülmelerine rağmen büyük bir sessizlik içinde kendi mağduriyetlerini “kader”leştirmişlerdir.
Olmaz böyle şey! Mutlaka bu düzen yıkılacak. Milli devlet ve güçlü millet anlayışı bu topraklarda hâkim olacak. Akıl, bilim, çalışkanlık ve dürüstlüğün geçer akçe olduğu bir sistem kurulacak. O zaman emek değer bulup vatandaşın canı üstün tutulacak.
Yapmanız ve yapmamız gereken şey, doğruluktan yana tavır almanız ve varsa aklınızı ve fikrinizi sarmış örümcek ağlarından kurtulmanız.
Allah maden şehitlerimize rahmet eylesin, ailelerine sabır versin, öksüz kalan çocuklara sahip çıkılsın ve böyle günleri ne bize ne de insanlık alemine göstersin... Ve bizlere de acıları unutturmasın ki; ders ve ibret alalım...
|