MHP Adana İl Başkanlığı ve Adana Ülkü Ocakları Başkanlığı, Taksim Gezi Parkı protestoları meselesinde AKP Hükümeti ve protestocuları uyararak itidal çağrısı yaptı.
PKK ve Kandil'in bölücü taleplerini İmralı'da dikkate alıp müzakere etmekten gocunmayan AKP Hükümetinin, çevrecilerin taleplerini de dinlemesi ve Gezi Parkı meselesinde protestolara katılanların haklı taleplerini meşruiyet içerisinde istemesi gerektiği vurgulanan MHP ve Ülkü Ocakları açıklamalarında taraflara itidal çağrısı yapıldı.
MHP ADANA İL BAŞKANI MUSTAFA İZGİOĞLU'NUN AÇIKLAMASI
Bir park içindeki ağaçların kesileceği gerekçesiyle başlatılan ve ilk başlarda masum demokratik bir tepki gibi görülen eylemlerin, bölücü unsurların da dahil olmasıyla ülkemizi tehdit edecek şekilde farklı bir boyut kazandığını üzülerek müşahede etmekteyiz. Ortadoğu ve Afrika’nın bir bölümünde başlatılan ve adına ‘Arap Baharı’ denen, Müslüman ülkeleri kan ve gözyaşına boğan ayaklanmaların bir benzerini de Türkiye’de gerçekleştirmek isteyenler bulunmaktadır ve şimdiden ‘Türk Baharı başladı’ denmektedir. Böyle bir yola yöneliş, ülkemizi telafisi olmayan derin uçurumlara atacaktır.
Türk milliyetçileri olarak kaygılıyız. Bölücü ihanet sürecine karşı tek başımıza verdiğimiz mücadele devam ederken, şimdi de gerek siyasi iktidarın gerekse başlatılan eylemlere öncülük eden muhalefetin ve diğer bazı çevrelerin sorumluluktan uzak çabaları, endişemizi daha da artırmaktadır. Düşman puslu havayı sever. Böyle bir havayı oluşturmaya kimsenin hakkı yoktur.
Bu bağlamda, haklı ve meşru bir amaca ulaşmak için ortaya konan demokratik tepkilerin yine haklı ve meşruiyet sınırları içinde kalması lazım geldiğine, siyasi iktidarın da, tehlikenin farkına varması, yangının üzerine barutla gitmemesi gerektiğine inanıyoruz. Burada en büyük sorumluluk iktidara düşmektedir. Amerika’nın, Kandil’in, İmralı’nın bölücü taleplerini dikkate almaktan gocunmayan AKP hükümetinin, çevrecilik adına ortaya konan istekleri mutlaka dinlemeli, art niyetli çabalara fırsat vermemeli, ‘Ben iktidarım, her şeyi yaparım’ mantığını terk etmelidir.
Özetle, iki taraf için de ifade ediyoruz; hukuk ve meşruiyetten firar edilmemelidir. Hukukun bittiği yerde ise vicdan başlamalıdır. O vicdan vatandır, bayraktır. ‘Bu vatan benim, bu bayrak benim’ diyen herkes, ülkemize zarar verecek söz, davranış ve uygulamalardan kaçınmalıdır.
Türk milliyetçileri ve Ülkücü hareket ise, haklı ve masum demokratik tepki şeklinde başlayan ama sonradan bölücülerin dahil olmasıyla şer odaklarının ülkede kaos ve karmaşayı yayarak amaçlarına daha kısa sürede ulaşmak için yer yer isyanı andıran görüntülerin yaşandığı sokaklarda asla olmamıştır, olmayacaktır. Adana’da Türk milliyetçileri ve Ülkücüler, bölücülerle aynı karede yer almamıştır, almayacaktır.
Türk milliyetçileri olarak, Ülkücü hareket olarak çözümü hukuk içinde aramaya, seçimin ve sandığın gücüne inanmaya devam edeceğiz. Demokratik tepki ve öfkenin, sokaklarda isyana dönüştürülmeyip seçim sandıklarına yansıtılmasından yanayız. Bu vesile değerli hemşehrilerimizi de, ülkemizi mevcut sıkıntılara ilave olarak büyük bir tehlikenin içine atacak, hainlerin tuzağına düşürecek adımlardan uzak durmaya, itidale ve sağduyuya davet ediyoruz.
ADANA ÜLKÜ OCAKLARI BAŞKANI MEHMET ALİ ARSLAN'IN AÇIKLAMASI
27 Mayıs Pazartesi günü İstanbul Taksim Gezi Parkı'nda başlayan ve Türkiye'nin bir çok ilinin yanı sıra 1 Haziran akşamı Adana'ya sıçrayan olaylarda, eylemci gruplar ve polis arasında yaşanan gerginlik tehlikeli bir noktaya gelmiştir.
Adana'da yapılan gösterilere emniyet güçlerinin karşılık vermesiyle gösteri derinleşerek bir kaos ortamına doğru götürülmesi bizlerin ve hemşerilerimizin huzurunu kaçırmıştır. Olayların başladığı andan itibaren hiçbir ülküdaşımızın yasa dışı ve ayrılıkçı örgütlerle aynı ortamda devlet mensubu polislerimizle karşı karşıya gelecek ve kamu malına zarar verecek bir eylem içerisine girmesi mümkün değildir. Ülkücü gençlerimizin bulunacağı yerler sokaklar değil , okulları ve dershaneleridir. Ülkücü Milliyetçi ve dahi tüm ailelerimize çağrımız oynanan oyunlara karşı uyanık olmaları ve gençlerimizi planlanan tezgahtan uzak tutmalarıdır.
Bu günden itibaren iktidarın yaratmış olduğu toplumsal gerilimden yararlanarak Türkiye'yi Ortadoğu'daki bir Arap Baharına benzer, şimdiden adını Türk baharı koyarak bir kardeş kavgasına sürükleyebilecek davranışların oluşacağı görülmektedir. Başta siyasi iktidar, ikincisi muhalefetin bazı marjinal unsurları bu inatlaşmadan vazgeçerek çatışmayı sona erdirmelidirler. |