MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP'nin terörle mücadeleyi müzakere mağarasında karanlığa ve kaderine terk ettiğini belirterek, ''Yıkımdan sorumlu Başbakan Yardımcısı durmak bilmiyor. Bölmeye kararlı. Ama bizde böldürmemeye yeminliyiz.''dedi.
Bahçeli, terörle mücadelede yeni bir dönemin başlattıklarını söyleyen AKP'nin, bu mücadelede ABD'den daha aktif rol beklediklerini açıklamaları, başarısızlıklarının tescili olduğunu söyledi.
Ortadoğu Gazetesi'nin sorularını cevaplamaya devam eden Bahçeli, Silivri davaları,terör konusu, Suriye, Kerkük ve AKP liderinin milliyetçi söylemlere sarılması konularında görüşlerini anlattı.
SORULAR VE CEVAPLAR
Suriye'deki olayların yoğunluğu ve kapsamı artıyor. Sizce Suriye nereye gidiyor?
Doğrudur, Suriye'deki şiddet ve iç savaş şartları gittikçe ağırlaşmaktadır. Esad yönetimi ile muhalifler arasında can pazarı yaşanmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Fas'ın Marakeş kentinde Suriye Halkları toplantısının dördüncüsü yapıldı. Bu toplantıda Suriye muhalefetine destek verildi. Doha'da yeniden yapılandırılan Suriyeli muhalifler, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu adıyla alanını genişletmeye gayret ediyor.
Toplantı sonunda Suriye muhalefeti, ''Suriye halkının meşru temsilcisi'' olarak tanındı. Marakeş'ten Beşar Esad'a ''görevi bırak'' çağrısı da yapılarak, Suriye'deki siyasi geçiş sürecini engellememesi istendi. Avrupa Birliği'nin de Suriye muhalefetini muhatap kabul ettiği görülüyor.
Ama ne olursa olsun, Esad'ın hala gücünü muhafaza ettiğini düşünüyorum. Suriye konusunda gündeme gelen görüşlerin çoğunun kamuoyu algısını şekillendirmeye dönük psikolojik operasyon olduğu kanaati taşıyorum.
Suriye'de 29 örgütün ittifakıyla şekillenen El Nusra oluşumunun etkisi giderek artıyor. Bu örgüt El Kaide'nin truva atı gibi. Muhalefet bünyesinde El Nusra'nın oldukça güçlü olduğu anlaşılıyor. Bu yapılanmanın vahşi eylemleri Esad güçlerinden geri kalmıyor.
Bundan dolayı Suriye muhalefeti sanıldığı gibi masum değil. AKP'nin yanlışı da tüm dış politika enstrümanlarını muhaliflere bağlamasıdır.
Her zaman söyledim, yeniden ifade ediyorum; hükümetin Suriye politikası çökmüştür. Küresel güçler, Suriye ve Ortadoğu'ya; Katar, Türkiye ve Suudi Arabistan eliyle ayar ve yön vermeye çalışmaktadır. Bu girdaptan çıkılmalıdır. Suriye'deki gelişmelerle tarihsel, kültürel ve insani olarak ilgilenmek, iç savaşa taraf olmak demek değildir. Türkiye bu süreçten olumsuz etkilenecektir. Bölünmüş bir Suriye'nin ateşi çevreye volkan lavı gibi düşecektir. Bunun için Suriye'nin istikrarı şarttır, toprak bütünlüğü milli güvenliğimiz açısından hayatidir.
RUSYA GERİ ADIM ATMADI
Rusya Suriye konusunda geri adım mı attı?
Böyle düşünmüyorum. Rusya'nın, muhaliflerin lehinde görüşler sarfettiği ortaya atıldı. Zira böylesi bir haberin müşterisi çoktur. Putin'in Türkiye ziyaretinden sonra bu iddianın gündeme taşınması manidar. Ancak daha sonra Rusya gündemde dolaşan görüşleri yalanlandı.
Herşeye rağmen Rusya'nın mevcut pozisyonunu koruduğu anlaşılıyor.
TÜRKİYE EMSAL GÖSTERİLİR
PKK'nın uzantısı olarak isimlendirilen PYD'nin Suriye muhaliflerine katıldığına dönük bazı açıklamalar var. Siz bu gelişmeyi nasıl yorumluyorsunuz?
Önce şu hususu vurgulamak istiyorum. Suriye bir devlet olarak, uluslararası hak ve güvencelere sahiptir.
Suriye halkı henüz Esad'tan vazgeçmiş değildir. Suriye devleti de egemen bir devlet olarak bütünlüğünü ve birliğini korumayı kendisine bir vazife olarak görmektedir.
Esad'ın sertlik yanlısı uygulamaları, acımasız saldırıları, cinayetleri şüphesiz onaylanamaz. Buna ne inançlarımız, ne de insani değerlerimiz cevaz vermez.
Ancak Suriye bağımsız bir devlet olarak uluslararası sisteme dahildir ve egemenlik haklarını da kendisi kullanmaktadır. Bu egemenlik hakkını kabul etmeyen ve kendilerini muhalefet olarak ifadelendirilen gruplara karşı mücadele vermektedir.
Devlet otoritesini benimsemeyen, rejimi ve yöneticilerini reddeden muhalif gruplar tüm yerleşik kural ve anlaşmaların hilafına destek görmektedir.
Bu yeni bir durumdur. Devlet olmanın manasıyla çelişmektedir. Aynısıyla Türkiye'ye emsal gösterilme tehlikesi vardır. AKP hükümeti bunu dahi okuyamamış ve anlamlandırma sıkıntısı çekmiştir.
PYD'nin muhalif gruba katılması tamamen menfaate dayalıdır. Basına yansıdığına göre, PKK-PYD ortaklığının beklentileri Esad sonrası karşılanacaktır. Aldıkları ümit budur.
Esad yönetimi, Suriye'nin kuzey doğusunu PYD militanlarına terk etmişti. Bu yetmemiş olacak ki, PYD'ye daha fazlası vaat edildiğinde hemen tercih değiştirmişlerdir.
Sayın Başbakan farkında mı bilmem, PYD'nin muhalif saflara katılmasıyla, AKP, PKK'nın içinde bulunduğu bloğa destek verir hale gelmiştir. Bu çok acı ve faciayla özdeş bir durumdur. Bundan acilen vazgeçilmelidir.
Türkiye'nin bölgesinde pozisyonu tarafsız ve uzlaştırıcı olmalıdır. Stratejisi buna göre kurulmalı, siyasi adımlar buna göre atılmalıdır. Barzani'den sonra PKK'yla aynı kareye düşmek AKP için utançtır.
KERKÜK'ÜN ÖZEL STATÜSÜ KORUNMALI
Kerkük'te de sular ısınıyor. Irak Merkezi Yönetim ile peşmerge yönetimi karşı karşıya gelmiş durumda. Bu gelişmeler sizi kaygılandırıyor mu?
Evet, Kerkük çok sıkıntılı. Tüm hesaplar bu Türkmen kenti üzerine yapılıyor. Petrol ve doğal gaz üzerinde beklentileri olanlar Kerkük'te üstünlük kurmaya çalışıyorlar.
Kerkük'te gerilim tırmanıyor. Türkmen mahallerinde bombalar patlıyor. Daha birkaç gün önce 10'a yakın kardeşimizi kaybettik. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Kerkük'te çok dram yaşandı. PKK himayecisi Barzani, Kerkük'teki Türkmen varlığını silmek için her şeyi yaptı.
Irak Anayasası'nın 140.maddesine göre önce Kerkük'te bir nüfus sayımı yapılacaktı. Bunun sonucunda da Kerkük'ün akıbeti belli olacaktı. Bu itibarla, Peşmergeler PKK takviyeli eylemelerinde, tapu dairelerini yaktılar, demografik yapıyla oynadılar, suikastlar düzenlediler, Türkmenleri asimile etmek ve sindirmek için her rezilliği seferber ettiler.
Kerkük zulmün, vicdansızlığın ve acımasızlığın türlü yön ve yüzlerine maruz kalmıştır. Buna kimsenin hakkı yoktur. Kerkük'ün özel statüsü ihlal edilmiş ve tecavüze uğramıştır. Barzani iki cihanda da bunların hesabını verecektir.
Geçtiğimiz günlerde, Barzani yönetimi, kendi idari sınırlarına dahil olup olmadığı konusunda Bağdat yönetimiyle sorun yaşadığı, Irak Anayasası'nda 'sorunlu bölgeler' olarak adlandırılan yerler için bundan sonra 'Kürt bölgesinin dışındaki Kürt toprakları' ismini kullanacağını açıkladı.
Burada maksat Kerkük'tür. Bizim açımızdan Kerkük'ün özel statüsü korunmalıdır. Türkmenleri kimse yok farz etmemelidir, edemeyecektir.
AKP hükümeti Gazze'yi düşündüğü kadar Kerkük'ün üzerine düşmelidir. Bu bir milli haysiyet meselesidir.
Kerkük'ün geleceği Türkiye'nin geleceğidir. Türkmeneli, milli birlik ve güvenliğimizin ihlali yapılamayacak kırmızı çizgileridir.
Kerkük'ün statüsü üzerinde tahribata kalkışmak, bir zamanlar Türkiye için savaş sebebiydi. Ne var ki AKP bundan savrulmuş ve Barzani'nin dümen suyuna girmiştir. Kerkük milli vicdanların simge ve sembol şehridir. Bu milli davadan dönüş yoktur.
Bu nedenle hükümet Irak Türkmenlerinin yanında yer almalı, peşmergeye Türkmen varlığını çiğnetmemelidir.
HAK YERİNİ BULMALIDIR
Ergenekon davası yine gündemde. Sizin görüşleriniz biliniyor, ama yine de konuyla ilgili ne diyeceksiniz?
Adaletin olmadığı yerde rahmet olmaz, bereket olmaz, insanlık olmaz. Bunun için yaklaşık 4 yıl 2 aydır devam eden bu davanın adil bir şekilde sonuçlandırılması gerekiyor. Hakkın yerini bulması en başta Silivri hâkimlerinin sorumluluğundadır. Milletimiz adaletin yerini bulmasını ve hak kayıplarının daha fazla yaşanmamasını beklemektedir.
Ergenekon Davası'nda Mahkeme Heyeti, Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ 'un da aralarında bulunduğu 67 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Son mütalaa da hala verilemedi.
Öyle görülüyor. Genelkurmay Başkanlığı yapmış birisinin terörist, TSK'nın terör yuvası olarak takdimi utanç vericidir. Maalesef TSK sanık, PKK'da tanık konumundadır.
BAŞBAKANIN MİLLİYETÇİLİĞİ SAKİL, UYDURMA VE YETERSİZ
Başbakan'ın milliyetçilikle ilgili görüşlerini nasıl buluyorsunuz? İzlediği politikalarla MHP tabanından oy devşirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Buna ne diyorsunuz?
Sayın Başbakan kıyısından, köşesinden geçmediği kavram için devamlı yorumlar yapıyor. En son olarak kendilerinin nutuk milliyetçiliği değil, fiilli milliyetçilik yaptığını iddia etmiştir.
Sayın Başbakan'ın milliyetçilikle ilgili değerlendirmeleri sakil, uydurma ve yersizdir. Kendisinin milliyetçilik tarifi, deyim yerindeyse, görme engelli birisinin fil tarifine benziyor.
Belirli aralıklarla da, etnik, dinsel, bölgesel milliyetçi olmadıklarını ifade ediyor. Aslında Başbakan milliyetçiliği inkâr için bin dereden su getiriyor. Çok ayaklı mazeret köprüsünden geçiyor. Bu kadar yorulmamalı. Kendisi geçtiğimiz Eylül ayında Talabani'ye milliyetçi olmadığını zaten söylemişti.
Tercihi bellidir. Kaldı ki, Türk milletinin 36'ya ayıran birinin milliyetçiliği ağzına alması, milliyetçilik adına talihsizliktir.
Başbakan'ın, MHP tabanından oy almak amacıyla, söz ve politikalarını şekillendirdiği değişik kalem ve fikir sahipleri tarafından yazılıp çiziliyor. Doğrusu bunları esefle izliyor ve okuyorum. MHP'ye gönül vermiş dava arkadaşlarım her söze inanacak, her çıkışa kanacak ve her beyana aldanacak kadar fikri olgunluktan uzak mıdır?
KARDEŞLERİME HAKARET KABUL EDERİM
Mesela, Başbakan Erdoğan'ın idam cezası ile ilgili düşüncelerinin MHP'ye yönelik olduğu ve akılları çelmek için bunu sarfettiği söylenmiştir. Bunu partime, dava arkadaşlarıma ve milliyetçi-muhafazakâr değerlerle bütünleşmiş kardeşlerime hakaret kabul ederim. İdam veya bir başka sebepten dolayı dava arkadaşlarımın tercih değiştireceğini düşünmek akıl fukaralığına delalettir.
Herkes şöyle mi düşünüyor acaba: Milliyetçi-Ülkücü hareketin mümtaz mensupları birilerinin keyfi doğrultusunda bazen ajite edilecek, bazen kullanılacak, bazen de siyasal malzeme konusu yapılacak. Bu olacak şey midir? Canavardan merhamet beklemek, katrandan şeker çıkarmaya benzer. Milliyetçilerin üzerinde BOP etiketi bulunan tuzağa düşmesi, Kandil şifresiyle hazırlanan sözlere itibar etmesi hiçbir zaman söz konusu olmayacaktır.
ABD'DEN ROL BEKLEMEK BAŞARISIZLIĞIN TESCİLİDİR
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kürt sorunu ve terörle mücadelede yeni bir döneme girildiği sinyalini verdi. Bu süreçte ABD'nin daha aktif rol alacağı ifade ediliyor. Konuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?
Yıkımdan sorumlu başbakan yardımcısı durmak bilmiyor. Bölmeye kararlı. Ama bizde böldürmemeye yeminliyiz.
Terörle mücadelede yeni dönem olarak tarif edilen nedir? Mücadelenin eskisi, yenisi mi olur? AKP, mücadeleyi müzakere mağarasında karanlığa ve kaderine terk etmiştir.
Üstelik AKP'nin ABD'den daha aktif rol beklentisi de başarısızlığının tescilidir.
Bugüne kadar ABD'yle görüşmeler neye yaramıştır? İstihbarat paylaşımları hangi sonuçları vermiştir? Terörün mali, finansal, beşeri potansiyeli hakikaten kırılmak ve Kandil'deki terörist bakiye yok edilmek isteniyorsa kuşkusuz askeri güç diplomatik temaslarla temellendirilmelidir.
Terörle mücadelede laf dönemi bitmiştir.
PKK etkisiz hale getirilmelidir.
Militanlar tümüyle teslim alınmalıdır.
Sözde Kürt sorununu konuşmaktan ve yıkım projesinden vazgeçilmelidir. |