Bahçeli: Yıkılan 16 Türk Devletinden Ders Aldık mı?
Haber Detayı
03 Kasım 2020 - Salı 15:47 Bu haber 3110 kez okundu
 
Bahçeli: Yıkılan 16 Türk Devletinden Ders Aldık mı?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Devlet kurmakla övünülürken geride yıkılan 16 Türk devletinden de ders alınması gerektiğini söyledi.
MHP Haberi
Bahçeli: Yıkılan 16 Türk Devletinden Ders Aldık mı?

Felaketlerle boğuşulurken Coronavirüs salgınına karşı direniş gösterildiğini belirten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türk Milletinin düşünmesi sorgulaması ve özeleştiri yapması gereken meseleler olduğunu belirterek, Devlet kurmakla övünülürken geride yıkılan 16 Türk devletinden de ders alınması gerektiğini söyledi.

 

FELAKETLERLE BOĞUŞURKEN CORONAVİRÜS SALGININA KARŞI DİRENİŞ GÖSTERMEKTEYİZ

 

Felaketlerle mücadele eden Türkiye’miz bir yandan da vahim bir salgına karşı direniş göstermektedir. KOVİD-19 salgını dünya genelinde tekrar tırmanışa geçmiştir. Anlaşılan önümüzde meşakkat dolu bir süreç vardır. Ülkeler yeniden kısıtlama tedbirlerini devreye almışlardır. Dünya genelinde vaka sayısı 47 milyona yaklaşmış, ölüm sayısı da 1 milyonu aşmıştır. Yeni tip Koronavirüs salgını belirsiz bir dünyanın kapılarını açmıştır. İnsanlık tecrübe etmediği yeni bir durumla yüz yüze kalmıştır. Salgın hastalıklara tarih boyunca sık sık tesadüf edilmiştir. 

 

HER SALGIN DÖNEMİNDEN SONRA KÖKLÜ DEĞİŞİMLER YAŞANDI

 

Her salgın dönemini müteakiben köklü değişimler yaşanmıştır. Fikir, düşünce, sanat, felsefe, ekonomi, ticaret alanlarıyla birlikte, dünyayı ve hayatı yorumlama biçimlerinde kategorik dönüşümler gözlemlenmiştir. KOVİD-19’un nasıl bir dünya kavrayışına, nasıl bir beşeriyet anlayışına zemin ve saha olacağını bugünden öngörmek zor ve zahmetli bir tefekkür hamulesidir. Aslında muhatabı olduğumuz insanlık dönemi meşhur bir romanın girişinde ifade edildiği gibidir: “Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu.”  

 

MESELELERE BAKARKEN FİKRİYATIMIZIN İLKELERİNDEN VE İNANÇLARIMIZDAN YARARLANIRIZ

 

Sisli, puslu ve buzlu zamanların telafisi büyülü namelerle, dokunaklı cümlelerle, yürekleri alevlendiren sözlerle, ayakları yere basmayan, başı Kaf Dağı’na uzanmış hayali kavramlarla değil, fikirle, inançla, şuurla, geçmiş ve gelecek kucaklaşmasıyla yapılabilecektir. Bildiklerimizin dışında, deneyimlerimizin uzağında yeni baştan tesis edilen bir dünya tablosunu anlamlandırma sürecinin ilk durağında; teferruatla ve tutarlılıkla çatısı örülmüş bir iç muhasebe, bir insanlık analizi elzemdir. Biz meselelere bakarken fikriyatımızın ilkelerinden, inançlarımızın muazzam ikramından istifade etmek zorundayız. 

 

TARİHİN HİÇBİR DÖNEMİNDE BUGÜNKÜ KADAR BEBEK KATLEDİLMEDİ

 

Altını kalın bir şekilde çizerek ifade ediyorum ki, belki de tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar bebek katledilmedi. Modern dünyanın ayak oyunları, şiddet sahneleri, cinayet vakaları, akan gözyaşları, mazlumların imdat çağrıları, masumların feryat figan sesleri ilkel dönemleri bile mumla aratır hale geldi. İnsan hakları diyenler, insanlara zalimce saldırdılar. Söz ile eylem çatıştı, düşünce ile duruş çarpıştı, beşeriyet esasen hepten çuvalladı. Demokrasi, barış ve medeniyet kavramları işgal ve istilaların saklandığı dikenli kılıfa çevrildi. İnsanlar yerlerinden yurtlarından edildi, İzmir’de 3 yaşındaki Elif’in minik eliyle tuttuğu cesur el gibi şefkat ve merhamet elleri arandı, ama bir türlü bulunamadı. Kadınlara kıyıldı, yaşlı insanlara sırt dönüldü, haksızlıklar sivrildi, hukuksuzluklar serpildi. 

 

KÜRESEL SEFALET İNSANİ DEĞERLERİ ERİTTİ

 

Biri yerken diğeri baktı, biri doyarken diğeri aç kaldı, biri sıcakta yaşarken diğeri soğuğa bırakıldı. Küresel sefalet insani değerleri eritti, yoksulluk ve muhtaçlık coğrafyaları aştı, kıtalardan taştı. Husumet cephesi genişledi, terörizm beslendi, hegemonya mücadeleleri sertleşti, hakimiyet ve bölüşüm kavgaları yerküreyi zulmün, hüznün acıklı kampı haline getirdi. 1990’lı yıllarda tarihin sonu geldi dediler, oysaki mazlumların sonunu getirmek için kanlı ve kalleş senaryolar hazırladılar. Medeniyetler çatışması dediler, kitaplar, makaleler yazdılar, elbette istedikleri kandı, candı, topraktı, enerji kaynaklarına çöreklenmekti. Müslümanları birbirlerine kırdılar, Türk ve İslam düşmanlığında uçuşa geçtiler, sonra da dönüp Avrupa değerlerini, Tanzimat’tan bu tarafa duyduğumuz hep aynı masalı anlattılar. 

 

TERÖR OLUP EVLATLARIMIZI YAKTILAR

 

Terör olup evlatlarımızı yaktılar. Bölücülüğü taltif edip canileri kucakladılar. 25 sene önce Srebrenitsa'da, üstelik Avrupa’nın orta yerinde soykırım yaptılar, 8 bin 372 Boşnak kardeşimizi katlettiler. Peygamberimize hakaret edip düşünce özgürlüğüne atıf yaptılar, müşrikliğin ve nefretin mürekkebiyle çizilmiş iğrenç karikatürleri savunup adına özgür yayıncılık dediler. Mesela Fransa’nın Nice kentinde bulunan bir Kilise’nin yakınlarında, son derece manidar bir zamanlamayla 3 kişiyi bıçakla katleden Tunuslu bir cani üzerinden düşmanlıklarını bilediler, tezgahlarını kurdular, kendi insanlarını kandırdılar, uluslararası toplumu manipüle etmeye kalkıştılar. 

 

SAHİLLERE VURAN KÜÇÜCÜK BEDENLERİN ARKASINDA KANLI EMEL SAHİPLERİ VARDI

 

Sahillere vuran küçücük bedenlerin arkasında bu kanlı emel sahipleri vardır. Sabilerin iç çekişlerinden, masumların titreyen bedenlerinden, kan çanağına dönen gözlerinden yer inledi, gök inledi, ne var ki onlar dinlemedi, onlara işlemedi. Mondros Mütarekesi’nden sonra işgal edilen ilk vatan toprağı olan İskenderun’a Amanoslar üzerinden Kanada yapımı paramotorlarla teröristlerini sızdırmaya çalıştılar. Ormanlarımızı yaktırdılar, geleceğimizi karartmak için uğraştılar. Peşe peşe sabotaj yaptırdılar, hassasiyetlerimizi kaşıdılar, milli varlığımıza suikasta yeltendiler.  

 

TÜRKLÜĞÜ AVRUPA, BALKANLAR VE ANADOLU'DAN KOVMAYI HEDEFLEDİLER

 

Ünlü Avusturyalı bir düşünür geçtiğimiz 20’inci yüzyılda demişti ki: “Emperyalizm, Batı elitlerinin şovenizminin bir yansımasıdır.” Irkçıydılar, acımasızdılar, katildiler, bencildiler, bozguncuydular, Türk ve İslam’a öteden beri hasımdılar. Ne insana saygı duydular ne de yaşam hakkına riayet ettiler. Türklüğü önce Avrupa’dan, sonra Balkanlardan atmayı, ardından da Anadolu coğrafyasında boğarak buradan kovmayı her zaman bir proje olarak kanserli kafalarında taşıdılar. Adına da Büyük Şark Meselesi dediler. Saymakla bitiremeyeceğim kadar haksızlık, hainlik, hukuksuzluk, usulsüzlük, trajedi, skandal ve vahşet tüm insanlığın gözleri önünde gerçekleşmiş ve sübut bulmuştur. 

 

DÜŞÜNMEMİZ SORGULAMAMIZ ÖZELEŞTİRİ YAPMAMIZ GEREKEN MESELELER VAR

 

İşte Korona musibetini ele alırken bu gerçekleri manevi olarak mülahaza ve mütalaa etmek, kaldı ki bir yoruma ulaşmak kanaatimce şarttır. Nefretin veba gibi yayıldığı bir ortamda Çin’in Vuhan kentinde nasıl çıktığı, nasıl ürediği hala muammalı olan bir virüs kısa süre içinde insanlığı kuşatmıştır. Onlar ne yapar bilemem, ama biz bu virüsü inşallah yeneceğiz. Bu virüse boyun eğmeyeceğiz. Ancak bizim de düşünmemiz, sorgulamamız, gerekirse özeleştiri yapmamız gereken pek çok şey olduğu açıktır. Sahte içkiden ölümlere bakınız, ihtilafların derinleşmesine, terör saldırılarına, cinayet, tecavüz ve taciz haberlerinin sıradanlaşmasına lütfen dikkat ediniz. 

 

DEVLET KURMAKLA ÖVÜNELİM AMA 16 TÜRK DEVLETİNDEN DE DERS ALALIM

 

Bunları normal karşılamak hiç mümkün mü? Hadi insanı geçtik de, kötülüğü ve günahkarlığı Allah hiç affeder mi? İnsanı insanda tanımak, bir canlıyı insan yapmak her şeyden önce bizim elimizdedir. Bugünler geçer, döviz iner çıkar, enflasyon düşer kalkar, faiz derseniz onun da beli bükülür, ama birbirimizi kaybedersek, birbirimize çatık kaşlarla bakarsak, sıkılı yumruklarla mukabele edersek, coğrafyayı vatan yapan ruhumuzu emin olunuz kaybederiz. Devlet kurmakla övünelim, ama geride yıkılan 16 Türk devletinden de ders alalım, sonuç çıkartalım. Misafiri olduğumuz bu dünyada birbirimizin külüne bile muhtacız. Mutabakat varken münakaşa ayrık otudur. İttifak varken ihtilafa düşmek akıl noksanlığıdır. Toplumsal güveni ayakta tutmak varken kuşku ve kuruntuya yaslanmak ahmaklık işaretidir. 

 

CADI OLMAK İÇİN BAYRAMA FALAN İHTİYAÇ YOKTUR

 

Siyaset demokratik bir rekabettir. Nezaket ister, samimiyet ister, mertlik ister, adamlık ister, hadim ve halim bir şahsiyet ister, hepsinden önemlisi de vatan ve millet sevgisini vazgeçilmez değer addeder. Bunlardan mahrum olanların siyasetleri ise çürük tahtaya çivi çakmaktan farksızdır. KOVİD-19’la mücadeleye hep birlikte katılırsak, kurallara aynen uyarsak, tedbirlere azami ölçüde riayet edersek cephemiz yıkılmayacak, varlığımız zarar görmeyecektir. Maske-mesafe-temizlik şartlarına bağlılık devamlı vurgulanırken, boğaza nazır mekânlarda cadılar bayramı düzenleyip vur patlasın çal oynasın demek en hafif tabirle pespayeliktir. Cadı olmak için bayrama falan ihtiyaç yoktur. İnsan ve toplum sağlığını riske atmak en vahim cadılık ve canilik değil midir? 

 

BİR İNSANIN VEBALİNE ORTAK OLMANIN İZAHINI NASIL YAPACAKLAR?

 

Bir insanının vebaline ortak olmanın izahı nasıl yapılacaktır? Şımarık bir şekilde davranarak hastalığı bulaştırmak cinayet olmayacak mıdır? Maskeyi vicdana değil yüze takmak, mesafeyi ahlaki duyarlılıklara değil karşımızdaki insanlara geçici olarak koymak hepimizin görevidir. İnancımıza göre, temizlik imandandır, insan yaratılmışların en şereflisidir. O halde, biz bu KOVİD’i alt ederiz, bu virüsü kesinlikle ezer geçeriz. Aşıysa inşallah buluruz, olmuyorsa bulanlardan alırız, gene de KOVİD’e tamam demeyiz. 

 

BU KARANLIK TÜNELDEN EN AZ HASARLA ÇIKACAĞIZ

 

Salgın döneminde kurumuş yaprak gibi savrulan, kendi insanlarını ölüme havale eden Batılı ülkelerin ne yaptığı, ne yapacağı, hangi önlemleri alacağı bizim meselemizden ziyade, kendilerinin bileceği bir şeydir. Biz Müslüman Türk milleti olarak manevi ve milli emanetlerimizin tarihin içinden seslenen yüksek iradesiyle her müdahaleyi yapacağız, her mücadeleyi göstereceğiz, el hak bu çamurlu selin içinden, bu karanlık tünelden en az hasarla çıkacağız. Hükümetimize, Sağlık Bakanımıza ve Bakanlık personelimize sonuna kadar güveniyor, hepsine teşekkür ediyoruz. Doktorlarımıza, hemşirelerimize, diğer tüm sağlık personelimize inanıyor ve şükranlarımızı sunuyoruz. Allah bizleri korktuklarımızdan emin, umduklarımıza da nail eylesin. KOVİD-19 hastalığından dolayı hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, tedavi gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimle birlikte şifalar diliyorum. 

 

Kaynak: Editör:
Etiketler: MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli, Devlet kurmakla övünülürken, 16 Türk Devleti, yıkılmasından ders alalım, Türk Devletleri, Türk Milleti, Covid 19
Yorumlar
Haber Yazılımı