Çamur Deryasına Batan İmralıcılar
Haber Detayı
19 Ocak 2013 - Cumartesi 18:58 Bu haber 1557 kez okundu
 
Çamur Deryasına Batan İmralıcılar
- Haberi
Çamur Deryasına Batan İmralıcılar

Ülkemizde yaşanan hadiseleri değerlendirenler içerisinde önemli bir çoğunluğun, gerçekleri olduğu gibi aktarmayıp savundukları taraf lehine meseleyi çarpıttıklarını ibretle izliyoruz.   İktidarları boyunca yaptıkları icraatları ve izledikleri siyaseti, gerçek gayelerini gizleyerek vatandaşa sunan siyasilerin, oyununa gelen vatandaşlarımızı da ibretle izliyoruz. Siyasi iktidarın her yaptığını kötü icraat da olsa vatandaşa iyi gibi sunan, küresel yörüngeye girmiş medyaları da hayretle seyrediyoruz.   Siyasi iktidarın izlediği siyasetin gerçek yüzünü görerek, karşı duruş sergileyen muhalefet partilerinin, iktidar sözcüleri ve küresel medyalar tarafından kötü gösterilmeye çalışılmasını da film gibi seyrediyoruz.   İktidara gelmeden önce küresel yönlendirmelerin yörüngesine girerek, PKK liderinin idamına hayır oyu veren AKP Hükümetine bir tek laf söylemeyenlerin, üçlü Koalisyon döneminde MHP’nin idam meselesindeki davranışlarını sorgulama hakları olabilir mi?   Terör ve vatana ihanet dışındaki hadiseler için idam kalktıktan sonra, 2004 yılında terör ve vatana ihanet edenler için uygulanmaya devam eden idam kanunu da kaldıran, AKP Hükümetine tek laf etmeyenlerin, MHP’ye laf söylemeye hakları var mı?   2009 yılından bu yana uygulanan PKK açılımları çerçevesinde, kurulan çadır mahkemede Türk Bayrağını indirerek, askerimizi ve polisimizi öldüren PKK’lıları aklayıp paklayan AKP Hükümetine tek laf etmeyenlerin, MHP’ye laf söylemeye hakları var mı?   MHP lideri, Oslo görüşmelerinin ilk deşifresini yaptığında inkar edip, MHP’ye ‘’Alçaklık ve Şerefsizlik’’ suçlaması yapan AKP lideri, olayların görüntüsü ortaya çıkınca bu tartışmada mağlup olmuştu. Oslo’da PKK ile müzakere eden AKP Hükümeti ve yetkilendirdiklerinin, MHP’ye tek laf etmeye hakları var mı?   Müslüman Türk Milletimizin askerini, polisini ve masum vatandaşlarını katleden, PKK terör örgütüyle mücadele etmesi gerekirken, sanki Devletimiz bu terör örgütüne yenilmişcesine beyaz bayrak çekilerek, müzakere masasında diz çöktürülmesini organize eden AKP Hükümetinin, MHP’ye tek laf söyleme hakkı var mı?   50 bin kişinin katili PKK’nın lideri ile müzakere masasına oturup, pazarlık eden AKP Hükümetinin, Türklük, Türk gelenekleri, Türk Milletimizin bekası ve Milli duruş sergileme konusunda, MHP’ye tek laf söyleme hakkı var mı?   Bütün bunları organize eden kendisi değilmişcesine, hadiseleri tersine çevirmeye çalışan AKP lideri, MHP’ye şunları söyledi:   ‘’Biz MHP Genel Başkanı ve arkadaşlarına içine düştükleri çamur deryasında iyi oynamalar diliyoruz. MHP’den gelen eleştirilerin üslubunun Türk’e ve Türk’ün kadim geleneklerine uygun düşmediğini, milletin bunun cevabını sandıkta vereceğini düşünüyoruz.’’   Bu sözlere öncelikle cevabımız Türklük konusundadır. ‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’ diyemeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, MHP’ye Türklük dersi verme hakkı var mı?   Bu bağlamda, AKP lideri şu sorulara cevap vermelidir?    Hangi Türk Devleti, topraklarına göz dikenlere müsamaha göstermiştir? Hangi Türk Devleti, bekasına dinamit koyanlarla mücadele etmeyip müzakere etmiştir? Hangi Türk Devletinin yöneticileri, askerini öldürenlere üzülüp ağlamış sızlamıştır? Hangi Türk Devletinin yöneticileri Türklüğünden utanmıştır?   Ne yazık ki; Türk tarihimizde bu soruların cevabına muhatap olan sadece AKP Hükümeti olmuştur. Bu bağlamda, Türklük konusunda MHP’nin, AKP liderinden alacağı bir ders yoktur. Hiçbir zaman olmayacaktır da…    ‘’Bize kimse diz çöktüremez’’ diyen AKP liderinin geçmişte kimlerin karşısında diz çöktüğünü bir kenara bırakarak, günümüzde beyaz bayrak çekip PKK lideriyle müzakere etmenin Türk Devletimize diz çöktürme operasyonu olduğunu hatırlatmak isteriz.   Bütün bu olanların sonunda, PKK’ya boyun eğerek, PKK liderinin yol haritasını Anayasa’ya yazmaya çalışan AKP Hükümeti mi çamur deryasına batmıştır? Yoksa, Türk Devletimizin bekası için PKK açılımlarına karşı dik duruş sergileyen, MHP’mi çamur deryasına batmıştır?   Bu sorunun tek cevabı var. PKK açılımlarını küresel iradenin yönlendirmeleriyle uygulayan AKP Hükümeti, çamur deryasında oynarken bataklığın en dibine doğru sürüklenmektedir. PKK açılımları yaparak PKK’ya tavizler vermeye devam ettikçe de, AKP Hükümeti çamur bataklığından ne kadar debelense de kurtulamayacaktır.   Aslında, AKP Hükümetinin çamur deryasından kurtulmak gibi bir derdi de yoktur. Dağda ölen PKK’lılara ağlamayan insan değildir’’ açıklaması yapabilen bürokratı, koltuğunda hala oturtarak koruyup kollayan AKP Hükümeti, çamur deryasında yüzmüyor mu?    Paris’te öldürülen üç PKK’lı kadına ağıtlar yakacak kadar, PKK’ya sempati duyan Başbakan Yardımcısı olan bir hükümetin, çamur deryasından kurtulmaya çalıştığı söylenebilir mi? Dağa çıkma özlemiyle yanıp tutuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, sürekli olarak PKK’lılara üzülmesinin sebebi nedir?   Peygamber Efendimiz(s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: ‘’Kim kimi severse yüreği onunla yanar. Ve insan sevdiğini durmadan anar.’’ Bu bağlamda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın durumunu, Müslüman Türk Milletimizin takdirine bırakıyorum.   Paris’te ölen üç PKK’lı kadının öldürülmesinden sonra Başbakan Erdoğan, Fransa’yı yönetenlere seslenerek, ‘’Teröristle neden görüştünüz’’ sorusunu sordu ve suçladı. Fransızlar, ’’Siz İmralı’da kiminle görüşüyorsunuz’’ sorusunu sorarsa, ne diyeceksiniz? Fransızlar umurumuzda değil de, sizin düştüğünüz durumunun içler acısı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.   PKK liderinin haremindeki cariyelerinden olan üç kadının Paris’te öldürülmesi, 10 gündür ülke gündemimizi işgal ediyor. PKK’nın partisi ahlayıp vahlıyor da, AKP Hükümeti sözcülerine neler oluyor da askerimizi ve polisimizi öldüren terör örgütü militanlarına üzülüyor?   PKK’nın Avrupa’daki kasası olan üç kadın sanki çok masummuşcasına, bu üç teröristin cenaze törenleri konusunda, AKP Hükümeti hassasiyet gösteriyor. Üç kadının cenaze törenindeki kalabalıkların olay çıkarmaması, AKP Hükümeti sözcülerini olağanüstü memnun etmiş ki, peşpeşe açıklamalar yapma yarışına giriştiler.   PKK liderinin posteri cenaze töreninde olmadığı için, sevinç çığlıkları atan AKP Hükümeti sözcüleri ve yandaş medyalar, teröristlerin tabutlarının üzerindeki PKK bayraklarını görmüyorlar mı? Kalabalıkların ellerindeki kızıl bayrakları görmüyorlar mı? Ölenlerin isimlerinin önüne eklenen ‘’Hepimiz’’ cümlesinin anlamını bilmiyorlar mı? İki yüzbin kişi ‘’Hepimiz PKK’lıyız’’ demek istiyor, AKP Hükümeti de bu gösterileri alkışlıyor.   MHP’li Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü şu soruyu soruyor: Üç teröristten birisinin cenazesi Mersin’e götürülürken, mesafe olarak bir saatlik yol kalmasına rağmen, neden Adana’nın Ceyhan İlçesi’nde bir gece bekletilmiştir? Bozkurt yuvası olan Ceyhan’da, Ülkücülerin tahrik olması mı istenmiştir? Devleti yönetenlerin bu soruya cevap vermesi gerekir.   Devletimizi yönetenlerin cevap vermesi gereken bir diğer soruyu da, MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz Başbakan’a sormuştur. MHP’li Yılmaz Başbakan’ın cevaplaması istemiyle, TBMM’de soru önergesi verdi ve şu soruyu sordu: Paris’te öldürülen üç PKK’lı kadın hangi eylemlere katılıp, hangi eylemleri planlamış ve bu eylemlerde kaç askerimiz şehit olmuştur?   Ülkemiz 10 gündür üç PKK militanının cenazesiyle meşgul edilirken, M. Ali Birand’ın ölüm haberi duyuldu. PKK’lı üç teröristin öldürülmesine ahlayıp vahlayan, AKP yöneticilerine bir üzüntü de Birand’ın ölümüyle geldi.   Başbakan da dahil bütün AKP’li yöneticiler, AKP ve İmralı destekçisi Birand’ın ölümüyle yasa büründü. Ermeni Kürtçüsü M. Ali Birand, PKK lideri inindeyken ayağına kadar giderek, gazetecilik(!) örneği sergilediğinden ve AKP’nin PKK ile müzakeresini desteklediğinden, AKP’li yöneticiler Milli(!) Yas ilan ediyordu.   ‘’Ölenin arkasından konuşulmaz’’ denilerek laf söyleyenleri kınayanlar ise yine AKP yandaşı TV’ler oldu. Düşünce hürriyetini savunmak adına, PKK’nın haince düşüncelerine ses çıkarmayan AKP yandaşı medyalar, Ermeni Kürtçüsü Birand’ın ölümünden sonra düşüncesini sosyal medyadan aktaran, CHP Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’e ateş püskürüyorlardı.   Aslında CHP Milletvekili bu konuda yalnız değildi. Her ne kadar AKP yandaşı medyalar Birand için ağıt yaksa da, sosyal medyalarda Birand aleyhine yazılanlar çok daha ağır sözlerdi.   Müslüman Türk Milletimizin Birand ve üç PKK militanının ölümünden sonra, sosyal medyalarda aleyhine yazılar yazmasının manası nedir? Küresel güçlerin yönlendirmesiyle ülkemizde kutsanmaya çalışılan Ermeni Kürtçülüğüne, Müslüman Türk Milletimizin tepki göstermeye başlaması olabilir mi?   Bu ölümleri, köşe yazısında yorumlayan MHP MYK Üyesi Özcan Pehlivanoğlu’nun şu sözleri meseleyi özetliyordu:   ‘’Ekranlara çıkarak bu ölümler hakkında konuşan hepimizin tanıdığı insanlara baktım. Çoğunun ortak husumet noktası Türk Milleti idi. Ve bir yol arkadaşlarını kaybetmekten çok üzüntülüydüler. Ne yazık ki, Türk Milletinin en az olduğu sektör medyadır.’’   1980 sonrası özel TV’lerin ortaya çıkmasıyla, 68 kuşağı komünistler birer birer özel TV’lerin başına oturtulmuştu. On yıllar geçse de medyalara hakim olanlar, yine 68 kuşağı komünistlerdir.    İşte, Birand da bunlardan birisidir. Yetiştirdiği elemanlardan bir tane sağ görüşlü bulamazsınız. Durum bu olmasına rağmen, AKP yandaşı medyalar neden Birand için ağıt yakıyor? Bunun sebebi, MHP’li Pehlivanoğlu’nun dediği gibi ‘’Ortak husumet noktalarının Türk Milleti’’ olduğu gerçeği mi?   Müslüman Türk Milletimize karşı husumeti olanlardan birisi de, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’dür. Bu zat, PKK militanları için ‘’İyi çocuklar’’ diyebilen Cumhuriyet’e baş kaldıran hainleri bertaraf etti diye Mustafa Kemal’e hakaretler eden bir Milletvekilidir.   Dersimci Aygün, ‘’Kurtuluş savaşında Türkler Rumları etnik temizliğe maruz bıraktı’’ diyerek Türk Milletimize husumetini bir kez daha gösterdi. Dersim meselesinde, Aygün ile hemfikir olan AKP lideri, ne hikmetse Aygün’ün Kurtuluş Savaşı ile ilgili sözlerine karşı çıkıverdi?   Başbakan’ın CHP’li Aygün’e karşı duruşu doğru ama aynı CHP’li Milletvekili gibi Kurtuluş Savaşı ile ilgili hakaretler eden kendi partisinin Milletvekiline neden sesini çıkarmamıştı? CHP’li Aygün ile AKP’li Şener arasında ecdadımıza hakaret etme açısından bir farkın olmadığını, AKP’li Şener’in sözlerini okuyunca anlayacaksınız.   AKP Ordu Milletvekili İhsan Şener, şöyle dedi: ‘’Yunan tarihinde Ege Savaşı yok. Türkler ile ilgili bir savaş yok. Bizim tarihimizde ise Yunan Savaşı en önemli savaşlardan birisi olarak gösteriliyor. Oradaki şehitlikleri dolaştığımda bütün şehitliklerin temsili olduğunu gördüm. Bunlar o dönemin meşrulaştırılması için yapılan işlerdir.’’   Esasen, AKP taraftarı yazar ve tarihçilerin medyalardaki proğramlara çıkarak, İstiklal Harbi ile ilgili CHP’li Aygün ve AKP’li Şener gibi söylemlerde bulunduğu, defalarca görülmüştür. Bu zatların meselesi nedir?   Cumhuriyet’e başkaldıran Ermeni Kürtçüsü Dersimcileri, bertaraf etmek için Mustafa Kemal’in mücadelesini dillendirip suçlayan AKP liderinin, CHP’li Aygün ve AKP’li Şener’den farlı düşünmediği, ortada değil mi?   ‘’Haçlı Seferleri Müslümanlara ve Türklere karşı yapılan savaşlar değildi’’ diyerek, Hristiyanların Müslüman Türklere karşı savaşıp, milyonlarca Müslüman Türk’ü şehit etmesini örtbas etmek isteyen AKP liderinin, gayesi neydi?   BOP Eşbaşkanı olarak, Irak’ta 1,5 milyon Müslümanı katleden ABD askerlerinin memleketlerine sağ sağlim ulaşması için dualar eden, AKP liderinin gayesi neydi? Arap Baharı safsatası ile Küresel güçlerin 9. Haçlı Seferi düzenleyerek, Müslümanları katletmesine ve Müslüman liderlerin adeta köpek gibi linç edilmesine destek olan, AKP liderinin gayesi neydi?   Kankası olan Esad’ı, küresel iradenin yönlendirmesiyle yok etmek için Suriye’ye karşı savaş açmaya çalışan, AKP liderinin gayesi neydi? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız aç açıkken, Suriyeli mültecilere bankamatikle maaşa bağlayan AKP liderinin amacı nedir?   Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi bölmeye çalışan PKK’nın, Kandil’deki inine karşı operasyon düzenlememekte ısrar eden AKP liderinin, Suriye’ye savaş açma düşüncesine sevk eden, sebep ve saik nedir?    ‘’Ben olsam Apo’yu asardım’’ ve ‘’BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldıracağız’’ sözlerini sarfeden AKP liderinin, İmralı’da PKK lideri ile müzakere edilmesi aşamasına gelişi, hangi çarketme metoduyla açıklanacaktır?   Bütün bu anlattıklarımdan sonra okurlarımıza şu soruyu soruyorum. Çamur deryasına batıp boğazına kadar batan AKP mi yoksa MHP mi? Elbetteki, AKP’dir. AKP, saplandığı bataklıktan çıkamadıkça iz azdırmak için kendi durumunu MHP’ye atfediyor.   Aslında bütün bu olanların bir açıklaması var. AKP liderinin sürekli olarak MHP’nin dik duruşunu kötü gösterme gayretinin bir açıklaması var.    PKK açılımlarını başlatan AKP Hükümetine verilen destekçilere bakıldığında, PKK liderinin Koalisyon Hükümeti tarafından idam edilmemesi için medyalarda yönlendirme yapan taraflar aynı taraflar olduğunu görüyoruz.   Koalisyon Hükümeti döneminde PKK liderinin asılmaması için çaba gösterip de MHP’yi yalnızlaştıranlar kimlerdir? AKP de dahil olmak üzere bütün siyasi partiler, iş adamları, sanatçılar, gazeteciler, STK’lar, stratejistler ve bilimum Türk düşmanları birlikte hareket etmişlerdi.   Günümüzde aynı çevrelerin konsorsiyum oluşturarak; PKK liderinin hür kalması için, Anayasa’dan Türk Milleti kavramını çıkarmak için, G.Doğu’da özerklik, federasyon ve sonrasında da tamamen bölebilmek için birlikte hareket ettiği görülmektedir.   Bütün bunların gerçekleşmesi için İmralı müzakerelerini destekleyenler, İmralı müzakerelerine karşı duran MHP’yi hedeflerine koydular. MHP’nin barış ve çözüm istemediğini medyalar aracılığıyla üfürenler, gayelerine ulaşmak için Türk Milleti nezdinde MHP’yi kötü gösterme gayretkeşliğine soyundular.   Netice itibariyle, MHP kurulduğundan bu yana olduğu gibi Yalnız Kurt misali yalnız kalmıştı. 1980 öncesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletimizi küresel güçlere peşkeş çekmek isteyenlere karşı, silahlı mücadele veren MHP ne kadar yalnızlaştırılmışsa, günümüzde de o kadar yalnızlaştırılmıştır.   Türk İslam Sancaktarlığı Davasının Neferliğini yapan Türk İslam Ülkücüleri, Yalnız Kurt misali yalnız savaşmaya alışıktır. 1980 öncesindeki silahlı mücadelesini günümüzde demokrasi sınırları içerinde kalarak vermeye çalışmaktadır.   ‘’Gerekirse Fethi yeniden başlatırız. Gerekirse Anadolu’yu yeniden Fethederiz’’ açıklamasını yapabilen Ülkücü Hareket’in ve MHP’nin lideri Devlet Bahçeli, küresel güçlerin ülkemizi kuşatmasına karşı mücadele eden Yalnız Kurt’tur.   O Yalnız Kurt’un arkasında milyonlarca Türk İslam Ülkücüsü, şehadet şerbetini içmek için hazır ve nazır beklemektedir. Bu bağlamda, Yalnız Kurt söylemini söylerken sadece bir kişiden bahsetmiyoruz Türk İslam Ülkücülerinin tamamını kastediyoruz. Ayranı fazlaca kabartıldığında ise Türk Milletimizin tamamından bahsediyoruz.   Akan kan dursun diyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluş değerlerinden taviz verecek değiliz. Analar ağlamasın diyerek, topraklarımızın bölünmesine göz yumacak değiliz. Bu toprakların sınırları kan ile çizildi ve değişecekse ancak kan ile değişir. Değişecek olduğunda ise toprak sınırlarımız küçülmez, değişecekse ancak büyüyecektir.   Bunun anlamının, iç savaş olacağı artık bilinmelidir. Böylesine bir iç savaş çıktığında ise 1980 öncesinde binler ile ifade edilen ahrete intikal etmiş insanlarımızın sayısının, milyonlar ile ifade edileceğini de herkesin iyi idrak etmesi gerekir.   Bu sözlerimizden yola çıkarak, sokağa çıkma ve iç savaş isteme yorumunu kimse yapmasın. PKK’ya verilen tavizlerin durdurulmaması halinde, Türk Milletimizin ayranının kabaracağını ve neticenin ne olabileceğini, anlamayanların kafasına sokmaya çalışıyoruz.   Bu bağlamda, MHP lideri Bahçeli’nin’’Ülkücü Hareket mensupları sahte demokratlara karşı demokrasi içinde mücadele edecektir’’ sözlerinin kıymetini, muhatapları iyi analiz etmelidir. Bu sözün muhatapları bu sözün kıymetini iyi bilmelidirler.  
Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör: Hakan Yakın
Etiketler: Çamur, Deryasına, Batan, İmralıcılar,
Yorumlar
Diğer Haberler
Haber Yazılımı