|
||
MHP Lideri Bahçeli: Zaferle Değil Seferle Mükellefiz | ||
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parmak sallayanların parmağını kıracaklarını, kumpas kuranların tezgahını başlarına geçireceklerini söyledi. | ||
MHP Haberi | ||
|
||
|
||
TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, her meselede Türkiye'nin karşısına çıbanbaşı olarak çıkan Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı cephe oluşturmaya çalıştığına dikkat çeken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, NATO içerisinde Türkiye'ye siper kazıldığını Ege ve Akdeniz'e mayın döşendiğini belirterek, zaferle değil seferle mükellef olan Türk Milletinin fertleri olarak parmak sallayanların parmağını kıracaklarını, kumpas kuranların tezgahını başlarına geçireceklerini söyledi.
O BÜYÜKELÇİ İSTENMEYEN ADAM İLAN EDİLİP HEMEN GÖNDERİLMELİDİR
Yunanistan’da yayımlanan 127 yıllık Estia isimli bir gazetenin İngiltere’nin Ankara Büyükelçisine atfen yaptığı haberde, “Erdoğan’ın günleri sayılı, yeni bir duruma kansız bir geçiş ihtimal dışı değil” iddiaları eğer doğruysa, karşımızda büyük bir sorun var demektir. Bu açıklamayı tekzip veya teyit edecek kişi öncelikle söz konusu büyükelçinin bizatihi kendisidir. Şayet böyle bir sorumsuz açıklama yapılmışsa, büyükelçinin gözünün yaşına bakılmadan istenmeyen adam ilan edilmesi hem diplomasinin teamülü hem de milli onurun şaşmaz bir gereğidir. Türkiye çadır devleti, İngiltere’nin sınır aşan sömürge ülkesi değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan sapkın haberin Yunanistan menşeli olması bir başka altı çizilmesi, üzerinde durulması gereken şaibeli bir konudur. Az sonra temas edeceğim üzere, Yunanistan artık her meselede karşımıza çıbanbaşı olarak çıkmaktadır.
BİZE PARMAK SALLAYANLARIN PARMAKLARINI KIRARIZ
Unutulmasın ki, Türkiye’nin siyasi geleceğini, iktidarın akıbetini belirleme hak ve yetkisi yalnızca büyük Türk milletine aittir. Bunu tanımayanı biz tanımayız, bizi takmayanı hiç takmayız, dönüp de arkamıza bile bakmayız. Sandıkta bulamadıklarını zorla elde etmeye niyetlenenler önce bizim bedenlerimizi çiğnemek durumundadır. Türkiye’yi dışarıdan yönetmeye ve yön vermeye tevessül eden küstahlar tarihi bir yanılgının pençesindedir ve pis hevesleri kursaklarında kalmaya da mahkûmdur. Türkiye güdümlü ve güdülen bir ülke olamaz. Bize parmak sallayanların parmağını kırarız, kumpas hazırlayanların tezgahını başlarına geçiririz, bedelse de öderiz, ama vatanı, milleti ve demokrasimizi ölüme terk etmeyiz. Çıkarları gereği terk etmeyi düşünenlerin de alnını karışlarız.
YENİ DÜNYA PARADİGMASININ KURULMA SANCILARI
Yeni bir dünya paradigmasının kurulma sancıları, yeniden tasarımı yapılmış bir uluslararası denge arayışları kutuplaşmış ülkeleri, anlaşmazlıkla mühürlenmiş coğrafyaları da beraberinde getirmektedir. Bir yanda Japonya askeri yoğunluk içendeyken, diğer yanda Çin ile Tayvan savaşın eşiğindedir. Hint-Pasifik bölgesi her türlü gelişmeye açıktır. İran-Azerbaycan arasındaki ihtilaflar ise güncelliğini korumaktadır. 14 Ekim 2021 tarihinde Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta düzenlenen bir gösteri esnasında, kimliği belirsiz şahıslar tarafından göstericilerin üzerine ateş açılması ve sonucunda can kayıplarının yaşanması ülkeyi tekrar dehşet sarmalına çekme riski taşımaktadır. Liman faciasından sonra Lübnan’ın bir kez daha kanlı provokasyona sahne olması etnik ve mezhep temelli tansiyon yükselişine yol açarak bölgesel gelişmeleri de menfi düzeyde etkileyecektir.
AFGANİSTAN'DA YAŞANANLAR, HERKESÇE BİLİNEN EMPERYALİST BİR SENARYODUR
Ne üzücüdür ki, Afganistan’da her hafta bir cami bombalanmaktadır. 15 Ekim 2021 Cuma günü, bu defa da Kandahar vilayetinde bir camiye Cuma Namazı esnasında bombalı terör saldırısı gerçekleştirilmiş, çok sayıda din kardeşimiz hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Bu hunhar saldırıyı gene DEAŞ üstlenmiştir. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin hitamında camilere düzenlenen saldırıların seriye bağlanması vandal bir planlamanın saat gibi işlediğini göstermektedir. Şiileri hedef alan bombalı suikastların asıl gayesi bize göre, Afganistan’ı bir iç çatışmaya, bir iç kargaşaya, etnik ve mezhep gerilimiyle beslenen bir kaos girdabına sürüklemektir. Karşımızdaki bu kanlı manzara bildik ve tanıdık bir emperyalist senaryodur. Taziyelerimizi ve baş sağlığı dileklerimizi paylaştığımız dost ve kardeş ülke Afganistan’ın bu oyuna düşmemesi samimi dileğimizdir.
TÜRKİYE OLARAK AFGANİSTAN'IN GELİŞMESİNE DESTEK VERMELİYİZ
Türkiye olarak, Afganistan’ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve egemenlik haklarını savunmanın yanı sıra, sosyal ve ekonomik gelişmesine de destek vermeliyiz. Taliban yönetiminin başta kız çocuklarının okutulması olmak üzere, insan hak ve özgürlüklerine saygılı olması, her insanını kucaklayan, her insanını Allah’ın bir emaneti gören manevi duyarlılıkla hareket etmesi tarihi önemdedir. Geçtiğimiz hafta ülkemizi ziyaret eden Taliban temsilcilerine bu çerçevede lazım gelen düşünceler aktarılmış, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi hususunda görüş birliği sağlanmıştır. Özellikle vurgulamalıyım ki, Afganistan’ın huzuru Türkiye’nin huzuruyla yakından ilgilidir. Ankara ile Kabil arasında kurulan diyalog köprüsünün sağlıklı ve sağduyulu şekilde devamı, işbirliği kanallarının açık olması kanaatimizce çok yararlı sonuçlar doğuracaktır. Düzensiz göçün kaynağında durdurulması hususunda iki ülkenin ortaklaşa çalışması tarafların çıkarınadır.
DÜZENSİZ GÖÇ KONUSU MİLLİ BEKA MESELESİDİR
Düzensiz göç konusu milli beka meselesidir. Türkiye göçmen kampı, sığınmacı merkezi olmamalıdır, kaldı ki olmayacaktır. MHP sınır aşan göçler konusunda hazırlıklıdır, stratejilerini belirlemiş, partimizin AR-GE bünyesinde kurulan bir komisyon marifetiyle de müstesna bir çalışmayı önce hazırlamış, sonra da güncellemiştir. Bu vesileyle Sınır Aşan Göçler Komisyonu’muzda görev alan, değerli analiz ve araştırmalarını bizimle paylaşan saygıdeğer akademisyenlerimize ve gönül insanlarımıza huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum. MHP, her konuda olduğu gibi, bu konuda da heyecanla çalışmış, raporunu tamamlamış, zillet partileri dedikodu yaparken, hedeflerini geçekleştirmiştir.
ZAFERLE DEĞİL SEFERLE MÜKELLEFİZ
Türk milleti ne istiyorsa bizim de istediğimiz odur. Türk milleti neyi özlüyorsa bizim de özlemimiz aynısıdır. Millet birdir, adı Türk’tür. Devlet tektir, adı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Zaferle değil seferle mükellefiz. Kaderin gayrete aşık olduğunun bilincindeyiz. Yine biliyoruz ki, yiğidin bakışı korkağın kılıcından keskindir. Her insanımız müsterih olsun, hiçbir sorun çözümsüz bırakılmayacaktır.
YUNANİSTAN, TÜRKİYE'YE KARŞI CEPHE OLUŞTURMAKTADIR
Yunanistan Ege ve Doğu Akdeniz’de ittifaklar kurarak Türkiye’ye karşı cephe oluşturmaktadır. Şu anda Yunan kamuoyunda en çok tartışılan mesele “Büyüyen Türkiye”nin tehdit olarak yorumu ve okumasıdır. Yunanistan, 2021 yılında silahlanmaya hız vermiş, ikili askeri ve savunma işbirliği anlaşmalarını peş peşe hayata geçirmiştir. Bu yılın Ocak ayında, Fransa ile anlaşma imzalayarak 18 savaş uçağı satın almış, ardından bu sayıyı 24’e çıkarmıştır. Yunanistan Ege ve Akdeniz’deki askeri güç dengesini aklınca bozmanın, lehine çevirmenin amacındadır. 19’uncu yüzyıla hakim olan askeri ittifak ve kamplaşmalar, anlaşıldığı kadarıyla yeniden tezahür etmektedir. Yunanistan 28 Eylül 2021 tarihinde, Fransa ile “Savunma ve Güvenlik İşbirliğine Yönelik Stratejik Ortaklık Anlaşması”imzalamıştır.
NATO'DA İMZALANAN YENİ ANLAŞMA KİME MESAJDIR?
İkisi de NATO üyesi olan ülkeler, taraflardan birinin saldırıya uğraması halinde diğer ülkenin askeri yardımda bulunmasını tasdik ve tescil etmişlerdir. Bu anlaşma NATO’nun dokusuna, doğasına, ilkelerine ve ittifak kültürüne karşı bir hamle değil midir? Hem NATO üyesi olup hem de mikro ölçekte savunma ve güvenlik anlaşması imzalamak kime mesajdır? Böyle bir ortamda NATO’nun hukuki ve siyasi tutarlılığından nasıl bahsedilecektir? Yunanistan Başbakanı bahse konu anlaşmayı; “Tarihimizde ilk defa, olası bir saldırı anında kıtamızın en güçlü, BM Güvenlik Konseyi ve AB’nin yegane nükleer gücü olan Fransa’nın askeri katkısı da dahil yanımızda yer alacağını taahhüt ettiği bir anlaşmadır” şeklinde özetlemiştir. Bu sinsi ve gizli maksatlı bir anlaşmadır. Ve NATO şemsiyesi yırtılmış, ittifak fiilen ve fikren bölünmüştür. Hal böyleyken NATO’nun kurucu anlaşmasının 5’inci maddesinde ifade edilen, “üye ülkeye yönelik saldırı halinde diğer ülkelerin silah kullanma dahil her türlü tedbiri almalarını” içeren hükmün bağlayıcılığı nasıl korunacaktır?
NATO İÇİNDE TÜRKİYE'YE KARŞI SİPER KAZILIYOR
Yunanistan ile Fransa arasındaki anlaşmanın NATO Genel Sekreteri tarafından eleştirilmesi cılız ve yetersiz bir tepkiden başka bir manaya gelmemiştir. 14 Ekim 2021 tarihinde bir diğer anlaşmanın süresi manidar şekilde uzatılmıştır. ABD ile Yunanistan dışişleri bakanları 6 Kasım 2021 tarihinde bitecek olan “İkili Savunma İşbirliği Anlaşması”nı beş yıl daha uzatan imzaları atmışlardır. Bu anlaşma kapsamında, Trakya’dan Girit’e kadar bazı kara, hava ve deniz üsleri ABD’nin askeri faaliyetlerine açılacaktır. Şu anda Dedeağaç’ta Kara Üssü, Larissa’da Hava Üssü, Araksos Hava Üssü, Siroz Hava Üssü, Girit’te Suda Hava Üssü ve Deniz Üssü ABD’nin kullanımındadır. Açık açık söylüyorum, NATO içinde Türkiye’ye karşı siper kazılmaktadır, Ege ve Doğu Akdeniz’e mayın döşenmektedir. Türkiye’ye gözdağı verilmektedir, Türkiye tehdit edilmektedir. Pasifik’te ters düşen ABD ile Fransa, şu işe bakınız ki, Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’ın arkasından ülkemize silah göstermektedir.
KİMSE BİZE HİKAYE ANLATMASIN
ABD Dışişleri Bakanı, Yunanistan’ı “bölgede istikrarın direği” olarak tanımlamıştır. Ya bir akıl tutulması ya da bir nevroz nöbeti bu bakanı muhtemelen ele geçirmiştir. Yunanistan istikrarın değil, itibarsızlığın, istila emellerinin, kriz siyasetinin, Türkiye husumetinin ıslah ve terbiye edilmesi gereken yüzüdür. Hiç kimse bize hikaye anlatmasın, ABD’nin de, Yunanistan’ın da, diğer muhasım güçlerin de teşebbüs ve taşeronlarını biliyor, görüyor, alayına birden hodri meydan diyoruz. Fransa-Yunanistan, ABD-Yunanistan savunma ve askeri işbirliği anlaşmalarına baktığımızda, Atina yönetiminin bu anlaşmalara dayanarak Türkiye’ye karşı hava ve deniz sahası üzerinden Ege ve Akdeniz’de daha da düşmanlıkla bezenmiş politikalar izleyeceği anlaşılacaktır.
TÜRKİYE'Yİ KUŞATMA ALTINDA TUTMAYI AMAÇLADILAR
Bunların yanında, ABD, Çin’in Kuşak-Yol ile Rusya’nın enerji akım projelerini engelleyecek ara istasyonlardan birisi olarak Yunanistan’ı belirlemiş, bu ülkeye askeri yığınak yapmış, Türkiye’yi de kuşatma altında tutmayı amaçlamıştır. Bu jeopolitik bir kumardır. Yunanistan sanal tehditleri bahane ederek, ileri karakol işleviyle dış politikasını askerileştirmenin ve agresif bir hale getirmenin peşindedir. Güney sınırlarımız boyunca tesis edilen mütecaviz hamleler, aynısıyla Ege ve Akdeniz’i de tesiri altına almıştır. ABD dostluk ve müttefiklikle bağdaşmayan her ilişki ağının içindedir. Yunanistan’ı kışkırtan bu ülke, eşzamanlı olarak PKK/YPG/PYD’yi de silahlandırıp Türkiye’yi hedef göstermektedir. Irak’ın kuzeyiyle Suriye’nin kuzeyi artık mutlak surette temizlenmeli, terör saldırıları son bulmalıdır.
ARACI ÜLKELER BİR KENARA BIRAKIP HESABI TÜRKİYE SORMALIDIR
22 Ekim 2019 tarihinde Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında imzalanan mutabakat muhtırasına göre, Münbiç ve Tel Rıfat’taki bütün YPG’li teröristler bu alanları silahlarıyla birlikte terk edeceklerdi. Teröristler, Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkacaklar, bu işlem 150 saat içinde tamamlanmış olacaktı. Ne çıkan olmuş, ne de çıkmaya niyetlenen görülmüştür. Türkiye ile ABD arasında yapılan 17 Ekim 2019 tarihli anlaşmaya göre de, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” anlayışıyla NATO topraklarını ve halklarını tüm tehditlere karşı koruma taahhütleri paylaşılmıştır. Ne var ki, bu vaatler yalnızca kağıt üstünde kalmıştır. Teröristler ayrılmaları gereken bölgelerden ayrılmamış, bilahare vatan evlatlarımızı şehit etmişlerdir. Türkiye tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Milli güvenliğimizin temini ve tecellisi için aracı ülkeleri bir kenara bırakarak terör örgütlerinden her nerede iseler bulup hesap sormak, sınır ötesi askeri bir operasyonla hainleri etkisiz hale getirmek milletimize karşı mukaddes bir vazifedir.
SINIRLARIMIZDAKİ TERÖRİSTLERE DEVLETİN KUDRETİ GÖSTERİLİR
İradesi prangalı olan CHP sözcüsünün, “harekâtı davul zurnayla yapamazsınız. Mehmetçiğe zarar verirsiniz” değerlendirmeleri, bir bakıma terörle mücadele etmeyin, buna kalkışmayın demenin şifreli ifadesidir. CHP yönetiminin aklı bu işlere ermez, kafası basmaz, ufku almaz, çünkü onlara göre terörle mücadele değil, müzakere ve mütareke yapılmalıdır. Madem teröristler gitmiyor, madem sınırlarımızdan çekilmiyor, o zaman canileri yuvalandıkları alanlardan söküp atacak kudret ve kuvveti devreye sokmak devletin hükmü şahsiyetinin, milletin şan ve şerefinin ana fikri olmalıdır. Bu fikir bizim bekamızdır, beraberliğimizdir, bağımsızlığımızın güvencesidir.
MHP MİLLETVEKİLLERİ BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNE AKTİF OLARAK KATILACAKLAR
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bütçe süreci başlayacaktır. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay, 20 Ekim 2021 Çarşamba günü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nin sunumunu yapacaktır. Sizlerden beklentim, bütçe görüşmelerini komisyon safhasından genel kurul aşamasına kadar dikkatle takip etmeniz, devamlılığı sağlamanız, konulara hakim olmanız, hazırlık içinde bulunmanız, soğukkanlı ve vakar taşıyan siyasi vasfınızı titizlikle muhafaza etmenizdir. MHP'nin ve Cumhur İttifakı’nın ahlaki ve siyasi ilkelerine bağlı kalarak zillet ittifakının tahrik ve tuzaklarına kapılmadan milletimize yakışan bir bütçe sürecine aktif katılmanızı ümit ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi bir kez daha hürmet ve muhabbetle selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.
|
||
|
||
Etiketler: MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli, parmak sallayanların, parmağını kırarız, zaferle değil, seferle mükellefiz, dış politika, kuşatma altındayız, Türkiye, MHP |
|
||
|