07 Eylül 1944’te başlayan ve 29 Mart 1945’e kadar süren ve halk arasında “Türkçülük Davası” olarak bilinen davanın, yaşayan son sanığı Mustafa Zeki Sofuoğlu’da rahmete kavuştu.
Böylece tarihe “Türkçülük Davası” olarak geçen dava, M. Zeki Sofuoğlu’nun ölümü ile sona ermiş mi oldu?
Ben rahmetli Sofuoğlu’nu hiç görmedim ve tanımadım. Belki bir araya gelip konuşmuşuzdur. Ancak hatırlamıyorum. Buna karşılık arkadaşları ile verdikleri mücadeleyi ve bana miras olarak bıraktıkları “Türkçülük Davası”nı çok iyi bildiğimi zannediyorum!
Kendisini de iyi bir Türkçü olarak tanıdığım İbrahim Metin ağabey, M. Zeki Sofuoğlu’nun vefat ettiğini ve cenazesinin Zincirlikuyu Camii’nden kaldırılacağını bir mesajla bildirince, o gün bütün yapacağım işleri iptal ederek, Sofuoğlu’nun cenazesi için yola çıktım.
Bu cenaze, Sofuoğlu’nun cenazesi olmaktan öte benim için çok farklı anlamlar ifade ediyordu... Cenazeye giderken attığım her adımda Nihal Atsız’ı, Alparslan Türkeş’i, Necdet Sancar’ı, Zeki Velidi Togan’ı, Fethi Tevetoğlu’nu, Osman Yüksel Serdengeçti’yi ve benim için her biri bir Türk kahramanı olan insanları düşünüyordum. M. Zeki Sofuoğlu ise bu önderlerin son yaşayanı ve ölümü ile ebedi âleme uğurlanılanıydı.
Yaptıkları hizmet unutulmaz. Bugün biz bu topraklarda “Türküz” diyebiliyorsak; onlar ve onlardan Türklük mirasını devralmış ve bu mirası yaşatmaya çalışan insanlar sayesindedir.
Daima söylüyor ve yazıyorum; Cenab-ı Allah vefasız olanları sevmez diye! Biz camiye giderken attığımız her adımda “Türkçülük Davası”nda tabutluklarda yatmış, tırnakları sökülmüş ama ülkülerinden zerrece taviz vermemiş adamlar ve onların dava mirasçıları için dua ederken, birde ne görelim? Türkler sayıları 25-30’u geçmeyen bir cemaat topluluğu ile Türkçü Sofuoğlu’nu uğurlamaya gelmiş!..
Bunların arasında, MHP’den yönetici olarak ben ve Erdem Karakoç, İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve bir kaç ocaklı genç, İstanbul Türk Ocağı Başkanı Cezmi Bayram ve Bakırköy Türk Ocağı Başkanı Arif Akdeniz, İbrahim Metin ile Türkçülük konusunda tanıdığım üç beş ihlâslı adam... Hepsi bu kadar!
Arkadaşlar; bugün iç ve dış düşmanlar, bu abide insanlar bize Türklük şuuru vermese idi, bizi bir lokmada yutuverirdi. Hadi Sofuoğlu’na, bir manevi borcunuz yoktu; Türkeş’e, Atsız’a, Togan’a, Tevetoğlu’na, Serdengeçti ve diğerlerine onları da bırakın Atatürk’e, Gökalp’e, Enver Paşa’ya da mı hiç vefanız yoktu da, Sofuoğlu’nun tabutunun arkasında yüz binlerce insan olarak durup, dosta ve düşmana bir mesaj vermediniz?
Sesinizi duyar gibi oluyorum; haberimiz yoktu, duyurulmadı, bilseydik gelirdik gibi! Yok arkadaşlar; Sofuoğlu’ndan yaşarken haberiniz olacaktı, arayıp soracaktınız, ölünce de duyuracak ve yüz binler sel olup cenazesine akacaktınız. Ve bunları Sofuoğlu için değil Türklük için yapacaktınız. Ama hiç biri olmadı, olmuyor... Ben de yapamadığımı görüyorum.
Türk’ün ricadı yani geri çekilişindeki nedenleri, bu cenaze ve bu cenaze üzerinden “Türklük Davası”na karşı negatif manada oluşan durumumuzu da düşünerek, tefekküre dayalı bir değerlendirme yapalım ve Türk’ün içinde bulunduğu hali, gelin bir sorgulayalım...
Şimdi önümüze bir 3 Mayıs daha geliyor. Yani “Türkçülük Bayramı”. Bu 3 Mayıs’ta, fırsatı değerlendirerek hep beraber Türklük gurur ve şuuruna uygun bir şekilde, duruşlar sergileyelim.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi, bu anlamlı günde, Ankara’da “II. Türk Gençlik Kurultayı” düzenliyor. Eğer ben Türk’üm ama Türklüğü MHP ve Ülkücü Gençlikten ibaret görmüyorum diyorsanız, o zaman sizlerde bu 3 Mayıs’ta Ülkücülerin yaptığı gibi Türklüğün şanına yakışır etkinlikler yapınız.
Bunu Atatürk’ün, Ziya Gökalp’in, Fevzi Çakmak’ın, Alparslan Türkeş’in, Zeki Velidi Togan’ın, Nihal Atsız’ın, Seyit Ahmet Arvasi’nin, Mehmet Feyzi Efendi’nin ve nice ölümsüz Türk’ün anısı için gerçekleştiriniz.
Yapamıyorsanız, o zaman Türklüğün kalesi, MHP’nin ve Ülkücü Gençliğin etkinliklerinde yer alınız. Bu yazdıklarıma karşılık bir şey yapmayacaksanız, bir Türk olarak boş bahaneler ve mazeretler uydurmayınız.
Ben de inşallah 3 Mayıs’ta Makedonya’nın doğusunda Atatürk’ün baba memleketinde, Türklüklerini büyük bir azimle koruyan, Doğu Makedonya Yörükleri ile beraber olacak, 4-5-6 Mayıs’ta Asya’dan Balkanlara taşıdığımız “Hıdrellez Şenlikleri”ne katılacağım.
Bu vesile ile yalnızca M. Zeki Sofuoğlu’na değil “Türkçülük Davasının” sanıkları olsalar da aslen “Türkçülük Davası’nın Kahramanları” olan bütün büyüklerimize Allah’tan rahmet diliyor, anıları ve hizmetleri önünde saygıyla eğiliyorum. Yaşayan bütün Türkleri de düşünmeye davet ediyorum.
|