Tüm dünyanın ilgiyle izlediği ABD'nin son seçiminde, Küreselciler ile Ulusalcıların birbirlerine rest çektiği büyük bir mücadele sahne alırken, seçimi Trump'ın başını çektiği Ulusalcı cenah kazandı. Trump'ın yanına yerleştirilen kişilerden bazılarının Ulusalcı olmadığı hatta küreselci olduğu da görüldü. Küreselcilere savaş açan Trump, yoksa küreselcilerin tuzağına mı düştü? Yoksa Trump, köprüyü geçinceye kadar birilerine dayı deme rolüne mi girdi? Küreselcilerin ve Trump'ın tutumlarına bakıldığında, mücadelenin bundan sonraki süreçte sertleşerek devam edeceği aşikardır. Trump mı Küreselcileri hizaya getirecek, yoksa Küreselciler mi Trump'ı hizaya getirecek? Bu savaşın, yeni oluşacak dünya düzenini nasıl etkileyeceğini zamanla göreceğiz.

Küreselcilerin hayalindeki dünya düzeninde; oluşturulacak devletler üstü bir yapı ile finans sistemi ve teknoloji kullanılarak Ulus Devletlerin tek merkezden yönetilmesi öngörülüyor. Küresel ailelerin elinde toplanan sermayeyi silah olarak kullanan Küreselcilerin, şirketleri aracılığıyla finans sektörü güçlü olmayan ve çoğunlukla dışa bağımlı olan ülkeler başta olmak üzere tüm Ulus Devletleri kontrol altına alma stratejilerini, dünyaya iyi bir şeymiş gibi pazarlayanlar ise küresel düşünce kuruluşları ve küresel medyalardır. Her asırda yeniden oluşan Dünya Düzeninin yeniden şekillenmeye başladığı günümüzde, algı operasyonlarının havada uçuştuğu bir dönemde değişimin nasıl olacağı ve Ulus Devletlerin kendisini nasıl koruyacağı tartışma konusudur. 

ABD'deki Küreselciler ile Ulusalcıların kavgasının tüm dünyayı etkileyeceğini ve bu kavgadan da en çok etkilenen ülkelerden birisinin Türkiye olacağını en erken farkeden MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin; Türkiye'deki 2023 seçimlerinin hemen ardından ''Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez." sözlerini söylerken, aslında 32 yıl öncesinden günümüzde oluşacak Yeni Dünya Düzenine yönelik hazırlık planları yaptığını görüyoruz. Başbuğ Alparslan Türkeş'in Turan Birliği hayali doğrultusunda, 1992 yılında Mersin'de yaptığı konuşmada, ''2023 Lider Ülke Türkiye'' ve ''21 Asır Türk Asrı Olacak'' hedeflerini ortaya koyan Sayın Bahçeli, muhalefet partisi lideri olduğu dönemlerde bile çalışmaları ve öngörüleriyle siyasi iktidarlara yön verdi.

21 Asır Türk Asrı Olacak hedefi kapsamında; 2012'de İran'ın Şii Hilali stratejisine karşı Türk Hilali stratejisini ortaya koyup, Afrin'den başlayıp İran sınırına kadar olan bölgelere Harekat yapılmasını isteyen Sayın Bahçeli, 2016 sonrası bu stratejiyi Devlete uygulatan aklın ta kendisidir. İran, kendi sınırından başlayarak Irak, Suriye ve Lübnan'a kadar uzanan bölgeyi Hilal gibi çevreleyen bir hattı paramiliter gruplarıyla kontrol etmek için ürettiği Şii Hilali stratejisini, İsrail'e karşı durmak için planlayıp uyguladığını iddia edip Müslümanları kandırsa da; bu stratejinin asıl amacı, Türklerin bir asır önce yönettiği topraklara inmesinin önünü kesmekti. 

15 Temmuz FETÖ hain kalkışmasından sonra Ak Parti ve MHP'nin Cumhur İttifakını oluşturmaya başladığı bir süreçte Türkiye, terörü kaynağında kurutmak amacıyla Suriye'ye yönelik 4 Kara Harekatı yapmıştı. Ancak, Suriye sınırlarımız boyunca 30 km'lik güvenlik hattı oluşturma hedefine, dünyadaki konjoktürel şartlar gereği 5. Kara Harekatını ertelediğimizden dolayı ulaşamamıştık. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan başkanlığında toplanan güvenlik zirvesinde alınan kararlara yönelik 16.01.2024 tarihli TBMM Grup Toplantısında konuşan Sayın Bahçeli, ''Irak'ın kuzeyindeki dağlık bölgeyi içine alacak şekilde, bu ülkeyle koordineli ve karşılıklı uzlaşmayla, süresi belirlenmiş ve derinliğine 60 kilometreye kadar inen buradan Hatay'a kadar uzanacak 'Türkiye'nin Güvenlik ve Geleceği İçin Huzur Hattı' kurulmalı'' sözleriyle, 2012'de ilan ettiği İran'ın Şii Hilali stratejisine karşı Türk Hilali stratejisinin boyutlarını revize etmişti. 

Nihayetinde Çankaya Köşkünde düzenlenen 10 Kasım Atatürk'ü anma proğramında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Suriye sınırında kontrolümüz altında olmayan Tel Rıfat, Münbiç, Aynel Arap ve Kamışlı bölgelerine operasyon yapılması kararını açıklamıştı. Bu açıklamadan bir gün sonra 11 Kasım Milli Ağaçlandırma gününde, MHP Genel Merkezinin önüne eşkenar üçgen şeklinde Çam ağacının türevlerinden olan Göknar, Sedir ve Ladin'den oluşan 3 ağaç diken Sayın Bahçeli'nin, Türk Üçgeninden bahsederek ne anlatmak istediğine yönelik 12 Kasım'da sosyal medya hesabımdan bir değerlendirme yapmıştım: ''Sayın Bahçeli'nin Türk Üçgeni mesajını; Türk Otağından hareketle Kubbe mimarisi yada Çam ağacı türevlerinden yola çıkıp ülkemizdeki vatandaşları kaynaştırma stratejisi olarak değerlendirmenin ötesinde, meselenin Ortadoğu boyutuna işaret var mı? Sedir ağacının en çok Lübnan'da yetiştiğini hatırlatırım. Ortadoğu'da ABD(İngiltere)-İsrail-İran Üçgenine karşı; Hakkarı-Hatay-Lübnan Üçgeni ya da Hakkarı-Hatay-Kerkük Üçgeni olarak düşünmek; Sayın Devlet Bahçeli'nin İran'ın Şii Hilali stratejisine karşı Türk Hilali stratejisini ortaya koymasına benzer bir yaklaşım olacaktır.''

Burada Sedir ağacına vurgu yapılmasının nedeni Türk Üçgeninin 3. noktasının Lübnan sınırında olmasından kaynaklanmaktadır. Arzı Mevud ve Davut Koridoru hayaliyle Gazze ve Lübnan'a sonrasında Suriye'ye saldıran ve nihai hedefi Türkiye sınırına yaklaşmak olan İsrail'i durdurmak isteyen Türk Devlet Aklı, Suriye operasyonu ile bir anda Türkiye'yi İsrail ve Lübnan'a komşu yapıverdi. Herkes Türkiye'nin Sayın Bahçeli'nin önerdiği 60 km'lik güvenli bir bölge oluşturmak için 5. Kara Harekatı yapmasını beklerken, Sayın Bahçeli'nin Sedir ağacından dolayı Lübnan'ı işaret ettiği metafordan yola çıkan Türk Devlet Aklı, eğitip donattığı Suriye Milli Ordusu ve muhalifler aracılığıyla başka boyuta geçti.

Sayın Bahçeli'nin Musul ve Kerkük için atfettiği 82 ve 83 plakaları ve Hakkari'den Hatay'a kadar güvenli bir bölge oluşturma söylemlerinden yola çıkanlar, Türkmeneli otonom bölgesinin oluşacağını düşündüler. Ancak Sayın Bahçeli, asas planın uygulanmasına işaret ediyordu. Türk Devlet Aklı Suriye'de; Türkmeneli stratejisinden Atatürk'ün "Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.'' mantığıyla, Suriye'nin tamamını Türkmeneli mantığıyla etki alanına alma stratejisine geçti. Küreselcilere ölümü gösterip sıtmaya razı eden Türk Devlet Aklı, Suriye'nin toprak bütünlüğünü gerçekte savunan Akıl olarak, A Planından gerçek planı olan B Planına geçiş yaparak uyguladı.

12 Kasım'da sosyal medya hesabımdan yaptığım paylaşımda, 11 Kasım Milli Ağaçlandırma günü nedeniyle MHP Genel Merkezinin önüne 3 çam ağacı diken Sayın Bahçeli'nin, Ağaçlandırma kampanyası kapsamında Ülkü Ocakları'na ülke genelinde Çınar Ağacı dağıtılması talimatı verdiğini hatırlatmıştım. Ve demiştim ki; ''Ülkü Ocaklarının Çınar Ağacı dağıtmasının manasına, Ulus Devlet ideolojisini koruyarak Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinde olduğu gibi Cihanşümul bir Devlet anlayışını dizayn etme stratejisine atıf olabilir mi?'' Osmanlı Devleti'nin kuruluş günlerinden önce Osman Beyin rüyasında gördüğü Çınar Ağacı metaforu, beylikten cihan devletine giden yolun müjdecisi olarak değerlendirilmişti.

Gelişmelerin çok hızlı yaşandığı teknoloji ve internet çağında, 14 yıldır Suriye halkına zulmeden Esad rejimini 14 günde yıkan operasyonun ardındaki akıl olan Türk Devlet Aklı, Suriye hamlesi ile belki de atalarımızın bin yılda başardığını yüz yılda başarabileceğini gösterdi. Atalarımız toprak alarak başardı, biz hakimiyet alanı oluşturarak başarma noktasındayız. Dar kapsamlı bir Misak-ı Milli anlayışından, Osmanlının ulaştığı en geniş haritasını baz alan geniş kapsamlı bir Misak-ı Milli anlayışına geçmiş durumdayız. Osmanlının en geniş haritasına Türklerin anayurdan Türkiye sınırına kadar olan bölgeyi ve Afrika'nın diğer bölümlerini de ekleyiniz. Yani hakimiyet oluşturabileceğimiz alan, Osmanlının en geniş haritasının 2 katı daha büyüklükteki bir alandır. Söz konusu bölgelerdeki tüm küreselcilerin birer birer kovulmasını sağlamaya devam eden Türk Devlet Aklının, Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli'nin imzaladığı Cumhur İttifakı protokolünde yer alan İ’la-yı Kelimetullah, Aleme Nizam Verme Ülküsü ile Türk ve Türkiye Yüzyılı cümlelerindeki hedefleri gerçekleştirme yolunda, önemli mesafeler aldığını söyleyebiliriz.

Yukarıda Sayın Bahçeli'nin Ülkü Ocakları'na Çınar Ağacı dağıtmasına yüklediğimiz ''Beylikten cihan devletine giden yolun müjdecisi'' olma manasına, Çınar Ağacının; devletin vatandaşlarını gölgesinde tutan ve koruyan bir yapı olarak, Ahali ile devletin birbirine bağımlılığını ve sürekliliğini simgelemesini, bir metafor olarak düşünülmesini ekleyelim. 1 Ekim'de başlatıp 22 Ekim'de sürdürdüğü hamleleri 11 Kasım Milli Ağaçlandırma gününde Çınar Ağacı metaforu ve Türk Üçgeni ile anlamlandıran Sayın Bahçeli'nin, Türk Devlet Aklının Suriye operasyonu öncesinde Küreselcilerin yönlendirmesiyle Türkiye içerisinde çıkabilecek karışıklıkları önlemek ve İç Cepheyi sağlamlaştırmak adına bir strateji geliştirdiğini görebiliyoruz. MHP'nin ''Vakit Tamamdır. Söz Konusu Vatandır.'' başlıklı videosunun, Türkiye içindeki birilerine verilen cevabın ve birlikteliği sağlama gayretinin yanında Suriye operasyonunun zamanının geldiğine yönelik bir subliminal bir mesaj olduğunu söyleyebiliriz.

Sayın Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim hamlesinin Türkiye'nin içi olduğu kadar esas kapsam alanının Güney sınırlarının ötesi oluşunu, PKK'nın siyasi uzantıları ve türevleri ile temasların; Suriye ve Türkiye'de eş zamanlı olarak yürütülmesinden anlayabiliriz. Günümüzde PKK'nın siyasi uzantıları ile Türkiye'de görüşülürken, Ahmet Şara da PKK'nın Suriye'deki türevleri ile görüştü. Her iki görüşmede de PKK'nın lağvedilmesi ve silah bırakması üst perdeden söylenirken, aksi halde teröristlerin bertaraf edileceği uyarısı yapıldı.

1 Ekim'den bu yana yaptığı konuşmalarda; 1. ayağı Türkleri Avrupa'dan, 2. ayağı Türkleri Ortadoğu'dan, 3. ayağı Türkleri Anadolu'dan çıkarmak olan Küreselcilerin Osmanlı Devleti'ni parçalama stratejisini anlatan Tarihi Şark Meselesine yer veren Sayın Devlet Bahçeli, Suriye operasyonu ile Tarihi Şark Meselesini 2 ayağından itibaren tersine döndürücü bir hamleyi başlatan Devlet Aklı olarak tarihe geçti. Türk Devlet Aklının ne yapmaya çalıştığını farkeden ABD, İngiltere ve Fransa; tersine dönmeye başlayan Tarihi Şark Meselesini tekrar bir asır önceki duruma döndürmek için DEAŞ kartını kullanarak PKK'nın Suriye'deki türevlerinden YPG'yi ayakta tutmaya yönelik hamle yaptı. Avrupa'nın bazı ülkelerinde ve ABD'deki patlamalar ile Türkiye'ye mesaj verildiği yönünde algı oluşturulmaya çalışıldı. Küreselcilere ve sömürgecilere rest çeken İtalya hariç, Osmanlıyı yıkan iradenin içinde olanların tamamı yeniden devreye girmeye çalışıyordu. Türkiye ve İtalya'nın içinde olmadığı Roma'da kurulan Suriye masası ve İngiliz Parlamentosunda düzenlenen PKK/YPG toplantısı, Küreselcilerin Türkiye'ye karşı bir hamlesiydi. Ancak bu hamleler, güçlenen Türkiye için cılız hamlelerdi.

Meselenin özü şudur: Tarihi Şark Meselesinin 1. ve 2. ayağını bir asır önce gerçekleştiren Küreselcileri, planın 3. ayağı olan Türkleri Anadolu'dan kovma planını Milli Mücadele vererek bozan Türk Devlet Aklı, Sayın Bahçeli'nin 1 Ekim hamlesiyle Tarihi Şark Meselesinin 2. ayağı olan Türkleri Ortadoğu'dan gönderme planını tersine döndürmek için tüm unsurlarını harekete geçirmiş ve büyük ölçüde amacına ulaşmıştır. PKK'nın türevlerinin kontrolü altında olan bölgelerin yönetimi Suriye'nin yeni yönetimine geçmesi sağlandıktan sonra, operasyonun Suriye ayağı tamamlanmış olacak. Sırada Irak var. Zap'ta kapatılan Kilidin Gara'dan başlayarak Kandil'e kadar olan bölgede kapatılması gerekiyor. Yani Suriye ve Irak'ta bulunan tüm teröristlerin bertaraf edilmesi sağlandığında, Güney sınırlarımızın ötesinde huzur sağlanmış olacak.

Türk Devlet Aklı Suriye operasyonuyla; Rusya'nın bölgeye kalıcı olarak yerleşme stratejisini, İran'ın Şii Hilali Stratejisini, İsrail'in Arzı Mevud ve Davud Koridoru projesini çöpe atarken, ABD'nin Suriye'yi parçalama planı kapsamında PKK'ya vaad ettiği terör devleti kurma projesini de çöpe atmak için büyük bir stratejik üstünlük kazanmıştır. Gazze, Lübnan'dan sonra Suriye'ye giren ve nihai hedefinde Türkiye sınırlarına komşu olmak isteyen İsrail durdurulmuş hatta Türkiye, Suriye üzerinden İsrail'e komşu olmuştur. Telaşa kapılan İsrail, Hamas ile ateşkes anlaşması masasına oturmak zorunda kalmıştır. İsrail, rehinelerini aldıktan sonra Gazze'ye saldırmaya devam ederse, karşısında Türkiye başta olmak üzere Suriye, Irak, Katar ve hatta Türk Devletleri Teşkilatına üye olan ülkeleri bulacaktır. Bu saatten sonra, İsrail'in 1967 sınırlarına dönmesi ve Filistin'in Devlet olarak tanınması süreci hızlanacaktır. Ardında ABD ve İsrail'i dolayısıyla da İngiltere, Fransa ve Almanya'yı bulamayacak olan PKK ve türevleri tarihin çöplüğünde yok olup gidecektir.

Küreselciler ve bölgedeki terörist grupların desteğinden mahrum kalan PKK'nın Türkiye içindeki siyasi uzantıları ise Türk Devlet Aklının kararlarına tamamen biat etmek zorunda kalacaktır. Teröristler ile sosyolojik bağı tamamen kesilecek olan Kürt kökenli vatandaşların, daha sağlıklı düşünüp 85 milyon ile birlik beraberlik içinde olma azmi gelişecektir. Tüm bunlar başarıldığında, bugün hamlelerinden dolayı Sayın Bahçeli'yi eleştiren Atatürk Maskeli İnönücülerin, Sözde Ulusalcıların ve Sözde Türk Milliyetçilerinin yüzlerinin nasıl bir hal alacağını ve ne diyeceklerini hakikaten merak ediyoruz.

Tüm bu olup bitenler ve olacaklar ışığında artık şu değerlendirmeyi yapabiliriz: Dünyadaki Küreselciler ile Ulusalcıların arasındaki savaşın kızıştığı bir dönemde, bu mücadeleye yıllardır hazırlanan ve Devletin de hazırlanmasını sağlayan Sayın Devlet Bahçeli'nin, ''Ulus Devlet ideolojisini koruyarak Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinde olduğu gibi Cihanşümul bir Devlet anlayışını dizayn etme stratejisini'' Cumhur İttifakı kapsamında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile istişare ederek Türk Devlet Aklına uygulatması, Türk Milletini ve Devletini 21. Asırda oluşacak Yeni Dünya Düzenini dizayn etme yetkisini verecektir. Bu bağlamda; Bahçeli'nin Devlet Aklının Küresel Aklı yendiğini söyleyebiliriz.