|
|||
Türk Milletine Düşmanlık Edenler Durdurulmalı | |||
Hüseyin Sözlü | |||
adanahilal | |||
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 11 Ekim’de Cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyor. Şu anki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı seçimi kaybederse, en çok Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yöneticileri üzülecekler. Zira Türk askerini işgalci olarak tanımlama noktasında kendilerine yakın olan birisini kaybetmiş olacaklar.
The Guardian’a verdiği mülakatta Hatay’ın 1939 yılında referandumla Anavatan’a katılımına önderlik eden dönemin Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’i kınayan ifadeler kullanarak “ikinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım” diyen, Suriye’de ülkemizin bekası ve sınır güvenliğimiz için yaptığımız operasyonları eleştirme hadsizliği gösteren, Akdeniz’de ki doğal haklarımızı elimizden almak isteyen ittifak kurmuş ülkelerle aynı dili konuşan Akıncı’nın 11 Ekim seçimlerinde kazanması da en çok Türkiye karşıtı odakları sevindirecektir.
Türkiye ilk günden bu yana Kıbrıs sorunun çözümünde yapıcı bir politika izlemiş ve Kuzey Kıbrıs Türkleri’nin haklarını koruyacak şekilde uluslar arası adımlar atmıştır. Akıncı’nın gelişi ile ise ne yazı ki; Güney Kıbrıs Yönetimi ile kimi zaman örtülü kimi zaman ise yüksek sesle aynı tezleri savunan bir Cumhurbaşkanlığı makamı ortaya çıkmıştır. Güney Kıbrıs’ın Akdeniz’de haklarımızı yok sayarak tüm kaynaklar benimdir noktasında attığı adımlardan Akıncı’nın haberi yok mudur? Kuzey Kıbrıs’ın haklarını yok sayarak Fransız Total, ENI gibi enerji şirketleri ile tek taraflı olarak imzaladığı anlaşmalardan bilgisi olmayabilir mi? Tabi ki bu mümkün değildir. Akıncı Güney Kıbrıs’ın ve hamilerinin ağzıyla konuşmakta KKTC’yi yanlı söylemler uluslar arası camianın istediği anlamda bir noktaya taşımak istemektedir. Bu asla kabul edilebilir bir tutum değildir. Tam da bu noktada 11 Ekim seçimlerinin önemi ortaya çıkmaktadır.
Türkiye yapıcı şekilde 40 yılı aşkın süredir daima müzakereyi ön planda tutmuş ve hiçbir zaman müzakere masalarını yıkan taraf olmamıştır. Ancak AB’yi en direk ABD’yi ise dolaylı yoldan arkasına alan Güney Kıbrıs daima tek taraflı öneriler ile masaya gelmiş ve nihayetinde masayı yıkan taraf olmuştur. Bu şartlarda Kıbrıs’ta bir federasyon kurulması mümkün değildir. Zira Güney Kıbrıs’ın amacı adil bir çözüm değil tabiri caizse Kuzey Kıbrıs’ı ilhak etmektir. Amaç Türkiye’nin Ada’daki garantörlüğünün ve askeri varlığının tartışılması zamanla tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
1959 Zürih ve Londra Antlaşmalarından 1960'ta ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti'ne, 1974 Barış Harekâtıyla birlikte 1983'teki bağımsızlık ilanından bugüne kadar Kuzey Kıbrıs’ta bu kadar aleni şekilde teslimiyetçi bir zihniyete rastlanmamıştır. Bu zihniyete kör ve sağır kalmak mümkün değildir.
11 Ekim’de yapılacak seçimlerde şu ana kadar bağımsız olarak adaylığını açıklayan Akıncı dışında; Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkan Tufan Erhürman'ı, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkan ve Başbakan Ersin Tatar'ı, Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkan Erhan Arıklı'yı aday gösterirken, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Genel Başkanı olduğu Halkın Partisinden (HP) istifa ederek, bağımsız aday oldu. Dolayısıyla bugün itibariyle 5 adayın yarışacak olarak gözüküyor. Burada kritik nokta aynı fraksiyonda yer alan adayların bir arada olabilmesi gerekliliğidir.
Önceki seçim süreçlerini incelediğimizde KKTC'de genel olarak Cumhurbaşkanlığı yarışı, özellikle ikinci turda, sol ve sağ çizgideki güçlü iki aday arasında geçiyor. Bu nedenle ikinci tura kalması muhtemel sağ aday etrafında bir bütünleşme sağlanması Kuzey Kıbrıs’ın yeni dönemde doğru yönetilmesi açısından çok önemli. Burada adaylığını açıklayan kişilerin Kıbrıs sorununa çözüm ve Türkiye’ye bakış açılarına dikkat etmek gerekiyor.
Şu anki adaylara bakarsak; sol çizgideki adaylardan Akıncı ve Erhürman, 40 yılı aşkın süredir müzakere edilen ancak somut bir netice elde edilemeyen "federasyon" modelinin Ada'daki çözüm için en doğru seçenek olduğunu savunuyor. Güney Kıbrıs’ın ve hamilerinin tezlerine destek veriyor. Sağ seçmene hitap eden Tatar ve Arıklı ise söz konusu modelin artık miadını doldurduğunu savunarak, "iki devletli çözüm" veya "konfederasyon" gibi seçeneklerin masaya gelmesini destekliyor. Özersay ise iş birliğine dönük "iki devletli" modelin en gerçekçi çözüm olacağı görüşünde…
KKTC’de şu anda çeşitli mahkeme ve siyasi müzakere süreçleri devam etmekle birlikte çok fazla teknik detaya girmeden bir sonuç cümlesi yazmak gerekirse; Kıbrıs Türklüğü’nün tarihsel çıkarlarını savunmak, Akdeniz’de hesap yapanların değirmenine su taşıyanlara dur demek, Rumların ve hamilerinin stratejik hesaplarına hizmet edenlerin siyasi etkinliklerini ortadan kaldırmak için KKTC siyasetinde milli unsurların bir araya gelmesi elzemdir…
|
|||
Etiketler: MHP Genel Başkan Başdanışmanı, Hüseyin Sözlü, Yazar Hüseyin Sözlü, K |
|